Logo

3. Hukuk Dairesi2023/4077 E. 2024/4214 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Mirasbırakanın vekaletname ile satılan taşınmazları nedeniyle mirasçılardan birinin notere karşı açtığı tazminat davasında, davaya diğer mirasçıların katılımının gerekli olup olmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Terekeye dahil taşınmazlar ile ilgili mirasçıların bir kısmı tarafından açılan davada, terekenin tüm mirasçılar tarafından temsil edilmesi gerektiği ve davaya katılmayan diğer mirasçıların muvafakatlerinin alınması veya terekeye temsilci atanması gerektiği gözetilerek, eksik taraf teşkili nedeniyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/759 E., 2023/990 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : Konya 7. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/67 E., 2022/370 K.

Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı ... ile davalı ... vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince; başvuruların kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmünün kaldırılmasına, yeniden davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 10.12.2024 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde gelen davacı vekili Avukat ... ile davalılardan ... vekili Avukat ...'ın sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00'te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; davacının, 2017 yılında annesi ...'ye ve diğer mirasçılara murislerinden intikal eden bir kısım taşınmazların intikal işlemlerinin yapılması ve sonrasında satılması ile ilgili olarak dava dışı emlakçı ... ile görüştüğünü, davacının annesi ...'den .... Noterliğinde düzenlenen 03.10.2017 tarihli vekaletnameyi aldığını, vekaletnameyi düzenleyenin davalı noter ... adına yetkili başkatip davalı ... olduğunu, vekaletnamenin ...'ye miras kalan taşınmazlar ile ilgili intikal ve satış işlemleri için düzenlendiğini, ancak bir süre sonra ...'in talebiyle, tapuda intikal işlemlerini takip edebilmesi için aynı noterlikte 23.10.2017 tarihli tevkil vekâletnamesinin düzenlendiğini, ...'nin davacıya verdiği 03.10.2017 tarihli vekaletnamede önceden beri annesinin üzerinde olan taşınmazlarla ilgili bir yetki verme söz konusu olmayıp, sadece murislerinden intikal edecek taşınmazlarla ilgili intikal işlemleri ve bunların satışı için vekalet verildiğini, fakat bu vekaletnameye dayanılarak çıkarılan ikinci vekaletnamede, ilk vekaletnamede olmayan vekil edenin kendi adına kayıtlı tüm taşınmazları satış yetkisinin verildiğinin görüldüğünü, ...'in bu vekaletname ile ... adına kayıtlı olan müstakil tapulu 5 taşınmazı ve yine hisseli 2 taşınmazı habersiz sattığını ve satış bedelini ödemediğini, satılan ve geri alınamayan taşınmazların değerinin yaklaşık olarak 1.000.000,00 TL civarında olduğunu, ilk vekaletnameyi de davalıların düzenlediği göz önüne alındığında kusurlu davrandıklarını, taşınmazları satılan ...'nin davacı dışında iki mirasçısı daha olduğunu, ancak davacının diğer mirasçıların olayla ilgili zararlarını giderdiğini ve davaya muvafakatlerinin alınacağını ileri sürerek; tapuda işlem yapıldığı tarihten itibaren yasal faizi ile birlikte 1.000,00 TL tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 27.10.2022 tarihli dilekçesi ile dayanak vekaletnamede olmayan yetkilerin ikinci vekaletnameye eklenmesiyle satıldığı anlaşılan 3 taşınmazın dava tarihindeki değerleri toplamının 1.181.643,14 TL olduğunu, davacının miras hissesine düşen miktarın ise 393.881,04 TL olduğunu belirterek davayı ıslah etmiştir.

II. CEVAP

Davalı ... vekili ile davalı ...; annesi ...'nin gayrimenkullerinin satılması nedeni ile uğradığı iddia edilen zararın tazminini, gayrimenkullerin sahibi olmayan davacının talep etmesi mümkün olmadığından, aktif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, dava konusu olayın üzerinden 4 yıl geçmiş olması nedeniyle zamanaşımı ve hak düşürücü sürenin geçtiğini, dava konusu edilen intikal/satış işlemlerini yapan ilgili tapu sicil müdürlüklerinin kötü niyetli vekilin sunduğu vekaletname ekinde bulunan müstenidat olan vekaletnameyi de kontrol ve karşılaştırma yükümlülüğü bulunduğunu, olayda asıl haksız fiilde bulunan kişinin emlakçı ... olduğunu, açıkça suç işleyen kişi belli olmasına rağmen ona karşı dava açılmadığını, vekaletname hazırlandıktan sonra davacının okumadan imzalamasının mazereti olamayacağını, davalılara atfedilecek bir hata varsa bu hatanın kasta dayanmayan, dairedeki işlemlerin yoğun olması nedeniyle her zaman oluşabilecek nitelikte bir hata olduğunu, öte yandan davalılara karşı bu davanın açılabilmesi için öncelikle asıl sorumlulara başvurulması, söz konusu gayrimenkullerin iadesinin sağlanıp sağlanamayacağının belirlenmesi, asıl sorumlulardan zararın tazmininin sağlanamaması halinde, kalan miktarın diğer sorumlulardan istenmesi gerektiğini, hukuka aykırı olarak satılan gayrimenkullerin geri alınabilmesinin ve tazmininin henüz birçok yasal yolu olmasına rağmen hiçbir yola başvurulmadan doğrudan doğruya davalılara başvurulmasının hukuka aykırı olduğunu, davacı tarafın kötü niyetle zararın artmasına neden olduğunu savunarak, davanın reddini ve ilgililere ihbarını istemişlerdir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacının, vekalet veren ...'nin yasal mirasçısı olduğu, murisinin zarara uğramış olması halinde veraset ilamı ile mirasçı sıfatı sabit olan davacı da zarar görmüş olacağından aktif dava ehliyetinin bulunduğu, davalıların üçüncü kişinin ağır kusuru savunmasının illiyet bağının kesilip kesilmemesine dair değerlendirme kısmında dikkate alınması gerektiği, doğrudan notere karşı dava açılmasında herhangi bir engel bulunmadığı, davacının dava dilekçesinde, işlemin faili olarak davalı noter başkatibi Hakan'ı da göstererek işbu davalıyı da haksız fiil faili olarak bildirdiğine göre, dava konusu zararın meydana gelmesinde, davalı noter başkatibinin kusurunun bulunup bulunmadığının da tartışılması gerektiği, davalı noter 1512 sayılı Noterlik Kanunu'nun 162 nci maddesi nedeniyle kusursuz sorumlu iken diğer davalı başkatip Hakan'ın ise haksız fiil sorumluluğu nedeniyle sorumlu olarak kabul edildiği, davacı murisinin mirastan intikalen taşınmazlarının devri için yetki verme saikiyle öncelikle 03.10.2017 tarihinde davacıyı vekil tayin ettiği, bu ilk vekaletnamede mirastan intikalen gelecek taşınmazların satışına dair yetki verildiğinin açıkça belirtildiği, ne var ki vekil davacının 23.10.2017 tarihinde dava dışı ...'e verdiği vekaletnamede mirastan intikalen gelen sınırlaması olmaksızın genel satış yetkisi verir şekilde tüm taşınmazlara ilişkin bir vekaletname düzenlendiği, her iki vekaletnamenin de 20 gün arayla aynı noterlik tarafından ve aynı çalışan tarafından düzenlendiği, satış yetkisi kapsamı dışında kalan 3 adet taşınmazın 26.10.2017 tarihinde dava dışı 3. kişilere devredildiğinin de sabit olduğu, ikinci vekaletnamede birinci vekaletnamede verilmeyen bir yetkinin devri mahiyetinde, vekil edenin saikini aşar şekilde vekaletname düzenlendiği, dava konusu 3 taşınmaz için ikinci vekaletin hatalı düzenlenmesi nedeniyle zarar hasıl olduğu, eylem ile zarar arasında illiyet bağının bulunduğu, vekaletname kapsamında olmamasına rağmen satılan 3 taşınmaz yönüyle davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği, kusur sorumluluğuna kıyasen kusursuz sorumluluğa dayalı dava ikame edilmesinde de hukuken bir sakınca olmadığı gerekçesiyle; davanın kısmen kabulü ile 393.881,00 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin 400,00 TL'lik istemin reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davalı ... ile davalı ... vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davalı ... vekili; davanın müvekkili açısından zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, davacının verdiği vekaletname ile emlakçı ...'in ...'nin hiçbir gayrimenkulünü satamayacağını, bu vekaletname ile ...'nin gayrimenkullerinin satışını yapan ilgili tapu sicil müdürlüğünün kusurlu olduğunu, davacının ... ile işbirliği içinde hareket ettiğini, belki de daha önce tahsil edilmiş olan bir parayı tekrar tahsil etmeye çalıştığını, ancak İlk Derece Mahkemesinin bu yönde bir değerlendirme yapmadığını, ihbar edilen tapu sicil müdürlüğünün de yasa gereği incelemek zorunda olduğu dayanak vekaletname ile son vekaletnameyi karşılaştırmadığını, yetkisiz vekaletname ile satış işlemleri yapıldığından hukuken ortada yolsuz tescil durumu bulunduğunu ve yolsuz tescilin iptali ile gayrimenkullerin ilk sahibi ...'ye tekrar dönmesini sağlama imkanı varken davacının bu yollara başvurmadan doğrudan doğruya müvekkiline dava açmasının hukuken mümkün olmadığını, satış yapan emlakçının yetkili olmadığı satışı yapmakta olduğu yazılı belgelerle sabit olduğu halde yetkisiz kişi ile alım-satım işlemi yapan alıcıların da bu işlemlerde ağır kusurlu olduğunu ileri sürerek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

2. Davalı ...; hak sahibinin talep etmediği bir parayı davacının talep etmesinin hukuka aykırı olduğunu, davacının davasının sıfat yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, dava konusu talep açısından zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin geçtiğini, davacı tarafından işin özünde hak sahibi

olmamasına rağmen zarar iddiasında bulunularak tazminat talep edilmiş ise de henüz meydana gelen somut bir zarar ve tazminat talep etme hakkı bulunmadığını, kusur oranları ve sorumlular açısından gerekli ve yeterli bir inceleme ve değerlendirme yapılmadan hukuka aykırı karar verildiğini, dava konusu olayda kusurlu ya da kusursuz bir sorumluluğu bulunmadığını, davaya konu edilen satış işlemlerini gerçekleştiren ilgili tapu müdürlüğünün kusur ve sorumluluğunun da irdelenmediğini, dava konusu yapılan hususlar ile ilgili işlem yapan kişilerin müterafik kusurları yokmuş gibi iddia edilen tüm zararın tarafınca ödenmesine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacının kabulünde olduğu üzere belgeyi okumadan imzaladığı, dava konusu olayda noterin kusursuz sorumluluğunu gerektiren bir durumun sözkonusu olmadığı, yine noterlik katibi diğer davalının da haksız fiili ve kusursuz sorumluluğunu gerektiren bir eylemi olmadığından sorumlu tutulmalarının mümkün olmadığı, davacının kendi kusuru nedeniyle davalılardan tazminat talep edemeyeceği, İlk Derece Mahkemesince davalı noterin ve çalışanın yapılan işlemde haksız fiil ve kusursuz sorumluluğunun bulunmadığının kabulü ile davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulünün hatalı olduğu gerekçesiyle; istinaf başvurularının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; davacının düzenlenen belgeyi okuyup okumamasının noterin sorumluluğuna etki etmeyeceğini, noterin düzenlediği tevkili, dayanak vekaletnameye göre ve onun kapsamına göre düzenlemesinin kanuni görevi olduğunu, düzenlenen belgenin bir tevkil olduğu göz önüne alındığında, bu tevkilin dayanak vekaletnameye göre düzenlenmesi en tabii ve beklenen bir husus olduğundan davacının belgeyi imzalarken okumamış olmasının çok da anormal bir durum olmadığını, davacı okusun okumasın noterin tevkili dayanak belge sınırları içinde kalarak, hiçbir şekilde onun dışına çıkmadan düzenlemesi gerektiğini, bu görevini yapmamış, tevkile dayanak belgede olmayan başka yetkiler yazmış ise görevini kötüye kullanmış olup sonuçlarından sorumlu olmasının kaçınılmaz olduğunu, kaldı ki davalıların istinaf dilekçelerinde davacının bu belgeyi okumadan imzaladığı ve kusurun kendisinde olduğu ile ilgili herhangi bir iddiada da bulunmadıklarını ileri sürerek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, haksız fiil ve noterin hukuki sorumluluğuna dayalı tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 640, 701 ve 702 nci maddeleri,

2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (6100 sayılı Kanun) 59, 60, 94, 114 ve 115 inci maddeleri.

3. Değerlendirme

1. 4721 sayılı Kanun'un 640 ıncı maddesinin ikinci fıkrasına göre “mirasçılar terekeye elbirliği ile sahip olurlar ve sözleşme veya kanundan doğan temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere, terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler.”

2. Elbirliği mülkiyetin esasında, elbirliği halinde mülkiyeti meydana getiren kişilerin hepsinin bir arada hak sahibi olmaları yer alır. Bu mülkiyette malikler paydaş değil, ortaktır. Tüzel kişiliğe sahip olmayan bu ortaklıkta, hakkın süjesi ortaklık olmayıp bir bütün halinde elbirliğiyle hareket etmek zorunda olan ortaklardır. Ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı vardır.

3. Elbirliği mülkiyeti gereği miras yoluyla terekeye dahil olan varlıklar ile ilgili mirasçıların bir kısmı tarafından dava açılması halinde, mirasçılar kendi açtıkları bu davayı yalnız başına yürütemeyeceğinden davanın bütün mirasçılar ile birlikte yürütülmesi gerekir. Bu durumda mahkemece, açılan işbu davanın görülebilmesi için diğer mirasçıların davaya katılmalarının veya muvafakatlarının sağlanması veya 4721 sayılı Kanun'un 640 ıncı maddesinin üçüncü fıkrası gereğince terekeye temsilci tayin ettirmesi için davacılara uygun bir süre verilmesi gerekir.

4. Eğer diğer mirasçılar davaya katılmaz ve yazılı muvafakat da vermezler ise bu durumda davayı açan mirasçıların terekeye bir temsilci tayin ettirmesi gerekir. Terekeye atanan temsilci, bir kısım mirasçının açtığı davaya icazet verirse davaya tereke temsilcisi tarafından devam edilir. Terekeye temsilci atanması ve tereke temsilcisinin davaya devam etmesi halinde de, ayrıca diğer mirasçıların davaya katılmalarına veya muvafakatlarının alınmasına gerek yoktur.

5. Davayı açan mirasçı, kendisine 6100 sayılı Kanun'un 94 üncü maddesi uyarınca verilen kesin süreye rağmen diğer mirasçıların davaya katılmalarını veya muvafakat etmelerini sağlayamaz ve terekeye temsilci de tayin ettiremez veya terekeye atanan temsilci davaya icazet vermezse davanın reddine karar verilir.

6. Somut olayda; davacı, mirasbırakanın davalılar tarafından düzenlenen vekaletname nedeniyle uğradığı zararın tazminini talep etmiş olup, dosyada mevcut mirasçılık belgesine göre mirasbırakan ...'nin 12.08.2020 tarihinde vefat ettiği, davacı dışında 2 mirasçısının daha olduğu anlaşılmaktadır. Her ne kadar davacı vekili, ıslah dilekçesinde davacının miras payı oranında talepte bulunduklarını beyan etmiş ise de yukarıda açıklandığı üzere davacı mirasçının payı oranında tazminat talep edilebilmesi mümkün değildir. Bu durumda, mirasbırakanın terekesinin elbirliği mülkiyetine tabi olduğu, terekenin tüm mirasçılar tarafından temsil edilmesi gerektiğinden, davaya katılmayan ortakların olurlarının alınması ya da miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi, taraf teşkili sağlandıktan sonra işin esasına girilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

7. Bozma nedenine göre, davacının temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi uyarınca usulden BOZULMASINA,

2. Bozma nedenine göre, davacının temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,

Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,

28.000,00 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin karşılıklı alınıp birbirlerine verilmesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

10.12.2024 tarihinde oybirliği ile karar verildi.