Logo

3. Hukuk Dairesi2023/5527 E. 2024/4395 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Enerji nakil hattından çıkan orman yangını nedeniyle Orman İdaresinin tazminat istemine ilişkindir.

Gerekçe ve Sonuç: Davalının tehlike sorumluluğu ve bakım yükümlülüğünü ihlal nedeniyle orman yangınından sorumlu olduğu, davacı idarenin yangına müdahale giderlerinin genel idare gideri olarak nitelendirilemeyeceği, hava araçları kira sözleşmesindeki garanti uçuş süresinin davalının sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı, rüzgarın etkisinin ise hakkaniyet indirimi sebebiyle değerlendirileceği gözetilerek yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2018/197 E., 2023/275 K.

Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece bozmaya uyularak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı taraf vekillerince duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 17.12.2024 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde gelen davacı vekili Avukat ... ile davalı vekili Avukat ...'nın sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00'te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; 31.07.2008 tarihinde Taşağıl Karabük Köyü Pelitdibi mevkiinde başlayan orman yangınının, çok geniş bir alana yayılması sonucu yaklaşık 16.000 hektarlık orman alanının yangından zarar gördüğünü, yangının çıkış sebebinin, davalı AKEDAŞ-Serik İşletme Başmühendisliğinin bakım ve gözetim altında bulunan ve dava dışı M.Ü'ye ait evin yanındaki elektrik direklerindeki tellerde sehim oluşması nedeniyle tellerin genleşerek sarkması, sarkan bu tellerin rüzgarla birbirine çarparak kıvılcım çıkartması ve çıkan kıvılcımların alttaki anızlı tarlaya düşmesi sonucu olduğunun tespit edildiğini, davalı şirketin taahhüt senedinden doğan yükümlülüğünü yerine getirmediğinden sorumlu olduğunu, ayrıca işletme mühendisliğinde çalışan görevlilerin kusur ve ihmallerinden dolayı objektif sorumluluğunun da bulunduğunu ileri sürerek; Kurumun uğramış olduğu zarar miktarı olan 180.814.280,07 TL'nin olay tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili; yangının çıkış sebebiyle ilgili düzenlenen bilirkişi raporunu eksik incelemeye dayalı olduğundan, kabul etmediklerini, açma akım değerinin yanlış hesaplanıp uygulandığını, hattın yerden yüksekliğinin de yanlış hesaplandığını, arkların saçınım aralığının iki kat fazla gösterildiğini, arkların tamamının yangın tarihinde olmuş gibi yansıtıldığını, tarlada bulunan iki büyük ateşe ait kül ve yanık izlerinin incelenmediğini, iklim koşulları araştırılmadan rapor hazırlandığını, orman idaresinin gerek yangının çıkmasında gerekse yayılmasında ve söndürülmesinde kusuru nedeniyle uygun illiyet bağının kesildiğini, orman yangınları ile etkin mücadelenin orman idaresinin en önemli görevi olduğunu, 6831 sayılı Orman Kanunu'nun (6831 sayılı Kanun) 75 inci maddesi gereğince orman idaresinin kusurunun saptanıp tazminat miktarından indirilmesi gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 31.01.2012 tarihli ve 2009/269 E., 2012/20 K. sayılı kararıyla; yangının davalı şirketin sorumluluğundaki elektrik tellerinin ark yapmasından ve arktan çıkan kıvılcımın tarladaki kuru ot ve anızları tutuşturmasından kaynaklandığı, böylece davalı şirketin yangının ilk çıkış aşaması ile ilgili kusurlu olduğu, başka bir ifadeyle ilk noktada yangının çıkmasıyla davalı şirketin bakım ihmali arasında uygun illiyet bağının olduğu; ancak normal şartlarda bu kadar büyümeyecek olan bir yangının tarladaki otların kuru ve yanmaya elverişli olması, şiddetli rüzgar, yangın çıkmaya elverişli orandaki nem dengesi nedeniyle etrafa yayıldığı, orman idaresinin de yangın söndürme hususunda yetersiz kalması nedeniyle her iki tarafın da müşterek kusurlu olduğu, kısmi cüz'i zarar ile olmasa bile oluşan bütün zararla ilk yangının çıktığı noktada elektrik tellerinden düşen kıvılcım arasında uygun illiyet bağının varlığından söz edilemeyeceği, ilk yangının çıktığı alanın küçük bir alan olduğu, dolayısıyla zararın ancak cüz'i bir miktarından davalı şirketin sorumlu tutulması gerektiği, bilimsel olarak kusur oranının saptanmasının imkansızlığı ve 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun (818 sayılı Kanun) 44 üncü maddesi de nazara alınarak oluşan zararın adalet ve hakkaniyet ölçüsünde paylaştırılmasına, bu çerçevede davalı şirketin oluşan zararın takdiren %2'si kadar miktarından sorumlu tutulmasına ve fazlaya ilişkin talebin reddine karar vermek gerektiği gerekçesiyle; davanın kısmen kabulüne, 3.616.285,60 TL tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı şirketten alınarak davacı orman idaresine verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Birinci Bozma Kararı

1. Mahkeme kararına karşı, süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizin 02.04.2013 tarihli ve 2013/5191 E., 2013/5550 K. sayılı ilamıyla; davalı tarafın tüm, davacı tarafın ise sair temyiz itirazları reddedildikten sonra; "(...)Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; yangının, davalı şirkete ait olup, enerji nakil hattındaki tellerin sarkması ve rüzgarın etkisiyle ark oluşturması neticesinde meydana geldiği; dolayısıyla davalı şirketin faaliyeti ile ortaya çıkan zarar arasında illiyet bağının bulunduğu, davalı şirketin zarardan sorumlu olduğu anlaşılmaktadır.

Ne var ki, zararın kapsamını tayinde davacı idarenin kusurunun olup olmadığının da araştırılıp, tartışılması gerekmektedir.

(...)O halde, Mahkemece; davacı Kurumun yukarıda açıklanmaya çalışılan görev ve sorumlulukları dikkate alınarak, somut olayda, müterafik kusuru olduğu gözetilip; adalet ve hakkaniyet ilkelerine göre, bilirkişilerce hesaplanan zarar miktarından uygun bir miktar indirilerek, tazminata hükmedilmesi gerekmektedir.

Yanılgılı değerlendirme sonucu, davalı şirketin; olayda kusursuz sorumluluğu bulunduğu gözetilmeden, yangının her iki tarafın müşterek kusurlu davranışından çıktığı da belirtilmiş olmasına rağmen; hakkaniyet ve adalet duygusuyla bağdaşmayacak oranda zararın takdiren %2'si kadar sorumlu tutulmuş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir." gerekçesiyle, karar bozulmuştur.

B. İkinci Bozma Kararı

1. Bozmaya uyan Mahkemece verilen 05.11.2013 tarihli ve 2013/375 E., 2013/691 K. sayılı kararla; davacı tarafın meydana gelen zararda %45 oranında müterafik kusurunun bulunduğu kanaatine varıldığı gerekçesiyle; davanın kısmen kabulüne, 99.447.854,03TL maddi tazminatın haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; karara karşı, süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizin 17.06.2014 tarihli ve 2014/4403 E., 2014/9751 K. sayılı ilamıyla; "(...) Uyuşmazlık ise çıkan yangının küçük - orta- büyük yangın olup olmadığı ve buna göre alınacak tedbirlerin zamanında, yerinde ve hızında alınıp alınmadığı denetlenmeli, davacı idarenin yangına müdahalesinde kullanacağı helikopterlerin yakıtının bulunmaması veya hemen bitmesi ve yangına geç müdahale edilmesi yönünde yaptığı savunma irdelenmeli ve kusur etkisi tartışılmalıdır.

Yukarıda bilgiler ışığında somut olayımızda müterafik kusur hesaplanırken, davaya konu yangının hangi ölçekte bir yangın olduğu (küçük, orta, büyük) büyüyen orman yangınlarında belirleyici birincil etmenin rüzgar hızı ve yönü sonra nisbi nem ve yüksek sıcaklık olduğu bilimsel çalışmalarda belirtildiğine göre, olay günü rüzgarın hızı, bağıl nem oranı, davacı idarenin yangına müdahalesindeki etkin gücü gibi faktörler dikkate alınarak inceleme yapılmaması eksik delil toplama ve HMK'nın 31 inci maddesi gereğince davayı aydınlatma görevini yapmadan karar verildiği anlaşılmaktadır.

(...) İlk bozmada tarafların müşterek kusurlarının varlığından söz edilmesi, kusur oranının tayini için etken unsurlar değerlendirilerek hakkaniyet ölçüsünde bir inceleme yapılmasının istenilmesi, eşit kusur ifadesi kullanılmadığı açıktır.

Belirtilen eksiklikler giderilmeden oluş ve kabule göre değerlendirme ve bilirkişi incelemesi yapılmadan kusurun oranının %55 davalı ve %45 davacı olarak belirlemek suretiyle tayin olunan tazminatın belirlenmesi uygun düşmemekle ilk kararda belirtilen oranın düşüklüğü, ikinci kararda ise belirtilen oranın çok yüksek olması karşısında tazminatın hakkaniyet ölçülerine göre adil ve kalıcı şekilde tayini ile önce bulunacak kusur sonra ayrıca hakkaniyet indirimi de yapılmakla makul bir tazminatın tayini gerektiğinden hüküm belirtilen eksiklikler sebebiyle bozulmalıdır." gerekçesiyle, karar bozulmuştur.

C. Üçüncü Bozma Kararı

1. Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda verilen 16.12.2015 tarihli ve 2015/95 E., 2015/679 K. sayılı kararla; bozma ilamının belirtilen hususlarda düzenlenen bilirkişi raporunda yangının büyük yangınlardan olup, arazinin dağlık ve engebeli olduğu arazi koşullarının yangının büyümesi için elverişli olduğu yine meteorolijik verilerin de (sıcaklık, nem ve rüzgar) yangının büyümesi için uygun şartlarda olduğu, belirtildikten sonra davacı orman idaresinin kısaca iki ayrı kusurunun tespit edildiği, buna göre birinci mütefarik kusurun yangının ilerleme yönünde orman yolu ve yangın emniyet yolunun bulunmaması, ikinci önemli kusurun ise yangına yeterli ve zamanında müdahelenin bulunmayışı (tek helikopterle müdahale edilmesi ve helikopterin yakıtının yetersiz olması) şeklinde kusurlarının bulunduğu tespit edilmiş olup, bu tespitlere itibar edilerek davacı tarafın mütefarik kusurlu olduğunun anlaşıldığı, her ne kadar bilirkişi heyeti raporunda rapor içeriği ve bozma ilamı ile bağdaşmayacak şekilde davacı ve davalı tarafın %50'şer oranında kusur verilmiş ise de, bilirkişi raporundaki kusur oranları ile doğru bağlı olmadığından, davacı tarafın yeterli emniyet yolları açmaması hususunda %12 oranında mütefarik kusurlu olduğu, yine yangına yeterli ve zamanında havadan müdahale yapılmaması sebebiyle %10 oranında mütefarik kusurlu olduğu kanaatine varılarak uyuşmazlık konusu olmayan toplam tazminat tutarından %22 oranında mütefarik kusur indirimi yapıldığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile 141.035.138,45 TL maddi tazminatın haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.

2. Dairemizin 20.06.2017 tarihli ve 2016/6104 E., 2017/10488 K. sayılı ilamıyla; davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin sair temyiz itirazları reddedildikten sonra; "(...) Dairemizin 02.04.2013 tarihli ve 2013/5190 E., 2013/5549 K. sayılı ilk bozma ilamında, davalı tarafın zararın %2'sinden sorumlu tutulması uygun görülmemiş, %2 oranın düşük olduğu belirtilmiş, 17.06.2014 tarihli ve 2014/4430 E., 2014/9752 K. sayılı ikinci ilamda ise davalı tarafa yüklenen %55 kusur oranı yüksek görülmesine karşın temyize konu iş bu kararda davalı tarafın kusur oranı %78 olarak belirlenmiştir.

Mahkemece, Dairemizin bozma ilamı doğrultusunda inceleme ve araştırma yapılarak, sonucu dairesinde bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir. " gerekçesiyle, karar bozulmuştur.

C. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; yasal düzenlemeler ışığında düzenlenen heyet raporu ve dosyadaki mevcut tutanaklar incelendiğinde davacının yangının başlamasından itibaren 10-12 dakika içerisinde müdahalede bulunduğu ve yangının kısa süre içerisinde kontrol altına aldığı, kullanılan ekipman ve diğer hususlar da nazara alındığında davacı Kurumun üzerine düşen görevi tam olarak yerine getirmediği ve bu sebeple sorumluluğunun söz konusu olduğu, davalı şirketin heyet raporundaki tespit ve değerlendirmeler kapsamında hem görevini hassasiyetle yerine getirmemesi hem de yaptığı işin tehlike sorumluluğu kapsamında olması dolayısıyla meydana gelen yangında kusursuz sorumluluğu da söz konusu olup, 13.10.2020 tarihli heyet raporunda belirtildiği üzere yangındaki rüzgarın rolünün %55 olduğu, bozma ilamında da belirtildiği üzere rüzgarın etkisi nedeniyle tarafların sorumluluğuna gidilemeyeceği, kalan %45'lik kusur dağılımının ise yine aynı rapordaki tespitler doğrultusunda %40'lık kısmının davalı şirketin, %60'lık kısmının ise davacı Kurumun sorumluluğunda olduğunun kabul edildiği, bu durumda Karabük ve Serik yangınları dolayısıyla toplam zarar bedelinin 11 ayrı kalemde 99.871.002,02 TL olduğu, ayrıca yangında kullanılan uçaklar dolayısıyla 102.209,80 TL zararın olduğu, belirtilen oranlara göre hesaplanması sonucu davalının Karabük yangını dolayısıyla 17.976.780,363 TL, Serik yangını dolayısıyla ve ağaçların hayatiyetini kaybetmiş olmaları nedeniyle 13.964.796,361 TL zararının söz konusu olduğu, yine uçaklar nedeniyle ise kusuruna tekabül eden zarar miktarının 18.397,76 TL olduğu, toplam 31.959.974,34 tazminattan sorumlu olduğu, her ne kadar helikopter ve uçakların uçuşu nedeniyle de zarara uğranıldığı ileri sürülmüş ise de uçaklara yönelik itirazın son ek rapordaki verilere istinaden kabul edildiği, helikopterler yönünden ise uçuşların garanti uçuş süresini aşmadığı anlaşılmakla bu yöndeki itiraza itibar edilmediği gerekçesiyle; davanın kısmen kabulü ile 31.959.974,34 TL tazminatın yangın tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı kuruma verilmesine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuran

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacı vekili; hükme esas alınan bilirkişi heyet raporunun yetersiz inceleme sonucu gerçeğe ve mevzuata aykırı tespitlere dayandığını, davacı Kuruma yüklenen %60 kusur oranının maddi gerçeklikle bağdaşmadığını, yangının başlamasında davalının asli kusurlu olduğunu, davalının kusursuz sorumluluğu yanında kusurunun da bulunduğunu, yangına mümkün olan en kısa zamanda müdahale edildiğini, rüzgar faktörünün yangın zararını %55 oranında etkilediğine dair kanaatin bilimsel dayanağının bulunmadığını, yangına müdahale edecek yol olmadığı ve yangın emniyet yol şeritlerinin yeterli olmadığı iddialarının yerinde olmadığını, garanti uçuş süresi aşılmadığı gerekçesiyle hava araçlarının söndürme masraflarının tazminattan düşülmesinin yerleşik içtihatlara aykırı olduğunu, zarardan yapılan indirimlerin yersiz ve dayanaksız bulunduğunu ileri sürerek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

2. Davalı vekili; bozma ilamında belirtilen indirimler yapılmadan hüküm kurulduğunu, somut olayın özelliğine göre hakkaniyet indirimi yapılması gerektiğini, davacı Kuruma verilen kusurun bozma ilamına göre eksik ve hatalı belirlendiğini, davacının erken uyarı ve haberleşme yönünde ve gerekli sistemleri bulundurma ve işletmede ağır kusurlu olduğunu, orman ve emniyet yollarının yetersiz olmasının da davacının kusuru olduğunu, davalı şirkete atfedilen %40 kusur oranının fahiş olup dosya içeriğine de aykırı olduğunu, yangının eksik araç ve malzeme bulunduran davacının ağır kusuru nedeniyle kontrol altına alınamaması ve 36 gün sürmesiyle zararın arttığını, tazminat zarar kalemlerine yönelik itirazları dikkate alınmayarak fahiş tazminata hükmedildiğini, ayrıca bakiye karar ve ilam harcının iadesi yerine mükerrer harç alınmasının da bozma sebebi olduğunu ileri sürerek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, enerji nakil hattından çıkan orman yangını nedeniyle tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Kanun'un 41 vd. maddeleri,

2. 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK, 04.02.1959 tarihli ve 13/5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararları,

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.04.2023 tarihli ve 2022/3-722 E., 2023/294 K. sayılı ilamı,

4. Dairemizin 21.12.2023 tarihli ve 2023/1790 E., 2023/3869 K. sayılı ile 06.06.2024 tarihli ve 2023/3896 E., 2024/1862 K. sayılı ilamları.

3. Değerlendirme

1. Temyizen incelenen kararın bozma ilamında belirtilen hukuki esaslar gereğince verildiği, davalı ... şirketinin meydana gelen olay nedeniyle tehlike sorumluluğuna dayalı kusursuz sorumluluğunun bulunduğu, yine enerji nakil hatlarını belirli sürelerde denetlemesi gerekirken, bakım ve kontrol yükümlülüğünü yerine getirmeyerek aynı zamanda munzam (ek) kusurlu olduğu, hükme esas alınan kusur raporunda davacının müterafik kusuru ile davalıya atfedilen kusur oranının somut olayın özelliklerine göre makul ve yerinde olduğu, bozma ilamına uyulmakla kesinleşen hususların tekrar incelenemeyeceği anlaşılmakla; davacının sair, davalının tüm temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2. Davacı Kurumun; ormanlık alanlarda veya bu alanlara sıçrama olasılığına karşı özel mülkiyete konu taşınmazlarda çıkan yangınların söndürülmesi nedeniyle yapmış olduğu; iaşe giderleri, yangında çalışan işçilere (toplu iş sözleşmesi vb. nedenlerle) ödediği tazminatlar, yangın yerine ulaşım için kullandığı araçlar ile yangını söndürmede kullandığı arazöz, dozer ve diğer hava araçları nedeniyle yaptığı giderlerin; gerek haksız fiilin meydana gelmesi, gerekse bu haksız fiilden kaynaklanan zararın daha da büyümemesi için yapılmış olduğu gözetildiğinde, orman idaresinin yapmış olduğu iş bu giderlerin tamamını gerçek zarar ilkesi kapsamında haksız fiilin sorumlularından isteyebileceği, diğer bir anlatımla; bu giderlerin, genel idare giderleri olarak kabul edilemeyeceği hususu, yukarıda yer verilen Hukuk Genel Kurulu ve Dairemiz ilamları ile kabul edilmiştir.

3. Her ne kadar Mahkemece; davacı idarenin olası yangınlarda kullanılmak üzere kiraladığı helikopterlerin garanti uçuş sürelerini aşmadığı, bu itibarla ilaveten bir zarara uğranılmadığı gerekçesiyle; davacının helikopter yönünden talebi tümden, uçaklar yönünden ise garanti uçuş süresini aşmayan kısım yönünden kısmen reddedilmiş, yine hükme esas alınan raporda yapılan hesaplamada işçi primleri de düşülerek tazminat belirlenmiş ise de, davaya konu edilen yangının davalının kusurundan kaynaklandığı çekişmesiz olduğuna göre, davalının bu yangının söndürülmesi için yapılan masraflardan sorumlu olması gerekir.

4. Yukarıda yer verilen Hukuk Genel Kurulu ile Dairemiz ilamlarında da açıklandığı üzere, hava araçlarının her an hazır durumda olmaları ve yangına bir an önce müdahalede bulunmaları amacıyla başkalarına kiralanması veya kullandırılmasının önüne geçilmesi için ticari hayatın gereği olarak belirli bir süre kullanım garantisi verilerek sözleşmenin imzalandığı gözetildiğinde, davacının zararının sözleşme ile kararlaştırılan limitler dışında fazla uçuş süresi kadar olduğunu kabul etmek mümkün değildir. Diğer bir anlatımla, limit dahilinde ödenen bedelin de kamu zararı olduğu açıktır.

5. Bu durumda, davacı Kurumun dava dışı şirket ile hava araçlarının kullanımına ilişkin yapmış olduğu kira sözleşmesi bu davanın taraflarını ilgilendirmediğinden, davalının sebep olduğu yangın nedeniyle yapılan tüm masraftan sorumlu olduğunun kabulü gerekmektedir. Mahkemece; davaya konu edilen yangın nedeniyle davacı Kurumun yapmış olduğu bu giderlerin tümünü gerçek zarar ilkesi uyarınca davalıdan isteyebileceği nazara alınarak karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hatalı karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

6. Ayrıca Mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verildiğine göre, bozma ilamında gösterildiği şekilde işlem yapılması gerektiği tartışmasızdır. Dairemizin 17.06.2014 tarihli bozma ilamında geçen "Rüzgarın hızının yarattığı durum için taraflara atfı kabil bir kusur yüklenemeyeceği gözetilmelidir." ifadesinin rüzgara da taraflara verildiği gibi kusur oranı verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılması ve buna bağlı olarak rüzgara da kusur atfı doğru görülmemiştir. Önceki bozma ilamlarında da belirtildiği üzere, bütün önlemler doğal olaylar da dikkate alınarak davacı tarafından alınması gerektiğinden, rüzgarın şiddetli olmasının 818 sayılı Kanun'un 43 ve 44 üncü maddeleri uyarınca hakkaniyet indirimine sebep olacağı gözetilip hesaplanacak zarardan makul oranda hakkaniyet indirimi yapılarak sonuca ulaşılması gerekir. Nitekim ilgili bozma ilamında "...rüzgar etkisiyle yangının hızla yayıldığı gözetildiğinde BK. 43. madde gereğince somut olayın özelliği ve olayın gelişim biçimi itibariyle tazminattan takdir olunacak oranda uygun bir miktar indirim yapılması gerekecektir..." denilmek suretiyle bu yönde değerlendirme yapılması gerektiği de işaret edilmiştir. Mahkemece; bozma ilamındaki ifadenin yanlış yorumlanması suretiyle rüzgara atfedilen kusur oranında tazminattan indirim yapılarak yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle,

1. Davacı vekilinin sair, davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının REDDİNE,

2. Temyiz olunan Mahkeme kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 428 inci maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA,

28.000,00 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin karşılıklı alınıp birbirlerine verilmesine,

Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz eden davalıya yükletilmesine,

1086 sayılı Kanun'un 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

17.12.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.