"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/2015 E., 2021/1597 K.
DAVA TARİHİ : 13.06.2018
KARAR : Davanın usulden reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2018/301 E., 2021/95 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Kararın davalı vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalıların başvurusunun ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı ... vekili tarafından duruşma istemli, davalı ... vekili tarafından duruşmasız temyiz edilmekle kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 09.05.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde gelen olmadı. İşin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00'te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı; davalılar ile arasında tanzim edilen 16.05.2016 tarihli Ortak Arsa Satın Alım ve Satım Prokolü ile Kocaeli İli Karamürsel İlçesi Çamçukur Köyünde (mevkiinde) kaim toplam 6 parselden oluşan G23-D-08-C-2B pafta 123 adada kayıtlı taşınmazın 13 ve 14 nolu parselde bulunan toplam 76.649 m²'lik hissesinin kendisine satışı ile ilgili olarak karşılıklı taahhütlerde bulunduğunu, söz konusu prokotol gereği davalıların, protokolün 6.1 maddesinde tarafından satın alınan 10.789 m²’lik hissenin 31.12.2016 tarihine kadar satılacağını, 6.2 maddesinde protokolün 4.4 maddesinde belirtilen toplam 410.000 Euro bazında en az net %30 kazanç sağlayacaklarını, 6.3 maddesinde ise satımın taahhüt edilen 31.12.2016 tarihine kadar gerçekleştiremedikleri takdirde madde 6.2'de belirtilen kazanca ilave olarak 01.03.2017 tarihi itibariyle her ay için %3,75 ek kazanç sağlayacaklarını taahhüt ettiklerini, ancak davalıların söz konusu taahhütlerini yerine getirmediklerini, söz konusu taşınmaz hisseleri 31.12.2016 tarihine kadar satılamadığı gibi halen de satış gerçekleşmediğini, protokolün kendine yüklediği tüm edimlerini ve taahhütlerini yerine getirdiğini ve bu hisseleri satın almak için toplamda 410.000 Euro ödediğini, ancak davalıların bugüne kadar protokole konu hisselerin satışını gerçekleştirmediği gibi taahhüt edilen kazancın da gerçekleşmediğini ve taşınmaz için ödediği 410.000 Euro bedeli de geri alamayıp mağdur olduğunu, protokole göre elde etmesi gereken tutarın toplamda 763.625 Euro olduğunu, bu alacağına mahsuben 750.000 TL (ödeme tarihindeki döviz kuruna 4,5578 EUR/TL göre 164.550 Euro) davalılarca ödenmiş olup protokol karşılığında ödeneceği taahhüt edilen 763.625 Euro toplam borçtan geriye taahhüt edilen bakiye 621.848 Euro bedel kaldığını, tüm taleplerine rağmen davalıların taahhütlerini yerine getirmemeleri sebebiyle davaya konu taşınmazların rayiç değeri konusunda da şüphe uyandığından gayrimenkullerin güncel rayiç kıymetinin takdir edilmesi için keşif ve bilirkişi incelemesi yapılması gerektiğini beyanla, gerçek zararının tespiti için zorunlu olan gayrimenkul hisselerinin değeri tam bilinmediğinden HMK 107 maddesi gereği olmakla fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak ve yapılacak rayiç bedel incelemesinden sonra belirlenecek değere arttırmak kaydıyla şimdilik 2.000,00 Euro (karşılığı 10.960,40 TL) alacağın 31.12.2016 tarihinden işleyecek ticari faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile tarafına ödenmesine karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
1. Davalı ...; dava konusu protokole imza atmasının yegane sebebinin davacının satın alma işlemine aracılık etmesi olup, süreçte başka bir fonksiyonu bulunmadığını, keza protokolün imzalanması akabinde de davacıdan vekalet almadığını, herhangi bir tahsilat veya ödeme ilişkisinde bulunmadığını, dolayısıyla protokol konusu taahhütlerin yerine getirilmesi konusunda herhangi bir sorumluluğu bulunmadığından davanın öncelikle husumet bakımından reddi gerektiğini, davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, dava konusu protokolün taraflar arasındaki hukuki ilişkiyi düzenleyen kanun hükümlerine aykırı olduğunu, tarafları bir araya getirmek dışındaki sürece dahil edilmemesi sebebiyle sadece taşınmaz simsarı olduğundan bahsedilebileceğini, herhangi bir sorumluluğundan bahsedilemeyeceğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
2. Davalı ...; davanın sözleşmeden kaynaklı alacak davası mı olduğu yoksa başkaca bir hukuki sebebe dayalı tazminat davası mı olduğunun tam olarak anlaşılamadığını, davacının açıklamalarının HMK’nın 31 inci maddesinde yer alan hükme aykırı olduğunu, davacı tarafa açıklattırılması gerektiğini, davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, davalı ...’un hukuki ilişkide görevinin TBK madde 520’de düzenlenen taşınmaz simsarlığı/gayrimenkul tellallığı olduğunu, protokolde satış temsilcisi olarak yer alan davalı ...’un protokolü imzalamasındaki amacın, taşınmaz hissesinin protokol tarihinden önceki maliki ile davacıyı bir araya getirmek, davacı tarafından verilecek vekâlet ile satın alma işleminde ve tekrar satış işleminde davacıyı temsil ettiğini, davalı ...'un, davacı ile taşınmaz hissesinin protokol tarihinden önceki malikini bir araya getirdiğini, ancak sonrasında davalı ...’un tüm hatırlatmalarına rağmen davacı tarafından kendisine bu konuda bir vekâlet verilmediğini, ... simsarlık görevini yerine getirdiğini, vekâletin hiç verilmemesinin taşınmaz hissesinin davalılar dışındaki 3. kişilere vekâlet verilmek suretiyle gerçekleştirilmesi sebebiyle başkaca bir yükümlülüğü doğmadığını, ancak davalı ...’un, tarafları bir araya getirmek dışındaki hiçbir sürece dâhil edilmemesi sebebiyle kendisinin de sadece taşınmaz simsarı olduğundan bahsedilebileceğini, kendisi ve diğer davalının, davaya dayanak gösterilen protokol kapsamında taşınmazların davacıya satışına ilişkin olarak azami özeni ve çabayı sarf ettiklerini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davaya konu protokol ve dava dilekçesi incelendiğinde davacının talebinin belirlenebileceği, davacının dava açmadan önce keşide ettiği Kadıköy 3. Noterliğinin 16.05.2018 tarih 4789 yevmiye nolu ihtarnamesinde alacak kalemlerini ve alacak miktarını belirlediği, bu durum karşısında davacının davasını belirsiz alacak davası olarak açması mümkün olmadığından, davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davalı ... vekili; davacıya talebini açıklaması için verilen süre içerisinde de taleplerini netleştiremediğini, bu sebeple davanın öncelikle HMK 119/II uyarınca açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiğini, davalı ...'un dava konusu gayrimenkulün alımında simsarlık yapmak dışında satışa ilişkin başka bir görevi olmadığını, kaldı ki; münhasır dahi olmayan protokol hükümlerinin menfaatler arası dengesizlik ve karşı tarafın aşırı mahvına sebep olması sebebiyle uygulanması ve buna dayanarak alacak talep edilmesinin mümkün olmadığını, hukuka ve hakkaniyete açıkça aykırı olan protokolün geçersiz olduğunu, davanın esastan reddine ilişkin koşulların da oluştuğunu, davalılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmadığından, her bir davalı vekili için ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini beyanla davanın öncelikle açılmamış sayılmasına karar verilmesi, bu talep kabul görmediği takdirde davanın esastan reddine, her iki davalı vekili bakımından ayrı ayrı vekalet ücreti takdirine karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davalı ... vekili; zorunlu unsur olan davacı adresinin dilekçede yer almadığını, HMK m. 119 hükmüne uygun bir dilekçe sunulmadığı gibi yasada öngörülen süre zarfında bu eksikliklerin de giderilmemiş olması dolayısıyla HMK m. 119/II hükmünce davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiğini, Mahkemece her bir davalı için ayrı ayrı ve her bir talep için ayrı ayrı vekalet ücretine hükmolunması gerekirken tek bir vekalet ücretinin davalılara verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, taraflar arasında akdedilen protokolün 6.1, 6.2 ve 6.3 maddesinde yer alan hükümlerin garanti niteliği taşıdığı dikkate alındığında, BK 603. maddesi uyarınca kefalete ilişkin hükümlerin uygulama alanı bulacağını, Borçlar Kanunu’nun 583. maddesinde bulunan “Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz” şeklindeki yasal düzenleme ile 584. maddesinde yer alan “Eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir; bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır” hükmü gereği protokolün 6.1, 6.2 ve 6.3 numaralı maddeleri kesin hükümsüz olup hiçbir hüküm ve sonuç doğurmayacağını, protokolün bu maddeleri için eş rızası alınmadığı gibi garanti veren kişilerin sorumlu olacağı azami miktar ile tarihin de belirtilmediğini, yasada yer alan emredici düzenlemeler çerçevesinde geçersiz olan sözleşme hükümlerinden kaynaklı alacak taleplerinin de reddi gerekeceğini, emredici bir hüküm niteliği bulunan bu yasal düzenleme gereği huzurdaki davanın usul kurallarından ziyade esas yönünden de emredici hukuk kurallarına aykırılığı dolayısıyla reddi gerekirken aksi yönde düşünce ile davanın usulden reddine karar verilmiş olması dolayısıyla Mahkeme kararının kaldırılarak davanın esastan reddine karar verilmesi gerektiğini beyanla, davacının talebinin açıklattırılması yükümlülüğü usul ve yasaya uygun bir şekilde yerine getirilmediği ve dava dilekçesinde yer alan eksiklikler de giderilmediği nazara alınarak davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesini, bu talebin kabul görmemesi halinde yasanın emredici düzenlemeleri karşısında geçerli bir garanti taahhüdü bulunmadığından davanın usulden reddi yerine esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacının iddiasının ileri sürülüşü itibariyle taşınmaz hissesi için ödenen bedel ve 31.12.2016 tarihine kadarki dönem için %30 karı ile bu tarihten dava tarihine kadar olan dönem için %3,75 oranındaki ek kazanç tutarı hesaplanabilir ve dolayısıyla davanın miktarı tespit edilebilir nitelikte olduğundan, davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasında davacının hukuki yararı olmadığı, her iki davalı yönünden red sebebinin aynı olması ve eldeki davanın netice itibariyle tek bir alacak isteminden oluşması nedeniyle davalılar yararına tek vekalet ücretine hükmedilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı, İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalıların istinaf başvurusunun ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekillerince temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davalı ... vekili; istinaf nedenlerini tekrar ederek kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davalı ... vekili; istinaf nedenlerini tekrar ederek kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, alacak istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 Sayılı Kanun) "Dava şartları" kenar başlıklı 114 üncü maddesi şöyledir:
"(1) Dava şartları şunlardır: a) Türk mahkemelerinin yargı hakkının bulunması. b) Yargı yolunun caiz olması. c) Mahkemenin görevli olması. ç) Yetkinin kesin olduğu hallerde, mahkemenin yetkili bulunması. d) Tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları; kanuni temsilin söz konusu olduğu hallerde, temsilcinin gerekli niteliğe sahip bulunması. e) Dava takip yetkisine sahip olunması. f) Vekil aracılığıyla takip edilen davalarda, vekilin davaya vekalet ehliyetine sahip olması ve usulüne uygun düzenlenmiş bir vekaletnamesinin bulunması. g) Davacının yatırması gereken gider avansının yatırılmış olması. ğ) Teminat gösterilmesine ilişkin kararın gereğinin yerine getirilmesi. h) Davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması. ı) Aynı davanın, daha önceden açılmış ve halen görülmekte olmaması. i) Aynı davanın, daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması.
(2) Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır."
2. 6100 sayılı Kanunu'nun "Dava şartları ve ilk itirazlar hakkında karar" kenar başlıklı 138 inci maddesi şöyledir:
"(1) Mahkeme, öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verir; gerektiği takdirde kararını vermeden önce, bu konuda tarafları ön inceleme duruşmasında dinleyebilir."
3. 2020 Yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin "Avukatlık ücretinin aidiyeti, sınırları ve ortak veya değişik sebeple davanın reddinde davalıların avukatlık ücreti" kenar başlıklı 3 üncü maddesi şöyledir:
"(1) Yargı yerlerince avukata ait olmak üzere karşı tarafa yükletilecek avukatlık ücreti, bu Tarifede yazılı miktardan az ve üç katından çok olamaz. Bu ücretin belirlenmesinde, avukatın emeği, çabası, işin önemi, niteliği ve davanın süresi göz önünde tutulur.
(2) Müteselsil sorumluluk da dahil olmak üzere, birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddinde, ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek, ret sebebi ayrı olan davalılar vekili lehine ise her ret sebebi için ayrı ayrı avukatlık ücretine hükmolunur."
4. 2020 Yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin "Görevsizlik, yetkisizlik, dava ön şartlarının yokluğu veya husumet nedeniyle davanın reddinde, davanın nakli ve açılmamış sayılmasında ücret" kenar başlıklı 7 nci maddesi şöyledir:
"(1) Ön inceleme tutanağı imzalanıncaya kadar davanın nakli, davanın açılmamış sayılması, görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi durumunda bu Tarifede yazılı ücretin yarısına, ön inceleme tutanağı imzalandıktan sonra karar verilmesi durumunda tamamına hükmolunur. Şu kadar ki, davanın görüldüğü mahkemeye göre hükmolunacak avukatlık ücreti, bu Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarları geçemez.
(2) Davanın dinlenebilmesi için kanunlarda öngörülen ön şartın yerine getirilmemiş olması ve husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesinde, davanın görüldüğü mahkemeye göre bu Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarları geçmemek üzere üçüncü kısımda yazılı avukatlık ücretine hükmolunur.
(3) Kanunlar gereği gönderme, yeni mahkemeler kurulması, iş bölümü itirazı nedeniyle verilen tüm gönderme kararları nedeniyle görevsizlik, gönderme veya yetkisizlik kararı verilmesi durumunda avukatlık ücretine hükmedilmez."
3. Değerlendirme
1. HMK'nın 114/1-h maddesinde, davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması, dava şartları arasında sayılmıştır. Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.
2. Hukuki yarar giderilebilir bir dava şartı olmadığından, bu konuda bir süre verilmesine gerek yoktur. Ayrıca HMK'nın 138/1 inci maddesindeki, mahkeme, öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verir, şeklindeki düzenleme karşısında, dava şartı noksanlığı bulunduğu takdirde esasa girilmeden davanın usulden reddi gerekir.
3. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 7/2 nci maddesine göre; davanın dinlenebilmesi için kanunlarda öngörülen ön şartın yerine getirilmemiş olması ve husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesinde, davanın görüldüğü mahkemeye göre bu Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarları geçmemek üzere üçüncü kısımda yazılı avukatlık ücretine hükmolunur.
4. Tarifenin 3/2 nci maddesine göre de, müteselsil sorumluluk da dahil olmak üzere, birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddinde, ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek, ret sebebi ayrı olan davalılar vekili lehine ise her ret sebebi için ayrı ayrı avukatlık ücretine hükmolunur.
5. Yukarıda açıklanan safahata göre; davanın her iki davalı yönünden de dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi nedeniyle karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 3/2 nci ve 7/2 nci maddeleri gereğince davalılar lehine doğru olarak vekalet ücretine hükmedildiği anlaşılmaktadır.
6. Temyizen incelenen karar, kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı vekillerinin temyiz itirazlarının reddi ile kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesince verilen 23.12.2021 tarihli ve 2021/2015 E., 2021/1597 K. sayılı kararın ONANMASINA,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harçlarının temyiz edenlere yükletilmesine,
Dosyanın Mahkemesine, kararın bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
09.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.