"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Ticaret) Mahkemesi
SAYISI : 2022/3 E., 2023/54 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece bozmaya uyularak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davacı vekili ve davalı tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; davalı avukatın müvekkili bankanın sözleşmeli avukatı olarak görev yaptığını, takip dosyalarından yaptığı tahsilatların bir kısmını müvekkiline ödemediğini, bir kısmını ise zamanında müvekkili banka hesaplarına intikal ettirmediğini, 13.12.2005 tarihli ihtar üzerine davalının kısmen ödeme yaptığını, ancak oluşan banka zararının giderilmediğini, Nazilli Ağır Ceza Mahkemesinin 2008/361 E. sayılı dosyası üzerinden yapılan yargılamada davalının müvekkili bankayı zarara uğrattığı tespit edilerek cezalandırılmasına karar verildiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile müvekkilinin uğramış olduğu 34.782,00 TL zararın davalıdan tahsilini talep etmiş, 11.11.2010 havale tarihli ıslah dilekçesi ile faiz talebinin unutulması nedeniyle fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak kaydıyla 34.782,00 TL zararın dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, 22.09.2016 tarihli ıslah dilekçesi ile 87.946,98 TL zararın dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş ve yine 05.12.2022 tarihli ıslah dilekçesiyle 106.743,16 TL alacağın kabulü ile dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı asıl; davaya cevap vermemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemece; bilirkişi raporu hükme esas alınarak banka zararının 87.599,21 TL olduğu belirtilip taleple bağlı kalınarak davanın kabulü ile 34.782,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı, süresi içinde davalı temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 16.12.2014 tarihli ve 2014/10740 E., 2014/40297 K. sayılı ilamıyla; davada alınan bilirkişi raporu ve ek raporunda bankanın uğradığı zarar miktarlarının hesaplandığı, söz konusu raporlar arasında her bir dosya bazında hesaplanan zarar miktarları yönünden farklılıklar bulunduğu, örneğin davalı avukatın takip etmiş olduğu Nazilli 1. İcra Müdürlüğüne ait 2001/4795 E. sayılı dosyaya ilişkin olarak Ağır Ceza Mahkemesinde alınan bilirkişi raporunda zarar miktarı 1.367,46 TL olarak hesaplanırken, eldeki davada alınan bilirkişi raporunda ise zarar miktarının 14.952,34 TL olarak belirlendiği, Mahkemece raporlar arasındaki çelişki giderilmeden eksik inceleme ile hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.
B. İkinci Bozma Kararı
1. Bozmaya uyan Mahkemece; davanın kabulü ile 34.782,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile davalıdan tahsiline dair verilen karara karşı, süresi içinde davacı vekili ve davalı temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizin 24.12.2020 tarihli ve 2020/5408 E., 2020/8401 K. sayılı ilamıyla; davacı vekilinin temyiz itirazları incelenmeksizin, Mahkemece bozmaya uyulmasına karar verildiği bozma gereklerinin yerine getirilmediği, konusunda uzman yeni oluşturulacak üç kişilik bir bilirkişi kurulundan taraf, Mahkeme ve yargıtay denetimine açık bir bilirkişi raporu alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bu hususlar gözetilmeden yazılı gerekçe ile hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle kararın davalı yararına bozulmasına karar verilmiş, aynı zamanda davacının ceza dosyasında alınan bilirkişi raporu ile belirlenen banka zararını dava değeri olarak gösterdiği, ceza dosyasında alınan bilirkişi raporunda ise bir kısım takip dosyalarında faiz eklenerek 34.782,00 TL hesaplandığı, Mahkemece bu bedelin kabulü ile dava tarihinden itibaren reeskont faiz işletilmesi ile faize faiz işletilerek hüküm kurulmuş olması da eleştiri sebebi yapılmıştır.
C. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; 09.11.2022 tarihli bilirkişi raporunda davacı bankanın zararını 111.727,24 TL, BSMV hariç ise bu tutarın 106.743,26 TL olduğunu belirlediği, bilirkişi raporunun incelenmesinde davacı bankanın davaya konu zarar iddiasında bulunan tüm dosyaların eksiksiz olarak hesaplandığı, kısmi ödemelerin göz önüne alındığı, tüm dosyalarda ayrı ayrı faiz hesabı yapıldığı, bozma ilamındaki eksikliklerin giderildiği, davacı vekilinin 11.11.2010 tarihli ıslahından sonra 22.09.2016 ve 05.12.2022 tarihli dilekçelerinde de ıslah talebinde bulunduğu, davacı vekilinin 11.11.2010 dilekçesinde ıslah yoluna başvurmuş olduğundan aynı davada ıslah yoluna bir kez başvurulacağı, davacının dava konusu talebi hakkında dava dilekçesi ve 11.11.2010 tarihli ıslah dilekçesi doğrultusunda karar verildiği, taleple bağlılık ilkesi gereği dava dilekçesi ve 11.11.2010 tarihli ıslah dilekçesi ile 34.782,00 TL alacağın, 12.268,90 TL'sine dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiz işletilmek suretiyle davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazla istemin reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili ve davalı temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili; ıslah talebinin gözetilmemesinin hukuka ve somut uyuşmazlığa aykırı olduğunu, 106.743,16 TL üzerinden davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini, tespit edilen alacağının tamamına dava tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerekirken sadece 12.268,90 TL'lik kısmına işletilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek, kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davalı asıl; yapılan tebligatların usulsüz olduğunu, yeterli araştırma yapılmadan hatalı bilirkişi raporuna göre hüküm kurulduğunu, Mahkemece kurulan hükümde davacı bankanın anapara alacağı net olarak ortaya koyulmadığını, faize faiz işletilerek hüküm kurulduğunu, dosyalarda yaptığı masrafların dikkate alınmadığını, borçlulardan tahsil edilen ve tarafına ait olan vekalet ücretlerinin hesaplanmadığını ileri sürerek kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacı bankanın davalı avukat tarafından zarara uğratıldığından bahisle açılan tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 176 ncı ve devamı maddeleri,
2. 6100 sayılı Kanun'un 298 inci maddesi,
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunu 15.10.2003 tarihli ve 2003/9-510 E., 2003/555 K. sayılı ilamı.
3. Değerlendirme
1. Dava, fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmak suretiyle kısmi dava olarak açılmıştır. Kısmi dava, tümü ihlal ya da inkar olunan bir hakkın ancak bir bölümünün dava edilmesi, diğer bölümüne ilişkin dava ve talep hakkının ise bazı nedenlerle geleceğe bırakılması anlamına gelir. Kısmi davada saklı tutulan alacak bölümü için, gerek kısmi dava karara bağlanmadan önce, gerekse daha sonra, ayrı bir dava açılması mümkündür. Uygulamada bu ayrı davaya ek dava denilmektedir. Yine, kısmi davadan sonra açılan ek davada, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması ve davacının hukuki yararının bulunması koşullarının birlikte varlığı halinde, birden fazla ek dava açılması da kural olarak mümkündür (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2004/9-754 E., 2005/36 K. sayılı ilamı).
2. Kısmi davada fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmuş olan davacının, dilerse ek dava açmak yerine, saklı tuttuğu alacak bölümü için o (kısmi) dava içerisinde ıslah yoluyla talepte bulunabilmesi mümkündür. Bu haliyle kısmi ıslah, ek dava yoluyla elde edilebilecek haklara, mevcut dava içerisinde, daha basit, daha az masrafla ve daha kısa süre içerisinde kavuşma olanağı tanıyan ve bu yönüyle adeta ek dava açma yoluna alternatif oluşturan bir yapıdadır. Dolayısıyla, kısmi davanın davacısı, ek dava açmak veya kısmi ıslah yoluna gitmek konusunda seçimlik hakka sahiptir. Yukarıda değinildiği üzere, kısmi ıslah yoluyla müddeabihin artırılabilmesi olanağı, bir anlamda, artırıma konu kısmın ek dava yoluyla istenilmesinin alternatifi niteliğinde bulunduğundan, başka bir ifade ile kısmi davadaki ıslah ile bu yola gidilmeyip ek dava açılması halleri, davacıya aynı hak ve olanakları tanıyan seçimlik yollar olduğundan, usul hukuku açısından sonuçlarının da aynı olması gerekir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15.10.2003 tarihli ve 2003/9-510 E., 2003/555 K. sayılı ilamı).
3. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 176-182 maddelerinde de ıslah müessesesi düzenlenmiştir. Bilindiği üzere ıslah, taraflardan birinin usule ilişkin bir işlemini, bir defaya mahsus olmak üzere kısmen veya tamamen düzeltmesine olanak tanıyan ve karşı tarafın onayını gerektirmeyen bir yoldur. Mevcut bir davada ıslah yapılmış olması, dava dilekçesinde fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması kaydıyla, fazlaya ilişkin haklar yönünden ek dava açılmasına engel değildir. Islahla müddeabih artırılırken, yargılaması süren davadaki müddeabih artırılmaktadır, uyuşmazlığın tümü için müddeabih sınırlandırılmamaktadır. Dava dilekçesinde fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması nedeniyle, ıslah edilen miktardan fazlasının ek dava ile istenmesi mümkündür.
4. Yine bir Mahkeme hükmünde, yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira, tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtayın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
5. Tüm bu açıklamaların ışığı altında dava konusu olaya bakılacak olursa; davacı vekili 03.09.2010 tarihinde açmış olduğu davasını 11.11.2010 tarihli ıslah dilekçesiyle ıslah etmiştir. Davacı vekili 03.09.2010 tarihli ilk dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmuş ve yine 11.11.2010 tarihli ıslah dilekçesinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tuttuğunu bildirmiştir. Hükme esas alınan 09.11.2022 tarihli bilirkişi raporunda, 1. seçenekte BSMV dahil edilerek hesaplama yapıldığı ve 2. seçenekte ise BSMV dahil edilmeden hesaplama yapıldığı görülmüştür. Mahkemece, 09.11.2022 tarihli bilirkişi raporu hükme esas alındığı açıklanmakla birlikte seçenekli hesaplamalardan hangisinin hükme esas alındığı gerekçede açıklanmadan hüküm tesis edilmiş ve yine Mahkemece davacı vekili, fazlaya ilişkin hakkını ıslah dilekçesinde de saklı tuttuğundan davacının fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulması veya reddi yönünde de gerekçede bir değerlendirme yapılmamıştır. Dava dilekçesi ve 11.11.2010 tarihli ıslah dilekçesi doğrultusunda karar verildiği belirtilmekle birlikte fazlaya ilişkin istemin reddine ilişkin hüküm kurulmuştur.
6. O halde Mahkemece, 09.11.2022 tarihli bilirkişi raporunda yer alan seçenekli hesaplamalardan hangisinin hükme esas alındığı gerekçede açıklanmadan ve davacı vekilinin de 11.11.2010 tarihli ıslah dilekçesinde fazlaya ilişkin hakkını saklı tuttuğu da değerlendirilmeden fazla istemin reddine şeklinde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
7. Bozma nedenine göre, davacı vekilinin ve davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan Mahkeme kararının 1086 sayılı HUMK'nın 428 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,
2. Bozma nedenine göre davacı vekilinin ve davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalıya iadesine,
6100 sayılı Kanun’un Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Kanun’un 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
21.10.2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.