Logo

3. Hukuk Dairesi2023/5557 E. 2024/4192 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Elektrik çarpması sonucu oluşan yaralanmaya ilişkin tazminat davasında zamanaşımının dolup dolmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının gerçek zarar kapsamını, Adli Tıp Kurumu’nun kesin raporu ile öğrendiği tarihin zamanaşımı başlangıcı olarak kabul edilmesi gerektiği gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2021/1102 E., 2023/1256 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : Pazarcık 1. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2018/190 E., 2020/507 K.

Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince; davacı tarafın başvurusunun esastan reddine, davalı tarafın başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmünün kaldırılmasına, yeniden davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; müvekkili tarafından davalı aleyhine açılan Pazarcık Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/288 E. sayılı tazminat davasının derdest olduğunu, 13.01.2018 tarihli rapora göre müvekkilinin işgücü kaybı nedeniyle zararının 814.211,00 TL olarak belirlendiğini, söz konusu davada daha önce bir defa ıslah yoluna gidildiğinden ek olarak eldeki davanın açıldığını, müvekkili güç durumda bulunduğundan 100.000,00 TL geçici ödemeye karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek, 708.351,00 TL'nin kaza tarihi olan 16.03.2003 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili; davaya konu olayın 16.03.2003 tarihinde meydana geldiğini, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) zamanaşımını düzenleyen 72 inci maddesine göre talebin zamanaşımına uğradığını, ilk dava derdest olduğundan tazminat miktarının henüz kesinleşmediğini savunarak, davanın ve geçici ödeme talebinin reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; Pazarcık Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/68 E. sayılı dosyasında Adli Tıp Kurumu'ndan alınan rapor ile davacının kaza nedeniyle E cetveline göre % 84 oranında meslekte kazanma gücünü kaybetmiş sayılacağının belirtildiği, bu maluliyet oranı üzerinden yeniden hesaplanan maddi zararın, işgöremezlik bakımından 419.876,34 TL, bakıcı gideri bakımından 394.335,32 TL toplamı 814.211,66 TL olduğu, buna göre davacının iş göremezlik zararının, gerek ceza dosyasındaki zamanaşımı ve gerekse de 2016/68 E. sayılı dosyada yapılan yargılama nedeniyle 12.03.2018 tarihi itibariyle dolmadığı; bakıcı gideri yönünden ise bu talep ilk davada ileri sürülmediğinden devam eden yargılamanın zamanaşımını durdurmadığı, kaza tarihinin 16.03.2003 olması ve ek davanın açılış tarihinin ise 12.03.2018 tarihi olması nedeniyle gerek haksız fiilden kaynaklanan zamanaşımı süresi ve gerekse ceza zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle; davanın kısmen kabulüne, iş göremezlik zararından kaynaklanan toplam 419.876,34 TL bakiye tazminatın olay tarihi olan 16.03.2003 tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, bakıcı giderine ilişkin talebin zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacı vekili; bakıcı gideri talebinin reddi kararının doğru olmadığını belirterek, kararın bu yönden kaldırılmasını talep etmiştir.

2. Davalı vekili; davanın zamanaşımından reddi gerektiğini, tazminat miktarının hatalı hesaplandığını, geçici ödeme tutarının dikkate alınmadığını, faiz başlangıcında eldeki dava tarihinin esas alınması gerektiğini, geçici ödeme bakımından kurulan hükmün infazda tereddüte neden olacağını, davanın açılmasına davacı sebebiyet verdiğinden müvekkili aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmemesi gerektiğini belirterek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; olayın 16.03.2003 tarihinde meydana geldiği, ek davanın 12.03.2018 tarihinde açıldığı, 818 sayılı Borçlar Kanunu'nda (818 sayılı Kanun) zamanaşımı bakımından olay tarihi itibariyle her halükarda on yıllık süre öngörüldüğü, olayın aynı zamanda kovuşturma konusu olması halinde ceza zamanaşımının uygulanması gerektiği, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda uzamış ceza zamanaşımının 7,5 yıl olduğu, olay tarihi ile ek dava tarihi arasında hem uzamış ceza zamanaşımının, hem de 818 sayılı Kanun'da düzenlenen on yıllık zamanaşımı süresi dolduğundan zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken kısmen kabul kararı verilmesinin, kabule göre de davacının talep edebileceği kalıcı iş göremezlik zararı 314.016,34 TL iken 419,876,34 TL üzerinden kabul kararı verilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle; davacı vekilinin başvurusunun esastan reddine, davalı vekilinin başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; önceki davada alınan maluliyete ilişkin rapor doğrultusunda tazminat miktarının fazla çıkması nedeniyle açılan davanın ek dava niteliğinde olduğunu, ikinci defa ıslah yapılamayacağı gerekçesi ile verilen usulden red kararı ile zamanaşımının kesildiğini, önceki davanın on yıllık zamanaşımı süresi içinde açıldığını, uzamış ceza zamanaşımı süresinin dolmadığını, zamanaşımı değerlendirmesinin hatalı olduğunu belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, elektrik çarpması sonucu meydana gelen yaralanma nedeniyle tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

818 sayılı Kanun'un 41 ve 60 ıncı maddeleri.

3. Değerlendirme

1. 818 sayılı Kanun'un "Haksız İşlemlerden Doğan Borçlar" başlıklı 41 inci maddesinde haksız fiil; “Gerek kasten, gerek ihmal ve kayıtsızlık yahut tedbirsizlik ile haksız surette diğer kimseye bir zarar ika eden şahıs, o zararın tazminine mecburdur” şeklinde tanımlanmıştır. Buna göre, haksız fiil; hukuka aykırı bir eylemle başkasına zarar verilmesidir.

2. Haksız fiilden söz edilebilmesi için, şu dört unsurun birlikte bulunması zorunludur: Öncelikle ortada hukuka aykırı bir fiil bulunmalıdır. İkinci unsur, fiili işleyenin kusurudur. Üçüncü olarak, kusurlu şekilde işlenen ve hukuka aykırı olan bu fiil nedeniyle bir zarar doğmalıdır. Nihayet, doğan zarar ile hukuka aykırı fiil arasında nedensellik bağı bulunmalıdır. Bu unsurların tümünün bir arada bulunmadığı, bir veya birkaç unsurun eksik olduğu durumlarda, haksız fiilin varlığından söz edilemez.

3. Öte yandan, özel hukukta teknik bir kavram olan zamanaşımı, bir hakkın kazanılmasında veya kaybedilmesinde kanunun kabul etmiş olduğu sürenin tükenmesi anlamına gelmektedir.

4. 818 sayılı Kanun'un 125 ila 140'ncı maddeleri arasında düzenlenen zamanaşımı, hakkın ileri sürülmesini engelleyici nitelikte olup, alacak hakkı alacaklı tarafından, kanunun öngördüğü süre ve koşullar içinde talep edilmediğinde etkin bir hukuki himayeden, başka bir deyişle, dava yoluyla elde edilebilme olanağından yoksun bırakılmaktadır. Zamanaşımına uğrayan alacağın tahsili hususunda Devlet kendi gücünü kullanmaktan vazgeçmekte, böylece söz konusu alacağın ödenip ödenmemesi keyfiyeti borçlunun iradesine bırakılmaktadır. Şu halde zamanaşımına uğrayan alacak ortadan kalkmamakla beraber, artık doğal bir borç (Obligatio naturalis) haline gelmektedir. Ancak belirtmek gerekir ki, alacağın salt zamanaşımına uğramış olması, onun eksik bir borca dönüşmesi için yeterli değildir; bunun için borçlunun, kendisine karşı açılmış olan alacak davasında alacaklıya yönelik bir def'ide bulunması gerekir (HGK’nun 05.05.2010 tarihli ve 2010/8-231E., 255 K. sayılı ilamı).

5. Haksız fiillerde zamanaşımı ise, 818 sayılı Kanun’un 60 ıncı maddesinde ayrıca düzenlenmiştir. Anılan maddenin birinci fıkrasında; “Zarar ve ziyan yahut manevi zarar namiyle nakdi bir meblağ tediyesine müteallik dava, mutazarrır olan tarafın zarar ve failine ıttılaı tarihinden itibaren bir sene ve her halde zararı müstelzim fiilin vukuundan itibaren on sene mürurundan sonra istima olunmaz.” denildikten sonra; aynı maddenin ikinci fıkrasında, ceza dava zamanaşımına yollamada bulunularak; “Şu kadar ki zarar ve ziyan davası, ceza kanunları mucibince müddeti daha da uzun müruruzamana tabi cezayı müstelzim bir fiilden neşet etmiş olursa şahsi davaya da o müruru zaman tatbik edilir.” hükmü getirilmiştir.

6. Madde metninden açıkça anlaşılacağı üzere, haksız fiillere uygulanacak üç ayrı zamanaşımı süresi belirlenmiştir.

7. Bunlar, zarar görenin zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren işlemeye başlayacak olan bir yıllık kısa süreli zamanaşımı; fiilin "vukuundan" itibaren işleyecek on yıllık kesin süreli zamanaşımı ve fiilin aynı zamanda suç oluşturduğu durumlarda uygulanacak olan uzamış (ceza davası) zamanaşımı süreleridir.

8. 818 sayılı Kanun'un 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasına göre, haksız fiil nedeniyle tazminat davası açma hakkı zarar görenin, zararı ve haksız eylemi öğrenmesinden itibaren başlayacak ve bir yılda zamanaşımına uğrayacaktır. Burada önemli olan zararı ve tazminat sorumlusunu öğrenmektir. Öğrenebilecek durumda olmak zamanaşımının işlemeye başlamasına sebep olmaz. Zarar ve sorumludan hangisi daha sonra öğrenilirse, zamanaşımı son öğrenme gününden itibaren işlemeye başlar. Eş söyleyişle, gerek kanun maddesinde öngörülen zamanaşımı süresinin, gerek ceza kanunları gereğince öngörülen uzamış ceza zamanaşımı süresinin, zararın ve failin öğrenilme tarihinden başlayacağı hususunda duraksama bulunmamaktadır.

9. Bu noktada; "zararın öğrenildiği tarihin" belirlenmesinde yarar vardır. Zarar görenin zararı öğrenmesinden amaç, zararın mahiyeti (kapsamı) ve esaslı unsurları hakkında bir dava açmaya, davayı ciddi ve objektif şekilde desteklemeye ve davanın gerekçelerini göstermeye elverişli bütün hal ve şartları öğrenmiş olmasıdır. Bu durumda soyut öğrenme, kesin bir bilgi edinememe ve zararın unsurlarını (örneğin sakatlık derecesi yada ne gibi beden rahatsızlığı oluştuğu) bilememe durumunda zarar ve sonuçları öğrenilmiş sayılamaz. Bu gibi durumlarda, zamanaşımının sürekli sakatlığa ilişkin kesin raporun öğrenilmesinden sonra işlemeye başlayacağı kabul edilmelidir. Aksi takdirde gerçek zarar karşılanmamış ve hak kaybına sebebiyet verilmiş olacaktır.

10. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacının 16.03.2003 tarihinde elektrik çarpması sonucu yaralandığı hususunda bir çekişme bulunmamakta olup, tedavisi kapsamında son ameliyat 20.11.2009 tarihinde gerçekleşmiştir. Bu olay ile ilgili davacı tarafından Pazarcık Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/68 E. sayılı maddi ve manevi tazminat talepli açılan davada, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Araştırma Ve Uygulama Hastanesi Adli Tıp Polikliniği nezdinde görev yapan tek bir adli tıp uzmanı tarafından düzenlenen raporda, sözkonusu olay nedeniyle davacıda %66 oranında iş gücü kaybı oluştuğunun ve kısmen başka bir kişinin yardımına bağımlı olduğunun belirtildiği, söz konusu rapordaki maluliyet oranı esas alınmak suretiyle düzenlenen tazminata ilişkin bilirkişi raporunun hükme esas alındığı anlaşılmaktadır.

11. Davacı tarafça iş göremezlik oranına ilişkin olarak hükmün temyizi üzerine, Dairece verilen 17.09.2015 tarihli ve 2015/9364 E., 2015/14462 K. sayılı ilamla, davacının yaşı ve meslek grubu dikkate alınarak maluliyet raporunun İstanbul Adli Tıp Kurumu Üçüncü İhtisas Kurulu'ndan alınması gerektiğinden bahisle hükmün bozulduğu, bozmadan sonra dosyaya kazandırılan 27.10.2017 tarihli Adli Tıp Kurumu raporunda, davacının meslekte kazanma gücünü %84 oranında kaybetmiş sayılacağı, başka birisinin sürekli bakımına muhtaç durumda olduğu belirtilmiş, bu orana göre 13.01.2018 tarihinde düzenlenen hesap raporu doğrultusunda eldeki davanın 12.03.2018 tarihinde açıldığı görülmüştür.

12. Bu durumda, 27.10.2017 tarihli rapor itibariyle davacının geçirdiği kaza nedeniyle zararın kapsamı yani zararlandırıcı olayın değil bedensel zararın niteliği ve unsurları öğrenildiğinden, ek davada istenilen tazminatların zamanaşımına uğradığından söz etmek mümkün değildir.

13. Hal böyle olunca, Bölge Adliye Mahkemesince; davacının talebinin zamanaşımına uğramadığı gözetilerek, davanın esasına ilişkin bir karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan, Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

09.12.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.