"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2022/406 E., 2023/93 K.
Taraflar arasındaki sözleşmenin iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece bozmaya uyularak davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı; davalıya .... Noterliğinin 13.02.2007 tarih ve 2508 yevmiye numaralı satış vaadi sözleşmesi ile Bodrum ilçesi, ... Beldesi, ... Mevkii, 5409 parsel sayılı arsa vasfındaki taşınmazın üzerinde bulunan C Blok 1 ve 2 numaralı dairelerin satışının vaad edildiğini, sözleşmeyi adına vekalet verdiği oğlu ...’in imzaladığını, oğlu ...’ın askerden döndükten sonra işlerini yürüttüğünü, ancak zamanla ekonomik durumunun kötüleştiğini, bankalardan kredi aldığını, tefecilere borçlandığını, bu durumu kendisinden gizlediğini, oğlu ...’ın kendisini ve eşini tehdit ederek sadece tek taşınmaz için olduğunu söyleyip kandırarak tüm taşınmazlarını satmak üzere vekaletname aldığını, bu vekaletnamedeki yetkilerini dava dışı ... ve yeğenlerinin tehdit ve baskısı ile taşınmazlarını davalıya satmak üzere kullandığını, satış vaadi sözleşmesinde her ne kadar satmayı vaat eden davalı olarak gözükse de ...’ın Bodrum ve ...’te zor durumda bulunan birçok kişiye faizle borç verdiğini, karşılığında çok sayıda taşınmaz üzerine ipotek koydurduğunu ve taşınmazlara ilişkin satış vaadi sözleşmesi akdettiğini, davalı ve ...’ın dahil olduğu on dört sanık hakkında tefecilik suçlamasıyla dava açıldığını, vergi tekniği raporunda da dava konusu sözleşmelerin muvazaalı olarak düzenlendiğinin tespit edildiğini, satış vaadi sözleşmesinden üç ay sonra savcılığa giderek şikayetçi olduğunu, dava konusu satış vaadi sözleşmesinin teminat amaçlı düzenlenmesi sebebiyle de şekil yönünden geçersiz olduğunu, davalı taraftan tahsil edilmiş bir satış bedel bulunmadığını ileri sürerek, .... Noterliğinin 13.02.2007 tarihli, 2508 yevmiye numaralı satış vaadi sözleşmesinin iptaline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; davanın reddini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 07.05.2015 tarihli ve 2015/254 E., 2015/144 K. sayılı kararıyla; davanın bir yıllık hak düşürücü süre geçtikten sora açılmış olması nedeniyle reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2.Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 04.12.2018 tarih ve 2016/17326 E. 2018/11635 K. sayılı ilamı ile; davalılara dava dilekçesi ve tensip zaptı tebliğ edilmeden red kararı verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle bozulmuştur.
B. İkinci Bozma Kararı
1.Mahkemece bozmaya uyularak 19.02.2020 tarihli ve 2019/192 E., 2020/92 K. sayılı kararıyla; davacının dava tarihine kadar davalıya karşı bu yönde bir yakınmasının olmadığı ve şikayet tarihinin 23.05.2007 olması da göz önünde bulundurularak, ikrâh-tehdit hukuksal nedenine dayalı olarak sözleşmenin iptali için bir yıllık hak düşürücü sürenin dolduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, karara karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizin 18.11.2021 tarihli ve 2021/1423 E., 2021/11630 K. Sayılı ilamı ile; mahkemece, şikayete ilişkin beyanlar incelenip değerlendirilerek, dava konusu 13.02.2007 tarihli sözleşmenin tehdit ve baskı ile yapılması nedeniyle sözleşmeyle bağlı kalınmadığına yönelik olduğu takdirde, davacının 1 yıllık süre içerisinde sözleşmeyle bağlı olmadığını davalıya bildirildiği kabul edilerek işin esası incelenmek suretiyle sonucu dairesinde karar verilmesi aksi halde şimdiki gibi davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği belirtilerek kararın bozulmasına karar verilmiştir.
C. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; yapılan satış vaadi sözleşme tarihinin 13.02.2007 olduğu, davacının oğlu tarafından 23/05/2007 tarihinde şikayetçi olunup Cumhuriyet Başsavcılığında ifade vermiş olduğu, bozma ilamı gereğince tüm ifade ve soruşturma ve kovuşturma evrakları dosya arasına alınarak, ayrıntılı olarak değerlendirildiğinde, mağdur sıfatı ile davacının oğlu olan ...'in 23.07.2007 tarihli ifadesinde baskı ve tehdit yolu ile söz konusu işlemleri yaptığının açıkça belirtildiği, bu nedenle mağdur olduğunu açıkça söylemiş olduğu, bu hali ile korkutmanın etkisinin şikayet tarihi itibari ile ortadan kalktığının kabulü gerekeceği, davacının dava tarihine kadar davalıya karşı bu yönde bir yakınmasının olmadığı ve şikayet tarihinin 23.05.2007 olması da göz önünde bulundurularak, ikrâh-tehdit hukuksal nedenine dayalı olarak sözleşmenin iptali için bir yıllık hak düşürücü sürenin dolduğu anlaşılmakla, davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; mahkemenin uyma kararı verdiği bozma ilamına, uyulmuş gibi yapılıp aslında gizli direnme kararı verildiği, ...'in sözleşmeyi cebir ve tehdit altında imzaladığı, davalının da, tefecilik suçundan mahkumiyetlerine karar verilen sanıkların "yakını ve tanıdıkları" sıfatıyla bu sözleşmeden menfaat elde ettiğinin kabul edilmesi halinde davacının, TBK'nun 49 uncu maddesinde tanımlanan, "hukuka aykırı bir fiilden zarar gören" olduğu ve bu taktirde uygulanması gereken zamanaşımı süresi, 818 sayılı BK.'nunun 31 inci maddesinde öngörülen süre değil, 53 üncü maddesinde öngörülen olağan veya olağanüstü zamanaşımı süresi olacağı, sanıkların tefecilik suçundan cezalandırılmasına ilişkin karar olmasına göre davadaki maddi olay ve olguların "kesin" delil niteliğinde olacağından; maddi-somut delillerle dava ispatlanmış olduğundan, davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği, müvekkiline gerçekte verilen para olmadığından, müzayakanın alacaklı tefeciler yüzünden devam ettiği, ancak tefecilerin el koyduğu malların, senetlerin, sözleşmelerle ortaya çıkan durumun hiç değilse tehditlerin son bulması gereğinin açık olduğunu belirterek mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesini istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, ikrâh nedenine dayalı düzenleme şeklinde gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin iptali istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1.Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. Usuli kazanılmış hak olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK).
2. Bundan başka, Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün, bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş olan bu kısımları lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 tarihli ve 13/5 sayılı YİBK).
3. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 39. maddesi.
3. Değerlendirme
Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere, bozma kapsamı dışında kalarak kesinleşen ve karşı taraf yararına usuli kazanılmış hak durumunu oluşturan kısımlar hakkında yeniden inceleme yapılarak karar verilemeyeceğine ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 39. maddesi gereği bir yıllık hak düşürücü sürenin dolduğunun anlaşılmasına göre davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun kararın onanması gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
Temyiz olunan Mahkeme kararının 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 439 uncu maddesi gereğince ONANMASINA,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz eden davacıya yükletilmesine,
6100 sayılı Kanun'un Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Kanun'un 440 ıncı maddesi gereğince davacı yönünden kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
14.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.