Logo

3. Hukuk Dairesi2023/4330 E. 2024/3723 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı tarafından, davalının ortaklık sözleşmesine aykırı davrandığı iddiasıyla açılan alacak davasında, talebin ortaklığın feshine ve tasfiyesine ilişkin olup olmadığı hususu.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının, davalının sözleşmeye aykırı davranışları nedeniyle katılım ve kazanç payları ile cezai şart talep etmesinin, ortaklığın fesih ve tasfiyesinin istendiği anlamına geldiği, bu nedenle mahkemenin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun adi ortaklığın tasfiyesine ilişkin hükümlerini uygulayarak karar vermesi gerekirken, eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurması doğru görülmeyerek bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/789 E., 2023/751 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : Kocaeli 2. Asliye Ticaret Mahkemesi

SAYISI : 2017/977 E., 2022/6 K.

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyize konu edilen kararda dava değerinin duruşma sınırının altında olduğu anlaşılmıştır.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, davacı tarafın duruşma isteminin reddine, temyiz dilekçesinin kabulü ile incelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; müvekkili şirketin, bilgisayar, reklam ve iletişim teknolojilerinin özellikle Apple, Epson, Adobe markalarının satışı, tanıtımı, teknik servis ve hizmetlerinin sağlanması alanlarında faaliyet gösterdiğini, özellikle Kocaeli ve Sakarya başta olmak üzere Yalova, Düzce, Bilecik, Bolu, Ereğli ve Zonguldak il ve ilçelerinde çok geniş bir müşteri portföyü olduğunu, davalı şirketin ise İstanbul'da faaliyet göstermekte olup Apple firmasının yetkili satıcısı ve teknik servisi olduğunu, müvekkili şirketin Apple firması ürünlerinin teknik servis işlemlerini doğrudan yapmaması, teknik vasfı olan davalı yanın da müvekkili kadar geniş bir müşteri portföyü ve tecrübesi olmadığı için tarafların adi ortaklık kurmak ve birlikte çalışmak için 14.06.2016 tarihli ortaklık sözleşmesini imzaladıklarını, müteakiben Ofis-Misbah ünvanı altında bir şube açıldığını ve tarafların faaliyetlerine 2017 yılı Temmuz ayına kadar devam ettiklerini, yaklaşık 13 ay süren faaliyet boyunca müvekkilinin sözleşme ile üstlendiği tüm edimlerine uyduğunu, davalının ise kendi bünyesinde devam eden ortaklık faaliyetinin gelir-gider ile kâr-zarar dengesi hususunda müvekkiline sağlıklı bilgi vermediğini, müvekkilinin ortaklığının gelir gider ve mali kayıtlarına ulaşabilmesi imkanını sağlamadığını, özellikle tedarik, temin ve teknik servis hizmetlerinde aksaklıklar yaşandığını, müvekkilinin müşteri kaybı yaşadığını, ortaklık bünyesinde olan mal alım ve satım işleri hususunda sözleşme gereği tarafların ortak iradeleri ile işlem yapılması gerekmekte iken, davalının bu işlemlerle ilgili olarak müvekkilinin onay, rıza veya muvafakatini almadan işlemler gerçekleştirdiğini, sözleşmede tarafların her ayın 1 ve 10'u arasında karşılıklı hesaplaşma ve dağıtım yapılacağı belirtilmiş ise de davalının hiçbir şekilde buna yanaşmadığını, taraflar arasındaki adi ortaklık sözleşmesinin temelinin davalının kusuru sonucu çöktüğünü, müvekkilinin, davalının sözleşmeye aykırı tutum ve davranışları nedeniyle 04.08.2017 tarihli ihtarname keşide ederek sözleşmeyi, tek taraflı ve haklı nedenle feshettiğini, sözleşme şartlarına riayet etmeyen davalının sözleşme ile ödemeyi taahhüt ettiği 100.000,00 TL cezai şartı da müvekkile ödenmesi gerektiğini ileri sürerek; davalının ortaklık sözleşmesine aykırı davranışları nedeniyle müvekkilinin uğradığı zarar ve ziyana mahsuben 1.000,00 TL alacağın ve 100.000,00 TL cezai şartın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, ıslah ile talebini arttırarak 191.897,40 TL alacak ile 100.000,00 TL cezai şart alacağının dava tarihinden itibaren ticari faizi ile tahsilini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili; müvekkilinin sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirdiğini, davacının sözleşmenin devamını kendi kusuru ile çekilmez hale getirdiğini, davacının sadece kazanca ortak gibi davranmasının taraflar arasındaki ortaklığı imkansız kıldığını, davacının sözleşmeyi haksız yere feshettiğini, davacı şirket yetkilisinin devamlı iş yerinde olduğunu, şeffaf bir şekilde tutulan hesapların incelenme olanağının her zaman bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; taraflar arasında imzalanan 14.04.2016 tarihli adi ortaklık sözleşmesinin davacı tarafça 04.08.2017 tarihli ihtarname ile feshedildiği, davacı yönünden ortaklıktan beklenen menfaatin gerçekleşmemesi, davalının sözleşmeye aykırı davranarak davacının bilgi edinme ve ortaklık gelirlerinden faydalanma hakkından mahrum edilmesi, davacının gelirlerinde ortaklık sonrasında ciddi bir düşüş yaşanması gibi durumların sözleşmenin feshinin haklı nedene dayandığını gösterdiği, davacının fesih nedeniyle ancak menfi zararlarını talep edebileceği, bilirkişi raporu ile tespiti yapılan menfi zarar miktarı olan 181.897,40 TL ile sözleşmenin (6.) maddesinde belirlenen 100.000,00 TL'nin tahsili talebinde davacının haklı olduğu gerekçesiyle; davanın kısmen kabulüne, cezai şart bedeli olan 100.000,00 TL ile zarar bedeli olan 181.897,40 TL'den ibaret toplam 281.897,40 TL'nin tahsiline karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı vekili; adi ortaklığın sona ermesinde müvekkili şirkete yüklenecek bir kusur olmadığını, müvekkili aleyhine hükmedilen menfi zarar tespiti hatalı olup, ihtilaflı bilirkişi raporu esas alınarak hüküm kurulduğunu, Mahkemece verilen kararın gerekçelendirilmediğini, itirazları ve beyanlarına ilişkin herhangi gerekçe sunulmadığını ileri sürerek, kararın kaldırılmasını istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacının iddialarını güçlendirecek, onu haklı kılacak bir bilgi ve belgenin dosya arasında bulunmadığı, bilirkişi raporlarında; taraflar arasında kurulan adi ortaklık ilişkisi sonrasında davalı tarafın gelirinin arttığı veya davalının adi ortaklık nedeniyle aşırı bir kazanç içerisine girdiğinin belirtilmediğini, aksine davalının da kazanç kaybı yaşadığının tespit edildiği, davacının adi ortaklık ilişkisini sonlandırma gerekçelerinden bir diğeri olan davalının kusurlu olduğu iddiası için de dosyada herhangi kanıtlanmış bir kusur bulunmadığı, Mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken kısmen kabulüne karar verilmesinin isabetli olmadığı gerekçesiyle, istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; davalının ortaklık sözleşmesine riayet etmediğine dair delillerin sunulduğunu, ortaklığın müvekkil tarafından haklı nedenle sona erdirildiğini ileri sürerek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, adi ortaklık sözleşmesinin fesih ve tasfiyesi istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 620 ve devamı maddeleri.

3. Değerlendirme

1. 6098 sayılı Kanun'un 620 nci maddesinin birinci fıkrasına göre; adi ortaklık, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir. Diğer bir anlatımla, adi ortaklık; birbirini tanıyan, diğerinin kabiliyet ve şahsına güvenen, eşit ve aynı durumda olan gerçek veya tüzel kişilerin, ortak amacın gerçekleşmesini sağlayarak katılım paylarını ortaklığa getirme konusunda karşılıklı ve uygun irade beyanlarının birbirine ulaşmasıyla teşkil eden bir kişi topluluğudur.

2. Adi ortaklığın sona ermesi ile birlikte ortaklık tasfiye aşamasına girer. Ortaklar arasındaki hukuki bağ, tasfiye tamamlanmadan ortadan kalkmış kabul edilemez. Tasfiye, ortaklar arasındaki ortaklık ilişkisinin tamamen sona erdirilmesine yönelik kanuni bir usuldür. Tasfiye ile artık ortaklık mal varlığı para haline dönüştürülecek, borçlar ödenecek, katılım payları ortaklara iade edilecek ve geri kalan meblağ ortaklar arasında kar ve zararın paylaşılması esasına göre dağıtılacaktır.

3. Adi ortaklığın tasfiyesi ya tarafların anlaşması suretiyle ya da bizzat mahkemece yapılır. Taraflar tasfiye konusunda anlaşmadığı takdirde ortaklığın tasfiyesinin mahkemece 6098 sayılı Kanun'un 642 vd. madde hükümlerine uygun olarak yapılması gerekir.

4. Tasfiye, ortaklığın bütün malvarlığının belirlenip, ortakların birbirleri ile alacak verecek ve ortaklıktan doğan tüm ilişkilerinin kesilmesi yoluyla ortaklığın sonlandırılması, malların paylaşılması ya da satış yoluyla elden çıkarılmasıdır. Diğer bir anlatımla tasfiye memuru tarafından yapılacak bir arıtma işlemi olup; hesap ve işlemlerin incelenip, bir bilanço düzenlenerek, ortaklığın aktif ve pasifi arasındaki farkı ortaya koymaktır.

5. Adi ortaklığın tasfiyesindeki aşamalar şu şekilde gerçekleşecektir:

Birinci aşamada; (taraflarca veya anlaşamamaları hâlinde mahkemece atanacak) tasfiye memuru tarafından sona erdiği tarih itibariyle ortaklığın aktif ve pasifi ile birlikte tüm mal varlığı belirlenerek hazırlanan mal varlığı bilançosu taraflara tebliğ edilmeli, bu husustaki itirazlar toplanacak delillere göre hakim tarafından değerlendirilmeli,

İkinci aşamada; tasfiye memuru tarafından ortaklığın malvarlığına ilişkin satış ve nakde çevirme işlemi gerçekleştirilmeli, şayet bu mallar mevcut değilse değerleri tasfiye memuru marifetiyle saptanmalı,

Üçüncü ve son aşamada ise; yukarıdaki işlemler sonucu oluşan değerden, tasfiye memuru, tarafından öncelikle ortaklığın borçları ödenmeli ve ortaklardan her birinin, ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve katılım payı geri verilmeli, bundan sonra bir şey artarsa, bu kazanç veya zarar da belirlenerek ortaklara paylaştırılmak üzere son bilanço düzenlenmelidir.

Bu aşamalardan sonra ise; tasfiye memurunun yaptığı tasfiye işleminin sonuç bilançosuna göre hâkim, tarafların hak ve yükümlülüklerini belirleyip, tasfiye işlemini sonlandırmalı ve bu doğrultuda hüküm oluşturmalıdır.

6. Somut olayda; taraflar arasında 14.04.2016 tarihli, 7 yıl süreli ortaklık sözleşmesi düzenlenmiş olup, davacı davalının ortaklık sözleşmesine aykırı davrandığını iddia ederek katılım ve kazanç payları ile cezai şart talep ettiğine göre, bu talebinin ortaklığın fesih ve tasfiyesinin istediğinin kabulü gerekir. Zira, bu halde ortaklar arasında adi ortaklığın temel amacı olan ortak amaç için bir arada, uyum içerisinde çalışmaktan, her iki tarafın da birbirlerinin menfaatine hareket ettiğine ilişkin karşılıklı güven duygusunun mevcut olduğundan bahsedilmez. Bu halde, Bölge Adliye Mahkemesince; talebin adi ortaklığın fesih ve tasfiyesine ilişkin olduğu dikkate alınarak, yukarıda açıklanan tasfiye hükümlerinin uygulanması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken; eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 371 inci maddesi uyarınca BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

19.11.2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.