"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/1892 E., 2023/1651 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Antalya 14. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2022/252 E., 2023/224 K.
Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü;
I. DAVA
Davacılar vekili; 02.11.2015 tarihinde müteveffa ...'nin eşi ... ile elektrikli bisikletle giderken dengesini kaybedip kaldırıma doğru yuvarlandığını, o sırada kaldırım üzerinde bulunan sökülmüş elektrik direğinden kalan açık vida uçlarının destek ...'nin kafasına ve göğsüne batması nedeniyle vefat ettiğini, yola sabitlenen vidaların üzerinde direk olmadığını, kazayı müvekkili ...'nin sıyrık bile almadan atlattığını, ucu açık bırakılan vidalar olmasa ölümün ve ciddi bir yaralanmanın
gerçekleşmeyeceğini, davalı şirketin bu ihmali hareketi nedeniyle doğan zarardan sorumlu bulunduğu gerekçesiyle; fazlaya ilişkin hakları saklı olmak üzere, davacılardan ... ve ... için ayrı ayrı 20.000,00 TL'şer maddi ve 50.000,00TL'şer manevi, ... ve ... için ayrı ayrı 10.000,00 TL'şer manevi tazminatın davalıdan tahsilini istemiş, 13.03.2023 tarihli ıslah dilekçesi ile davacılardan ... için maddi tazminat (destekten yoksun kalma) taleplerini 1.49.291,58 TL'ye, ... için 190.649,57 TL'ye çıkartıp, tüm alacaklarını kaza tarihi olan 02.11.2015 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; davacıların kazanın sebebi olarak olay yerinden sökülen direğin kaldırıma sabit olan parçasını gösterdiklerini, ölenin üzerine düştüğü iddia edilen direğin o bölgede yakın zamanda gerçekleşen bir trafik kazası sonucu yıkıldığını, olay yerinde bulunan elektrik direğinin müvekkili şirket ekiplerince tamir ve montesinin kazanın yakın tarihte olması hasebiyle zaman aldığını, dava konusu olayın da bu tarihte gerçekleştiğini, direğin geçici olarak kaldırım kenarına güvenli bir bölgeye alındığını, kısa zamanda da gerekli tamiratların yapılarak yerine monte edildiğini, söz konusu parçanın kaldırılmasının söz konusu olamayacağını, bahsedilen vidaların kaldırıma monte edildiğini ve sökülemeyeceğini, kazada ölen şahsın ölümünün vidalardan değil, kasksız şekilde trafiğe çıkıp düşmesi ile kafasını yere çarpması sonucu olduğunu, ölümün desteğinin kendi kusuruyla meydana geldiğini, müvekkili işletmenin kusurunun bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; trafik kazasının davacıların desteği elektrikli bisiklet sürücüsü ...'nin dengesini kaybederek yaya kaldırımı bordürlerine sürtüp düşmesi, kafasını yaya kaldırımı üzerinde bulunan elektrik direği ankraj civatalarına çarpması sonucu meydana geldiği, ...'nin meydana gelen tek taraflı trafik kazası esnasında kask takmadığının anlaşıldığı, ankraj civataları açıkta bulunan direğin yaya kaldırımında bulunduğu, ...'nin kendi kusuru nedeniyle direksiyon hakimiyetini kaybedip, trafiğe kapalı olan yaya kaldırımı bordürlerine sürtüp düştüğü ve kafasını burada bulunan elektrik diğeri ankraj civatalarına çarptığı, ...'nin elektrikli bisiklet sürücüsü olduğu gözetildiğinde yayalara mahsus kaldırımdaki elektrik direğine çarpmasının kendi kusurlu davranışı nedeniyle gerçekleştiği, bina veya yapı eseri malikinin sorumluluğunu ortadan kaldıran nedenler arasında zarar görenin kendi kusurunun da gösterildiği, bu aşamada ...'nin kask takmamış olması, kişinin kafasını ankraj civatalarına çarpması nedeniyle zarar görebileceği sonucunu doğuracağından, ...'nin kusuru nedeniyle nedensellik bağının varlığından söz edilemeyecek olup, davalının sorumluluğuna gidilemeyeceği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davacılar vekili süresi içinde istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacılar vekili; yargılama sırasında alınan hesap raporundan sonra itirazları haklı bulunarak ek rapor alınmasına rağmen davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığını, Bölge Adliye Mahkemesinin ölüm olayı ile davalının faaliyeti arasında illiyet bağı olup olmadığının tespit edilmesi için Mahkeme kararını kaldırdığını, Mahkemenin sözde İstinafın kararına uyarak Adli Tıptan illiyet bağının bulunduğuna dair rapor aldığını ancak yine davayı reddettiğini, Mahkemenin İstinafın kararından sonra yeni bir kusur durum tespiti yapmadığını ve eski kusur raporlarına göre aynı kararı verdiğini, İlk Derece Mahkemesinin gizli bir direnme kararının söz konusu olduğunu, desteğin bisikletten düşmesinin ağır kusur sayılamayacağını, kaldırma kararından sonra Adli Tıp Kurumundan alınan rapora göre ölüm olayı ile vidalar arasında illiyet bağının mevcut olduğunu, dolayısıyla illiyet bağının kesildiği iddiasının kabul edilebilir bir durum olmadığını, destek ...'nin düştüğü için değil, düştüğü noktada açık olarak bırakılan vidalar nedeniyle vefat ettiğini, Mahkemece sadece kazanın oluşuna odaklanıldığını ifade ederek, kararı istinaf etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; somut olayda yaya kaldırımı üzerinde bulunup sökülmüş elektrik direğinden arta kalan ankraj civataları, kaldırım üzerinde yürüyen insan ve diğer canlılar ile bebek arabası, tekerlekli sandalye gibi araçlar için tehlike oluşturmakla birlikte, ölen elektrikli bisiklet sürücüsünün karayolunda seyir halinde iken kendi kusuruyla bisikletin hakimiyetini kaybederek karayolundan yaya kaldırımına savrulmak suretiyle vücudunun civatalara çarpması şeklinde gelişen kazada, ölüm sırf açıkta bırakılan civatalardan kaynaklansa bile, kazanın meydana gelmesinde ve özellikle ölenin direksiyon hakimiyetini kaybetmesinde bu civataların doğrudan ve dolaylı etkisi olmadığı, ölenin kaza sonrası kaldırıma yuvarlanarak tesadüf eseri bu civataların üzerine düştüğü, ayrıca ölen sürücünün kaza sırasında da Karayolları Trafik Yönetmeliği'nin 150/1-a maddesine aykırı olacak şekilde koruma başlığı da kullanmadığı dikkate alındığında, ölenin tam kusuruyla kazaya sebebiyet veren hareketi ile zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı gerekçesiyle, oy çokluğuyla davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili; istinaf sebeplerini tekrar ederek, kararı temyiz etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, desteğin ölümü nedeniyle tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) "Yapı malikinin sorumluluğu" ana başlıklı "Giderim yükümlülüğü" kenar başlıklı 69 uncu maddesi.
3. Değerlendirme
1. Kusur aranmaksızın sorumluluğun düzenlendiği haller, kusursuz sorumluluk halleri olarak ifade edilmektedir. Doktrin kusursuz sorumluluk hallerini olağan sebep sorumluluğu ve tehlike sorumluluğu şeklinde ikili ayrıma tabi tutarken, 6098 sayılı Kanun tarafından; hakkaniyet sorumluluğu, özen (sebep) sorumluluğu ve tehlike sorumluluğu şeklinde ayrıma tabi tutulduğu görülmektedir. Denetleme ve gözetimde özen (cura in custodio) gereği, kusur unsur olarak aranmaz.
2. Özen sorumluluğuna dayalı kusursuz sorumluluğun düzenlendiği 6098 sayılı Kanun'un 69 uncu maddesinin birinci fıkrası hükmüne göre; "Bir binanın veya diğer yapı eserlerinin maliki, bunların yapımındaki bozukluklardan veya bakımındaki eksikliklerden doğan zararı gidermekle yükümlüdür." denmektedir. Yapı malikinin sorumluluğu, bir bina ya da diğer bir imal olunan eserinin bizatihi kendisinden kaynaklanan bir nedenle oluşan zarardan sorumluluğu kapsamakta olup, niteliği itibariyle kusursuz sorumluluk türlerinden olağan sebep sorumluluğudur. Burada malike kurtuluş kanıtı sunma olanağı tanınmamıştır. Malik, ancak illiyet bağını kesen sebeplerin (mücbir sebep, zarar görenin kendi kusuru, üçüncü kişinin ağır kusuru gibi) varlığı durumunda sorumluluktan kurtulabilir.
3. 17.10.2017 havale tarihli bilirkişi raporunda; desteğin ölümünde etkisi olan faktörler yönünden yapılan değerlendirmede; elektrikli bisiklet sürücüsü desteğin geceleyin, meskun mahal içerisinde kasksız olarak kontrolsüz seyri sırasında, direksiyon hakimiyetini kaybederek yolun sağ tarafında yaya kaldırımı bordürlerine sürterek dengesini kaybettiğini, üzerinde bulunduğu elektrikli bisikletten yaya kaldırımı tarafına düşerek kasksız olan başını yaya kaldırımı üzerinde bulunan elektrik direği ankraj civatalarına çarpıp hayatını kaybetmesi sonucu meydana gelen kazaya sebep olması nedeniyle %70 oranında kusurlu olduğunu, davalı şirketin ise, yaya kaldırımı üzerinde bulunan kırılan elektrik direğinin ankraj civatalarını yayaların güvenliği ve mevcut olayda görüldüğü gibi taşıt yolundayken dengesini kaybedip yaya kaldırımına düşen bisiklet veya motosiklet sürücülerinin güvenliği için tedbir alması gerekmekteyken, bu tedbir alınmadan üzeri açık ve sivri konumda bırakılan ankraj civatalarının elektrikli bisikletten yaya kaldırımı tarafına düşen sürücü desteğin başından zarar görmesine sebep olması nedeniyle %30 oranında kusurlu olduğu kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
4. 13.10.2021 tarihli 1. Adli Tıp İhtisas Kurulu raporunda; kişinin ölümünün, trafik kazası nedeniyle künt kafa, göğüs batın travmasına bağlı, kafatası, yüz, skapula, klavikula kemik kırıkları ile birlikte beyin kanaması beyin doku harabiyeti, akciğer doku ezilmesi, omentum, barsak mezosu yaralanması ve gelişen komplikasyonları sonucu meydana geldiği, kişinin 01.11.2015 tarihinde maruz kaldığı trafik kazasına bağlı yaralanması ile ölümü arasında illiyet bağı bulunduğu oy birliği ile mütalaa olunduğu bildirilmiştir.
5. Dosya kapsamında alınan tüm bilirkişi raporlarında tespit edildiği üzere, kazanın meydana gelmesinde desteğin %100 kusurlu olduğu sabit ise de, ölüme etkisi olan faktörler yönünden değerlendirme yapılan 17.10.2017 havale tarihli bilirkişi raporunda, davalı şirketin %30 oranında kusuru olduğunun tespit edildiği, 13.10.2021 tarihli 1. Adli Tıp İhtisas Kurulundan alınan raporda, desteğin maruz kaldığı trafik kazasına bağlı yaralanması ile ölümü arasında illiyet bağı olduğunun tespit edildiği, tüm dosya kapsamından, davalı şirketin yaya kaldırımı üzerinde bulunan elektrik direğinin ankraj civatalarını açık bıraktığı ve önlem almadığı, bu civataların elektrikli bisikletten yaya kaldırımına düşen başına ve vücuduna batması sonucu desteğin vefat ettiği, davalının kusursuz sorumluluk ilkesi gereği illiyet bağının kesildiğini ispat edemediği, desteğin kusurunun illiyet bağını ortadan kaldıracak şekilde ağır kusur olarak kabul edilemeyeceği, ancak tazminattan indirim sebebi teşkil edeceği anlaşılmakla, İlk Derece Mahkemesince; yargılama sırasında alınan 17.10.2017 havale tarihli ilk bilirkişi raporundaki kusur oranı dikkate alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, ölenin tam kusuruyla kazaya sebebiyet veren hareketi ile zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı gerekçesiyle davanın redine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurularının reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi Kararının aynı Kanun'un 371 inci maddesi uyarınca davacılar yararına BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
28.11.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.