"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2023/163 E., 2023/201 K.
Taraflar arasındaki itirazın iptali (vekalet sözleşmesinden kaynaklanan) davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece bozmaya uyularak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; İstanbul İli, Şişli İlçesinde ..........., inşaatına ilişkin olarak verilen ruhsatların ve Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 10.03.2004 tarihli karar ve projesinin iptali için dava dışı şirket tarafından İstanbul 3. İdare Mahkemesinin 2005/218 E. sayılı dosyası ile dava dışı Şişli Belediye Başkanlığı ve Kültür Bakanlığı aleyhine dava açıldığını, açılan davaya müdahale talebinde bulunan davalının, söz konusu davanın takibi için müvekkilini vekil tayin ettiğini, davalı ile yapılan vekâlet ücret sözleşmesinin 3 üncü maddesine göre net 120.000 USD üzerinden anlaşıldığını, ücretin 40.000 USD’sinin sözleşmenin imzalanması anında net ve peşin olarak ödendiğini, davanın karara çıkması anında da 20.000 USD’nin ödeneceğinin belirtildiğini, kalan 60.000 USD’nin ise 20.000 USD’lik kısmının davanın lehe karara bağlanması hâlinde, 40.000 USD’lik kısmının da kararın lehe kesinleşmesi hâlinde ödeneceğinin, davanın aleyhe sonuçlanması hâlinde de, bu kararın Danıştayda bozdurulması durumunda ücretin ikinci kısmının tamamının ödeneceğinin kararlaştırıldığını, davanın davalı aleyhine sonuçlanmasına rağmen temyiz aşamasında Danıştay 6. Dairesi tarafından bozulduğunu, bu şekilde sözleşmenin 3 üncü maddesinin son fıkrasında belirtilen durumun meydana geldiğini, ilk ödemeden kalan 20.000 USD ile birlikte toplam 80.000 USD vekâlet ücretinin müvekkiline ödenmesi gerektiğini ancak davalının ödeme yapmadığı gibi alacağın tahsili için başlatılan icra takibine de haksız itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptaline, % 40 icra inkâr tazminatının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; müvekkili şirketin müteahhitliğini üstlendiği Taksim Residence binalarının yapı ruhsatlarının ve dayanağı projelerin iptali için açılan davaya, davanın sonuçlarından doğrudan etkileneceğinden müdahil olunduğunu ve davacı ile avukatlık ücret sözleşmesi akdedildiğini, sözleşmenin yapılması sırasında davacının davanın lehe sonuçlanacağı konusunda güven verdiğini, avukatlık ücret sözleşmesinin konusunun, davalının müdahale ettiği davanın işveren lehine sonuçlanması ve açılan haksız davanın reddi için gerekli tüm hukukî işlemlerin avukat tarafından yerine getirilmesi olduğunu, sözleşmede ücret konusunda ayrıntılı hükümler bulunduğunu, sözleşmenin imzalanmasından sonra davacının görevi gereğince işlemleri yapmaya başladığını, ancak olumlu sonuç alınamadığını, taleplerine rağmen davacı avukatın delil tespiti yaptırmadığını, vekillik görevinin ifası ile ilgili olarak güven duygusunun sarsılmasına ve özen borcunu yerine getirmemesine rağmen avukatın vekâlet görevinden azledilmediğini, davacının sözleşmeye göre tahakkuk etmiş bir alacağının bulunmadığını, davanın henüz derdest olduğunu, sözleşmenin ücret hükümlerinin davanın kazanılması koşuluna bağlanması nedeniyle 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 163 üncü maddesi gereğince geçersiz olduğunu belirterek davanın reddini savunmuş ve müvekkili lehine %40 tazminata hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
İstanbul 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 04.10.2012 tarihli ve 2010/337 E., 2012/289 K. sayılı kararı ile; davanın kısmen kabulü ile 80.000 USD asıl alacak ve tefhim edilen hükme aykırı hüküm kurulamayacağından 4.400 USD K.D.V. olmak üzere toplam 84.400 USD için takibe yapılan itirazın iptaline ve azlin haklılığı yargılama sonucu belli olacağı için alacağın likit kabul edilmeyerek davacı lehine icra inkâr tazminatına hükmedilmemesine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2.Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 08.07.2013 tarihli ve 2013/12546 E., 2013/19054 K. sayılı kararı ile; gerekçe ile hüküm arasında çelişki oluşturulduğu gerekçesiyle karar usul yönünden bozulmuştur.
B. İkinci Bozma Kararı
1. Bozmaya uyan Mahkemenin 30.01.2014 tarihli ve 2013/371 E., 2014/23 K. sayılı kararı ile; bozma kararına uyularak önceki gerekçeyle davanın kısmen kabulüne, icra dosyasında 80.000 USD vekâlet ücreti alacağı ve 14.400 USD KDV olmak üzere toplam 94.400 USD için yapılan takibe itirazın iptaline, takip tarihinden itibaren 80.000 USD asıl alacak için talebi aşmayacak şekilde devlet bankalarının ABD Dolarına yıllık mevduat için uyguladığı en yüksek faiz oranının dikkate alınmasına, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş, karara karşı taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 26.01.2016 tarihli ve 2015/21404 E., 2016/1449 K. sayılı kararı ile; “1-davacının tüm, davalının diğer temyiz itirazlarının reddi gerektiği,
2-...Taraflar arasındaki sözleşmenin 3. maddesinde, 40.000 Dolarlık ücretin sözleşmenin imzası anında, 20.000 Dolarlık kısmının da davanın karara bağlandığı zaman (kararın lehe veya aleyhe olduğuna bakılmaksızın) peşin ve net olarak ödeneceği kararlaştırıldığına göre, davacı avukatın ücretin bakiye 20.000 Dolarlık kısmına hak kazandığının kabulü gerektiği, zira söz konusu davada, vekâlet ilişkisi devam etmekte iken 13.2.2008 tarihinde davanın karara bağlandığı, bu tarih itibariyle henüz vekâletnamenin süresinin de dolmadığı, sözleşmenin aynı maddesinde, “anlaşılan rakamın diğer yarısı olan 60.000 Doların, 20.000 Dolarlık kısmının, davanın İdare Mahkemesince lehe karara bağlanması anında, kalan 40.000 Dolarlık kısmının da kararın lehe kesinleşmesi hâlinde ödeneceği” kararlaştırılmış olup, vekâletnamenin süresinin dolduğu, dolayısıyla taraflar arasındaki vekâlet ilişkisinin sona erdiği 31.5.2009 tarihi itibariyle öngörülen bu şartların oluşmadığı, her ne kadar davacı, aynı maddenin son cümlesinde yer alan “karar 3. İdare Mahkemesinde aleyhte çıkar ve bu karar Danıştay’da bozdurulursa yine ödenmeyen 20.000 Dolar ile birlikte toplam 60.000 Dolar avukata ödenecektir.” ibaresine dayanarak, aleyhe verilen hükmün Danıştay’da bozdurulduğundan bahisle, başarı şartına bağlanan bakiye 60.000 Dolarlık ücrete de hak kazandığını iddia etmekte ise de, Danıştay tarafından karar düzeltme aşamasında verilen (22.12.2009 tarihli) bozma kararının, taraflar arasındaki vekâlet ilişkisinin sona erdiği 31.5.2009 tarihinden sonraki bir tarihte verildiği, kaldı ki, tarafların başarı şartına bağlamış oldukları ücretin, her ne sebeple olursa olsun kararın Danıştay’da bozulması hâlinde değil, nihai olarak davanın davalı lehine kesinleşmesi durumunda ödenmesinin öngörüldüğünü, dolayısıyla “yeniden bilirkişi raporu alınması” için araştırmaya yönelik olarak verilen bir bozma kararının bu kapsamda değerlendirilemeyeceğini kabul etmek gerektiği, o hâlde sözleşmede değinilen,“Danıştay’da bozdurulursa” ifadesini, “kararın davalı lehine kesinleşmesi sonucunu doğuracak bir bozma kararı verilirse” şeklinde anlamak gerektiğinden, olayda sözleşmenin 3 üncü maddesinin son cümlesinde değinilen durumun da gerçekleşmediği,
Öte yandan davacı avukat azledilmemiş olup, vekâlet ilişkisinin, davacıya verilen vekâletnamenin süresinin dolması üzerine sona erdiği, somut olayda, taraflar arasındaki vekâlet ilişkisinin sona erdiği 31.5.2009 tarihi itibariyle, sözleşmede öngörülen başarı şartı gerçekleşmediği gibi, hâlen derdest olan davanın, bundan sonra ne şekilde sonuçlanacağının da belli olmadığı, yine olayda, davalı iş sahibi tarafından, sırf avukatın başarıya bağlı ücretinin ödenmemesi amacıyla, kötüniyetle vekâletnamenin yenilenmediğinden de söz edilemeyeceği, o hâlde dava konusu olayda davacının, sözleşmenin imzası anında peşin olarak ödenen 40.000 Dolarlık ücretten başka, kararın lehe veya aleyhe olduğuna bakılmaksızın, davanın karara bağlanması hâlinde ödenmesi kararlaştırılan 20.000 Dolarlık ücrete hak kazandığı, ancak bunun dışında başarı şartı için öngörülen 60.000 Dolarlık ücrete ise hak kazanamadığının kabulü gerektiği, açıklanan hususlar göz ardı edilerek, davacının başarı durumunda öngörülen ücrete de hak kazandığından bahisle yazılı şekilde karar verilmiş olmasının, usul ve yasaya aykırı olduğu'' gerekçesiyle karar bozulmuştur.
C. Mahkemece Verilen Direnme Kararı
Mahkemenin 26.10.2017 tarihli ve 2017/216 E., 2017/545 K. sayılı kararıyla; önceki karar gerekçesinin yanında, davacı avukat tarafından takip edilmese bile, aleyhte çıkan idare mahkemesi kararının karar düzeltme aşamasında Danıştay tarafından bozulduğu, bu durumda avukat işi takip etmiş olsaydı ücret sözleşmesinin 3 üncü maddesinin son cümlesi uyarınca ücretin tamamına hak kazanacağı, davalı işverenin vekâletnameyi uzatmamasının haksız azîl teşkil ettiği ve avukatın sözleşmenin 5 inci maddesine göre belirlenen net ücretin tamamına vergisiyle birlikte hak kazandığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiş, karara karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
D. Direnme Kararının Hukuk Genel Kurulunca İncelenmesi
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 19.10.2022 tarihli, 2022/3(13)-357 Esas, 2022/1329 Karar sayılı kararı ile; davacı vekilinin ilk karara yönelik temyiz itirazlarının Özel Dairece reddedildiği ve bu suretle hakkında verilen kararın kesinleştiği, davacı vekilinin temyiz isteminin hukukî yarar yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği,
Özel Daire bozma kararında işaret edildiği üzere, dava konusu olayda davacının, sözleşmenin imzası anında peşin olarak ödenen 40.000 USD yanında, kararın lehe veya aleyhe olduğuna bakılmaksızın, davanın karara bağlanması hâlinde ödenmesi kararlaştırılan 20.000 USD ücrete hak kazandığının ancak bunun dışında başarı şartı için öngörülen 60.000 USD ücrete ise hak kazanmadığının kabulü gerektiği gerekçesiyle davacı vekilinin temyiz isteminin hukukî yarar yokluğundan reddine, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının özel daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı bozulmasına karar verilmiştir.
E. Mahkemece Bozma Sonrası Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davanın kısmen kabulü kısmen reddi ile; İstanbul 12. İcra Müdürlüğünün 2010/16767 Esas sayılı icra takip dosyasına davalı-borçlu tarafından yapılan itirazın kısmen iptali ile; takibin 20.000,00 USD asıl alacak miktarı ve 3.600,00 USD KDV alacağı miktarı üzerinden icra takibinin devamına, icra takip tarihinden itibaren 20.000,00 USD asıl alacak bedeli için talebi aşmayacak şekilde devlet bankalarının ABD Dolarına yıllık mevduat için uyguladığı en yüksek faiz oranının dikkate alınmasına, fazlaya ilişkin talebin reddine, tarafların icra inkar tazminatı istemlerinin reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; Mahkeme tarafından davacının talebinin haklı olup olmadığı incelenmeden verilen kısmen kabul kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının taleplerine esas davada verilen Danıştayın bozma kararının, “yeniden bilirkişi incelemesi yapılması” gerektiğine ilişkin olup; ihtilafın neticelenmesi anlamını taşımadığını, lehe sonuçlanmış bir dava olmadığını, bu şartlar altında Avukatlık Ücret Sözleşmesi uyarınca tahakkuk etmiş herhangi bir ücretin söz konusu olmayacağını, davanın tamamının reddine karar verilmesi gerekirken 20.000,00 USD yönünden davanın kısmen kabul edilmesinin doğru olmadığını, ayrıca Mahkeme tarafından hükmedilen vekalet ücretinin; kısmen reddine karar verilen yabancı para cinsinden alacağın; karar tarihi itibariyle Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası efektif satış kuru üzerinden belirlenecek TL karşılığına göre hesaplanması ve hükmedilmesi gerektiğini, buna rağmen hükmedilmesi gerekenden daha az vekalet ücretine hükmedildiğini beyan ederek; kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekalet sözleşmesinden kaynaklı alacakların tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 439/son maddesi.
3. Değerlendirme
Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesine göre, yukarıda yer verilen hukuk kuralı gereği Hukuk Genel Kurulunun verdiği karara uymanın zorunlu olduğu, Mahkemece bu yönde yapılan inceleme sonucu davanın kısmen kabulüne karar verildiği, yabancı para alacağına ilişkin davalarda; hükmedilmesi gereken vekâlet ücretinin tespitinde hüküm altına alınan veya reddedilen yabancı paranın dava tarihindeki kur üzerinden Türk lirası karşılığının dikkate alınması gerektiği anlaşılmakla davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 439 uncu maddesi uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,
6100 sayılı HMK'nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440 ıncı maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,
23.01.2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.