Logo

3. Hukuk Dairesi2021/5096 E. 2021/13848 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kesinleşmeden icraya konulan ve ödenen bir ilamın, Yargıtay'ca bozulması ve davanın reddine karar verilmesinin ardından, davacının icra dosyasına yaptığı ödemenin faiziyle birlikte iadesi talebiyle açtığı davanın hukuki yarar sorunu.

Gerekçe ve Sonuç: İİK'nın 40. maddesi uyarınca icranın iadesi mümkün olsa da, ödenen paranın kullanılamadığı süreye ilişkin faiz talebinin İİK'nın 40. maddesi kapsamında olmadığı ve ayrı bir dava konusu oluşturduğu, dolayısıyla davacının hukuki yararının bulunduğu gözetilerek, bölge adliye mahkemesinin davanın reddine ilişkin kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : GAZİOSMANPAŞA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen alacak davasının kabulüne dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davalı tarafın istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında davanın dava şartı yokluğundan reddine yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde davacı vekili ve katılma yoluyla davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; davalı tarafından aleyhine açılan kamulaştırmasız el atma davasının kabulüne dair verilen kararın kesinleşmeden icraya konu edildiğini, hüküm altına alınan bedeli icra dosyasına ödendiğini, ancak kararın temyiz edilmesi üzerine bozulduğunu, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda görevsizlik nedeniyle davanın usulden reddine karar verildiğini, böylece bahse konu icra takibinin de konusuz kaldığını ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, takip dosyasına ödemek zorunda kaldığı şimdilik 125.299,84 TL’nin ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.

Davalı; cebri icra yoluyla tahsil edilen bedelin iddia edildiği kadar olmadığını, temerrüt gerçekleşmediğinden faiz de talep edilemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

İlk derece mahkemesince; davalı tarafından davacı aleyhine açılan kamulaştırmasız el atma davasının kabulüne karar verilmesi üzerine ilamın icraya konulduğu, davacı tarafından takip dosyasına toplam 125.299,84 TL tutarında ödemede bulunulduğu, mahkeme kararının bozulması üzerine yapılan yargılama sonucunda davanın görevsizlik nedeniyle reddine karar verildiği, kararın temyiz incelemesinden geçerek 21/11/2017 tarihinde kesinleştiği, böylece davalıya yapılan ödemenin dayanağının kalmadığı gerekçesiyle; davanın kabulü ile 125.299,84 TL’nin 21/11/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

İlk derece mahkemesi kararına karşı, davalı tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.

Bölge adliye mahkemesince; davaya konu paranın ilama dayalı olarak cebri icra yoluyla davacıdan tahsil edilmesi nedeniyle, İİK’nın 40 ıncı maddesi uyarınca icra dairesine yapılacak müracaatla icranın iadesinin istenebileceği, davacının dava açmakta hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle; ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak davanın usulden reddine karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.

Dava, icra dosyasına ödenen paranın ödeme tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte iadesi istemine ilişkindir.

1) 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 40 ıncı maddesi; Bir ilâmın bölge adliye mahkemesince kaldırılması veya temyizen bozulması icra muamelelerini olduğu yerde durdurur.

Bir ilâm hükmü icra edildikten sonra bölge adliye mahkemesince kaldırılır veya yeniden esas hakkında karar verilir ya da Yargıtayca bozulup da aleyhine icra takibi yapılmış olan kimsenin hiç veya o kadar borcu olmadığı kesin bir ilâmla tahakkuk ederse, ayrıca hükme hacet kalmaksızın icra tamamen veya kısmen eski hâline iade olunur.

Ancak üçüncü şahısların hüsnü niyetle kazandıkları haklara halel gelmez.” hükmünü içermektedir.

Buna göre, bir ilam hükmü tamamen icra edildikten sonra Yargıtayca bozulursa, icra hemen eski hâline iade edilmez. Bunun için, hükmü veren mahkemenin, Yargıtayın bozma kararına uyarak davanın tamamen (veya kısmen) reddine karar vermesi ve bu ret kararının kesinleşmiş olması gerekir. Mahkemenin bozma kararına uyarak davanın tamamen veya kısmen reddine karar vermesi ve bu ret kararının kesinleşmesi üzerine borçlu, icra dairesinden (daha önce yapılmış olan ilamlı icra takibi dosyası üzerinden) icranın tamamen veya kısmen eski hâline iade edilmesini isteyebilir. İcranın eski hâline iade edilebilmesi için borçlunun bir ilamlı icra takibi yapmasına ve alacaklıya icra emri gönderilmesine gerek yoktur.

Ancak, icranın iadesi yolu ile alacaklıdan geri alınıp borçluya verilecek meblağ, borçlunun icra dairesine ve icra dairesinin de alacaklıya ödemiş olduğu paradır. Bu paranın, (borçlu tarafından) icra dairesine (ve alacaklıya) ödendiği tarih ile borçluya (icranın iadesi yolu ile) geri ödendiği tarih arasındaki dönem içinde, borçlunun bu parayı kullanamamasından doğan zararı, İİK'nın 40 ıncı maddesinin ikinci fıkrasına göre, icra dairesi tarafından alacaklıdan tahsil edilerek borçluya ödenemez. Çünkü, İİK'nın 40 ıncı maddesinin ikinci fıkrası hükmü ile icra dairesine böyle bir yetki verilmemiştir. Borçlu, aradaki dönem içinde bu parayı kullanamaması nedeniyle uğramış olduğu zararın ödenmesi için (ayrı) bir dava açabilir (Kuru, B.: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, s. 930,931). Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15/06/2021 tarihli 2017/8-1680 E. 2021/758 K. sayılı kararı da bu yöndedir.

Somut olayda; davalı tarafından davacı aleyhine açılan kamulaştırmasız el atma davasının kabulüne karar verilmesi üzerine, ilamın kesinleşmeden icraya konulduğu, davacı borçlu tarafından icra dosyasına toplam 125.299,84 TL tutarında ödemede bulunulduğu, akabinde hükmün temyiz edilmesi üzerine bozulduğu, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, davanın bu kez görevsizlik nedeniyle usulden reddine karar verildiği, işbu kararın da temyiz incelemesinden geçerek kesinleştiği; eldeki davanın ise, icra dosyasına ödenen paranın hükmün bozulmasıyla birlikte dayanağının kalmadığından bahisle, ödeme tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte iadesi istemiyle açıldığı anlaşılmaktadır.

Hal böyle olunca, bölge adliye mahkemesince; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular çerçevesinde, davacı borçlunun talebinin icra dosyasına yapmış olduğu ödemenin ödeme tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte iadesi isteminden ibaret olduğu, ancak İİK'nın 40 ıncı maddesi uyarınca çıkarılacak muhtıra ile borçlunun uğradığı zararın alacaklıdan tahsilinin mümkün olmadığı, işbu talebin genel mahkemede açılacak ayrı bir davanın konusu olduğu, bu nedenle davacının eldeki davayı açmakta hukuki yararının bulunduğu dikkate alınarak, davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken; yanılgılı değerlendirme ile davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

2) Bozma nedenine göre, davalı vekilinin vekalet ücretine yönelik temyiz itirazının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK'nın 371 inci maddesi uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının davacı yararına BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin vekalet ücretine yönelik temyiz itirazının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harçlarının istek halinde temyiz edenlere iadesine, HMK'nın 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca dava dosyasının kararı veren bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 28/12/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.