"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1401 E., 2022/2267 K.
ASIL VE BİRLEŞEN DAVADA
DAVA TARİHLERİ : 07.10.2019-16.10.2019
İLK DERECE MAHKEMESİ : ... 20. Asliye Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2019/764 E., 2021/309 K.
Taraflar arasında birleştirilerek görülen adi ortaklığın fesih ve tasfiyesi ile adi ortaklıkta yöneticinin azli davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl ve birleşen davaların ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.
Kararın asıl ve birleşen davada davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı asıl ve birleşen davada davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar asıl davada; davacı şirket ile davalı şirket arasında ... 6. Noterliğinde 26.03.2013 tarihli Adi Ortaklık Sözleşmesi imzalandığını, adi ortaklığın amacının S.S. ... Sinema Oyuncular Kooperatifi ile yapılan kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca ... İli ... İlçesi ... Mah. ... pafta 7229 ada 59 parseldeki inşaatın yapılması olarak belirlendiğini, davacı şirketin 19.04.2018 tarihinde adi ortaklıktaki hisselerini diğer davacı ...'e devrettiğini, bu hususta davalının da muvafakatinin alındığını, adi ortaklığın hissedarı ve yöneticisi olan davalının muhasebe kayıtlarında inşaat maaliyetlerini gerçekten fazla gösterdiğini, adi ortaklık adına tescil edilen taşınmazları yakınlarına düşük bedelle devrettiğini, ortaklık muhasebesini kendilerinin incelemesine ve denetlenmesine imkan vermediğini, bu şekilde kötü yönetim nedeniyle zarara uğradıklarını ileri sürerek; ... İnşaat Adi Ortaklığının fesih ve tasfiyesine, katılım paylarının ve adi ortaklığın mal varlığından %50 hissesine düşen kar payının ödenmesine, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik her bir davacı için ayrı ayrı 10.000,00'er TL katılım payı ve 10.000,00'er TL kar payı olmak üzere toplam 40.000,00 TL'nin işleyecek faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmişler, birleşen davada ise; aynı gerekçelere dayanarak kötü yönetim sebebiyle davalının adi ortaklığı yönetim ve temsil yetkisinin kaldırılmasına karar verilmesini istemişlerdir.
II. CEVAP
Davalı; adi ortaklıktaki hisselerini diğer davacıya devrederek ortaklıktan çıkan davacı şirketin adi ortaklığın tasfiyesini talep etmesi ya da temsil yetkisinin kısıtlanmasını talep etmesinin hukuken mümkün olmadığını, henüz ortaklığa konu inşaatın tamamlanmadığını, adi ortaklık işletmesinin temsil yetkisinin kısıtlanması ya da değiştirilmesinin şirketi büyük zarara uğratacağını, adi ortaklığın mali hesaplarının hiçbir zaman davacılardan gizlenmediğini, hesapların gerek davacı şirketin yetkilisine gerekse muhasebesine gönderildiğine dair e-postalar mevcut olduğunu, kaldı ki davacı yetkilisinin de her zaman hesapları inceleyebildiğini, inşaat maliyetinin fazla gösterildiği iddiasının da doğru olmadığını, hesaplarının her zaman açık olduğunu, tarafından yapılmış olan bütün işlemlerden davacı tarafın bilgisi olduğunu, adi ortaklık işletmesinin bugüne kadarki finansmanının kendisi tarafından sağlandığını, davacı ... tarafından hiçbir fianansman sağlanmadığı gibi davacı şirketinde kendisine borçlu durumda olduğunu belirterek, davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacı şirketin dava tarihi itibariyle adi ortaklıkta hissesi bulunmadığından aktif husumet ehliyetinin bulunmadığı, dava konusu adi ortaklığın ticari defter ve kayıtları üzerinde uzman bilirkişilerce yapılan bilirkişi incelemesi neticesinde tespit edildiği üzere, adi ortaklığın yönetim yetkisini adi ortaklık sözleşmesinin 5 inci maddesi uyarınca elinde bulunduran davalı şirket tarafından ticari defterlerin usulüne uygun şekilde tutulduğu, adi ortaklığın davalı şirket tarafından finanse edildiği ve halen davalı şirketin adi ortaklıktan alacaklı olduğu, davacı tarafın adi ortaklığa finansal katkı sağlamadığı gibi adi ortaklığa borçlu olduğu, davacı tarafça adi ortaklık adına çekilen kredilerin davalı şirketin hesabına aktarıldığına yönelik iddiada bulunulmuş ise de adi ortaklığın ayrı bir tüzel kişiliğinin bulunmaması ve yönetim yetkisinin davacı ortağın kabulü ve açık rızası ile sözleşme kapsamında davalı ortak şirkete verilmesi nedeniyle kredinin davalı şirket hesabına aktarılmasının olağan bir durum olduğu ve adi ortaklık adına çekilen kredilerin adi ortaklığın amacına aykırı kullanıldığına yönelik bir tespitin de bulunmadığı, davacı tarafça davalı yönetici şirketin adi ortaklığı mali olarak zarara uğrattığına yönelik ispata yarar somut deliller ortaya konulmadığı gibi adi ortaklıklığın sona erme nedenlerinden herhangi birinin de somut olayda gerçekleşmediği, davalı yönetici şirketin adi ortaklığı kötü yönettiği, kendi menfaatine hareket ederek adi ortaklık zararına sebep olduğuna yönelik iddiaların davacı tarafça ispatlanamadığı, katılım ve kar payı alacağının ortaklığın borçları ödendikten sonra talep edilmesi mümkün olduğundan adi ortaklığın amacı ve faaliyet konusunun henüz tamamlanmamış olması nedeniyle ortaklığın zarar ve kar durumunun bu aşamada belirsiz olması ve davacı ...'in hali hazırda borçlu olduğunun tespiti karşısında katılım ve kar payının bu aşamada talep edilmesinin de mümkün olmadığı gerekçesiyle; şirket tarafından açılan asıl ve birleşen davaların ayrı ayrı usulden reddine, davacı ... tarafından açılan asıl ve birleşen davaların ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde asıl ve birleşen davada davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacılar vekili; Mahkemece sadece resmi kayıtlar üzerinde yapılan tespitleri baz alan rapor ile hüküm kurulduğu, rapora itiraz dilekçesinde resmi kayıtların ve ortaklık defterlerinin gerçeğe aykırı tutulduğu ileri sürerek, buna ilişkin delillerin sunulmasına ve daha kapsamlı inceleme yapılması talep edilmiş olduğu halde bu taleplerin haklı gerekçe gösterilmeden reddedildiği, raporda davalı tarafından gerçeğe aykırı tutulan şirket ticari defterleri ve adi ortaklığın defterlerinin incelendiği, dosyaya celbedilen tapu kayıtları, taşınmazlardaki ipotekler, bankalardan gelen cevapların değerlendirilmediği, davalı tarafından inşaat maliyetlerinin gerçeğin çok üzerinde gösterildiği ve resmi kayıtlara böyle yansıtıldığı, Mahkemenin keşif talebini mesnetsiz olarak reddettiği, adi ortaklığın gelir kalemini ise daire satışlarının oluşturduğu, dilekçelerinde adları bildirilen kişilere yok pahasına çok düşük bedellerle ve cüzi peşinatlarla dairelerin satıldığı, davalının yönetim yetkisini gereği gibi kullanıp kullanmadığına ilişkin hiçbir inceleme ve değerlendirme yapılmadan hüküm kurulduğu, davalının tefecilerle yaptığı çek kırdırma işlemleri ve tefeciler lehine ipotekler tesis ederek adi ortaklığı borçlandırdığı, gelirler ortaklık kayıtlarına yansıtılmadığı gibi giderlerin de hileli işlemlerle arttırıldığı, buna ilişkin savcılık şikayeti yapıldığı Mahkemeye bildirilmiş ise de dikkate alınmadığı ileri sürülerek, kararın kaldırılması talep edilmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; ortaklık hissesini diğer davacıya devreden davacı şirketin ortaklığın tasfiyesini talep edemeyeceği gibi katılım payı ve kar payı alacaklarının ödenmesini de talep edemeyeceği, bu nedenle davacı şirketin bu davada taraf sıfatının bulunmadığı; davacı ...'in istinaf sebepleri yönünden ise; söz konusu adi ortaklığın amacının, “ortakların arsa sahibi ile akdedecekleri kat karşılığı inşaat sözleşmesine istinaden daire inşat etmeleri ve kendilerine kalacak olan daireleri üçüncü kişilere satmaları ve satım bedellerinin payları oranında paylaşmaları” olduğu, bu nedenle ortaklık sözleşmesinde öngörülen amacın gerçekleşmesi veya gerçekleşmesinin imkansız hale gelmesi sebebiyle ortaklığın feshinin mümkün olamayacağı, bu durumda davacının ancak şartları gerçekleşmiş ise haklı sebeple ve Mahkeme kararıyla ortaklığın feshini talep edebileceği, böyle bir talebe hak kazanabilmesi için “haklı bir sebebin” bulunduğunun ispatı gerektiği, adi ortaklık sözleşmesi 26.03.2013 tarihinde akdedilmiş olup, adi ortaklığın dosyadaki belgelere göre kapsamlı bir inşaat işi yaptığı, inşaa edilen dairelerin bir kısmının adi ortaklığa ait olduğu, ortaklığa ait olup dava tarihi itibariyle henüz satılmamış olan çok fazla daire bulunduğu, İlk Derece Mahkemesince bilirkişiler vasıtası ile yaptırılan defter incelemesinde adi ortaklığın ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğu, davaya konu ... Adi Ortaklığının ticari defter kayıtlarının birbirini teyit ettiği, bu durum karşısında defter ve kayıtların gerçeğe uygun tutulmadığı iddiasının ispatlanamadığı, davacı tarafça 25.09.2019 tarihe kadar davalı tarafa temsil yetkisini kötüye kullandığı yönünde uyarıda bulunulmadığı, adi ortaklığın sözleşmedeki amacı ve adi ortaklık faaliyetinde gelinen aşama dikkate alındığında dava tarihi itibariyle adi ortaklığın feshinin ve tasfiyesinin şirketin zarara uğramasına yol açacağı şeklindeki kanaat ve dava dosyasında yer alan deliller itibariyle, adi ortaklığın feshine yol açacak derecede bir haklı sebebin varlığının ispatlanamadığı, diğer sone erme sebeplerinin de somut olayda gerçekleşmediği gerekçesiyle, davacıların asıl ve birleşen davaya yönelik istinaf talebinin reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde asıl ve birleşen davada davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Asıl ve birleşen davada davacılar vekili; istinaf dilekçesinde bildirdiği sebepleri tekrar ederek, kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; asıl davada adi ortaklığın fesih ve tasfiyesi ile katılım ve kar payı talebine, birleşen davada ise adi ortaklığı yönetim yetkisini elinde bulunduran ortağın yönetim ve temsil yetkisinin kaldırılması istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. Bilindiği üzere, adi ortaklık bir kişi ortaklığı olup, ortaklar arasındaki güven ilişkisine dayanmaktadır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 620 nci maddesi; "Adi ortaklık sözleşmesi, iki veya daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleşmeyi üstlendikleri sözleşmedir." hükmünü içermektedir. Maddenin lafzından anlaşıldığı üzere, adi ortaklık, emeklerini veya araçlarını herhangi bir müşterek amaç doğrultusunda birleştirerek, bu amaca ulaşma konusunda birlikte çaba göstermeyi sözleşmeyle birbirlerine karşı yüklenen kişilerce oluşturulan, tüzel kişiliği bulunmayan bir kişi topluluğudur. Bir adi ortaklığın varlığından bahsedilebilmesi için, bu unsurlara ilaveten, ortakların müşterek gayeye ulaşmak için birlikte çaba ve özen göstermek zorunluluğu bulunmaktadır.
2. Adi ortaklık bir kişi birliği olmakla, temel unsuru kişidir. Adi ortaklık sözleşmesi, iç ilişkide karşılıklı güvene ve iyiniyete dayanmaktadır. Ortaklar öteki sözleşmelerden tamamen farklı olarak, emeklerini ve sermayelerini ortak bir amaç için birleştirdiklerinden, aralarında sıkı bir işbirliği kurulmakta ve güvene dayanan bu işbirliği ilişkisi nedeniyle ortaklar birbirlerinin vekili gibi, ortaklık işlerinden dolayı özenle hareket etme, ortakları zarara uğratmamakla yükümlü tutulmuşlardır.
3. Adi ortaklığın varlığından söz edebilmek için, ortakların müşterek bir amaç etrafında toplanmış bulunmaları yeterli değildir. Ortakların ayrıca, ortaklığın amacının gerçekleşmesine yönelik faaliyetlere katılmayı, bu yolda diğer ortaklarla işbirliği yaparak, onlarla birlikte çaba sarf etmeyi de üstlenmiş olmaları gereklidir. Amaç, ortak araç veya güçlerle izlenmeli, taraflar amacın izlenmesinde birlikte etkin olmalıdırlar. Her bir ortak şu veya bu şekilde amacın gerçekleşmesine katkıda bulunmak zorundadırlar. Birlikte çaba yükümlülüğü bir yan edim yükümü olmayıp, asli edim yükümü durumundadır ve adi ortaklığın sürekli borç ilişkisi karakterine uygun olarak, süreklilik arz etmelidir.
4. Adi ortaklıkta tarafların birbirlerine karşı adi ortaklıktan doğan sorumlulukları ve talep hakları mevcut olup, taraflardan (ortaklardan) birinin yukarıda sayılan yükümlülüklerini ihlal etmesinin, 6098 sayılı Kanun'un 639 uncu maddesinin yedinci fıkrası hükmü gereğince adi ortaklığın feshini haklı kılacak nedenlerdendir.
5. Adi ortaklık sözleşmesinin haklı sebeple feshi için, ortaklık süresinin önemi bulunmamaktadır. Haklı sebeple fesih hakkı, mutlak ortaksal bir hak olup, bu hakkın ortaklık sözleşmesiyle sınırlandırılması veya tamamen ortadan kaldırılması olanaksızdır. Gerçekten, ortaklar arasındaki ilişkinin devam etmesini haklı göstermeyecek bazı durumlar ortaya çıkarsa, bu durumda ortakların ortaklığın feshini Mahkemeden istemesi mümkündür. Hatta belirli süreli ortaklıklarda da, sözleşmede belirtilen ortaklık süresinin bitmesinden önce haklı sebeple sözleşmenin feshi davası açmak olanaklıdır.
6. Bir ortak tarafından adi ortaklığa ilişkin olan sermaye payının, ortaklığın faaliyetlerinden dolayı uğranılan zararın veya kar payının talep edilmesi; aynı zamanda ortaklığın fesih ve tasfiyesini de kapsar. Uyuşmazlık, bu bağlamda değerlendirilip, çözüme kavuşturulmalıdır.
7. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 266 ncı ve devamı maddeleri uyarınca; çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektiren hallerde hakim, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir.
8. Bilirkişi raporu kural olarak hâkimi bağlamaz. Hâkim raporu serbestçe takdir eder. 6100 sayılı Kanun'un 281 inci maddesinde; tarafların, bilirkişi raporunda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını Mahkemeden talep edebilecekleri; Mahkemece, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden ek rapor alabileceği; ayrıca gerçeğin ortaya çıkması için Mahkemenin, gerekli görürse yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabileceği açıklanmıştır.
3. Değerlendirme
1. Davacı şirketin temyizi yönünden yapılan incelemede; tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere ve özellikle ortaklık hissesini diğer davacı ...'e devreden davacı şirketin aktif husumet ehliyetinin bulunmadığının anlaşılmasına göre, temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Davacı ...'in asıl davaya yönelik temyizi yönünden yapılan incelemede; taraflar arasında 6098 sayılı Kanun'un 620 nci ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklık ilişkisinin bulunduğu derece Mahkemelerinin ve tarafların da kabulündedir. Yukarıda belirtilen hususlar dikkate alınarak, somut olay değerlendirildiğinde; davacı ile davalı arasında yönetim ve gelir paylaşımı konusunda ciddi sorunlar bulunduğu, işbirliği, birlikte çaba, karşılıklı güven ilişkisinin ortadan kalktığı, davacı tarafından adi ortaklığa ilişkin olan katılım payının ve ortaklığın faaliyetlerinden dolayı kar payının talep edilmesinin aynı zamanda ortaklığın fesih ve tasfiyesi anlamına geldiği ve uyuşmazlığın bu bağlamda değerlendirilip, çözüme kavuşturulması gerektiğinin kabulü gerekmektir.
3. O halde İlk Derece Mahkemesince; asıl davaya konu uyuşmazlığın 6098 sayılı Kanun'un 620 nci ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklığın tasfiyesi hükümleri gereğince ve aynı kanunun 642 nci maddelerindeki tasfiye hükümlerinin somut olaya uygulanması suretiyle çözümlenmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.
4. Davacı ...'in birleşen davaya yönelik temyizi yönünden yapılan incelemede ise; davacı Mahkemece hükme esas alınan 25.01.2021 tarihli bilirkişi raporuna gerekçelerini de göstermek suretiyle somut örnekler vererek itiraz etmiş; ancak Mahkemece ek rapor alınmasına yönelik talebin reddine karar verilerek davanın reddine karar verilmiş ve Bölge Adliye Mahkemesince de istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmişse de, hükme esas alınan raporun taraf, Mahkeme ve Yargıtay denetime elverişli olmadığı anlaşılmakla, Mahkemece davacının itirazlarını değerlendirir ve karşılar nitelikte ek rapor alınarak sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.