"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/869 E., 2023/2289 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Bakırköy 9. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/138 E., 2020/219 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; davalı tarafından 06.06.2014 tarihli ve 857594 seri nolu irsaliyeli faturaya dayalı olarak müvekkili aleyhine 2015/12341 E. sayılı icra dosyası ile 295.232,00 TL'lik ilamsız takip başlatıldığını, takibe süresinde itiraz edemediğini, icra takibine konu olan faturadaki imzanın müvekkiline ait olmadığını, yine müvekkili ile davalı şirket arasında 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun (TTK) 87. maddesi ve diğer hükümleri uyarınca yazılı olarak yapılmış bir cari hesap sözleşmesi olmadığını, kesin bir mutabakat bulunmadığını, dolayısı ile takibe konu faturanın dayanaksız olduğunu, hesabın kat edildiğine dair usulüne uygun bir bildirim yapılmadığını, yine davalı tarafça 06.06.2014 tarihli 857594 seri nolu irsaliyeli fatura dayanak yapılarak müvekkili hakkında 2016/261 Esas sayılı icra dosyası ile 281.589,04 TL'lik ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatıldığını, her iki takibin de derdest olduğunu, bu takibin mükerrer olduğunu ileri sürerek; müvekkilinin davalıya borcu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; davacı ile müvekkili şirket arasında yapılan alışveriş gereğince takip konusu faturanın düzenlendiğini ve faturaya konu malın kendisine teslim edildiğini, fatura üzerindeki imzanın bizzat davacı tarafından müvekkili şirket çalışanları huzurunda atıldığını, takip konusu faturanın süresi içerisinde itiraz edilmemesi nedeniyle kesinleştiğini, kesinleşen fatura alacağı ödenmediği için 2015/12341 E. sayılı dosyası üzerinden takip başlatıldığını, davacının 2016/261 Esas sayılı dosya ile başlatılan takibin mükerrer olduğu yönündeki iddiasının yerinde olmadığını, zira davacı tarafça müvekkili şirketten 06.06.2014 tarihli faturada da görüleceği üzere külçe altın alındığını, fatura alacağı ile ilgili 2015/12341 E. sayılı dosya ile takip başlatıldığını, ancak müvekkili şirketin söz konusu fatura alacağının kısmi teminatı olmak üzere alınan ipotek belgesinin ise, altındaki ciddi kur farkı artışından dolayı fatura bedelinin müvekkili şirket alacağını karşılamayacağı anlaşıldığından ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takibe konu edildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacı imzasını inkar ettiğinden irsaliyeli fatura aslının ibrazı hususunda taraflara kesin süre verildiği davalı tarafın irsaliyeli faturanın ilk nüshasının müşteriye teslim edilmesinin yasal mevzuat gereği olduğunu belirterek söz konusu irsaliyeli faturanın diğer suretini dosyaya sunduğu, irsaliyeli faturanın Vergi Usul Kanunu'nun 12.09.1991 tarihli ve 211 nolu genel tebliğine göre malın tesliminden itibaren faturanın 10 gün içinde düzenlenmesi olanağından vazgeçerek bu yükümlülüğü derhal yerine getirmek isteyen mükelleflerin düzenleyecekleri belge olduğu, yani irsaliyeli faturanın malın satışı esnasında satıcının mal teslimini de irsaliyeli faturanın altında alıcının imzası da olmak koşuluyla fatura ve malın aynı anda alıcıya teslim edildiğini gösterdiği, davacının uygulamaya elverişli imza örneklerinin alınması için bulunduğu yer mahkemesine talimat yazıldığı, talimat Mahkemesince davacıya 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 211/1-a maddesi uyarınca açıklamalı davetiye çıkarıldığı, usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen davacının duruşmada hazır olmadığı, belge aslı temin edilemediğinden imza incelemesi yaptırılamadığı, Vergi Usul Kanununun 12.09.1991 tarihli ve 211 nolu genel tebliğine göre belge aslının davacıda olması gerektiği, ancak buna rağmen davacının belge aslını dosyaya sunmadığı, davacı tarafça açıkça yemin deliline dayanıldığından Mahkemece davacıya hatırlatma yapıldığı ancak davacı vekilince yemin deliline dayanmayacaklarının bildirildiği, bu kapsamda davacının malı teslim almadığı yönündeki iddiasını usulüne uygun ve yasal deliller ile kanıtlayamadığı, davacı aynı alacağa ilişkin 2016/261 Esas sayılı dosyasında da takip başlatıldığını ve takibin mükerrer olduğunu ileri sürmüş ise de, incelenen söz konusu dosyada davalı alacaklının davacı borçlu hakkında 30.03.2012 tarihli ve 3727 yevmiye sayılı ipotek akit belgesine göre 150.000,00 TL' lik alacak için ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile 17.08.2016 tarihinde icra takibi başlattığı ve bu takibin de devam ettiği, eldeki davaya dayanak 2015/12341 Esas sayılı takip dosyasının ise 25.08.2015 tarihinde başlatılmış olup bu takibin ilk başlatılan icra takibi olduğu, ilk takip yönünden değil ikinci takip yönünden mükerrerlik iddiasının irdelenebileceği, ancak davaya dayanak icra takibinin ilk başlayan takip olup fatura alacağına dayalı olduğundan mükerrerlik iddiasının yerinde görülmediği, yine icra takibinde asıl alacak ile birlikte işlemiş faizin de talep edildiği, takip başlamadan önce davalı alacaklının davacıya keşide ettiği ihtarname bulunmadığından davacı icra takibi ile temerrüde düşmüş olup takip tarihinden itibaren faiz talep edilebileceği gerekçesiyle; davanın kısmen kabulüne, davacının davalıya 2015/12341 Esas sayılı takip dosyasında 29.132,48TL 'lik işlemiş faiz miktarından borçlu olmadığının tespitine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş; karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
IV. İSTİNAF
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; somut olayda davacı fatura aslı üzerindeki imzasına itiraz etmiş olmakla birlikte, fatura aslını verilen kesin süre içerisinde dosyaya ibraz etmediği gibi mukayeseye esas imza örneklerini de sunmadığı, bu nedenle Mahkemece belge aslı temin edilemediğinden imza incelemesinin yaptırılamadığı, Mahkemece imza inkarı ile ilgili belgenin davacı tarafından sunulması gerektiğinden ve bu belgenin sunulmaması nedeni ile davacıya yemin deliline başvurup başvurmayacağının hatırlatıldığı davacı tarafça yemin deliline dayanmayacaklarının bildirildiği, davacının 2016/261 E. sayılı icra dosyasındaki takibin davaya konu edilen icra takibinden sonra başlatıldığı ve mükerrerlik iddiasının ancak sonradan başlatılan icra takibi için ileri sürülebileceği gerekçesi ile bu yöndeki talebin de yerinde görülmediği, icra takibinden önce davacının temerrüde düşürüldüğüne ilişkin dosyada delil bulunmadığından temerrüdün icra takibi ile oluşması nedeniyle davacının faiz talep etme hakkının da icra takip tarihi itibari ile oluştuğu, İlk Derece Mahkemesince verilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; karara karşı davacı vekilince temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; icra takibine dayanak yapılan ve imzası müvekkiline ait olmayan ıslak imzalı fatura aslının müvekkili tarafından değil de davalı tarafından dosyaya sunulmasının zorunlu olduğunu, davanın niteliği itibari ile imzanın müvekkiline ait olduğunu kanıtlama külfetinin davalı yana ait olup, ispat külfetinin davacıya yükletilemeyeceğini, kesin süre içerisinde davalı tarafından fatura aslının sunulmadığını, müvekkilinin 19.09.2019 tarihli celsede imza örneği vermek üzere hazır bulunduğunu ancak imzasının alınmadığını, dosyada irsaliye aslının mevcut olmadığını, davaya dayanak olan Bakırköy 5. İcra Müdürlüğünün 2015/12341 takip sayılı dosyasının ilk takip olduğunu, ikinci takip yönünden mükerrerlik iddiasının irdelenebilir olduğunu ileri sürerek; kararın bozulmasını istemiştir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Uyuşmazlık, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 72. maddesi uyarınca menfi tespit istemine ilişkindir.
1.213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun; 229. maddesinde, "Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır." denilmektedir.
2. Aynı Kanunun 230/1-(5) maddesinde; "Satılan malların teslim tarihi ve irsaliye numarası, (Malın alıcıya teslim edilmek üzere satıcı tarafından taşındığı veya taşıttırıldığı hallerde satıcının, teslim edilen malın alıcı tarafından taşınması veya taşıttırılması halinde alıcının, taşınan veya taşıttırılan mallar için sevk irsaliyesi düzenlenmesi ve taşıtta bulundurulması şarttır.)
Malın, bir mükellefin birden çok iş yerleri ile şubeleri arasında taşındığı veya satılmak üzere bir komisyoncu veya diğer bir aracıya gönderildiği hallerde de, malın gönderen tarafından sevk irsaliyesine bağlanması gereklidir. Bu bentte yazılı irsaliyeler hakkında fiyat ve bedel ile ilgili bilgiler hariç olmak üzere, bu madde hükmü ile 231 inci madde hükmü uygulanır. İrsaliyelerde malın nereye ve kime gönderildiği ayrıca belirtilir…''
3. Aynı Kanunun 231/1-(3) maddesinde; "3. Faturalar en az bir asıl ve bir örnek düzenlenir. Birden fazla örnek düzenlendiği takdirde her birine kaçıncı örnek olduğu işaret edilir." hükümleri yer almaktadır.
4. 213 sayılı Vergi Usul Kanununun uygulamasına ilişkin 433 Sıra nolu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin 3. bölümünde, Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre faturanın, kâğıt ortamında en az iki nüsha olarak düzenlenerek ilk nüshası (aslı) müşteriye verilen, ikinci nüshası ise yine kâğıt ortamında aynı Kanunun muhafaza ve ibraz hükümlerine göre mükelleflerce saklanılan bir belge olduğu,
211 Sıra nolu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde, mükelleflerin fatura ve sevk irsaliyesini ayrı ayrı düzenlemeksizin, diledikleri takdirde Tebliğde belirlenen esaslara uygun olarak "irsaliyeli fatura" düzenleyebilecekleri, malı satan mükelleflerin "İrsaliyeli Fatura"yı en az üç örnek olarak düzenleyecekleri, en az üç nüsha düzenlenmeyen "irsaliyeli fatura"ların hiç düzenlenmemiş sayılacağı ve "İrsaliyeli Fatura"nın iki nüshasının mutlaka malı taşıyan araçta bulundurulacağı belirtilmiştir.
Buna göre; Faturanın, en az bir asıl ve bir örnek düzenlenerek ilk nüshasının (aslının) müşteriye verilmesi, fatura mahiyetinde olan irsaliyeli faturanın biri asıl en az üç nüsha olarak düzenlenmesi, sevk aşamasında, biri ilk nüsha (asıl nüsha) olmak üzere, iki nüshasının malı taşıyan araçta bulundurulması ve sevk işleminin tamamlanması aşamasında müşteriye verilmesi gerekmektedir.
5.Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında ise; dava konusu uyuşmazlığa dayanak irsaliyeli fatura aslının davacı alıcıda bulunması gerektiği davacının fatura aslı üzerindeki imzasına itiraz etmiş olması nedeniyle elinde bulunması gereken fatura aslını verilen kesin süre içerisinde dosyaya ibraz etmediği gibi mukayeseye esas imza örneklerini de sunmadığı, bu nedenle belge aslı temin edilemediğinden Mahkemece imza incelemesi yapılamadığı, delilleri arasında yemin deliline de dayanan ispat yükü üzerinde olan davacının yemin teklif hakkı Mahkemece hatırlatılmasına rağmen bu hakkı kullanmayacağını açıkça beyan ettiği davacının mükerrerlik iddiası yönünden ise, 2016/261 Esas sayılı dosyasındaki takibin davaya konu edilen icra takibinden sonra başlatılması ve mükerrerlik iddiasının ancak sonradan başlatılan icra takibi için ileri sürülebilecek olması da nazara alındığında bu yöndeki itirazının da yerinde görülmediği icra takibinden önce davacının temerrüde düşürüldüğüne ilişkin dosyada delil bulunmadığından temerrüt icra takibi ile oluştuğundan davacının faiz talep etme hakkının icra takip tarihi itibari ile oluştuğunun anlaşılmasına göre, davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 370/1 maddesi uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,13.02.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.