Logo

3. Hukuk Dairesi2023/953 E. 2023/2766 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı kurumun, davalı adına Sosyal Güvenlik Kurumuna ödemek zorunda kaldığı emeklilik ödemelerini sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanarak rücuen tahsil etme talebi.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemenin, Yargıtay’ın önceki bozma ilamında belirtilen 5510 sayılı Kanun’un 96/b maddesi uyarınca hesaplama yapması gerekirken, çelişkili bilirkişi raporuna dayanarak faiz içeren bir tutarı hükme esas alması usul ve yasaya aykırı görülerek bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2020/168 E., 2022/380 K.

DAVA TARİHİ : 20.04.2011

Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece bozmaya uyularak davanın kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davalılar ile ihbar olunan tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı; davalının ... Vergi Dairesi Müdürlüğünde memur olarak çalışmaktayken 01.08.2005 tarihinde emekli olduğunu, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığının 03.02.2011 tarihinde davalının 4 yıl, 1 günlük Bağ-Kur hizmetini iptal ettiğini, bunun üzerine davalının fiili hizmet süresinin 25 yılın altında kaldığını, Sosyal Güvenlik Kurumunun davalıya 15.07.2007-14.01.2011 tarihleri arasında ödenen emekli maaşı, emekli keseneği ile gecikme zammı olmak üzere toplam 59.891,42 TL borç çıkardığını, bu borcun ... Vergi Dairesi Müdürlüğü tarafından 31.03.2011 tarihinde Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığına ödendiğini ileri sürerek, 59.891,42 TL'nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan rücuen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı; kamu zararına yol açan herhangi bir işlem, eylem ve davranışta bulunmadığını, ortada bir kamu zararı var ise bunun ilgili kurumların işlemlerinden kaynaklandığını, talep edilen gecikme cezalarının ve faiz oranlarının yasal dayanağının bulunmadığını, talebin zamanaşımına uğradığını ileri sürerek, davanın reddini istemiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 29.05.2014 tarihli ve 2011/90 E., 2014/893 K. sayılı kararıyla; davalının gerçek hizmet süresinin 25 yıldan az olduğunun sonradan anlaşıldığı, ... Vergi Dairesi Müdürlüğünün SGK Başkanlığının hesabına 41.229,48 TL ve 18.661,94 TL olmak üzere toplam 59.891,42 TL ödeme yapmak zorunda kaldığı, bu olayda her ne kadar davalının hile ve açık hatası söz konusu olmasa da, yasa gereği eksik hizmet süreleri nedeniyle ödenen aylıkların ve keseneklerin tamamlatılması gerektiği, Sosyal Güvenlik Kurumunun 866,22 TL'yi kesenek iadesi olarak iade ettiği, davacı vekilinin bu kısma ilişkin talebinden feragat ettiği gerekçesiyle, davanın kabulü ile davacı tarafın ödediği 59.024,90TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Birinci Bozma Kararı

1. Mahkeme kararına karşı, süresi içinde davalı taraf temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizin 26.05.2015 tarihli ve 2014/21641 E. 2015/9532 K. sayılı ilamıyla; "...5510 sayılı Kanun öncesinde, 506 sayılı Kanun'un 121.maddesinde yersiz ödemelerin kayıtsız şartsız iadesi öngörülmüş olup, yersiz ödeme halinde iade yükümünün kapsamının farklı hukuki durumlara özgü olarak değişiklik göstermediği görülmektedir.

5510 sayılı Kanun ile ödeme yükümünün kapsamı, sigortalının kasıt veya kusuruna veya Kurumun hatalı işlemine göre farklılaştırılarak kayıtsız şartsız iade öngören 121.madde hükmüne göre lehe bir düzenleme getirilmiştir.

Bu bağlamda; 5510 Sayılı yasanın 96/b fıkrası gereğince, davacının davalıdan talep edebileceği miktar, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla beş yıllık sürede yapılan ödemelere ilişkin olabilir. Davalı tebliğ tarihten itibaren yirmidört ay içinde ödeme yapar ise ana paraya faiz işletilmez. Yirmidört aylık sürenin dolduğu tarihten sonra ödeme yapılır ise artık bu sürenin sonundan itibaren ana paraya kanunî faiz hesaplanmalıdır.

Tüm bu bilgiler ışığında somut olay irdelendiğinde; davalıya yapılan yersiz ödeme, davalının hizmet süresinin tespiti sırasında, davalı ile isim benzerliği bulunan dava dışı 3. kişinin hizmet dosyası ile davalının hizmet dosyasının karıştırılmasından kaynaklanmış olup, ortaya çıkan hatalı işlemde davalının her hangi bir kastı, gerçeğe aykırı bildirimde bulunması söz konusu değildir. Bu nedenle olaya, 5510 Sayılı yasanın 96/b fıkrası hükümleri uygulanmalıdır.

Hal böyle olunca mahkemece; davacının, davalıdan isteyebileceği dava konusu bedelin, 5510 sayılı yasanın 96/b fıkrası hükümü dikkate alınarak hesaplanması hususunda denetime elverişli, konusunda uzman bilirkişiden rapor alınarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme sonucu talebin tümüyle kabulü doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir." gerekçesiyle, kararın bozulmasına karar verilmiştir.

B. İkinci Bozma Kararı

1. Bozmaya uyan Mahkemenin 03.01.2028 tarihli ve 2016/1266 E. 2018/20 K. sayılı kararıyla; davalının emekli edildiğinde 5510 sayılı Kanun'un yürürlükte olmadığı, dava konusu sebebin doğduğu tarihte olmayan bir yasaya göre karar verilemeyeceği, kaldı ki davacı kurumun kendi kusuruna dayanarak sigortalıdan hak iddia edemeyeceği, dava konusu olaya uygulanacak yasa dava konusu olayın doğduğu tarihteki 5434 sayılı Kanun'un ek 83 üncü maddesi olduğu, bu madde gereğince de ilgili kurumun Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığına ödeme yapması gerektiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş; karara karşı, süresi içinde davacı taraf temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizin 23.10.2019 tarihli ve 2019/1374 E. 2019/8301K. sayılı ilamıyla; "... Somut olayda, bozmaya uyularak oluşturulan hükümde bozma gereği yerine getirilmemiştir. Şöyle ki, bozma ilamımızda açıkça somut olaya 5510 sayılı Yasanın 96/B hükümlerinin uygulanarak davacının davalıdan isteyebileceği bedelin hesaplanması gerektiği belirtilmiştir. Ne var ki mahkemece, somut olaya bozma ilamında işaret edilen 5510 sayılı Yasa değil 5434 sayılı Yasanın uygulanması gerektiği, bu Yasa kapsamında davacının davalıdan alacak talebinde bulunamayacağı belirtilmiştir. Sonuç itibariyle mahkemece bozma ilamına uyulmuş ancak gereklerine uygun şekilde yargılama yapılmamıştır.

O halde mahkemece yapılacak ..., somut olaya 5510 sayılı Yasanın 96/B maddesinin uygulanacağının kabulü ile 5510 sayılı Yasanın 96/B hükmü esas alınarak davacının davalıdan talep edebileceği alacak miktarının hesaplanması hususunda konusunda uzman bilirkişiden rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi iken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş" gerekçesiyle, hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

C. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davalıya yapılan yersiz ödemenin, davalının hizmet süresinin tespiti sırasında isim benzerliği bulunan dava dışı 3. kişinin hizmet dosyası ile davalının hizmet dosyasının karıştırılmasından kaynaklanmış olduğu, ortaya çıkan hatalı işlemde davalının her hangi bir kastı, gerçeğe aykırı bildirimde bulunmasının söz konusu olmadığı, bu nedenle olaya 5510 sayılı Kanun'un 96/b fıkrası hükümlerinin uygulanması gerektiği, söz konusu Kanun hükümlerine göre bozma ilamı doğrultusunda uzman bilirkişiler tarafından yapılan hesaplamada, davacı tarafından talep edilen miktarın 5510 sayılı Kanun'un 96/b hükmüne uygun bir hesaplama olduğu ve davacının davalıdan talep edebileceği miktarın 15.07.2007-14.01.2011 tarihleri arası aylık ödemeler toplamı 35.218,12 TL asıl borç, 6.011,36 TL dava tarihine kadar işlemiş faiz, 6.939,86 TL prim keseneği, 8.674,78 TL prim karşılığı ve 3.047,30 TL faiz olmak üzere toplam 59.891,42 TL olduğunun belirtildiği gerekçesiyle, davanın kabulü ile 59.024,90 TL nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte dahili davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuran

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde dahili davalılar ile ihbar olunan temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Dahili davalılar; murisleri Abdullah'ın yasal koşulları taşıyarak emekli olduğunu, herhangi bir hatalı, hileli ve ihmali davranışının söz konusu olmadığını, SGK'nın hizmet kusurunun söz konusu olduğunu, murislerine yapılan fazla ve yersiz ödemeden bahsetmenin mümkün olmadığını, hizmet birleşmesi sırasında murisin kendisine bildirilen prim borcunu da ödenmiş olması nedeniyle herhangi bir şekilde kamu zararına sebebiyet verilmediğini, hukuk güvenliği ilkesi gereği de 5510 sayılı Kanun'un 96/b fıkrasının uygulanması mümkün olmayıp 5434 ve 5018 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması gerektiğini, bu nedenle Mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporunda faiz tahakkuk ettirilmemesi gerektiğine ilişkin tespit yapılmasına rağmen davacı ... tarafından tahakkuk edilen faiz hesaplamasının yasaya uygun olduğu kabul edilerek çelişki yaratıldığını, çelişkili bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulmasının açıkça hukuka aykırı olduğunu, davacının tüm taleplerinin haksız olduğu gibi zamanaşımına da uğradığını ileri sürerek; kararın bozulmasını talep etmişlerdir.

2. İhbar olunan; kurumun herhangi bir kusuru bulunmadığını, gerekçeli kararda isim benzerliği nedeniyle hatalı işlem bulunduğundan bahisle yapılan değerlendirmenin ve verilen kararın kabulünün mümkün olmadığını, Mahkemece tashih şerhi ile hükmün değiştirildiğini, yalnızca sehven yapılan yazı ya da hesap hatalarını düzeltmek için geçerli olan bir yol olan tashih ile hükmün açıkça değiştirilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek; kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, davacı kurumun, davalı adına dava dışı kuruma ödemek zorunda kaldığını iddia ettiği paranın sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayalı olarak rücuen tahsili istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması üzerine, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK).

2. Bilindiği üzere; Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün, bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme, (bozma kararının kapsamı dışında kalmış olması nedeniyle) kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla kesinleşmiş, bu kısımlar lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 tarihli ve 13 Esas 5 Karar sayılı YİBK).

3. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 266 ve devamı maddeleri uyarınca; çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektiren hallerde hakim, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir.

4. Bilirkişi raporu kural olarak hâkimi bağlamaz. Hâkim raporu serbestçe takdir eder. 6100 sayılı Kanun'un 281 inci maddesinde; tarafların, bilirkişi raporunda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri; mahkemece, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden ek rapor alabileceği; ayrıca gerçeğin ortaya çıkması için mahkemenin, gerekli görürse yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabileceği açıklanmıştır.

3. Değerlendirme

1. 6100 sayılı Kanun'un 61 inci maddesi gereği davanın ihbarı, ihbar olunanı davanın tarafı haline getirmeyeceğinden, davada taraf sıfatı olmayan ve hakkında hüküm kurulmayan ihbar olunanın temyiz dilekçesinin reddi gerekir.

2. Mahkemece uyulan bozma ilamı gereği inceleme yapılarak karar verildiği, bozmanın kapsamı dışında kalarak kesinleşen yönlere ilişkin itirazların yeniden incelenmesinin artık mümkün olmadığı anlaşılmakla, davalı tarafın sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

3. Dairemiz bozma ilamlarında uyarınca hesaplama yapılması gereken 5510 sayılı Kanun'un 96/b hükmüne ve dosya kapsamına göre ana paraya faiz işletilmemesi gerektiği açık olup, Mahkemece hükme esas alınan 01.06.2022 tarihli bilirkişi raporunun 5. sayfasında da 50.832,76 TL anapara borç ödemesi için faiz tahakkuk ettirilmemesi gerektiği ve idarenin yaptığı hesaplamada 3.047,30 TL+6.011,36 TL=9.058,66 TL işlemiş faiz borcu çıkarıldığına ilişkin tespit ve değerledirme yapılmakla birlikte, faiz içeren 59.891,42 TL hesaplamanın 5510 sayılı Kanun'un 96/b maddesine uygun hesaplama olduğunun belirtilmesi, raporun çelişkili olduğunu göstermektedir.

4. Bu durumda Mahkemece; 6100 sayılı Kanun'un 282 nci maddesi gereği raporun diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme ile çelişkili bilirkişi raporu hükme esas alınarak karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle,

1. İhbar olunan Sosyal Güvenlik Kurumu'nun temyiz dilekçesinin REDDİNE,

1. Dahili davalıların sair temyiz itirazlarının reddine,

3. Temyiz olunan mahkeme kararının 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 428 inci maddesi gereğince dahili davalılar yararına BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden dahili davalılara iadesine,

6100 sayılı Kanun'un Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Kanun'un 440 ıncı maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,

17.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.