"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2023/206 E., 2023/322 K.
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen itirazın iptali davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; davalı ile aralarında ihale sonucu mal alım sözleşmesi imzalandığını, sözleşmeye göre üç kalem malzeme alımı yapıldığını, cari hesaba konu malların davalıya teslim edilerek buna ilişkin faturaların iletildiğini, faturaların muhasebesel olarak defterlere karşılıklı olarak işlendiğini, ayrıca faturalara konu cari hesap ekstresinin kopyasının ödeme emri ekinde davalıya tebliğ edildiğini, ancak davalı tarafından herhangi bir ödemede bulunulmadığını, başlatılan icra takibine davalı tarafından itiraz edildiğini ileri sürerek; takibe vaki itirazın iptali ile takibin devamına, davalının icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; Döner Sermaye işletme Müdürlüğünün 24/02/2016 tarihli yazısında, 01/05/2005 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan Döner Sermaye İşletmeler Bütçe Muhasebe Yönetmeliğinin “Ödemelerin Yapılmasına Öncelik” başlıklı 22. maddesinde; “İşletmelerin nakit mevcudunun tüm ödemeleri karşılayamaması halinde giderlerin muhasebe kayıtlarına alınma sırasına göre ödeneceği” belirtildiğini, firma ile yapılan sözleşmede “Düzenlenecek faturalar Çukurova Üniversitesi Döner Sermaye Saymanlık Müdürlüğü tarafından muhasebe kayıtlarına alındıktan sonra 300 gün içerisinde ödeme yapılacaktır” denildiğini, vade süresinin fatura tarihinden itibaren değil, muhasebe kayıtlarına alınma tarihinden itibaren başlayacağını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 04.12.2018 tarihli ve 2016/74 E., 2018/541 K. sayılı kararıyla; davalının itirazının haksız olduğu anlaşıldığından, itirazın iptaline, takip fatura temelli cari hesap ilişkisine dayalı olduğundan ve davalı tarafça da borç miktarı kabul edilmiş olduğundan alacağın likit olduğu aşikar olup, şartları oluştuğundan inkar tazminatı talebinin de kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Adana Bölge Adliye Mahkemesi 6.Hukuk Dairesinin 17.07.2019 tarihli ve 2019/157 E., 2019/613 K. sayılı kararıyla; takipten sonra, davadan önce yapılan ödemeler dava açılırken davacı tarafından asıl alacak miktarından düşülerek dava açıldığı, takip tarihi itibariyle davacının asıl alacağının 854.601,61 TL olduğu, takibin faturaya dayanan cari hesap ilişkisinden kaynaklandığı, alacağın likit olduğu, alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesi geretiği gerekçesiyle, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen karara karşı, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
2. Dairece verilen 07.06.2021 tarihli ve 2020/6135 E., ve 2021/6053 K. sayılı ilamla; taraflar arasındaki sözleşmenin ilgili maddesinde kararlaştırılan “...faturaların muhasebe kayıtlarına alınmasından sonra 300 günlük süre içerisinde...” şeklindeki vadenin esas alınarak takip tarihi itibariyle 300 günü henüz doldurmamış faturaların ve bunlara ilişkin temerrüd faizinin talep edilemeyeceği gözetilerek, gerekirse bilirkişi görüşüne başvurulması ve ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir. Bozma nedenine göre, davalı tarafın diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir, gerekçesi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararı kaldırılarak İlk Derece Mahkemesi kararı bozulmuştur.
B. İkinci Bozma Kararı
1.Bozmaya uyan Mahkemenin 22.03.2022 tarihli ve 2021/258 E., 2022/183 K. Sayılı ikinci kararı ile; taraflar arasındaki matbu sözleşmede ifa zamanının, düzenlenecek olan faturaların Ç.Ü Döner Sermaye Saymanlık Müdürlüğü tarafından muhasebe kayıtlarına alındıktan sonra 300 gün olarak belirlendiğinin ortada olduğu, bu hususta da taraflar arasında bir ihtilaf olmadığı, bu haliyle, malların davalıya teslim edilmiş olması da göz önüne alınarak, takip tarihi itibariyle davacının takibe konu edilen miktarda alacaklı olduğu, borcun muaccel olduğu sonucuna varıldığı, bilirkişi ek raporunun incelenmesinde, davacının dava tarihi itibariyle davalıdan 811.984,43 TL asıl alacağının olduğu, davalının sunmuş olduğu ödeme belgelerine göre dava tarihinden sonra ödemiş olduğu 627.827,21 TL ödemenin infazda nazara alınabileceğinin belirlendiği, tüm bu tespitler ve izahatlar ışığında davanın kısmen kabulüne karar, verilen karara karşı, süresi içinde davacı vekili ve davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2.Dairemizin 07.12.2022 tarihli ve 2022/7594 E. 2022/9273 K. sayılı kararı ile; davacı şirket vekili Adana 7.İcra Müdürlüğü'nün 2015/3166E. sayılı takip dosyası ile başlattığı icra takibinin dava tarihindeki dosya kapak hesabını yaparak dava değerini 942.473,00 TL göstererek dava açmıştır. Mahkemece gerekçeli kararda alacak kalemlerine yer verilmemiş olsa da hükme esas alınan bilirkişi ek raporunda yukarıda açıklandığı üzere, asıl alacak 734.658,44 TL olarak belirlenip, bu alacağın işlemiş faiz ve ferileri ile toplamı 811.984,43TL bulunmuştur. Mahkemece sadece asıl alacağa faiz uygulanması gerekirken, asıl alacak kalemi içerisine işlemiş faiz eklenmek suretiyle faize faiz yürütülecek şekilde takibin 811.984,43 TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte devamına şeklinde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir, bozma nedenine göre, tarafların sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir, gerekçesi ile kararın bozulmasına karar verilmiştir.
C. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemece ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının dava tarihi itibariyle davalıdan 734.658,44TL asıl alacağının, 77.325,99TL işlemiş faiz ve ferilerinin olduğu, davalının sunmuş olduğu ödeme belgelerine göre dava tarihinden sonra ödemiş olduğu 627.827,21TL ödemenin infazda nazara alınabileceği, tüm bu tespitler ve izahatlar ışığında, davalının itirazının kısmen haksız olduğu anlaşıldığından, itirazın iptaline, takip fatura temelli cari hesap ilişkisine dayalı olduğundan ve davalı tarafça da borç miktarı kabul edilmiş olduğundan alacağın likit olduğu aşikar olup; şartları oluştuğundan inkar tazminatı talebinin de kabulüne karar vermek gerektiği gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili ve davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; dava açılırken dava değeri olarak gösterilen rakam, icra takibi ile dava tarihi arasında idare tarafından yapılan ödemeler düşüldükten sonra belirlendiği ve ödeme vadeleri de dikkate alındığından itirazın tamamen kaldırılmasına ve takipten sonra yapılan ödemeler dahil olmak üzere tüm ödemelerin infaz aşamasında icra dairesi tarafından infaz aşamasında dikkat alınması şeklinde karar verilmesi gerektiğini, alacağın davacının ticari işletmesini ilgilendiren ticari bir iş olması hasebiyle alacağa yasal faiz değil ticari faiz yürütülmesi gerektiğini gerektiğini ileri sürerek; kararın bozulmasını istemiştir.
Davalı vekili; mahkemece davacının başlatmış olduğu icra takibinde belirtilen alacağın tamamından davalının sorumlu olmadığının belirtilmesine rağmen, borcun belirlenebilir olduğu kabul edilerek davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesinin hakkaniyete aykırı olduğunu gerektiğini ileri sürerek; kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, fatura bedellerinin ödenmemesi nedeniyle başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. Bir Mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması üzerine, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK).
2. Mahkemenin, Yargıtayın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 tarihli ve 13/5 sayılı YİBK).
3.2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun (2004 sayılı Kanun) 67 nci maddesi.
4.İİK’nın 67. maddesinin 2. fıkrası hükmünce, icra-inkar tazminatına hükmedilebilmesi için borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Burada borçlunun kötüniyetli itiraz etmiş bulunması yasal koşullardan değildir. İnkar tazminatı, aleyhinde yapılan icra takibine itiraz edip durduran ve işin itirazla çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bunlardan ayrı, alacağın likit ve belli olması gerekir. Daha geniş bir açıklama ile borçlu tarafından alacağın gerçek miktarı belli, sabit ve belirlenmek için bütün unsurlar bilinmesi mümkün nitelikle olması yeterlidir. Borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Öte yandan, alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması da şart değildir.
3. Değerlendirme
Temyizen incelenen İlk Derece Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, hükmün bozma ilamında belirtilen hukuki esaslar gereğince verildiği, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı, özellikle bozma öncesi kararlara karşı faiz türünün yanlış belirlendiği yönünde temyiz isteminde bulunmayan davalı tarafça bu hususun temyizde ileri sürülemeyecek olmasına göre ve dava konusu alacağın likit olduğu anlaşılmakla; davacı vekili ve davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz eden davacıya yükletilmesine,
18.11.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.