Logo

3. Hukuk Dairesi2023/5825 E. 2024/3957 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Taraf vekilleri arasında imzalanan sulh sözleşmesinin geçerliliği ve bu sözleşmeye dayanarak davanın konusuz kalıp kalmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: Vekilin sulh yetkisinin bulunması ve davalının vekilin yetkisini aştığını kanıtlayamaması gözetilerek yerel mahkemenin davayı konusuz bulan direnme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2023/99 E., 2023/385 K.

Taraflar arasında birleştirilerek görülen menfi tespit ve itirazın iptali davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda, bozmaya uyan Mahkemece sulh nedeniyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davacı-birleşen davada davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. ASIL DAVA

1. Davacı vekili; Karşıyaka 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/234 E. sayılı davasına konu ve davalı ile dava dışı Fortis Bank A.Ş. arasında akdedilen kredi sözleşmesinden kaynaklanan kredi borcunun müvekkili tarafından ödendiğini, ayrıca davalı adına tescil edilen 34 SC ... plaka sayılı aracın alımı için Euro üzerinden çekilen kredinin ve araç bedeli peşinatının da müvekkilince ödendiğini, bu sebeple davalı adına kayıtlı aracın aslında müvekkiline ait olduğunu, davalının verdiği vekâletname ile müvekkilinin aracı sattığını, ancak araç satışı ile ilgili davalıya borcunun bulunmadığını, ayrıca davalıya 50.000,00 TL para verdiğini ileri sürerek, kredi borcuna ilişkin taraflarca imzalanan 28.06.2007 tarihli belgenin ödeme belgesi olmayıp iade belgesi olduğunun ve davalıya bu belge nedeniyle borçlu olmadığının tespitini talep etmiştir.

2. Davalı vekili; davacının iddialarının doğru olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

II. BİRLEŞEN DAVA

1. Asıl davada davalı-birleşen davada davacı vekili; müvekkilinin dava dışı Fortis Bank A.Ş.’den 125.000,00 TL kredi kullandığını, ancak kredi bedelini davalının aldığını, davalının her ne kadar kredi sözleşmesinde kefil olarak gözükse de aslında asıl borçlu olduğunu ve 28.06.2007 tarihli belgede anılan kredi sözleşmesinin taksitlerini ödemeyi taahhüt ettiğini, ancak herhangi bir ödeme yapmadığından kredi taksitlerini müvekkilinin ödemek zorunda kaldığını, müvekkilinin ödediği bedelin tahsili için davalı aleyhine icra takibi başlattığını, davalının itirazı üzerine takibin durdurulduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamını, davalı aleyhine %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.

2. Asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekili; davacının müvekkiline ait ... Tur. Tic. A.Ş.’de çeşitli işlerde çalıştığını, şirketin genel müdürlüğü kademesine kadar getirildiğini, ancak davacının kendisine çok sayıda dava açtığını, davaya konu alacağın zamanaşımına uğradığını, belgedeki imzanın müvekkiline ait olmadığını, belgenin bir borç değil ödeme belgesi olduğunu, ispat yükünün davalı üzerinde bulunduğunu savunarak, davanın reddi ile davacı aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 14.05.2019 tarihli ve 2013/452 E. 2019/231 K. sayılı kararıyla; taraflarca takip edilmediğinden asıl davanın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 150 nci maddesi gereğince açılmamış sayılmasına; birleşen davanın kısmen kabulü ile davalının icra dosyasına itirazının kısmen iptaline, takibin 122.329,86 TL asıl alacak ve 24.907,41 TL işlemiş faizi üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine, kabul edilen asıl alacak üzerinden %20 oranında icra inkar tazminatının davalı taraftan tahsili ile davacıya, reddedilen kısım üzerinden %20 oranında kötüniyet tazminatının ise davacı taraftan tahsili ile davalıya ödenmesine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Geri Çevirme Kararı

1. Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl davada davalı-birleşen davada davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizin 23.09.2021 tarihli ve 2021/4224 E. 2021/8993 K. sayılı ilamıyla; asıl davada davalı-birleşen davada davacı vekilinin 17.09.2021 tarihli dilekçesi ile dilekçe ekinde sunulan 08.09.2021 tarihli protokol uyarınca karşı tarafla sulh olmaları nedeniyle konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesini talep ettiği belirtilerek, temyiz incelemesi aşamasında ortaya çıkan sulh hakkında ek karar verilmesi için dosyanın hükmü veren Mahkemeye işlemsiz olarak iadesine karar verilmiştir.

B. Ek Karar

Mahkemenin 13.04.2022 tarihli ek kararı ile; her ne kadar temyiz incelemesi aşamasında ortaya çıkan sulh hakkında ek karar verilmesi için dosya iade edilmiş ise de, asıl davanın davacısı-birleşen davanın davalısı asilin, vekili tarafından sunulan anlaşmayı kabul etmemesi sebebiyle tarafların sulh olmadıkları sabit olduğundan, 14.05.2019 tarihli karar yönünden temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın Yargıtaya gönderilmesine karar verilmiştir.

C. Bozma Kararı

Dairemizin 29.9.2022 tarihli ve 2022/5857 E. 2022/7154 K. sayılı ilamıyla; asıl ve birleşen davayı kapsadığı anlaşılan 08.09.2021 tarihli “Borç Ödeme ve Tasfiye Protokolü” başlıklı belgenin, vekâletnamesinde sulh yetkisi bulunan asıl davacı-birleşen davalı vekili Av. ... tarafından imzalanmış olup, anılan vekil tarafından Mahkemeye sunulan 27.01.2022 tarihli dilekçede de imza inkârında bulunulmadığı, hal böyle olunca 08.09.2021 tarihli protokol ile asıl davanın davalısı-birleşen davanın davacısının sulh sebebiyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi talebi üzerinde değerlendirme yapılarak, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle; Mahkemenin 13.04.2022 tarihli ek kararının kaldırılmasına, 14.05.2019 tarihli asıl kararının bozulmasına karar verilmiştir.

D. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; asıl davada davalı-birleşen davada davacı tarafından sunulan 08.09.2021 tarihli protokolde, asıl davacı-birleşen davalı ... ve ... Tur. Tic. A.Ş. vekili olarak Av. ... ile asıl davalı-birleşen davacı ... ve vekilinin imzalarının bulunduğu, avukatların bu protokol altındaki imzaları kabul ettikleri, asıl davanın davacısı ...'in daha sonra sunmuş olduğu dilekçede sulhu kabul etmediğini, böyle bir protokolden haberdar olmadığını belirtmiş ise de, protokolün düzenlendiği tarihte ... adına hareket edecek olan vekili Av. ...'ün vekâletnamesinde sulh sözleşmesi yapma yetkisinin olduğu, ...'in söz konusu sulh sözleşmesinden haberdar olmadan sözleşmenin imzalandığı iddiasında ise bunu ancak vekili olan avukata karşı ileri sürebileceği, taraflar arasında geçerli olan bir protokol bulunduğu ve bu protokol çerçevesinde davanın konusuz kaldığı gerekçesiyle; taraflar arasındaki sulh sözleşmesi göz önüne alınarak, asıl ve birleşen davada hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekili; müvekkilinin 17.01.2022 tarihli dilekçesiyle azletmiş olduğu önceki avukatına karşı taraf ile sulh olunmasına dair bir talimatta bulunmadığını, önceki avukatın da 27.01.2022 tarihli dilekçesinde müvekkilinin tutuklu olduğu için irtibat kuramadığını belirterek, müvekkilinin rızası ve bilgisi olmadan protokolün yapıldığını kabul ettiğini, bu nedenle protokolün hukuken geçerliliği ve bağlayıcılığı bulunmadığını, verilen kararın hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık; taraflar arasında imzalanan sulh sözleşmesi uyarınca verilen kararın yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 313 ve 315 inci maddeleri,

2. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 04.02.1959 tarihli ve 13/5 sayılı kararı ile 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı kararı.

3. Değerlendirme

1. Bir mahkemenin, Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir.

3. Bu itibarla, temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine imkân bulunmadığı anlaşılmakla; asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Mahkeme kararının 6100 sayılı Kanun’un Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (1086 sayılı Kanun) 439 uncu maddesi uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,

1086 sayılı Kanun'un 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

28.11.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.