Logo

3. Hukuk Dairesi2022/3395 E. 2023/1956 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Feshedilen gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi nedeniyle davacı tarafından talep edilen menfi zararın tazmini isteminin reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının temyizi.

Gerekçe ve Sonuç: Bölge Adliye Mahkemesi'nin, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesindeki hatayı düzeltmesine rağmen, HMK 353/1-b-2 uyarınca esas hakkında yeniden hüküm kurmayıp davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermesi usul ve yasaya aykırı bulunarak karar bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2021/2163 E., 2022/276 K.

DAVA TARİHİ : 31.03.2020

KARAR : Davanın reddi

İLK DERECE MAHKEMESİ : Büyükçekmece 1. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2020/201 E., 2021/107 K.

Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 21.03.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde taraflardan birisi gelmediğinden, Cumhurbaşkanlığının 11.02.2023 tarihli ve 32101 (mükerrer) sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 120 numaralı " Olağanüstü Hal Kapsamında Yargı Alanında Alınan Tedbirlere İlişkin Kararnamesi " kapsamında verilen 06.02.2023 tarihinden başlamak üzere 06.04.2023 tarihine kadar durma kararına istinaden Yargıtay Birinci Başkanlığının 13.02.2023 tarihli ve E-84632637/1786 sayılı yazısı ekinde sunulan Yargıtay Başkanlar Kurulunun 13.02.2023 tarih ve 4 sayılı kararının 4 üncü ve 5 inci maddeleri gereği duruşmanın 23.05.2023 tarihine ertelenmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde gelen davacı asıl ... ile davacı vekili Avukat ...'ün sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için başka bir güne bırakılmasına karar verilerek, uygun görülen günde Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin yatırım amacıyla taşınmaz satın almak istediğini, bunun üzerine davalı şirket ile anlaşmaya vardıklarını, müvekkili ile davalı şirket arasında 17.08.2015 yalında yatırım amaçlı konut satım sözleşmesi imzaladığını, sözleşme uyarınca 751.000 USD karşılığında Swissotel Kozapark Rezidanslarında 4102 bağımsız bölüm numaralı konutun satışının kararlaştırıldığını, müvekkilinin sözleşmede kararlaştırılan taşınmaz bedelini süresinde davalıya ödediğini, davalı şirketin taahhüdüne uymadığını ve taşınmazı teslim etmediğini, ödenen bedelin iadesi için Büyükçekmece 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/681 E. sayılı dosyası ile davalıya karşı açılan davada 27.09.2019 tarihinde 17.08.2015 tarihli sözleşmenin feshine, 690.155 USD’nin faiziyle birlikte müvekkilime verilmesine, sözleşme nedeniyle tanzim edilerek davalıya verilen 31.12.2018 vadeli ve 234.000,00 TL bedelli senet nedeniyle müvekkilimin davalı şirkete borçlu olmadığının tespitine, maddi tazminat yönünden talep geri alındığından karar verilmesine yer olmadığına karar verildiğini, kararın kesinleştiğini, müvekkilinin tüm varlığını yatırım amacıyla aldığı taşınmaza yatırdığını, taşınmaz bedelini davalıya USD olarak ödediğini ve her ne kadar Mahkemece bedelin iadesine karar verilmiş olsa da müvekkilinin halen dahi alacağını tahsil edemediğini, davalı ile sözleşme yapılmasaydı yüklü miktardaki dövizini yatırım amaçlı olarak veya ticari faaliyetinde değerlendirmiş olacağını, bu nedenle öncelikle müvekkilinin bu yönden uğramış olduğu zararının faiziyle birlikte davalıdan tazminini talep ettiklerini, bunun yanında müvekkili şayet davalı ile sözleşmeyi yapmasaydı ve basiretli bir yükleniciden/satıcıdan aynı nitelikte ve aynı değerde yatırım amaçlı bir taşınmaz satın alsaydı hem taşınmazının değerinin artacağını hem de bu taşınmazdan aylık düzenli gelir elde edeceğini, bu nedenle huzurdaki davada verilecek hüküm tarihi itibariyle müvekkilinin bu yönden uğramış olduğu zararın hesaplanarak faiziyle birlikte davalıdan tazminini talep ettiklerini, müvekkilinin Büyükçekmece 5. Asliye Hukuk Mahkemesince hükmolunan alacağının (davalıya ödemiş olduğu taşınmaz bedelinin iadesi) tahsili amacıyla davalı hakkında önce ihtiyati haciz olarak başlatıp icrai haciz olarak devam ettiği icra takibinde davalının borcunu ödememesi nedeniyle taşınmazlarına haciz konulduğunu, davalı tarafın, hacizli taşınmazları 3. kişilere satması ve 3. kişilerin haciz alacaklılarına karşı hacizlerin fekki hususunda dava açması nedeniyle işbu davalar nedeniyle ödemek durumunda olduğu/olacağı yargılama giderleri ile vekalet ücretlerinin de davalıdan tahsiline karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek, şimdilik 15.000 USD’nin 27.09.2019 tarihinden itibaren Devlet Bankalarının Amerikan Doları ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı ile hesap edilecek faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiş, davacı vekili 11.09.2020 tarihli ıslah dilekçesiyle talep sonucunu 300.000 USD'nin (Amerikan Doları) 27.09.2019 tarihinden itibaren Devlet Bankalarının Amerikan Doları ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı ile hesap edilecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, şeklinde ıslah etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirket merkezinin Esenler'de bulunması sebebi ile yetkisizlik kararı verilerek dosyanın Bakırköy Mahkemeleri’ne gönderilmesini, davacı tarafından dava dilekçesinde talep edilen alacak kalemlerinin hukuki nitelik olarak müspet zarar kapsamında olup taraflar arasında akdedilen sözleşmenin feshedilmiş olması nedeniyle müspet zararın talep edilmesinin mümkün olmadığını, müspet zararın, varlığını sürdüren sözleşmelere dayanarak istenebilecek bir tazminat türü olmakla birlikte davacı taraf ile müvekkili şirket arasındaki sözleşme hükümsüz hale geldiğinden davacı tarafın işbu sözleşmeye dayanarak borcun ifa edilmemesine yönelik müspet zararının tazminini talep edemeyeceğini, davacı tarafından her ne kadar aleyhine açılan davalar kapsamında vekalet ücreti ve yargılama gideri ödeyeceği gerekçesiyle işbu bedellerin müvekkil şirketten tahsili talep edilmişse de henüz dosyalar kapsamında hüküm tesis edilmediğini, dava dosyaları kapsamında davacı aleyhine vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesi ihtimalinde dahi şirketin sorumluluğuna gidilemeyeceğini, davacı tarafından haksız olarak alacağının çok üstünde haciz işlemi uygulanmış olduğundan hacizler yönünden sorumluğun davacıya ait olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla işbu alacak kalemlerinin şirketten tahsiline karar verilmesi gerektiği yönünde kanaat oluşturulması halinde alacağın belirlenebilir olması açısından söz konusu dava dosyalarının işbu dava dosyası kapsamında bekletici mesele yapılmasını talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; ''taraflar arasındaki yatırım amaçlı konut satım sözleşmenin feshine karar verildiği, davacının kaçırdığı yatırım fırsatları kapsamında menfi zarar tazmini talebinde bulunduğu, davacı yanca zarara yönelik iddia somutlaştırılsa da somutlaştırma dilekçesine konu taşınmazın alınacağına dair sözleşme öncesi pazarlığı yahut girişimi ispatlar herhangi bir delil ibraz edilmediği (tanık, e-posta, proforma fatura vs), somutlaştırma konusu taşınmazın bulunduğu projeden daha önce taşınmaz satın almış olmanın yahut davacının kardeşinin bu projeden taşınmaz almış olmasının ispata elverişli olmadığı, zira ihtimale dayalı zarar hesabının mümkün olmadığı, sanal para yatırım fırsatı bakımından ise sanal paraların hukukumuzda henüz geçerli bir ödeme yahut yatırım aracı olarak kabul edilmemesi nedeniyle bu fırsatın kaçırılan fırsat olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, davanın ispatlanamadığı'' gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; menfi zarar kapsamında kaldığı kabul gören kaçırılan fırsata ilişkin taleplerinin değerlendirilmediğini, menfi zarar kapsamında kaçan fırsattan müvekkilinin davalı ile yaptığı sözleşme nedeniyle üçüncü kişilerle yapma fırsatını kaçırdığı sözleşmelerden ve yatırımlar ile ticari faaliyetlerden elde edeceği kazançtan kaynaklanan zarara ilişkin talepte bulunduğunu, davalı ile yapılan sözleşme nedeniyle üçüncü kişilerle yapma fırsatını kaçırdığı sözleşmelerden elde edeceği kazancın kısaca kaçırılan fırsatın talep edildiğini, mahrum kalınan kardan kastının bu olduğunu, menfi zarar içerisinde yer alan yoksun kalınan kâr/kaçırılan fırsatın ispatında İlk Derece Mahkemesinin aksine kati tutum takınmak yerine geniş bakış açısıyla değerlendirme yapmak, hatta zararın belirlenmesi ve hesaplanmasına dair somut herhangi bir veri olmasa dahi talebi reddetmeyerek TBK 50 nci madde kapsamında değerlendirme yapılması gerektiğini, olayımızda ise TBK 50 nci maddesi tatbikine gerek bırakmayacak kadar açık, somut ve net beyan, delil ve veriler ibraz ettiklerini, bu beyan, delil ve veriler ışığında menfi zararın tespiti ve hesaplanması için bilirkişi incelemesi yaptırarak sonuca ulaşmak yerine dar ve katı görüşlü bir tutumla davanın ispatlanamadığından reddine karar verilmiş olmasının usul ve yasaya açıkça aykırı bulunduğunu beyan ederek kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; ''her ne kadar davacı talep ettiği zararı menfi zarar olarak adlandırmış olsa da, emsal içtihatlarda da değinildiği üzere yoksun kalınan karın müspet zarar kavramı içinde telakki edildiği, somut olay değerlendirildiğinde; davacı ile davalı arasında davalıya ait tapuya kayıtlı taşınmazın satışının vaadine yönelik sözleşmenin adi yazılı şekilde düzenlenmekle başlangıçta geçersiz olarak kurulduğu anlaşılmakla, davacı alıcının, sebepsiz zenginleşme kurallarına göre uğradığı menfi zararı isteyebileceğinden kuşku bulunmadığı, o halde davacının niteliği itibariyle müspet zarar şeklinde olan yoksun kalınan kar olan kazanç kaybı ile beraber davalının aleyhine açılan davalarda kendisi de ipotek lehdarı olduğundan davalı olarak gösterildiği için iş bu davalardan dolayı uğraması muhtemel nitelikteki zararlarının tazmini talebini içeren davasının reddine karar verilmesi gerekmekte olup, her ne kadar mahkemece ispatlanamayan davanın reddine dair gerekçelerle karar verilmiş ise de; reddedilmesinde usul ve kanuna aykırı bir durum bulunmayıp kararın gerekçesinin bu şekilde düzeltilmiş olması da dikkate alınarak davacının istinaf nedenlerinin esastan reddi gerektiği '' gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun HMK m.353/1-b-1 uyarınca oybirliğiyle esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz başvuru dilekçesinde; istinaf başvuru dilekçesinde yer alan itirazlarını tekrarlamış ve bunlara ek olarak dava konusu sözleşmenin feshine ilişkin kesinleşmiş Mahkeme kararının varlığı karşısında bu sözleşmenin şekil şartı nedeniyle geçersizliğinden söz edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu beyan ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, mahkeme kararıyla feshine karar verilen gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi nedeniyle uğranılan menfi zararların tazmini istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Duruşma yapmadan verilecek kararlar başlıklı 353 üncü maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinin (2) nolu alt bendi; “Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında, (...) duruşma yapılmadan karar verilir”;

2. 6100 sayılı Kanun'un 359 uncu maddesinin (2) nolu fıkrası ise; “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” hükmünü içermektedir.

3. Değerlendirme

1. İlk Derece Mahkemesince davanın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş olup, davacı vekilinin istinaf başvurusunu sonucu Bölge Adliye Mahkemesince yapılan değerlendirmede, kararın gerekçesi düzeltilmek suretiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Yukarıda yer verilen hukuk kuralları gereği yapılan değerlendirme neticesinde; Bölge Adliye Mahkemesinin, İlk Derece Mahkemesince kanunun olaya uygulanmasında hata edilmesi ve bu hatanın düzeltilmesi için yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde, İlk Derece Mahkemesince verilen kararı kaldırarak yeniden esas hakkında karar vermesi gerekirken, hükümle birlikte bir bütünlük teşkil eden gerekçenin düzeltilmesine rağmen, yeniden esas hakkında hüküm kurulmaksızın davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

2. Bozma nedenine göre davacının temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1.Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının USULDEN BOZULMASINA,

2.Bozma sebebine göre davacının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,

Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,

Dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

15.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.