Logo

3. Hukuk Dairesi2024/138 E. 2024/4162 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: İcra memurunun tebligat işlemlerindeki kusurlu davranışları nedeniyle davacının taşınmazının satılmasından kaynaklanan zararın tazmini istemine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: İcra memurunun, tebligat yapılan kişilerin yetkili temsilci veya ilgilinin birlikte oturan yakını olup olmadığını bilemeyeceği ve bu nedenle icra memurlarının kusurlu davranışlarının bulunmadığı gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/1331 E., 2023/2356 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 10. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/28 E., 2022/129 K.

Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; müvekkilinin kendisine ait taşınmazı dava dışı şirketin kullandığı kredinin teminatı olarak 1.250.000,00 TL bedelle Garanti bankasına ipotek ettirdiğini, dava dışı şirketin borçlarını ödememesi nedeniyle Bursa 9. İcra Müdürlüğünün 2019/636 E. sayılı dosyasında müvekkili ve şirket hakkında takip başlatıldığını, talimat İcra Dairesince taşınmazın satış ilanının hem dava dışı şirkete hem de müvekkiline usulsüz olarak tebliğ edildiğini, dava dışı şirket tarafından usulsüz tebligat nedeniyle ihalenin feshi davası açıldığını, Eskişehir 4. İcra Hukuk Mahkemesinin 2020/64 E,. 2020/198 K. sayılı ilamı ile ihalenin feshine karar verildiğini, ancak dava dışı şirketin müvekkilinin bilgisi dışında davadan feragat etmesi nedeniyle ihalenin kesinleştiğini, ihale kesinleştikten sonra ihale alıcısı tarafından taşınmazın iyiniyetli 3. kişiye devredildiğini, devir nedeniyle ihale alıcısına tapu iptal ve tescil davası açma imkânı kalmadığını, tapu sicil müdürlüğünden gelen taşınmazın icra yoluyla satıldığına ilişkin SMS bilgilendirmesi üzerine müvekkilinin durumdan haberdar olduğunu, talimat icra dosyasında müvekkili adına çıkartılan satış ilanın usulsüz tebliğ edildiğini, ihalenin feshi davası açtıklarını ve Eskişehir 4. İcra Hukuk Mahkemesinin 2020/230 E. sayılı dosyasında davanın kabulüne karar verildiğini, esas İcra Müdürlüğünce kat ihtarının usulüne uygun tebliğ edilip edilmediğinin incelemediğini, usulüne uygun tebliğ olmamasına rağmen ilamlı takip başlatıldığını, borçlu şirketin icra emrinin iptaline ilişkin itirazının Bursa 6. İcra Hukuk Mahkemesinin 2020/456 E. sayılı dosyasında kabul edildiğini ve icra emrinin iptal edildiğini, borçlunun yapmış olduğu itirazın takip arkadaşlığı nedeniyle müvekkilini de etkilediğini, davalı çalışanlarının ağır kusuru nedeniyle müvekkilinin taşınmazının satıldığını ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 948.762.47 TL ana para ve ihale tarihi olan 11.02.2020 tarihinden dava tarihine kadar işlemiş faiz olan 81.645,56 TL yasal faiz olmak üzere toplam 1.030.408,03 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili; yargı yolu, husumet ve zamanaşımı itirazında bulunduklarını, icra memurlarının tebligatların usulüne uygun olup olmadığını denetleme yükümlülüğünün bulunmadığını, takip dosyalarındaki tebligatların davacının bildirilen adresine yapıldığını, davacının bu adrese ilişkin bir itirazının bulunmadığını, tebligatın yapıldığı kişinin davacının oğlu olduğu dikkate alındığında icra memurunun tebligatı denetleme yetkisi olsa dahi tebligatın usulsüzlüğünü herhangi bir şekilde anlayabilmesinin mümkün olmadığını, dava dışı şirket hakkında başlatılan takipte borçlunun genel kredi sözleşmesindeki adrese ihtarnamenin gönderildiğini, İİK 150/1, İK 68 ve İİK 149 uncu maddeleri dikkate alındığında icra emrinin gönderilmesinde hukuka aykırı bir yön bulunmadığını, davacının dava dışı şirketin eski hissedarı olduğu dikkate alındığında tebligatlardan haberdar olmadığı iddiasının kabul edilemeyeceğini, usulsüz tebligata neden olan ... hakkında alacaklı banka tarafından yapılan suç duyurusu sonucunda açılan davanın iddianamesinde ...'ın tebligatları alıp almadığını hatırlamadığını, almış ise işyerine bırakmış olduğunu beyan ettiğini, ... adına şirket tarafından verilen 11.06.2014 tarihli vekaletnamede her türlü evrak ve belgeyi tanzim ve imzalamaya ilişkin yetki verildiğini, dava dışı Hakan Ateş tarafından davacı ve dava dışı ... aleyhine Eskişehir 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/222 E. sayılı davada dava konusu taşınmaz ve diğer taşınmazlarla ilgili olarak mal kaçırma amacıyla muvazaalı olarak devredildiğine ilişkin iddiaların bulunduğunu, bu dava sonucunda taşınmaz üzerinde hak sahipliği değişme ihtimaline karşı bu davanın sonucunun beklenmesi gerektiğini, dava dışı şirketin 01.01.2019 itibariyle e-tebligat adresi edinmek zorunda olmasına rağmen sistem araştırmasında şirketin adresinin olmadığının tespit edildiğini, şirketin bu adresi almaması nedeniyle usulsüz tebligat şikayetinde bulunmasının hakkın kötüye kullanılması anlamına geleceğini, zarar belirlenirken davacının kusurunun da dikkate alınması gerektiğini, faiz talebinin yersiz olduğunu, dava öncesi temerrüde ilişkin bir delil bulunmadığını, dava konusu olaylarda icra memurlarına atfedilecek bir kusurun bulunmadığını savunarak; davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; Bursa 9. İcra Müdürlüğünün 2019/636 E. sayılı dosyası ile dava dışı borçlu ve davacı hakkında ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takip başlatıldığı ve takibe konu taşınmazın Eskişehir 5. İcra Müdürlüğünün 2019/32 talimat sayılı dosyasından 11.02.2020 tarihli ihale ile satışının gerçekleştirildiği, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibin dayanağı kat ihtarnamesinin dava dışı borçlunun yasal adresine gönderildiği, bu adresin aynı zamanda kredi sözleşmesindeki adres olduğu, kat ihtarnamesindeki tebligatın usulsüzlüğüne ilişkin dava dışı borçlu tarafından 17.08.2020 tarihinde açılan Bursa 6. İcra Hukuk Mahkemesinin 2020/456 E. sayılı dosyasında icra emrinin iptaline karar verildiği, takibin iptaline karar verilmemiş olması nedeniyle takibin devam ettiği, dosya kapsamında davacı ve dava dışı borçlunun takibe konu borca ilişkin dosya kapsamında bir itirazına rastlanmadığı, dava dışı borçluya gönderilen satış ilanının borçlunun yasal adresine gönderildiği, ihale sonrası açılan Eskişehir 4. İcra Hukuk Mahkemesinin 2020/64 E. sayılı dosyasında yapılan yargılamada, Mahkemece yapılan tebligatı teslim alan kişinin yetkili olmaması nedeniyle ihalenin feshine karar verildiği, dava dışı borçlu tarafından kabul kararı verilen ihalenin feshi davasından, 13.07.2020 tarihinde feragat ederek ihalenin kesinleşmesine neden olduğu, davacıya gönderilen satış ilanının yasal adresine gönderildiği, kesinleşen ihale sonrası 27.07.2020 tarihinde açılan Eskişehir 4. İcra Hukuk Mahkemesinin 2020/230 E. sayılı dosyasında yapılan yargılamada, Mahkemece yapılan tebligatı teslim alan kişinin yetkili olmaması nedeniyle ihalenin feshine karar verildiği anlaşılmış olup, İcra Müdürünün muhatap adına tebligat yapılan kişilerin gerçekte var olmadıkları ve kimlik bilgilerini kontrol etme yükümlülüğü bulunmadığı gibi tebligatın usulüne uygun olup olmadığını inceleme yetkisinin bulunmadığı, böylelikle tüm dosya kapsamında yapılan tespitler dikkate alındığında, taşınmazın satışı nedeniyle icra müdürlüklerinin kusurları olmadığı yönünde kanaate varıldığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı vekili; davanın temel dayanağının objektif kusur sorumluluğu olduğunu, ancak Mahkemece sübjektif sorumluluk ilkelerine göre değerlendirme yapılarak karar tesis edildiğini, dosya ile ilişkili mahkeme kararları yok sayılarak tekrar kusur sorumluluğu araştırması yapıldığını, işbu davadaki zararın dayanağının usulsüz kredi kat ihtarına rağmen haksız ilamlı icra takibi yapılarak müvekkilinin itiraz haklarının ortadan kaldırılması ve bu haksız takibe dayanılarak usulsüz ihale ile müvekkilinin taşınmazının geri dönemeyecek biçimde 3. kişiler adına tescili olduğunu, davalı Bakanlık memurları tarafından yapılan işbu işlemlerin tamamı kusurlu bulunduğunu, iki ayrı ihalenin feshi davasında yapılan ihalenin usulsüz bulunduğunu, tüm bu ihale işlemlerinin dayanağı olan esas takip dosyasından müvekkili ve dava dışı şirket aleyhine başlatılan icra takibinde icra memurunun takdir hakkını kullanırken özensiz davrandığını ve borçlular aleyhine ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamsız icra takibi başlatılması gerekirken ilamlı ipotek takibi başlatıldığını, gönderilen kredi kat ihtarı usulsüz tebliğ edilmiş ise artık alacaklı bankaların ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takipte ilamlı icra takibi yoluna başvurmaları olanağı bulunmadığını, esas icra dairesinin, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı icra takibi yapılabilmesi için kredi kat ihtarının usulüne uygun tebliğ edilip edilmediğine ilişkin tebliğ şerhini incelemekle yükümlü olduğunu, İlk Derece Mahkemesinin icra müdürlerinin tebligatları inceleme yükümlülüğü bulunmadığı ve uygun takip yolunu takdir ve tespitle görevli olmadıkları yönündeki tespitinin doğru olmadığını, ilamlı icra takibi müvekkilinin her türlü itiraz hakkını ve hukuki dinlenilme olanağını ortadan kaldırdığından, İlk Derece Mahkemesinin müvekkili tarafından alacağa itiraz edilmediği bu nedenle borcun kesinleştiği yönündeki değerlendirmesinin de hatalı olduğunu, kaldı ki icra dosyasından yapılan hiçbir tebligatın müvekkiline ulaşmamış olması nedeniyle itiraz hakları kullanma olanağı da bulunamadığını, müvekkilin borçlu bulunduğu ve işbu tazminat talebinde hukuki menfaatinin olmadığı yönündeki değerlendirmenin yersiz olduğunu, eksik ve hatalı bilirkişi raporu hükme esas alınarak karar tesis edildiğini ileri sürerek; İlk Derece Mahkemesi kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; "...Gerek davacı, gerekse dava dışı borçlu şirket yönünden, kat ihtarnamesinin ve sonrasında icra emirlerinin gönderildiği adreslerin, ilgililerin genel kredi sözleşmesinde yahut ipotek belgesinde gösterilen adresleri olduğu ve dahi icra emrinin ve satış ilanının tebliğ edildiği adresin -icra hukuk mahkemesince belirtildiği üzere- tebliğ tarihi itibariyle davacının mernis adresi olduğu anlaşılmaktadır.

Her ne kadar ihalenin feshi ve icra emrinin iptali dosyalarında tebligatları alan ...’ın (şirket yönünden kat ihtarını tebliğ alan ...’ın) hem davacı yönünden, hem borçlu şirket yönünden tebligatı almaya yetkisi olmadığı yukarıda özetlenen gerekçelerle tespit edilmiş ve bu durum yapılan icra işlemlerinin geçersizliği sonucunu doğurmuş ise de; dava dışı ...’ın şirket yetkilisi ve çalışanı olmadığının (...’ın şirket çalışanı olsa da şirket yetkilisi olmadığının) mahkemece getirtilen SGK ve Ticaret Sicil belgeleri ile yine davacı baba ile dava dışı oğlunun aynı adreste ikamet edip etmediklerinin getirtilen nüfus ve adres bilgileri ve bu hususta yaptırılan zabıta araştırması ile tespit edildiği, icra takibi sürecinde ve takip hukuku kapsamında icra memurundan, tebligat yapılan kişilerin yetkili temsilci yahut ilgilinin birlikte sakin yakını olup olmadığı hususlarını mahkeme gibi araştırmasının beklenemeyeceği, bu nedenle icra memurların kusurlarının bulunduğunun kabul edilemeyeceği, zira anılan mahkeme kararlarında; icra emirlerinin ve ihalenin feshine karar verilirken tebligat yapılan adreslerin ilgililerin adresi olduğunun, ancak tebligatı alan kişilerin tebligatı almaya yetkili olmamaları nedeniyle tebliğ işlemlerinin usulsüz hale geldiğinin kabul edildiği, öte yandan şirket tarafından açılan ihalenin feshi davasının kabulü ile satış ve ihale mahkemece geçersiz kılınmış ise de, borçlu şirket tarafından bu davadan feragat edilip ihalenin kesinleştirildiği ve bunun sonucunda taşınmazın devredildiği de gözetildiğinde, davacının taşınmazın devri nedeniyle uğradığını ileri sürdüğü zarar yönünden İİK’nın 5. maddesi koşulları oluşmadığı kanaatine varıldığından yerel mahkemece davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir. (Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2013/8842 esas, 2014/5067 karar sayılı ilamı) " gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; istinaf sebeplerini tekrarlamış, ayrıca icra memurlarınca tebliğ mazbatasına bakılarak tüzel kişilere yapılan tebligatın usulüne uygun olarak yapılıp yapılmadığının yani şirket yetkililerinin sorulup mahalde olup olmadıkları hususunun tebliğ mazbatasına işlenip işlenmediğinin basit bir inceleme ile tespit edilebileceğini, ancak icra memurlarının ağır kusurlu olarak usulsüz tebligatları tespit edemediklerini ileri sürerek, kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun (2004 sayılı Kanun) 5 inci maddesi gereğince icra memurunun kusurundan kaynaklanan zararın tazmini istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

2004 sayılı Kanun'un 5 inci maddesi.

3. Değerlendirme

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararında; hukuki ilişkinin ve bu ilişki nedeniyle ortaya çıkan uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarının doğru şekilde belirlendiği, icra memurunun tebligat yapılan kişilerin yetkili temsilci yahut ilgilinin birlikte oturan yakını olup olmadığı hususlarını bilemeyeceğinin anlaşılmasına göre, davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve

kanuna uygun bulunan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

Davacı taraftan fazla alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,

09.12.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.