"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/741 E., 2023/1147 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Samsun 2. Tüketici Mahkemesi
SAYISI : 2016/86 E., 2022/405 K.
Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili, müvekkili davacı ...'ın, ... 'ın eşi, ... ile ...'ın babası olduğunu, davacı ...'ın sol böbreğindeki şikayet nedeniyle davalı hastaneye gittiğini, sol böbreğin tümör ön tanısı nedeniyle 03/08/2011 tarihinde davalı hastanede Dr.... tarafından nefrektomi radikal (böbrek ve çevresinin tamamının alınması) böbrek ameliyatı olduğunu, müvekkili davacı ... 'ın ameliyata girmeden önce bir çok kere filminin çekildiğini, verilen rapor sonuçlarına göre parsiyel (kısmi) nefrektomi yapılmasına karar verildiğini ancak ameliyat esnasında radikal (böbrek ve çevresinin tamamının alınması) nefrektomiye karar verildiğini, bu hususun epikriz raporunda ''Distalde kitlenin toplayıcı sistemi infiltre ettiği gözlendi. Radikal Nefrektomiye karar verildi.'' şeklinde beyan edildiğini, ancak kitlenin böbreği infiltre etmediği hususunun ameliyat sonrası yapılan patolojiden ve ameliyattan önce çekilen filmlerden açıkça belli olduğunu, her ne kadar onam formunda böbreğin tamamının alınması ile sonuçlanabilecek komplikasyon için müvekkilinin onayı alınmış ise de onamın aydınlatılmış onam olmadığını, geçerlilik şartlarını taşımadığını, müvekkili davacının sol böbreğinin alınmasından yaklaşık 2 ay sonra da sol böbrekteki aynı hastalık nedeniyle sağ böbreğinin yarısının Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesinde yapılan operasyon ile alındığını, müvekkili davacının sol böbreğinin yarısı yerine tamamının alınmasının müvekkili davacının İlhan 'ı sağlığı açısından büyük bir sıkıntıya soktuğunu, müvekkilinin gemi adamı olduğunu, müvekkili davacının sahip olduğu bu ehliyet ile aylık en az 3250 dolar alabilecekken şuan sağlık durumu sebebiyle 2011 yılından beri çalışamadığını, hiçbir zaman da çalışamayacağını,bu gelişmeler neticesinde hem bedensel hem ruhsal hem de maddi anlamda büyük bir çöküş yaşadığını, eşi ve çocuklarının da bu olayın neticesinde olumsuz etkilendiklerini, aile olarak üzüntü ve huzursuzluk yaşadıklarını, bu üzüntü ve huzursuzluğun ömür boyu devam edeceğini belirterek fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla müvekkili İlhan için şimdilik 20.000,00 TL maddi, 10.000,00 TL ücret kaybı ve 1.000.000,00 TL manevi tazminatın, eşi ... için 250.000,00 TL manevi tazminatın, çocukları ... ve ...'ın her biri için 25.000,00'er TL manevi tazminatın, dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
1.Davalı doktor ... vekili, davacın İlhanın muayene ve tetkikler sonrası her iki böbreğinde şüpheli kitleler saptadığını, MR raporunda kitlelerin böbrek hücreli kanser (kistik tip renal hücreli karsinom) ile uyumlu olduğunun belirtildiğini, hastanın yaşının genç olması, her iki böbreğinde kanser rapor edilmesi nedeniyle klinik durum ve tetkikleri bizzat kendisi tarafından üroloji ve radyoloji hekimlerie konsülte ettirildiğini, her iki hekimin de görüşlerinin de kanser lehine olduğunu, hastanın 4 hekimli aşamalı konseye tabi tutulduğunu, kanser olduğu fikrine varıldığını öncelikle kanserli dokunun çıkarılmaya çalışılacağı ancak olmadığı takdirde ise böbreğin tamamının alınacağının detaylı olarak hastaya anlatıldığını, hastanın bu aydınlatmalardan sonra ameliyat izin belgesini imzaladığını ve 03.08.2011 tarihinde ameliyat öncesi tüm hazırlıklar tamamlanarak ameliyata alındığını, parsiyel nefrektomi (sadece kanserli alanın çıkarılması) ameliyatı sırasında böbreğin tam ortasında böbrek damarlarının hemen bitişiğinde yer alan 4-5 cm'lik kitleye ulaşıldığında, kitlenin çevre dokuya infiltre yapışık olduğunun gözlendiğini, hastada yapılan tetkiklerde; çift taraflı kanser varlığının rapor edilmesi ve ardışık ameliyatlar sonrası böbreksiz kalma riski nedeniyle başka doktordan da görüş alınarak önce kısmi böbrek alınması ameliyatına devam edildiğini ancak kitlenin böbreğin aşağı kısmında böbreğin sağlam dokularına ve idrar dolaşan sisteme yapışık olduğunun gözlendiğini, kanserli dokuyu ayırma sırasında idrar sisteminde yırtılma ve açılma meydana geldiğini bunun ameliyat sırasında patolojik inceleme (frozen) yapılmasını imkansız kıldığını, tüm bulgular kanser düşündürdüğü için böbreğin etrafındaki anatomik zarlar ve çevre yağ dokularla birlikte çıkarılması anlamına gelen radikal nefrektomi işleminin tamamlandığını, hastanın patolojisinin kanser çıkmadığını ancak öncesinde yapılan tetkiklerin kanseri işaret ettiğini, aynı MR raporu ile gelecek hastaya' bugün de aynı ameliyatın yapılacağını, başlangıçta kısmi (parsiyel nefrektomi) olarak yapılması planlanan ameliyatın doktorun beyanlarındaki gerekçelerle radikal nefroktomiye dönüşmesinin tıbbi bir zorunluluk olduğunu, müvekkilinin tıbbi uygulama hatasının bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
2.Davalı şirket vekili, davanın zaman aşımına uğradığını ve diğer davalı ile aynı savunmaları ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla alınan bilirkişi raporları ile hasta onamında olası komplikasyonlardan bahsedildiği ve hastanın imzasının olduğunun görüldüğü, kitlenin toplayıcı sistemi infiltre ettiği gözlenmesi üzerine radikal nefrektomi operasyonuna geçilmesinin kararlaştırıldığı ve operasyonun radikal nefrektomi olarak devam edildiğinin görüldüğü,böbrek tümörleri için parsiyel nefrektominin uygun tedavi seçeneği olduğunun belirtildiği, parsiyel nefrektomi operasyonunda sağlam böbrek parankimi korunarak kitlenin çıkarılması ve geri tümör dokusu bırakılmamasının amaçlandığı, bu operasyonlarda onkolojik prensiplerden yani geri tümör bırakılmaması prensibinden taviz verilmemesinin önem arz ettiği,tıbbi endikasyonun doğru konulduğu, operasyona parsiyel nefrektomi olarak başlanılıp radikal nefrektomi olarak devam edilmesinin tıbbi kurallara uygun olarak gerçekleştirildiği, sonuç olarak yapılan ameliyatın tıp kurallarına uygun yapıldığının ilişkin maddi ve bilimsel verilere dayalı alanında uzman bilirkişiler tarafından tespit edildiği, davalılara atfı kabil kusurun bulunmadığının tespit edildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili, onam formunda sadece kısmi böbrek ameliyatı yapılacağının belirtildiğini, böbreğin tamamen alınabileceği hakkında bilgi verilmediğini ve onam formunda bulunan boşlukların davalı ... tarafından sonradan doldurulduğunu, söz konusu onam formunun usulüne uygun olarak düzenlenmediği hususunda müvekkilin kızı ve eşinin tanık olarak dinlenilmesinin talep edilmiş olmasına rağmen mahkemece bu konuda karar verilmediğini,kitlenin böbrek toplayıcı sitemine yapışık olduğundan bahis ile böbreğin tümden alındığının söylenmesine rağmen ameliyat sonrasında yapılan histapotolojik inceleme de kitlenin böbrek toplayıcı sisteme yapışık olmadığı ve kitlenin tümor olmadığının açıkça belirlendiğini, hekimin özen yükümlülüğü kapsamında yapması gereken hastası için en az tehlikeli ve en az acı verecek tedavi yöntemini seçmek zorunda olduğunu dava konusu olayda davalı hekim raporda da açık olduğu üzere böbrek toplayıcı sistemine yapışık olmayan kitleyi almak yerine müvekkiln tüm böbreğini alarak özen yükümlülüğünü direk ihlal ettiğini belirterek kararı istinaf etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacının dava dilekçesindeki iddiasının onamın aydınlatılmış onam olmadığına ilişkin olduğunu, onam formuna sonradan ilave yapıldığı iddiasının dava dilekçesinde ileri sürülmediği, iddianın genişletilmesi yasağı kapsamında sonradan ileri sürülen bu iddianın dinlenilemeyeceğini, onam formunda böbreğin tamamen alınması gerekebileceği şeklinde el yazısı ile bilgilendirme bulunduğu, onamın aydınlatılmış onam olmadığı iddiasının davacı tarafından ispat edilemediği, konusunda uzman doktor bilirkişi heyetince düzenlenen ve dairemizce de hüküm tesisi için yeterli bulunan raporlara göre, davalı hekime atfı kabil kusur bulunmaması ile gerekçe içeriğine göre, İlk Derece Mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili, istinaf sebeplerini tekrar ederek kararı temyiz etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekilin özen borcuna aykırılığından kaynaklanan maddi ve manevi zararın tazmini istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 502 ve devamı maddeleri.
3. Değerlendirme
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere ve özellikle ameliyatın tıp biliminin kurallarına uygun olarak yapıldığını tespit eden bilirkişi raporlarının hükme esas alınmaya yeterli nitelikte olmasına ve dava dilekçesinde onamda yazılı olmasına rağmen böbreğinin tamamının alınabileceği konusunda aydınlatılmadığı iddia edilmişse de onam belgesine el ile ilave edilen "böbreğin tamamının alınması ile sonuçlanabilecek" ifadesinin evrakın imzalanmasından sonra gerçeğe aykırı olarak ilave edildiği iddiasının iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı başladıktan sonra ileri sürüldüğünün anlaşılmasına göre davacı vekilinin yerinde görülmeyen temyiz talebinin reddi ile usul ve yasaya uygun bulunan kararın onanmasına karar verilmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
05.12.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.