Logo

3. Hukuk Dairesi2023/3852 E. 2024/1141 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Muvazaalı tapu devri iptal edilmesine rağmen taşınmazın kamulaştırılması ve bedelin muvazaalı alıcıya ödenmesi nedeniyle açılan kısmi davada hükmedilen bakiye munzam zarar alacağının davalılardan tahsili isteminin kabul edilip edilmeyeceğine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Kısmi davalarda hükmedilen miktarın, Yargıtay'ın önceki kararıyla belirlenen toplam tazminat miktarını aştığı gözetilerek, mahkemenin kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/3254 E., 2023/1364 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : Küçükçekmece 3. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/479 E., 2022/287 K.

Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın bir kısım davalılar ..., ..., ... ve ... vekili ile davalılar ..., ... ve ... vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurularının ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı bir kısım davalılar ..., ..., ... ve ... vekili ile davalılar ..., ... ve ... vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda,14.02.2024 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir

Belli edilen günde gelen davacılardan ... vd. vekili Avukat ..., ... vd. vekili Avukat ..., ... vd. vekili Avukat ..., davalılardan ... vd. vekili Avukat ... ile ... vd. vekili Avukat ...'ın sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin daha derinlemesine incelenmesi ve bu konuda bir araştırma yapılması gerektiği heyetçe zorunlu görüldüğünden, 2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 24 üncü maddesinin birinci fıkrası ve Yargıtay İç Yönetmeliğinin 21 inci maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca görüşmenin 18.03.2024 tarihine bırakılmasına karar verilmiştir.

İşin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen tarihte saat 14.00'te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekilleri; davalıların, Başakşehir (eski Küçükçekmece) ......,....., Mahallesi, 13 Pafta, 188 parselde tapuya kayıtlı taşınmazın sahibi...'in mirasçıları olduklarını, davalıların murisi ...in, davacıların murisi ve kendisinin de öz amcası olan...'in ölümünden sonra, sağlığında eşi ...'a verdiği vekaletnameyi kullanarak, ...'ın yaşlılığından ve hukuki muamele yapma olanağının olmamasından yararlanmak suretiyle dava konusu 188 parsel sayılı taşınmazı üzerine geçirdiğini, bu işlemin iptali için açılan davada devir işleminin iptaline ve bu taşınmazın... mirasçıları adına tapuya tesciline karar verildiğini ancak söz konusu parselin Arsa Ofisi Genel Müdürlüğünce kamulaştırılması ve kamulaştırma bedeli davalılar murisi ...in taşınmazı muvazaalı olarak devrettiği kişiye ödenmiş olması nedeniyle hükmün infaz edilemediğini, bunun üzerine bedelin tahsili için fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak açtıkları kısmi davaların kabulüne karar verildiğini, kısmi davalarda dava konusu taşınmazın değerinin hükme esas alınan 06.02.2012 tarihli bilirkişi raporunda 63.330.172,50 TL ve davacıların hissesine düşen miktarın ise 13.712.113,11 TL olarak belirlendiğini ileri sürerek; kısmi davada hüküm altına alınan 120.000,00 TL'nin mahsubu ile bakiye 13.592.113,11 TL'nin, kısmi davanın açıldığı 25.11.2005 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ...in mirasçıları olan davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmişlerdir.

II. CEVAP

Davalılar ..., ... vd. vekili; açılan tapu iptal tescil davasının kabulüne karar verildiğini, bu nedenle davanın tapusu iptal edildiğinde taşınmazın maliki olan dava dışı ...e açılması gerektiğini, bir ve on yıllık zamanaşımı süreleri geçtikten sonra davanın açıldığını, iadesi istenen bedelin kamulaştırma bedeli ile sınırlı olması gerektiğini, haksız fiilin diğer tarafının dava dışı ... olduğunu, ...'ın kendi kusuru ile satış işleminin gerçekleştiğini, bu nedenle ... mirasçılarının da davanın tarafı olması gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; eldeki davanın, daha önce açılan ve karara bağlanıp kesinleşen kısmi davaların eki niteliğinde olduğu, kısmi davalarda taleple bağlı kalınarak toplam 120.000,00 TL'nin hüküm altına alındığı, dava konusu taşınmazın değerinin hükme esas alınan 06.02.2012 tarihli bilirkişi raporunda 63.330.172,50 TL ve davacıların hissesine düşen miktarın ise 13.712.113,11 TL olarak belirlendiği, davalılar vekilince ileri sürülen itirazların kısmi davada reddedildiği, kısmi davanın temyiz incelemesinden geçerek kesinleştiği, Bölge Adliye Mahkemesince kaldırma kararlarında belirtilen usuli eksikliklerin giderildiği, kısmi davaların eki niteliğindeki davanın kabulü gerektiğinden bahisle; 13.592.113,00 TL'nin davalılardan müştereken ve müteselsilen ve davacılar ... mirasçıları, ...mirasçıları, ... mirasçıları, ......, ve ......, mirasçıları için Mahkemenin 2005/665 E. sayılı davanın açıldığı 25.11.2005 tarihinden itibaren; davacılar... için birleşen 2009/918 E. sayılı davanın açıldığı 21.12.2009 tarihinden itibaren; davacı ... için 2010/524 E. sayılı davanın açıldığı 29.06.2010 tarihinden itibaren; davacılar (.......... mirasçılarından) ... için işbu davanın açıldığı tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte alınarak veraset ilamındaki miras payları oranında davacılara ödenmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde bir kısım davalılar ... vekili ve davalılar .......,.......,......., vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Bir kısım davalılar ...vekili ve davalılar ....., ......., ve vekili istinaf dilekçelerinde; davanın süresinde açılmadığına ilişkin zamanaşımı def'inin Mahkemece değerlendirilmediğini, tescil kararından sonra açılan davada sebepsiz zenginleşmeye dayalı zamanaşımı sürelerinin dolduğunu, davacıların kendi kusurları ile tapuya tescil ettiremedikleri taşınmaz nedeniyle oluşan sonuçların davalılara yüklenemeyeceğini, söz konusu tapu iptali ve tescil davasında tapudaki kamulaştırma şerhinin görülmesi gerektiğini, bilirkişi raporunda belirlenen değer üzerinden davacı zararlarının hesaplanmasının ve bu doğrultuda tazminata hükmedilmesinin doğru olmadığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte davacıların kamulaştırma tarihinde bölgedeki diğer kamulaştırılan taşınmaz emsal bedelleri üzerinden uyarlama ile tazminat talep edebileceklerini, buna göre denkleştirici adalet hükümlerinin uygulanması gerektiğini, kısmi davanın açıldığı tarihte taşınmazın davalıların murisi ile taşınmazı satın alan adına kayıtlı olmadığını, davacıların sadece kamulaştırma bedelini talep edebileceğini, bu konuda bedel yönünden kamulaştırma ile ilgili emsal kararların sunulduğunu, aynı parselin başka malikleri tarafından açılan davada Yargıtayın taşınmazın kamulaştırıldığı tarihte rayiç değeri üzerinden denkleştirici adalet ilkesinin gözetilmesi gerektiği hakkında daha sonraki bozma ilamı bulunmasına rağmen Mahkemece bu emsal dosyadaki Yargıtay ilamının dikkate alınmadığını, Mahkemece diğer dosyalar arasındaki çelişkiler giderilmeden karar verildiğini, aydınlatıcı gerekçe sunulmadığını, m² birim fiyatlarında fahiş fark olduğunu, taraf teşkilinde eksiklik bulunduğunu, davanın taşınmazın 1/2 hissesini muris ...ten iktisap eden dava dışı ......., ve varislerine karşı ikame edilmesi gerektiğini, usulsüz vekalete ilişkin işlemin diğer tarafı muris...'in eşi ...'ın kusur ve işlem geçersizliğinin etkisinin de dikkate alınmadığını, vekaletname ile satış yapan ...'a satış bedelinin ödendiğini, davanın anne ...'a ve varislerine açılması gerektiğini, davacıların işlemin hem alacaklı hemde borçlu tarafında olmaları sebebiyle taraf sıfatlarının birleştiğini ileri sürerek, kararın kaldırılmasını talep etmişlerdir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; kısmi dava olarak açılan asıl ve birleşen davaların kabulüne karar verildiği, bu kararın temyiz incelemesi sonucu 09.12.2014 tarihli Yargıtay ilamı ile usuli müktesep hak nedeniyle karardaki yasal faiz kısmının silinmesi ile kararın düzeltilerek onanmasına karar verildiği, bu davanın ise düzeltilerek onanıp kesinleşen karara ait dava dosyasının eki niteliğinde olup 18.11.2015 tarihinde sebepsiz zenginleşmeye yönelik olmak üzere zamanaşımı süresinde açıldığı, daha önce açılan ve kesinleşen kısmi dava sebebiyle bu davadaki alacak talebinin kısmi davada alınan bilirkişi raporu doğrultusunda değerlendirildiği, ayrıca asıl dayanak olan ve davacılar lehine tapu iptali ve tescil hükmündeki ayni hakka yönelik ilamın ise zamanaşımına uğramayacağı, kesinleşen alacak davası kapsamında açılan bu ek davanın süresinde olduğu, dava açılmakla zamanaşımının kesildiği, bu nedenle davalıların zamanaşımı ve husumete dair istinaf sebeplerinin yerinde görülmediği, yeni bilirkişi incelemesinin davaya katkısı olmayacağı, daha önce aynı konuda kesinleşen kısmi davadaki bilirkişi raporu itibarıyla bakiye kısım için hüküm kurulmasında aykırılık görülmediğinden Mahkemenin kararının usul ve hukuka uygun bulunduğu gerekçesiyle, istinaf başvurularının ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde bir kısım davalılar ...vekili ile davalılar ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Bir kısım davalılar ... vekili; kısmi davada verilen kararın Yargıtay tarafından bilirkişilerce davaya konu parsele 243.652,00 TL değer biçildiği sanılarak zuhulen düzeltilerek onanıp kesinleştiğini, Mahkemenin Yargıtayın yerleşmiş içtihadına uygun olarak düzenlenmiş rapora göre değil, taşınmazın değerini fahiş derecede yüksek tespit eden 13.712.113,00 TL'lik rapora itibar ederek karar verdiğini, davacılar davayı ıslah etmedikleri için bu durumun hüküm kısmında fark edilmediğini, düzeltilerek onama kararının gerekçesi yorumlandığında Yargıtayın taşınmazda davacıların payına düşen miktarı 13.712.113,00 TL olarak değil, 243.652,00 TL olarak kabul ettiğini, bu nedenle kabul anlamına gelmemek üzere davacıların açılan bu ek davada talep edebilecekleri bakiye alacak miktarının 123.652,00 TL olabileceğini, taşınmazın kısmi dosyadaki 06.02.2012 tarihli bilirkişi raporunda tespit edilen değeri üzerinden davacıların zararının hesaplanması ve tazminata hükmedilmesinin hatalı olduğunu, davacıların talep edebilecekleri miktarın taşınmazın kamulaştırıldığı tarihte bölgede kamulaştırılan diğer taşınmazlara biçilen emsal değerler üzerinden uyarlama yapılarak denkleştirici adalet prensibi uyarınca hakkaniyetli bir biçimde belirlenmesi gerektiğini, taşınmazın kısmi davanın açıldığı tarihte ne davalılar murisi... ne de taşınmazı sonradan satın alan ...in mülkiyetinde olmadığını, davacıların dava dilekçesinde ...in bedel artırım davası açmamış olduğunu ileri sürdüklerini ancak o tarihte taşınmazın davalılar murisinin mülkiyetinde olmadığı için hukuken bu davanın açılması da mümkün olmadığını, taşınmazın Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü tarafından 1986 yılında kamulaştırıldığını, taşınmaz şayet davacıların mülkünde bulunsaydı bile yine o tarihlerde kamulaştırılacağını, zenginleşme sonucu iade edilmesi gereken tutarın sadece kamulaştırma sonucu ödenen ikame değerden ibaret olması gerektiğini, Mahkemece davaya konu parselin kamulaştırıldığı tarihteki değerinin tespiti için bölgedeki komşu parseller hakkında açılmış bedel arttırım davalarında hükmedilen 1.500,00' er TL ile 2.500,00' er TL (0,0015 TL - 0,0025 TL) arasında değişen m² birim değerleri dikkate alınmak suretiyle, dava konusu taşınmazın kamulaştırıldığı tarihteki rayiç m² birim bedelinin bulunması ile munzam zarar kalemi olarak bu bedelin Yargıtay emsal bozma ilamlarındaki parametrelerin uyarlanması noktasında bilirkişi heyetinden rapor alınması gerekirken, kısmi dosyadaki hatalı bilirkişi raporlarında tespit edilen 600.000'er TL/m2 (0,60 TL) bedel üzerinden karar verilmesinin hatalı olduğunu, Mahkemece keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmadan kısmi dosyadaki denetime elverişsiz bilirkişi raporları doğrultusunda hüküm tesisinin hatalı olduğunu, Mahkemece emsal dosyadaki Yargıtay ilamlarının ve zamanaşımı def'inin dikkate alınmadığını, Bölge Adliye Mahkemesince davalılardan fazladan harç alındığını, yine davalılar aleyhine hükmedilen bakiye karar harcının da yanlış ve yüksek olduğunu, Bölge Adliye Mahkemesi kararında dava konusu alacağın tamamı yönünden tahakkuk edecek bakiye karar ve ilam harcından davalıların her birinin ayrı ayrı sorumlu tutulmasının hatalı olduğunu, davacı tarafın; müvekkillerin murisinin tezyidi bedel davası dahi açmadan kamulaştırma bedellerini tahsil ettiğine yönelik iddialarının gerçek dışı olduğunu, kamulaştırma bedelinin müvekkillerinin murisine ödendiğine ilişkin herhangi bir kayıt ve belge bulunmadığını, davacıların taleplerini bu bedeli tahsil eden üçüncü kişiye yöneltmeleri gerektiğini, kök dosyadaki raporlar arasındaki çelişkinin giderilmediğini, davanın taşınmazın 1/2 hissesini muris ...ten iktisap eden dava dışı.........., (ve varislerine) karşı da ikame edilme edilmesi gerektiğini, usulsüz vekalete ilişkin işlemin bir diğer tarafının da muris...'in eşi ... olduğunu, ...'ın kusur ve işlemin geçersizliğine etkisinin de dikkate alınmadığını ileri sürerek; kararın bozulmasını istemiştir.

2. Bir kısım davalılar........,.......,......., vekili; davanın taşınmazın son maliki dava dışı ...e açılması gerektiğinden davanın husumet yokluğundan reddi gerektiğini, yine davanın ... ve varislerine karşı da yöneltilmesi gerektiğini, zamanaşımı itirazlarının dikkate alınmadığını, Yargıtay İlamı ve dosyadaki tezyidi bedel davalarında hükmedilen kamulaştırma bedelleri dikkate alınmadan yapılan hesaplamaya göre karar verilmesinin hatalı olduğunu, kısmi dosyaya sunulan ve taşınmazın dava tarihindeki değeri yönünden hesap yapılan 06.02.2012 tarihli bilirkişi raporu dikkate alınarak davacılar hissesine isabet eden kısmi dosyadaki 120.000,00 TL'nin mahsubuyla 13.592.113,00 TL'nin davacılara ödenmesine karar verilerek hatalı hüküm tesis edildiğini, dava konusu taşınmazın kısmi davanın açıldığı tarihte ne davalılar murisi... ne de taşınmazı sonradan satın alan ...in mülkiyetinde olduğunu, taşınmazın Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü tarafından 24.04.1986 tarihinde kamulaştırıldığını, kabul manasına gelmemekle beraber bu durumda davacıların talep edebileceği tek bedelin kamulaştırma sonucu ödenen ikame değer olabileceği, kısmi dosyadaki raporların çelişkili olduğunu ve çelişki giderilmeden karar verildiğini, davalıların murisinin tahsil etmediği kamulaştırma bedelinin davalılardan istenmesinin mümkün olmadığını, dava konusu taşınmazın malikinin kamulaştırma tarihinde ......., olduğunu ve bu kişi ya da mirasçılarının davaya dahil edilmesi gerektiğini, idarenin istimlak bedelini Mehmet adına bloke ettiğine dair dekont olduğunu, kamulaştırma bedelinin davalıların murisince tahsil edildiğine dair belge bulunmadığını, davacıların ve murislerinin kötü niyetli ve kusurlu olduklarını ileri sürerek, kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, davacıların kök murisi...'e ait olup muvazaalı olarak yapılan tapu devri iptal edilmesine rağmen ilam infaz edilmeden taşınmazın kamulaştırılması ve kamulaştırma bedelinin muvazaalı devir edildiği kişiye ödendiği iddiası ile kısmi davada belirlenen bakiye munzam zarar alacağının davalılardan tahsili istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun (818 sayılı Kanun) 105 nci maddesi,

2. 09.05.1960 tarihli ve 21/9 ile 04.02.1959 tarihli ve 13/5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararları,

3. Aynı uyuşmazlık hakkında Dairemizce verilen 19.11.2007 tarihli ve 2007/10507 E., 2007/17434 K., 16.02.2015 tarihli ve 2014/19019 E., 2015/2189 K. sayılı ilamlar.

3. Değerlendirme

1. Munzam zarar, para borcunun ifasında borçlunun kusuruyla temerrüde düşmesi nedeniyle alacaklı nezdinde ortaya çıkan zararın temerrüt faiziyle karşılanamaması hâlinde söz konusu olan bir zarardır. Munzam zararın bu hukukî niteliği ve karakteri itibariyle, asıl alacak ve faizleri yönünden icra takibinde bulunulması veya dava açılmasıyla sona ermeyeceği gibi, icra takibi veya dava açılması sırasında asıl alacak ve temerrüt faizi yanında talep edilmemiş olması hâlinde dahi takip veya davanın konusuna dâhil bir borç olarak da kabul edilememesine, bu nedenle asıl alacağın faizi ile birlikte tahsiline yönelik icra takibinde veya davada munzam zarar hakkının saklı tutulduğunu gösteren bir ihtirazî kayıt dermeyanına da gerek bulunmamasına, 818 sayılı Kanun'un 125 inci maddesinde öngörülen on yıllık zamanaşımı süresi içinde açılacak ayrı bir dava ile de munzam zararın istenmesinin mümkün olmasına, birleştirilerek görülen kısmi davaların açıldığı tarihler ile bu ek davanın açıldığı tarih arasında on yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığının anlaşılmasına göre, davalılar vekillerinin zamanaşımı ve husumete ilişkin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2. Kök muris...'in bir kısım mirasçıları tarafından aynı vakıalara dayanılarak davalılar aleyhine açılan dava hakkında verilen kararın temyiz incelemesini gerçekleştiren Dairemizin 19.11.2007 tarihli ve 2007/10507 E., 2007/17434 K. sayılı ilamın ilgili bölümü şöyledir; "...Ancak, davada; davacılar, davalıların kusurlu davranışı sonucu kamulaştırma bedelini zamanında alamadıklarını, kamulaştırma bedeline yasal faiz uygulanması halinde de zararlarının karşılanmayacağını idida ederek; BK.nun 105. maddesi gereğince munzam zararlarının tespiti ile tahsiline karar verilmesini talep etmişlerdir.

Munzam zarar, borçlu temerrüde düşmeden borcunu ödemiş olsaydı, alacaklının malvarlığının kazanacağı durum ile temerrüd sonucunda ortaya çıkan ve oluşan durum arasındaki farktır. Diğer bir anlatımla, temerrüt faizini aşan ve kusur sorumluluğu kurallarına bağlı bir zarar şeklinde tanımlanabilir.

Munzam zarar borcunun hukuki sebebi, asıl alacağın temerrüde uğraması ile oluşan hukuka aykırılıktır. O nedenle, borçlunun munzam zararı tazmin yükümlülüğü (BK.md.105), asıl borç ve temerrüd faizi yükümlülüğünden tamamen farklı, temerrüd ile oluşmaya başlayan asıl borcun ifasına kadar zaman içinde artarak devam eden, asıl borçtan tamamen bağımsız yeni bir borçtur. Bu nedenle, on yıllık zamanaşımı süresi içinde her zaman dava açılarak istenmesi mümkündür.

Kural olarak munzam zarar alacaklısı, öncelikle temerrüde uğrayan asıl alacağının varlığını, bu alacağın geç veya hiç ifa edilmemesinden dolayı temerrüd faizi ile karşılanmayan zararını, zarar ile borçlu temerrüdü arasındaki uygun illiyet bağını isbat etmekle yükümlüdür. Alacaklı borçlunun temerrüde düşmekte kusurlu olduğunu ispatla yükümlü değildir. Borçlu ancak temerrüdündeki kusursuzluğunu kanıtlama koşuluyla sorumluluktan kurtulabilir.

Somut olayımızda, davalılar; kamulaştırılan taşınmazı haksız eylemleriyle uhdelerinde tutarak, davacıların kamulaştırma bedelini almalarına mani olmuşlardır. Dolayısıyla kusurludurlar. Davacılar, kamulaştırma bedelini faiziyle isteyebilirler. Bundan ayrı, bu davada olduğu gibi; temerrüd faizini aşan ve davalıların kusurlarıyla sebebiyet verdikleri zararlarını da talep edebilirler. Kamulaştırma tarihinde taşınmazın tapu kaydı davalılar üzerinde bulunduğundan, davacıların kamulaştırma bedelinin artırılmasını talep etme ve dava açma durumu da söz konusu olmamıştır. Bu nedenle, davacıların; munzam zarar alacağı olarak, taşınmazın kamulaştırma tarihindeki kaim değeri ve bu değerin alım gücünün denkleştirici adalet ilkesi gereğince, dava tarihindeki ulaştığı miktarı bulunup, bu miktardan kamulaştırma bedeli ve dava tarihine kadar işlemiş yasal faiz miktarı toplamı mahsup edildikten sonra kalan miktarı almalarının, hakkaniyete uygun çözüm yolu olduğu kabul edilmelidir. Mahkemece, taşınmazın dava tarihindeki değeri esas alınarak davanın kabulüne karar verilmiş olması; açıklanan nedenlerle doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir...".

3. Yine kök muris...'in bir kısım mirasçıları tarafından aynı vakıalara dayanılarak davalılar aleyhine açılan diğer bir dava hakkında verilen kararın temyiz incelemesini gerçekleştiren Dairemizin 16.02.2015 tarihli ve 2014/19019 E., 2015/2189 K. sayılı ilamın ilgili bölümü şöyledir; "...Ancak, Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda; dava konusu taşınmazın kamulaştırma tarihi itibariyle rayiç değeri tespit edilirken, taşınmazın bulunduğu bölgede kamulaştırılan diğer taşınmazlar nedeniyle açılan kamulaştırma bedelinin artırılması davalarında tespit edilen bedellerin dikkate alınmaması ve bölgenin fiili durumu ve özelliklerinin çok iyi bilindiğinden bahisle subjektif ölçülere göre rayiç bedelin tespit edilmesi doğru değildir.

Bundan ayrı, taşınmazın kamulaştırma tarihindeki rayiç değerinin; denkleştirici adalet ilkesi uyarınca dava tarihinde ulaştığı alım gücünün; enflasyon, ÜFE, TÜFE, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar vb. ekonomik etkenlerin tamamının dikkate alınması suretiyle hesaplanması gerekirken, bu etkenlerden sadece altın, ÜFE ve döviz kurları esas alınarak alım gücünün hesaplanması doğru olmadığı gibi, belirlenen bu miktardan kamulaştırma bedeli ve dava tarihine kadar işlemiş yasal faiz miktarı toplamının mahsup edilmemesi de doğru görülmemiştir...".

4. Kök muris...'in bir kısım mirasçıları olan davacılar tarafından aynı vakıalara dayanılarak davalılar aleyhine açılan ve birleştirilen kısmi davalarda, munzam zarar alacağı; yargılama sürecinde alınan 27.09.2010 tarihli rapor ile 243.652,00 TL, 27.06.2011 tarihli ek rapor ile 12.062.892,00 TL ve 06.02.2012 tarihli ikinci ek rapor ile 13.712.113,11 TL olarak belirlenmiş ve davanın görüldüğü Küçükçekmece 3. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 10.02.2014 tarihli ve 2013/398 E., 2014/81 K. sayılı kararla; taleple bağlı kalınarak asıl ve birleşen davaların kabulüne, toplam 120.000,00 TL munzam zarar alacağının dava tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılardan tahsiline hükmedilmiştir. Söz konusu kararın davalılar tarafından temyizi üzerine, Dairemizce verilen 09.12.2014 tarihli ve 2014/10748 E., 2014/16138 K. sayılı ilamla; "...Hükme esas alınan bilirkişi raporunda; aynı taşınmaz ile ilgili diğer hissedarlar tarafından açılan dava dosyalarının bozma ilamlarında açıklanan yönteme uygun olarak hesaplanmak suretiyle, davacıların miras hisseleri karşılığı alabilecekleri miktarın 243,652 TL olduğu açıklanmış, davacıların ıslah talebi olmadığından, mahkemece; talep gibi karar verilmiştir.

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalılar vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.

Ancak, Mahkemenin bozma ilamından önce 11.05.2012 tarihli kararında hükmedilen 120.000 TL'ya faiz işletilmemesine rağmen hükmün davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi sonucu Dairemizin 07.03.2013 tarih, 2012/2070 E.-2013/3967 K. sayılı bozma ilamından sonra kurulan 10.02.2014 tarihli yeni kararında "dava tarihinden itibaren yasal faize" karar verilmesi davalılar lehine oluşan kazanılmış hakkın ihlali niteliğinde olduğundan..." gerekçesiyle, kararın bu yönden düzeltilerek onanmasına karar verilmiş, davalıların karar düzeltme istemi ise reddedilmiştir.

5. Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; eldeki davanın daha önce görülüp temyiz incelemesinden geçerek kesinleşen kısmi davaların eki niteliğinde olduğu, kısmi davalarda taleple bağlı kalınarak toplam 120.000,00 TL'nin hüküm altına alındığı, kararın temyizi üzerine yukarıda yer verilen Dairemiz ilamı ile aynı taşınmaz ile ilgili diğer hissedarlar tarafından açılan dava dosyalarının bozma ilamlarında açıklanan yönteme uygun olarak hesaplanmak suretiyle, davacıların miras hisseleri karşılığı alabilecekleri miktarın ( 27.09.2010 tarihli rapor ile) 243,652,00 TL olarak belirlendiği belirtilerek, davalıların sair temyiz itirazları reddedilmiştir. Diğer bir anlatımla, kısmi davalarda verilen kararın temyiz incelemesini gerçekleştiren Dairemizce; davacıların munzam zarar alacağı, diğer mirasçılar tarafından aynı taşınmaz ile ilgili olarak açılan davalarda uygulanan (ve yukarıda 2 ile 3 numaralı bentlerde yer verilen ilamlarda açıklanan) hesap yöntemi gözetilmek suretiyle, toplam 243.652,00 TL olarak tespit edilmiştir. Hal böyle olunca, İlk Derece Mahkemesince; kısmi davalarda verilen kararların temyiz incelemesi sonucunda davalıların sorumlu olduğu tutara ilişkin bu tespit bölümüyle bağlı kalınarak, 243.652,00 TL munzam zarar alacağından, kısmi davalarda hüküm altına alınan toplam 120.000,00 TL'nin mahsubu ile bakiye 123.652,00 TL'nin davalılardan tahsiline karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Davalıların zamanaşımı ve husumete ilişkin temyiz itirazlarının reddine,

2. Davalılar tarafından temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca ORTADAN KALDIRILMASINA,

3. İlk Derece Mahkemesi kararının aynı Kanun'un 371 inci maddesi uyarınca davalılar yararına BOZULMASINA,

17.100,00 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davacılardan alınıp davalılara verilmesine,

Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

18.03.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.