"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : YALOVA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen alacak davasının kısmen kabulüne dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; tarafların istinaf başvurularının kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında davanın kısmen kabulüne yönelik verilen kararın, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalı şirket temsilcisi ile 23/07/2017 tarihli taşınmaz satış sözleşmesini imzaladığını, kararlaştırılan satış bedeline mahsuben sözleşme tarihinde kapora olarak 2.800 TL, 02/08/2017 tarihinde ise 28.000 USD davalıya ödemede bulunduğunu, davaya konu taşınmazın 27/09/2017 tarihinde üçüncü bir kişiye satıldığını öğrendiğini, sözleşmeye aykırı davranan davalının sebepsiz zenginleştiğini ileri sürerek; ödediği 2.800 TL ile 28.000 USD’nin denkleştirici adalet ilkesi uyarınca hesaplanarak ulaşacağı tutarın yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı; davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını, sözleşmeden vazgeçen tarafın davacı olduğunu,bu nedenle ödenen bedelin geri istenemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince; davacı ile davalı şirket temsilcisi arasında düzenlenen 23/07/2017 tarihli taşınmaz satış sözleşmesine istinaden, davacı tarafından sözleşmenin düzenlendiği sırada kapora olarak 2.800 TL, banka havalesi yoluyla da 27.987 TL olmak üzere toplam 30.787 TL davalıya ödemede bulunulduğu, denkleştirici adalet ilkesi uyarınca toplam ödenen bedelin dava tarihi itibariyle ulaşacağı değerin 33.160,96 TL olduğu, davalının sebepsiz zenginleştiği gerekçesiyle; davanın kısmen kabulüne, 33.160 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesi kararına karşı taraflarca istinaf yoluna başvurulmuştur.
Bölge adliye mahkemesince; taraflar arasında düzenlenen 23/07/2017 tarihli harici taşınmaz satış sözleşmesi uyarınca, satış bedelinin 1.200.000 TL olarak belirlendiği, 97.200 TL’nin bir hafta içerisinde, kalanının ise tapu devri sırasında ödeneceğinin kararlaştırıldığı, sözleşme tarihinde kapora olarak 2.800 TL’nin, akabinde ise 28.000 USD’nin davalıya ödendiği, ancak sözleşmeden vazgeçen tarafın davacı olduğu, bu nedenle kapora bedelinin iadesinin istenemeyeceği, yine sözleşme bedeli TL olarak kararlaştırıldığından satış bedeline mahsuben Dolar üzerinden yapılan ödemenin de TL olarak iadesinin gerektiği, sözleşme ile TL karşılığının 97.200 TL olarak belirlendiği gerekçesiyle; tarafların istinaf başvurularının kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak, davanın kısmen kabulüne, 97.200 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş; karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Tapuda kayıtlı taşınmazların satışının, TMK'nın 706, TBK'nın 237 Tapu Kanunu’nun 26 ve Noterlik Kanunu’nun 60 ve 89. maddeleri gereğince resmi şekilde yapılması zorunlu olup, haricen yapılan satış sözleşmeleri hukuken geçersizdir.
Geçersiz sözleşmeler taraflarına geçerli sözleşmelerde olduğu gibi hak ve borç doğurmaz. Taraflar verdiklerini sebepsiz zenginleşme kurallarına göre geri isteyebilirler.
Geçersiz satış sözleşmesi gereğince; diğerinin mal varlığına kayan değerlerin iadesi "denkleştirici adalet" düşüncesine dayanmaktadır. Denkleştirici adalet ilkesi, haklı bir sebebe dayanmadan başkasının mal varlığından istifade ederek, kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği kazanımı geri verme zorunda olduğunu ve bir eski hale getirme yükümlülüğünü ifade eder.
Bu bakımdan sebepsiz zenginleşmeye konu alacağın iadesine karar verilirken, taşınmazın satış bedelinin alım gücünün ilk ödeme günündeki alım gücüne ulaştırılması ve bu şekilde iadeye karar verilmesi gerekir. Bu güncelleme yapılırken, güncellemeye esas alınan somut veriler tek tek uygulanarak, ödeme tarihinden ifanın imkansız hale geldiği tarihe kadar paranın ulaştığı değer her bir dönem için hesaplanmalı, sonra bunların ortalaması alınmalıdır.
Satım bedelinin iade tarihindeki ulaştığı bedel belirlenirken, ödenen paranın çeşitli ekonomik etkenler nedeniyle azalan alım gücünün enflasyon, ÜFE-TÜFE artış oranları, faiz, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar ve benzeri ekonomik göstergelerin ortalamaları göz önünde tutulmalıdır.
Öte yandan; bağlanma parası, Türk Borçlar Kanunu’nun 177 inci maddesinin birinci fıkrasına göre sözleşme yapılırken borçlunun alacaklıya vermiş olduğu bir miktar para olup, bir yandan sözleşmenin yapıldığına kanıt olarak diğer yandan da ispat kolaylığı sağlamak amacıyla verilmiş sayılır. Aynı maddenin ikinci fıkrası uyarınca ise, aksine bir sözleşme veya yerel adet olmadıkça bağlanma parası, esas alacaktan düşülür.
Sözleşmenin butlan veya iptal gibi sebeplerle geçersiz olması halinde, bağlanma parasını alan alacaklı bunu borçluya sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre geri vermek zorundadır ( Eren, Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Yetkin Yayınevi, Ankara: 2020, s.1322-1323).
Somut olayda; taraflar arasında 23/07/2017 tarihli harici taşınmaz satış sözleşmesinin düzenlendiği, davacının alıcı, davalı şirket temsilcisinin satıcı sıfatıyla sözleşmeyi imzaladığı, davacı tarafından davalıya bağlanma parası olarak sözleşme tarihinde 2.800 TL, 02/08/2017 tarihinde ise 28.000 USD tutarında ödemede bulunulduğu, eldeki dava ile davalıya ödenen toplam bedelin sebepsiz zenginleşme hükümleri gereği iadesinin talep edildiği anlaşılmaktadır.
Ne var ki bölge adliye mahkemesince, ödenen tutar yanılgılı değerlendirme sonucu hatalı hesaplandığı gibi geçersiz sözleşmeye kısmen geçerlilik tanınarak bağlanma parasının iadesine yönelik istemin de reddine karar verildiği görülmüştür.
Hal böyle olunca, bölge adliye mahkemesince; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular çerçevesinde, taraflar arasında düzenlenen davaya konu 23/07/2017 tarihli taşınmaz satış sözleşmesinin hukuken geçersiz olduğu, sözleşme geçersiz olduğundan bağlanma parasının da davacıya iadesinin gerektiği, davacı tarafından 2800 TL ve banka havalesi yoluyla 28.000 USD tutarında davalıya ödemede bulunulduğu dikkate alınarak, öncelikle ödenen 28.000 USD’nin ödeme tarihindeki kur üzerinden TL karşılığı hesaplanarak tespit edilen bedel ile bağlanma parası olarak ödenen 2.800 TL’nin; çeşitli ekonomik etkenlerin (enflasyon, ÜFE, TÜFE, faiz, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar vs) ortalamaları alınarak ifanın imkansız hale geldiği tarihteki ulaşacağı alım gücünün, konunun uzmanı bilirkişi marifetiyle belirlenmesi ve hasıl olacak sonuca göre davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken; yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK'nın 371. maddesi uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, HMK'nın 373/2 maddesi uyarınca dava dosyasının kararı veren bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 28/12/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.