"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 15. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ : ANKARA 9. SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen kiracılığın tespiti davasının kabulüne dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davalı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalı belediye tarafından yapılan “Kent Mobilyalarına Reklam Asma Hakkı” için yapılan ihalesini kazanarak 25/04/2007 başlangıç tarihli ve on yıl süreli kira sözleşmesini imzaladığını, 12/06/2014 tarihli sözleşme ile de ilk kira sözleşmesine ilişkin ihale şartnamesi ve yasal yükümlülükleri geçerli kabul edilerek kira süresinin uzatıldığını, akabinde davalı belediye tarafından gönderilen yazıyla billboardların giantboard haline getirilmesiyle reklam alanı büyütülerek sözleşmeye aykırı davranıldığının iddia edilerek sözleşmesinin uzatılmayacağının bildirildiğini, sözleşmeye aykırılık bulunmadığını, giantboardların davalı belediyenin onayıyla kullanıldığını, bunların billboardlarla aynı vasıf ve özelliklere sahip olup yalnızca uygulama tekniği açısından farklılık gösterdiğini, toplam kullanılan kent mobilyasının aynı sayı ve ebatta olduğunu, davalı belediyenin kötü niyetli hareket ettiğini iddia ederek; fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere, sözleşmeye aykırılık bulunmadığının tespitini talep etmiştir.
Davalı belediye; davacı tarafça eksik kira ödemesi yapıldığını, davacı şirketin onay olmadan kent mobilyalarının amacını, karakterini ve kullanım amacını değiştirerek giantboard haline getirdiğini tespit ettiğini, 170 adet billboardların giantboard olarak kullanıldığını ve bu suretle her biri için reklam alanının 3,86 m2 büyütüldüğünü, billboard ile giantboard arasında teknik açıdan da farklar bulunduğunu, davacının ekstra kazanım elde ettiğini ve eksik kira bedeli ödediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince; davacının başta kira bedeli olmak üzere diğer bütün yükümlülüklerini yerine getirdiği, buna ilişkin bir ihtilaf olmadığı, sözleşme süresinin kendiliğinden on yıl daha uzadığının kira sözleşmesinin 5. maddesinde de ayrıntılı olarak düzenlendiği dava konusu 25/04/2007 başlangıç tarihli kira sözleşmesinin bitiminden sonra 25/04/2027 yılına kadar uzatıldığı ve kiracılık sıfatının devam ettiği gerekçesiyle; davanın kabulü ile dava konusu taşınmazda davacının kiracılık sıfatının 25/04/2007 başlangıç tarihli kira sözleşmesinin bitiminden sonra 25/04/2027 tarihine kadar uzatılmış olduğuna ve kiracılık sıfatının devam ettiğinin tespitine karar verilmiş; karara karşı, davalı tarafça istinaf yoluna başvurulmuştur.
Bölge adliye mahkemesince; davalının ilk on yıllık süreçte davacının sözleşmedeki yükümlülüklerine uygun davranmadığına ilişkin bir iddiası ve on yıl dolmadan bu nedenle sözleşmenin feshine ilişkin bir ihtarı ve bu yönde ileri sürdüğü bir delilinin bulunmadığı, bu nedenlerle taraflar arasındaki sözleşmenin 5. ve şartnamenin 8. maddesine göre kira sözleşmesinin on yıl uzadığının kabulü gerektiği, davalı tarafından kira bedellerinin eksik ödendiği gerekçesiyle sözleşmeye aykırı davranıldığı savunulmuş ise de; bu hususta açılan itirazın iptali davasının reddine karar verildiği ve kararın Yargıtay tarafından onanarak kesinleştiği, ayrıca kira bedellerinin eksik ödenmesinin TBK'nın 315. maddesinde özel olarak düzenlenmesi nedeniyle ancak temerrüt nedeniyle tahliye talebine dayanak olabileceği, sözleşme hükümlerine aykırılık halinin aynı sözleşmenin feshi talebine dayanak olamayacağı gerekçesiyle, davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; karar, davalı tarafça temyiz edilmiştir.
1- Medeni yargılama hukukuna hâkim olan ilkelerin bir bölümü 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nda (HMK) açıkça düzenlenmiştir.
"Tasarruf ilkesi" başlıklı HMK m.24’e göre; “(...)Hâkim, iki taraftan birinin talebi olmaksızın, kendiliğinden bir davayı inceleyemez ve karara bağlayamaz.
(2) Kanunda açıkça belirtilmedikçe, hiç kimse kendi lehine olan davayı açmaya veya hakkını talep etmeye zorlanamaz.
(3) Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri dava konusu hakkında, dava açıldıktan sonra da tasarruf yetkisi devam eder.” Bu doğrultuda "tasarruf ilkesi" kapsamında; dava açma konusundaki inisiyatif davacıya ait olduğu gibi taraflar dava üzerinde tümüyle tasarruf edebilme, dava konusunu (müddeabihi) belirleme, dilekçeler vermek suretiyle davaya etki etme ve mahkemenin karar vermesine gerek kalmadan davayı sona erdiren işlemleri yapabilme yetkisine sahiplerdir. Tasarruf ilkesi nedeniyle hiç kimse, kanunda açıkça belirtilmedikçe, kendi lehine olan bir davayı açmaya veya hakkını talep etmeye zorlanamaz.
Tasarruf ilkesinin bir görünümü olan “taleple bağlılık” ilkesi ise hakimin, tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olduğu, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceği anlamına gelmektedir. HMK m. 26.; "(1) Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.
(2) Hakimin, tarafların talebiyle bağlı olmadığına ilişkin kanun hükümleri saklıdır." düzenlemesini içerir.
Taleple bağlılık ilkesi uyarınca, dava konusunu (müddeabihi) davacı belirler. Mahkeme ancak davacı tarafından belirlenen konuda karar verebilir. Davacının talep etmediği bir şey hakkında karar veremez. Mahkemece talepten daha azına karar verilebilir ise de dava sonucunda kurulacak hükmün sınırını, tarafların karara bağlanmasını istediği talep sonucu belirler. Bu nedenle talep sonucu yeterince açık değilse hakimin HMK m.31’de düzenlenen “davayı aydınlatma ödevi” kapsamında açık olmayan talep sonucunu açıklatması gerekir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; davacı, davalı tarafın kira sözleşmesinin uzatılmayacağı ve kira sözleşmesine aykırı davranıldığına dair yazıları sebebiyle sözleşmeye uygun davrandığının ve dolayısıyla kiracılığın tespitini talep etmiştir.
Buna göre ilk derece mahkemesince; sözleşmeye aykırılık bulunup bulunmadığı ve kira sözleşmesinin halen devam edip etmediği hakkında inceleme yapılarak bu hususta bir karar verilmesi gerekirken, HMK m.26’ya aykırı olarak talebi aşar şekilde “dava konusu taşınmazda davacının kiracılık sıfatının 25/04/2007 başlangıç tarihli kira sözleşmesinin 10 yılın bitiminden sonra kira sözleşmesinin 25/04/2027 tarihine kadar uzatılmış olduğuna ve kiracılık sıfatının devam ettiğinin tespitine” şeklinde karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu'nun 28. maddesine göre; harca tabi davalarda, değer ölçüsüne tabi davalar açılırken, davacıdan nispi karar ve ilam harcının dörtte biri peşin olarak alınır. Dava açılırken, harcın eksik alınmış olması halinde mahkemece davaya devam olunabilmesi için harcın aynı Kanun'un 30. maddesi uyarınca tamamlanması yoluna gidilir ve davacıya eksik harcı yatırması için süre verilir. Şayet verilen süreye rağmen eksik harç ikmal edilmez ise dosya işlemden kaldırılır ve 6100 sayılı Kanun'un 150. maddesi uyarınca süresinde tamamlanarak yenilenmez ise açılmamış sayılmasına karar verilir.
Yine aynı Kanun'un "Harç Ödenmeyen İşlemler" başlığını taşıyan 32. maddesinde ise, "Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz. Ancak, ilgilisi tarafından ödenmeyen harçları diğer taraf öderse işleme devam olunmakla beraber bu para muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet kalmaksızın hükümde nazara alınır." hükmü getirilmiştir.
Kural olarak yargı harçlarının davanın açıldığı sırada ödenmesi gerekir. Harcı ödenmeyen dava dilekçesinin kabul edilip, mahkeme esas defterine kaydının yapılması halinde bahsi geçen Kanun'un 30. ve 32. maddeleri gereğince ödenmesi gereken harç miktarının belirlenerek uygun bir sürede ödenmesi talep edilmelidir.
Somut olayda; davacı, davalının sözleşmeye aykırılık iddiasında bulunduğu ve sözleşmeyi uzatmayacağını bildirdiğinden bahisle sözleşmeye uygun davrandığının ve bu doğrultuda da esasen kiracılığın tespitini istemiştir. Kiracılığın tespiti davalarında, bir yıllık kira bedeli üzerinden nispi karar ve ilam harcı alınması gerekmektedir.
Hal böyle olunca ilk derece mahkemesince; yıllık kira bedeli üzerinden eksik harcın tamamlattırılması, yatırılmadığı takdirde dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesi ve süresi içinde harç ikmaliyle yenilenme yapılmadığı takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekirken, bu yönler nazara alınmaksızın hüküm kurulması, usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
İlk derece mahkemesi kararının, yukarıda (1) ve (2) numaralı açıklanan nedenlerle bozulmasına karar verilmiş olduğundan, HMK'nın 373/1 maddesi uyarınca, bu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir.
3-Bozma nedenlerine göre davalının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) ve (2) bentlerde açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK'nın 373/1 maddesi uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanun'un 371. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının davalı yararına BOZULMASINA, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 31/10/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.