"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/103 E., 2023/1177 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Amasya 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/163 E., 2022/278 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; müvekkilinin davalı ... ile aynı üniversitede öğretim görevlisi olarak görev yaptığını, davalı ...'in ise davalı ...'in eşi olduğunu, müvekkilinin oğlunun düğün masraflarını karşılayabilmek için davalı ...'in teklifi üzerine Nevşehir’de bulunan evini davalı ...’e satış göstererek çekilen konut kredisini kullandığını, davalıların krediyi kapattığında tapunun müvekkiline iade edilmesini taahhüt ettiğini, aylık 2.380,00 TL olan konut kredisinin ilk dört taksitini davalı ...’in banka hesabına yatırdığını, davalı ...'in talebi üzerine sonraki beş taksiti onun hesabına yatırdığını, davalı ...'in, 2015 yılı Mart ayında müvekkilden 10.000,00 TL borç alması üzerine bunu her ay 350,00 TL olarak kira bedelinden düştüğünü, Eylül ayında bu sefer 7.000,00 TL tutarında bir borç alması üzerine ise bunu her ay 255,00 TL olarak kira bedelinden düştüğünü, ardından davalı ...'in, bankanın yapılan işlemden şüphelendiğini söylemesi üzerine davalı ...'e satış gösterilen uyuşmazlık konusu dairenin alt katında ikamet eden ablasının eşi ile davalı ... arasında bir kira sözleşmesi akdedildiğini, ancak bu tarihten sonra yapılan ödemelerin davalı ...'e elden yapıldığını, sonraki süreçte davalı ...'in talebiyle farklı tarihlerde krediler çekerek davalı ...'e teslim ettiğini, bu kredilere ait borçların ise aylık taksitler halinde konut kredi borcundan mahsup edildiğini, ardından taşınmazın Vakıfbank tarafından satışa çıkarıldığı öğrendiğini, davalı ...’i aradığında konut kredisine ilişkin bütün ödemelerin zamanında yapıldığının söylendiğini, yapılan ihale sonucunda ilgili taşınmazın başka birine satıldığını, taraflar arasında yazılı bir inanç sözleşmesinin bulunmadığını ancak sunulan banka dekontları ve whatsapp yazışmalarının yazılı delil başlangıcı niteliğinde olduğunu, evin mülkiyetinin davalılar tarafından kaybedilmiş olması nedeniyle inanç sözleşmesinin konusuz kaldığını, tüm bu nedenlerle müvekkilinin mülkiyeti kaybedilen taşınmaz ile uğradığı zararın Mahkeme marifetiyle hesaplanacak bedelinin taşınmazın bankaya geçtiği tarihten itibaren işleyen faizi ile birlikte davalılardan tahsilini, müvekkilinin şahıs varlığında meydana gelen eksilme sebebi ile uğradığı zarara karşılık 10.000,00 TL manevi tazminatın taşınmazın bankaya geçtiği tarihten itibaren başlayarak işleyen faizi ile birlikte davalılardan tahsilini, müvekkilin davalılar lehine temin ettiği ve davalıların kötüniyetli olarak sebepsiz zengileşmesine neden olan 28.767,00 TL'nin faizi ile birlikte davalılarından tahsiline karar verilmesini talep etmiş, ıslah dilekçesiyle talebini 387.266,00 TL'ye çıkarmıştır.
II. CEVAP
Davalılar vekili; müvekkilinin davacıya borcu olmadığını, taşınmazın gerçek bir satış işlemiyle müvekkili ... tarafından satın alındığını, bu taşınmazda davacının annesinin 4 yıl boyunca kiracı olarak oturmasının ve davacının kira bedellerini açıklamasız bir şekilde kötü niyetli olarak yatırmasının mevcut davaya zemin hazırlamak için gerçekleştirildiğini, müvekkilin kira alacağı olduğunu mesaj yoluyla davacıya bildirmesine rağmen davacının kalan kira borcunu da ödemediğini, müvekkili ...'in Vakıfbank'tan kredi çekerek aldığı evde davacının annesinin dört yıl oturduğunu, bu dört yıl boyunca kirayı davacının ödediğini, ancak müvekkillerinin evin kredi borcunu ödeme güçlüğüne düşünce bankanın evi satışa çıkardığını, davacının da bu evi almak için ihaleye girmek istediğini, hatta kredi çekmek için müvekkili İsmail'den yardım istediğini, bu durumun mesaj kayıtları ile de sabit olduğunu, söz konusu mesajlaşmaların bir kısmını karartılıp bir kısmını işbu davaya delil olarak gösterilmesinin hileli hareket olduğunu, davacının annesinin evin satıldığından ve evde kiracı olarak oturduğundan habersiz olduğunu, söz konusu taşınmazın miras kaldığı için davacının hileli yollarla payları kendi üzerinde toplayıp tapuyu kendi nam ve hesabına alması ve diğer mirasçıların haberi olmadan evi müvekkile satması sebebiyle aile içerisinde sorun olmaması için yeniden gayrimenkulü almak istediğini, sebepsiz zenginleşmenin söz konusu olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; taşınmazın muvazaalı devredilip devredilmediği hususunda kesin bir delilin dosya kapsamında mevcut olmadığı, ancak taşınmazın muvazaalı olarak devredildiği ve bu suretle kredi kullanıldığı kabul edilse dahi davacının kendi muvazaalı ve hileli işlemine dayanarak taşınmazın devrinden kaynaklı zararını talep edemeyeceği, kaldı ki çekilen kredinin zaten davacı için çekildiğinin beyan edildiği dikkate alındığında, zaten kredi borcunu ödemekle yükümlü olan kişinin de davacı taraf olduğu, davacı tarafın davalıya borç verdiği ve bu kapsamda taraflar arasında mahsup işlemi yapıldığı yönündeki iddiasının da somut bir delille ispat edilemediği, taşınmazın muvazaalı satılmadığının kabul edilmesi halinde davacının talep edebileceği bir tazminat bulunmadığı anlaşıldığından davacının maddi ve manevi tazminat talep etme hakkı bulunmadığı, davanın kesin, somut ve yazılı bir delille ispat edilemediği gerekçesiyle; davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili; dosyaya sunmuş oldukları dekont ve görüşme kayıtlarının kapsamları ile dinletilen tanık beyanları uyarınca taraflar arasındaki inançlı işlemin ve davanın ispatlandığını, sunulan görüşme kayıtlarının yazılı delil başlangıcı niteliğinde bulunmasına rağmen mahkemece değerlendirilmediğini, ayrıca sunulan dekontlar ile de ödemelerin ispatlandığını, taşınmazın devrinin inançlı işlem olduğunu, müvekkilin bankaya karşı herhangi bir muvazaalı işleminin olmadığını savunarak kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; taraflar arasında gerçekleştiği anlaşılan whatsapp görüşme kayıtlarının yazılı delil başlangıcı niteliği bulunsa da, davalının işbu görüşme içeriklerinin konusuna ilişkin savunmasının gerekçeli inkar niteliğinde olduğu, ispat yükünün davacı tarafta bulunduğu gözetildiğinde bizzat görgüye dayalı olmayan tanık beyanlarına itibar edilmesi de mümkün bulunmadığı, her ne kadar davacı tarafça ödemelere ilişkin banka dekontları sunulmuş ise de davacının iddiasına göre taraflar arasında çok sayıda alacak, borç, kredi ilişkisi mevcut olduğu, ödemelerin iddia edilen inançlı işlem konusu krediye mahsuben yapıldığına yönelik ispat yükü üzerinde bulunan davacının iddiasını ispat edemediği, böylece davanın ispatlanamadığı gerekçesiyle; istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; istinaf sebeplerini tekrarlayarak, kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, inançlı işlem ve ödünç verme iddiasına dayalı tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6 ncı maddesi.
2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 190 ve 202 nci maddesi.
3. 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ve Hukuk Genel Kurulunun 04.07.2010, 2010/14-394 E, 2010/395 K. sayılı kararı.
3. Değerlendirme
1. İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
2. İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.
3. İnanç sözleşmesi, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır. Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, yanlar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) delil başlangıcı niteliğinde bir belge varsa 6100 sayılı HMK'nın 202 nci maddesi uyarınca inanç sözleşmesi tanık dahil her türlü delille ispat edilebilir. (Hukuk Genel Kurulu, 04.07.2010, 2010/14-394 E, 2010/395 K.)
4. Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalı ...'in davacıya ait taşınmazı satın almak için 29.01.2015 tarihli konut kredisini kullandığı ve 30.01.2015 tarihinde tapuda devir işleminin gerçekleştiği taraflarca kabul edilmiştir. Uyuşmazlık taşınmaz satışının inançlı işlem olduğu iddiasına karşı gerçek bir satış olduğu savunmasından kaynaklanmaktadır. Davacının sunduğu banka dekontları incelendiğinde davalı ...'e 18.02.2012, 16.03.2015, 16.04.2015 ve 18.05.2015 tarihlerinde davacı tarafından 2.380,00 TL gönderildiği, özellikle ilk dekontta konut kredisi için yatırılan açıklamasının olduğu, diğer dekontlarda ise "... kredi için yatırılan" açıklamasının olduğu görülmüştür. Davacının diğer davalı ...'in hesabına 19.06.2015, 15.07.2015, 19.08.2015, 17.09.2015, 16.10.2015, tarihlerinde 2.380,00 TL'lik havaleler yaptığı tespit edilmiştir. Davacı tarafından davalılara yapılan havalelerin, davalı ...'in konut kredisini kullandığı tarihten itibaren başladığı ve davacı tarafından davalılara yapılan havalelerin kullanılan konut kredisiyle uyumlu olduğu anlaşılmıştır.
5. Davacı tarafından sunulan whatsapp yazışmalarının incelenmesi neticesinde, davalı ... tarafından gönderilen 05.03.2019 tarihli "Abi günaydın senden ricam bana ne kadar borç kaldığını yollar mısın? Bir de bu ayın 25 ine kadar evi üzerimizden alırsan bizim için iyi olur." şeklindeki mesajına davacının "Günaydın kardeş ilk fırsatta gönderirim." cevabını verdiği, yine davacının "taksitler ödenmemiş icraya çıkmış ve tarafa bir yıl belirli bir süre tanımış al diye o süre geçmiş, ondan sonra mülkiyete el koymuş" şeklinde mesajına davalı ...'in "olur mu abi, ödemede sorun yok" şeklinde cevap verdiği görülmüş olup söz konusu whatsapp yazışmalarının delil başlangıcı olarak kabulü gerekir.
6. Hâl böyle olunca dekontların ve whatsapp yazışmalarının HMK m. 199-202 gereği delil başlangıcı niteliğinde olduğu, Mahkemece delil başlangıcı bulunması halinde tanık dinlenebileceği dikkate alınarak ve davalılar vekilinin iddia ettiği kira sözleşmesinin de getirtilerek sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmeyip, bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının aynı Kanun'un 371 inci maddesi uyarınca davacı yararına BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,
21.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.