"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1067 E., 2022/1351 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Konya 8. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/68 E., 2022/126 K.
Taraflar arasındaki munzam zarardan kaynaklı alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekilinin başvurusunun reddine, davalı vekilinin başvurusunun kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 07.02.2024 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde gelen davacı vekili Avukat ... ile davalı vekili Avukat ...'nun sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00'te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; müvekkilinin 21.12.2004 tarihinde düzenlenen sözleşmeye dayalı olarak davalı aleyhine Konya 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı tazminat davasında 72.766,80 TL'nin 21.12.2004 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verildiğini ve kararın kesinleşmesinden sonra davalı hakkında Konya 7. İcra Müdürlüğünün 2018/3249 Esas sayılı dosyasında takip başlatıldığını ve alacağın faiziyle birlikte 18.01.2019 tarihinde tahsil edildiğini, ancak tahsil edilen faiz miktarının, enflasyon oranı karşısında yetersiz kaldığını ve davacının munzam zararını karşılamadığını ileri sürerek, şimdilik 10.000,00 TL munzam zararının mevduata uygulanan en yüksek faiziyle birlikte davalıdan tahsilini istemiş, 03.02.2022 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 192.992,59 TL'ye çıkartmıştır.
II. CEVAP
Davalı vekili, munzam zararın istenebilmesi için borçlunun temerrüde düşmesi ve alacaklının temerrüt sebebiyle bir zarara uğraması gerektiğini, borçlunun temerrüdünden bahsedebilmek için alacağın likit, borcun muaccel, borçluya ihtar çekilmesi ve bu gecikmede borçlunun kusurunun olması gerektiğini, munzam zararın dayandırıldığı ilk davada istenen alacağının likit olmadığını ve yargılamaya muhtaç olduğunu, müvekkilinin kusurunun bulunmadığını, davacının munzam zararını ispatlaması gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacı tarafından davalı aleyhine 21.12.2004 tarihli sözleşmeye istinaden 12.11.2007 tarihinde Konya 3. Asliye Hukuk Mahkemesine terditli olarak tapu iptal tescil olmazsa rayiç bedel tazmini davası açıldığı, söz konusu davanın Yargıtay bozmaları ile birlikte 26.12.2018 tarihinde kesinleştiği ve davacı lehine 21.12.2004 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte 72.766,80 TL'nin ödenmesine karar verildiği, Konya 3. Asliye Hukuk Mahkemesi dosyası incelemesinde ise davacı tarafından sözleşmeye istinaden dairelerin teslimini olmazsa rayiç bedelinin tazminin içerir dava ikame edildiği, davalının daireleri teslim etmemesi ile birlikte temerrüde düştüğü, davalı taraf temerrüde düşmekte kusuru olmadığını ispatlayamadığı, davalının bu nedenle kusurlu olduğu ve arada illiyet bağının olduğu anlaşılmakla davacının munzam zararı istemekte haklı olduğu, alınan bilirkişi raporuna göre davacının alacağını zamanında alamamasından kaynaklı olarak munzam zararının tespit edildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 144.673,83 TL'nin 10.000,00 TL'sine dava tarihinden, 134.673,83 TL'sine ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
IV.İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili; enflasyon, altın, dolar, faiz ve Euro'ya göre hesaplanan toplam miktarın 1.471.280,355 TL olup ortalamasının 294.256,07 TL olduğunu, 294.256,07 TL'den tahsil edilen 101.263,48 TL faizin mahsubu ile 192.992.59 TL munzam zararın oluştuğunu, Mahkemece hatalı bilirkişi raporuna göre karar verildiğini belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
Davalı vekili; önceki dosyaya ilişkin davacının, davalılardan müştereken ve müteselsilen tapu iptal ve tescili, olmadığı takdirde alacak tahsili şeklindeki talebinin belirsiz, yargılamaya muhtaç ve likit alacak olmadığını, müvekkilinin hukuki yargılanma hakkını kullandığını, yargılamaya muhtaç hukuki uyuşmazlığın Mahkeme tarafından çözümünün gecikmesinin müvekkiline kusur olarak yüklenemeyeceğini, bu nedenle temerrüt oluşmadığını, munzam zarar belirlemesi yapılırken, alacaklının fiilen yaptığı iş ve faaliyet alanının, ileri sürülen zararın oluştuğuna ilişkin iddia ile somut olarak örtüşüp örtüşmediğinin, davacının geçmişte yaptığı tasarrufların, yatırımların, daha önceki ticari kazançlarının nasıl değerlendirildiğinin davacının kendine özgü somut durumuna bakılarak tespit edilmesi gerektiğini, soyut iddiaya göre hesaplama yapılamayacağını, davacının munzam zarar isteyebilmesi için öncelikle temerrüt faizini aşan zararının varlığını, zarar ile borçlu temerrüdü arasındaki uygun illiyet bağını ispatlaması gerektiğini belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; yüksek enflasyon, dolar kurundaki artış, serbest piyasadaki faiz oranlarının yüksek oluşunun davacıyı ispat yükünden kurtarmayacağı, zira davacının, para alacağını zamanında alması halinde bu parayı ne şekilde kullanacağını ispatlayamadığı, ayrıca alacaklının, uğradığı zararın kendisine ödenen temerrüt faizinden fazla olduğunu da ispat etmek zorunda olduğu, soyut enflasyonun ya da bankalarda mevduat için ödenen faizin temerrüt faizinden yüksek oranda olmasının munzam zararın gerçekleştiği ve ispatlandığı anlamına gelmeyeceği, davacı tarafından ispatlanması gereken hususun, enflasyon ve mevduat faizinin yüksekliği gibi genel olgular değil, kendisinin şahsen ve somut olarak geç ödemeden dolayı zarar gördüğü keyfiyeti olduğu, davacının, aşkın zararının dayanağı olarak bizzat ve somut olarak zarara uğradığını iddia etmediği gibi bu konuda herhangi bir delil bildirmediği, salt ülkedeki ekonomik durum nedeniyle paranın kaybettiği değere göre tazminat talebinde bulunduğu, İlk Derece Mahkemesince, geç ödeme nedeniyle davacının kendisinin, şahsen ve somut olarak uğradığı bir zarar bulunduğu ispat edilemediğinden davanın reddi gerekirken kısmen kabulüne karar verilmesinin yerinde olmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; AYM'nin yeniden yargılamayı da öngören bireysel başvuru kararlarının bağlayıcı olduğunu, Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru sonucunda vermiş olduğu 21.12.2017 gün ve 2014/2267 sayılı başvuru nolu kararına konu uyuşmazlıkta, mülkiyet hakkının ihlaline karar verdiğini, bu karar üzerine 15. Hukuk Dairesinin 25.04.2018 tarihli 2017/2736 E., 2018/1742 K. sayılı kararında da benzer şekilde karar verildiğini, müvekkilinin 2004 yılında doğan ve geçersiz sözleşmeye bağlı olarak tapu iptal ve tescil talebine konu olan ancak bedelin ödenmesine karar verilen hukuk mücadelesinde sözleşme gereği verilmesi gereken her bir dairenin bugünkü değerinin 2.000.000,00 TL civarında olduğunu, 3 daire bedelinin 6.000.000,00 TL olduğu gözetilirse munzam zararın miktarının daha iyi anlaşılacağını, İlk Derece Mahkemesi tarafından verilen kabul kararındaki miktarın bile müvekkilinin gerçek zararını karşılamaktan uzak olduğunu, mülkiyet dengesinin AYM kararında işaret edildiği şekilde uygulanması gerektiğini ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, munzam zarar istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 122 nci maddesi.
2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 29.03.2022 tarihli ve 2021/11-938 E., 2022/401 K. sayılı kararı.
3. Dairenin 10.03.2022 tarihli ve 2022/691 E., 2022/2136 K, 08.05.2023 tarihli ve 2022/8303 E., 2023/1313 K., 19.09.2023 tarihli ve 2022/8625 E., 2023/2277 K. sayılı ilamları.
3. Değerlendirme
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararında; hukuki ilişkinin ve bu ilişki nedeniyle ortaya çıkan uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarının doğru şekilde belirlendiği, ekonomik koşullardaki olumsuzluklar nedeniyle paranın satın alma gücünde meydana gelen azalmanın, tek başına davacının temerrüt faizi dışında bir zararının varlığının ispatı olmayacağı, davacının somut bir zarar olgusuna dair bir iddiada bulunulmadığı gibi bu yönde ispata yeter herhangi bir delil de sunmadığı anlaşılmakla davacının temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
17.100,00 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz eden davacıya yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
07.02.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.