"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki kira bedelinin tespiti davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalının kiracı olarak oturduğu taşınmazı 04/02/2013 tarihinde satın alarak malik olduğunu, son ödenen 210 TL kira bedelinin iş yeri olarak kullanılan 400 m2 yüz ölçümündeki taşınmaz yönünden emsallere göre düşük kaldığını ileri sürerek; aylık kira bedelinin satın alma tarihi olan 04/02/2013 tarihinden itibaren bilirkişi marifetiyle tespitini talep etmiş, 05/01/2016 tarihli dilekçesi ile kira bedelinin tespiti talebinin 30/03/2015 tarihi olarak ıslah yoluyla düzeltilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulüne, dava konusu taşınmazın 20/05/2014- 20/05/2015 kira dönemi için 30/03/2015 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere 20 Mayıs başlangıç tarihli yıllık kira dönemleri için kira parasının 9.600 TL olarak belirlenmesine yönelik olarak verilen hüküm; tarafların temyizi üzerine, Dairemizin 10/04/2019 tarihli ve 2017/6985 E. 2019/3219 K. sayılı kararıyla; tarafların sair temyiz itirazları incelenmeksizin, davalının tacir olup olmadığının araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekeceğinden bahisle bozulmuştur.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde; davalının tacir olmayıp esnaf olduğu, bu nedenle kira bedelinin endekse göre belirlenmesi gerektiğinden bahisle; davanın kısmen kabulü ile dava konusu taşınmaza ilişkin kira bedelinin 20/05/2014-20/05/2015 kira dönemi için 30/03/2015 tarihi itibari ile geçerli olmak üzere aylık brüt 314 TL olarak tespitine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafça temyiz edilmiştir.
Mahkemece, her ne kadar bozmaya uyma kararı verilmiş ise de, bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmemiştir.
Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması üzerine, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09/05/1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK)
-2-
Dairemizin bozma ilamında; TTK’nın ilgili maddeleri ile 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu'nun 3. maddesi çerçevesinde davalı kiracının tacir olup olmadığının araştırılması gerektiği açıkça ifade edilmesine ve Mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verilerek bu doğrultuda karar verilmesi amacıyla dosyanın bilirkişiye tevdi edilmesine rağmen; bozma ilamında belirtilen ilkeler gereği araştırma yapılmadan, sadece Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulu Kararı değerlendirilerek karar verildiği anlaşılmaktadır.
6102 sayılı TTK'nın 12. maddesinde; "Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir. Bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilan araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil ettirerek durumu ilan etmiş olan kimse, fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır. Bir ticari işletme açmış gibi, ister kendi adına, ister adi bir şirket veya her ne suretle olursa olsun hukuken var sayılmayan diğer bir şirket adına ortak sıfatıyla işlemlerde bulunan kimse, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı tacir gibi sorumlu olur." hükmü ile anılan Kanun'un 11. maddesinde; "Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca çıkarılacak kararnamede gösterilir.” Yine TTK’nın 15. maddesinde de;"İster gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11. maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır." düzenlemesi bulunmaktadır.
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu'nun 3’üncü maddesinde ise; esnaf ve sanatkâr, ister gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ek onomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler olarak ifade edilmiştir.
Mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 1463. maddesine göre, Bakanlar Kurulunca 18/06/2007 tarihinde kararlaştırılıp, 21/07/2007 tarih ve 26589 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 2007/12362 sayılı Bakanlar Kurulu kararında esnaf - tacir ayrımının nasıl yapılacağı belirlenmiştir. Buna göre;
1- Koordinasyon kurulunca tespit ve yayınlanacak esnaf ve sanatkar kollarına dahil olup da ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedeni çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunanlardan 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 177 nci maddesinin birinci fıkrasının (1) ve (3) numaralı bentlerinde yer alan nakdi limitlerin yarısını, (2) numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve sanatkâr,
2- Vergi Usul Kanununa istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve birinci madde de belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları kararlaştırılmıştır.
-3-
6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un 10. maddesinde, ticari işletmeler hakkında 6102 sayılı TTK'nın 11/2 madde ve fıkrasında öngörülen Bakanlar Kurulu kararı çıkarılıncaya kadar yürürlükte bulunan düzenlemelerin uygulanacağı belirtildiğinden, Bakanlar Kurulu kararının uygulanmasına devam edilerek esnaf ve tacir ayrımının anılan kararda belirtilen kıstasların değerlendirilmesi suretiyle yapılması gerekecektir.
O halde Mahkemece; yukarıda açıklanan hususlar göz önünde bulundurularak, davalının faaliyetinin esnaf faaliyeti olup olmadığı, işin hacmi itibariyle ticari muhasebeyi gerektirip gerektirmediği, ticari faaliyet boyutuna erişip erişmediği değerlendirilip hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, bozma gerekleri yerine getirilmeksizin, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi, doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK'nın 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 20/09/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.