Logo

3. Hukuk Dairesi2024/424 E. 2024/3991 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalı kurumun, davacı eczanenin sözleşmesini reçetelerde tahrifat yaptığı iddiasıyla feshetmesi üzerine açılan kurum işleminin iptali davasında, ceza mahkemesinin beraat kararının hukuk mahkemesini bağlayıp bağlamadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Ceza mahkemesinde davacı hakkında sahtecilik suçundan beraat kararı verilmesi ve dolandırıcılık suçunun zamanaşımına uğraması, reçetelerdeki tahrifatın davacı tarafından yapıldığının ispatlanamadığı anlamına geldiğinden, davalı kurumun fesih işleminin hukuka aykırı olduğu gözetilerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/2086 E., 2023/3127 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 35. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/595 E., 2022/88 K.

Taraflar arasındaki Kurum işleminin iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; müvekkilinin mesul müdürlüğünü yaptığı ... Eczanesinin davalı Kurum sigortalılarına hizmet verdiğini, şikayet üzerine müvekkili hakkında Kurum Müfettişleri ve Kocaeli Emniyet Müdürlüğü Mali Şube elemanlarınca inceleme ve araştırma başlatıldığını, yürütülen soruşturma neticesinde Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından müvekkili hakkında takipsizlik kararı verildiğini, bu karara Sakarya 1. Ağır Ceza Mahkemesi nezdinde yapılan itirazın da reddedilerek müvekkili hakkındaki kararın kesinleştiğini, buna rağmen davalı Kurumun 06.10.2006 tarihli yazısı ile müvekkili hakkında yaptırım uygulandığını, feshe konu protokol maddelerinin 2006 yılı Ek Protokolünde yaptırım sürelerinin üçer yıldan birer yıla indirildiğini, sözleşmenin feshine sebep olan reçetelerdeki ilaçların toplam bedelinin cüz'i bir para olduğunu, müvekkilinin böyle bir meblağ için bu denli ağır bir yaptırımı göze almasının hayatın olağan akışına da aykırı olduğunu, reçetelerin bedelinin Kurumdaki alacak hesabından kesildiğini, reçeteler üzerinde grafoloji uzmanı gibi sahtecilik araştırması yapmasını beklemenin anlamsız olduğunu ileri sürerek; Kurumca yapılan fesih işleminin haksızlığının tespitini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili; 27.10.2004 tarihinde Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlar Şube Müdürlüğü elemanlarınca yapılan arama sırasında sigortalı veya hak sahiplerinde bulunması gereken Bağ-Kur Sağlık Karnelerinin davacıya ait eczanede bulunduğunu, davacı ile Kurum arasında yapılan sözleşmenin feshini gerektiren hususlar başlığını taşıyan (1.) maddesinin (h) bendi gereğince davacının 60 gün süre ile sigortalılara ilaç vermesinin durdurulduğunu, Kurum müfettişlerince yapılan soruşturma sonunda 2004 yılı Eczane Protokolünün (1.m) ve (1.n) maddeleri gereğince 10.10.2006 tarihinden itibaren davacı eczacının sözleşmesinin 6 yıl süreyle feshedildiğini, Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığının 2005/15793-8303 sayılı kararı ve Sakarya 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2006/188 sayılı kararının sözleşmenin feshi ile ilgisi bulunmadığını, Kurumun fesih hakkının her zaman bulunduğunu, yapılan işlemde hukuka aykırılığın olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

1. İlk Derece Mahkemesinin 06.09.2018 tarihli ve 2006/428 E., 2018/303 K. sayılı kararıyla; davacı tarafından yapılan bazı reçetelerdeki tarih değişikliği, bazı reçetelere ilaç eklenmesi, bazı reçetelerdeki ilaçların dozunun artırılması şeklindeki fiillerinin Ağır Ceza Mahkemesi tarafından alınan ve dosyaya ibraz edilen bilirkişi raporu ile sabit olduğu, aksine delilin dosyaya yansımadığı, sözleşmenin 2004 Eczane Protokolünün (1.m) ve (1.n) maddeleri gereğince 10.10.2006 tarihinden itibaren 6 yıl süre ile feshedildiği, dosya incelendiğinde ibraz edilen Ek Protokolde bu maddelerde değişikliğin bulunmadığı, her ne kadar iğfal kabiliyeti bulunmuyor ise de; Medula sistemi gereği reçetelerin kurumca tek tek incelenmesinin mümkün olmayacağı, sondajlama usulü ile kontrol yapıldığı, şikayet üzerine bu durumun ortaya çıktığı, bu sebeple tahrifatlı reçetelerin Kuruma fatura edilerek haksız kazanç elde edildiği ve bu fiilin kasıtlı ve bilerek yapılmış olduğu, davacının hukuki sorumluluğun bulunduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili istinaf yoluna başvurmuştur.

2. Bölge Adliye Mahkemesinin 19.02.2021 tarihli ve 2018/3371 E., 2021/438 K. sayılı kararıyla; "...Dava konusu kurum işleminin yerinde bulunup bulunmadığı, sözleşmenin feshinin unsurlarının oluşup oluşmadığı, ceza yargılaması sonucunda belli olacaktır. Hal böyle olunca, ceza davasının sonucunun HMK’nın 165 inci maddesi de gözetilerek bekletici mesele yapılması, ceza dosyası içerisindeki delillerin değerlendirilmesi ve hasıl olacak sonuca uygun karar verilmesi zorunludur. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Davanın esası ile ilgili bu deliller toplanıp değerlendirilmek suretiyle bir hüküm kurulması gerekir. Ayrıca, davacının dava konusu davalı Kurum işlemi nedeniyle sorumlu olduğu sonucuna varılması halinde de düzenlenen sonraki Protokol hükümlerinin değerlendirilerek, davacının lehine yapılan düzenlemelerin nazara alınması gerekmektedir." gerekçesiyle, kararın kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar vermiştir.

3. İlk Derece Mahkemesinin ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; "..Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; bilirkişi raporu ile davacı hakkındaki 6 yıl süre ile taraflar hakkındaki sözleşmenin feshinin protokol hükümlerine uygun olmadığı, diğer taraftan davacı hakkındaki Kocaeli 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2008/357 E. sayılı dosyasında beraat kararı verilmiş olduğu hususları birlikte değerlendirilmekle davanın kabulü ile, Kocaeli İl Müdürlüğünün 06.10.2006 tarihli ve 116252 yazı yazılı davacı taraf ile idare arasındaki sözleşmenin 6 yıl süre ile feshine ilişkin işlemin iptali ile talep doğrultusunda müspet ve menfi zararlara dair taleplerin saklı tutulmasına dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir." gerekçesiyle, davanın kabulüne, Kurumun davacı taraf ile arasındaki sözleşmenin 6 yıl süre ile feshine ilişkin işlemin iptaline karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı vekili; Kurum işleminin mevzuat ve sözleşmeye uygun olduğunu, işlemlerin dava dışı Kurum sigortalılarının doktora muayene olmadıklarına ve reçeteye konu ilaçları almadıklarına ilişkin beyanları esas alınarak yapıldığını, bilirkişi raporunun yetersiz olduğunu ve Mahkemece rapora yönelik itirazlarının giderilmediğini ileri sürerek; kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; "..Dosya içinde kısmen örneği bulunan Kocaeli 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2008/357 E.,2014/32 K. sayılı dosyasının incelenmesinde; içinde davacının da bulunduğu sanıklar hakkında, 2014 yılında resmi belgede sahtecilik, kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık suçunu işledikleri iddiasıyla cezalandırılmaları istemi ile açılan kamu davası nedeniyle yapılan yargılama neticesinde, davacı sanık hakkında resmi belge sahtecilik suçunun unsurlarının oluşmadığı, dolandırıcılık suçunu işlediğine dair yeterli delil bulunmadığı gerekçesi ile 11.02.2014 tarihinde beraatine karar verildiği, kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 5. Ceza Dairesi tarafından yapılan inceleme neticesinde sanık davacı hakkında sahtecilik suçu nedeni ile verilen beraat kararının onanmasına, dolandırıcılık suçunun ise zamanaşımına uğradığı gerekçesi ile düşmesine karar verildiği anlaşılmıştır.

Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Mahkemece, dava konusu ihtilafın niteliğine uygun oluşturulan bilirkişi heyetinden alınan, taraf, Mahkeme ve kanun yolu denetimine uygun bilirkişi raporu esas alınarak, davacı hakkında, dava konusu, davalı Kurum işleminin dayanağı olan olaya ilişkin olarak açılan ceza yargılaması sonucu da gözetilmek sureti ile davanın kabulüne ilişkin olarak verilen kararda bir isabetsizlik bulunmamıştır." gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili; istinaf sebeplerini tekrarlayarak, kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, Kurum işleminin iptali istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 77 üncü maddesi,

2. 2004 yılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kapsamındaki Kişilerin Türk Eczacıları Birliği Üyesi Eczanelerden İlaç Teminine İlişkin Protokolün (1.m) ve (1.n) maddeleri.

3. Değerlendirme

1. Kocaeli 2. Ağır Ceza Mahkemesinde; davacı eczacı aleyhine açılan resmi belgede sahtecilik, kamu kurum ve kuruluşları aleyhine dolandırıcılık suçlarından yapılan yargılama neticesinde, davacı ... hakkında sahtecilik suçu nedeniyle verilen beraat kararının onanmasına, dolandırıcılık suçunun ise zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle düşmesine karar verildiği ve kararın kesinleştiği görülmüştür.

2. 6098 sayılı Kanun’un 74 üncü maddesi hükmüne göre; ceza mahkemesince verilen beraat kararı;, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliliği, illiyet gibi esasları hukuk hakimini bağlamayacaktır. Ancak hemen belirtilmelidir ki, gerek öğretide gerekse Yargıtayın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hakiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu ile hukuk hâkiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşıyacaktır. Bu doğrultuda maddi vakıanın tespitine ilişkin ceza mahkemesi kararı hukuk hakimini bağlayıcı olup ceza mahkemesince bir maddi vakıanın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2017/11-92 E., 2018/1362 K. sayılı kararı).

3. Yukarıda yer verilen yasa hükmü uyarınca; davacının sanık olarak yer aldığı ceza yargılamasında, dava konusu reçetelerdeki tahrifatın, davacı ve çalışanları tarafından ya da onların dahli ya da kastı ile gerçekleştirildiğinin ve yapılan bu tahrifatların davacı eczacı ve çalışanlarının eli ürünü olduğunun somut olarak ispat edilemediği anlaşılmakla, davalı vekilin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan hükmün onanmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

02.12.2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.