Logo

3. Hukuk Dairesi2022/6746 E. 2023/1973 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Bağlı kredi ile alınan konutun teslim edilmemesi sebebiyle açılan davada, satıcının tek taraflı olarak teslim tarihini uzatmasının, bankanın TKHK'nın 35/2. maddesinde belirtilen bir yıllık hak düşürücü süresini etkileyip etkilemediği.

Gerekçe ve Sonuç: TKHK'nın 35/2. maddesindeki bir yıllık hak düşürücü sürenin, konut satış sözleşmesinde veya bağlı kredi sözleşmesinde belirtilen teslim tarihinden itibaren işlemeye başlayacağı ve satıcının tek taraflı beyanının bankayı bağlamayacağı, ancak kanunun amacı ve davalılar arasında imzalanan garantörlük sözleşmesi gereğince teslim tarihinin revize edildiği kabul edilerek davanın hak düşürücü süre içinde açılmış sayılacağı gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/1566 E., 2022/1464 K.

ASIL VE BİRLEŞEN

DAVA TARİHİ : 03.05.2018

KARAR : Davanın kısmen kabulü

İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 14. Tüketici Mahkemesi

SAYISI : 2018/169 E., 2020/315 K.

Taraflar arasındaki asıl davada itirazın iptali, birleşen davada sözleşmenin feshi - alacak - tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl ve birleşen davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili ile Davalı Albaraka Türk Katılım Bankası A.Ş. (Albaraka) vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, davalının istinaf başvurusunun reddine, davacının istinaf başvurusunun kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili ile davalı Albaraka vekili tarafından temyiz edilmekle incelemenin duruşmalı olarak yapılması davalı Albaraka vekili tarafından istenilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 11.04.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde gelen asıl ve birleşen davada davacı vekili Avukat Tuğba Tarğay ile asıl davada davalı vekili Avukat İpek Arslan, birleşen davada davalı vekili ...'ın sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen günde Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1. Asıl davada davacı vekili; davacı ile davalı ...Tüketim Malları Otomotiv Gıda İnş. Pazarlama ve Tic. A.Ş. (ONS) arasında imzalanan 31.05.2014 tarihli gayrimenkul satış sözleşmesi ile ...İncek Residence adlı projeden C Blok 647 nolu bağımsız bölümün 210.000 TL bedelle davacı tarafından satın alındığını, 5.200 TL'nin peşin ödendiğini, kalan 204.800 TL için davalı bankadan bağlı konut kredisi kullandığını, taşınmaz üzerinde irtifak hakkı tesis edildiğini, ancak sözleşmede kararlaştırılan 30.09.2016 tarihinde taşınmazın fiilen teslim edilmediğini, taşınmazın halen inşaat halinde olduğunu, davalının konutu sözleşme ile kararlaştırılan kesin vade tarihi olan 30.09.2016'da teslim etmemesi, taşınmaz inşaatının 2 yıla yakın süredir durmuş olması ve taşınmazın tamamlanmasının mümkün görünmemesi nedeniyle, noterden gönderilen 19.10.2017 tarihli ihtarname ile sözleşmeden dönüldüğünü davalıya bildirdiğini ve zararların tazminini talep ettiğini, dönme bildiriminin davalıya ulaştığı günden itibaren 180 gün içinde ödeme yapılmadığı gibi herhangi bir evrakın da teslim edilmediğini, bunun üzerine Ankara 4. İcra Müdürlüğü'nün 2018/3906 E. sayılı dosyası ile davalı şirkete karşı icra takibi başlattığını ancak yapılan takibe itiraz edildiğini ileri sürerek, davalı tarafından yapılan itirazın bilirkişiler tarafından yapılacak tespit sonucunda ıslah hakları saklı kalmak üzere şimdilik 211.000 TL'lik kısmının iptali ile icra takibinin devamına, davalının asıl alacağın % 20'sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemesine karar verilmesini talep etmiştir.

2. Birleşen davada davacı vekili; dava dışı ...şirketi ile davacı arasında ön ödemeli konut satış sözleşmesi kurulduğunu, davalı bankanın satılan taşınmazlara bağlı kredi sağladığını, banka ile dava dışı ...şirketi arasında garanti sözleşmesi bulunduğunu, konutun teslim tarihinin 31.10.2017 olmasına rağmen, tesliminin gerçekleştirilmediğini, 19.10.2017 tarihinde davalı bankaya ve satıcı şirkete karşı keşide edilen ihtarname ile sözleşmeden dönüldüğünün usulüne uygun bir şekilde bildirildiğini ileri sürerek; davalı banka ile davacı arasındaki 204.800 TL bedelli bağlı krediden dönüldüğünün tespitine ve bugüne kadar bankaya ödenen tüm bedellerin temerrüt tarihinden itibaren işleyen faizi ile davalıdan tahsiline, muaccel olan taksitlerden davacının borçlu bulunmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

1. Asıl davada davalı ...şirketi vekili; taraflar arasında imzalanan sözleşme gereği taşınmazın 30.09.2016 tarihinde teslim edilmesi gerekirken, 15.07.2016 tarihinden itibaren ilan edilen OHAL nedeniyle teslimde gecikme yaşandığını, OHAL ilanının teslimde gecikmeye sebebiyet verecek bir durum olduğunu, bu hususun imzalanan gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin 14 üncü maddesinde mücbir sebepler başlığı altında açıkça yazıldığını, gayrimenkul tesliminin gecikmesinde müvekkili şirketin bir kusuru bulunmadığını, davacı adına kat irtifakı tescil edildiğini, 6502 sayılı Kanunun 44 üncü maddesi gereği dava konusu taşınmazın tapu siciline kaydedilerek tesliminin yapıldığını, Kanundaki düzenlemeye göre de resmi olarak tescili yapılan ve teslimi gerçekleşen taşınmazlar için davacı tarafın sözleşmeden dönme hakkı bulunmadığını, davacı tarafından sözleşme daha önce feshedildiğinden davacının taleplerinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu savunarak, davanın reddini dilemiş, %40'tan az olmamak üzere takdir edilecek kötüniyet tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

2. Birleşen davada davalı Albaraka vekili; davacıya kendisinin bulduğu ve belirlediği bir taşınmazın alımı ile ilgili olarak talebi üzerine banka tarafından sadece konut finansmanı sağlandığını, herhangi bir iddia ve talepten bankanın sorumlu tutulmasının hukuken mümkün olmadığını, davanın banka yönünden husumet yokluğu nedeniyle reddedilmesi gerektiğini, bankanın müşteriye karşı yerine getirmesi gereken bir yükümlülüğünün olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; gayrimenkul satış sözleşmesine göre vaad edilen teslim tarihinin 30.09.2016 olduğu, 01.11.2017 tarihi itibariyle dava konusu C blokun projenin fiili gerçekleşme oranının %15 seviyesinde olduğu, anılan gayrimenkulün inşaatının 30.09.2016 tarihinde bitirilemediği, davacının sözleşmeden dönme ve ödemiş olduğu bedelin iadesini talep edebileceği, davalı ...şirketinin 24.10.2017 tarihinde direngen hale gelmiş olması nedeniyle bu tarihten icra takip tarihine kadar davalı şirketten faiz talep edebileceği, bu nedenlerle davacının davalı şirket hakkında başlattığı takibe vaki itirazın yerinde olmadığı, alacak likit olduğundan icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiği, birleşen dava yönünden konut satış ve kredi sözleşmeleri tarihlerinde yürürlükte bulunan mevzuat hükümleri çerçevesinde, davacı tüketicinin davalı bankanın anlaşmalı proje olarak lanse ettiği siteden konut satın aldığı, dosyadaki delillere göre (davalılar arasındaki protokol ve kredi sözleşmesi içeriği) kullanılan kredinin bağlı kredi vasfında olduğu ve buna göre de yukarıda belirtilen tarihlere göre eldeki davanın kanunda öngörülen hak düşürücü süre içinde açıldığının tespiti ve kabulünün gerektiği, kredi veren davalı bankanın 6502 sayılı Kanun'un 35/2 maddesi gereğince, kullanılan kredi miktarı kapsamında kalan söz konusu tutardan davacı tüketiciye karşı sorumlu olduğu anlaşıldığından, asıl dava açısından; davanın kabulüne, Ankara 4.İcra Müdürlüğünün 2018/3906 Esas sayılı icra dosyasındaki borçlu (davalı) itirazının iptaline, 210.000 TL asıl alacak, 1.000 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 211.000 TL için icra takibinin devamına, tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile asıl alacağa takip tarihinden itibaren avans faizi uygulanmasına, davacı lehine hüküm altına alınan toplam alacak üzerinden %20 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacı adına kayıtlı Ankara ili Gölbaşı ilçesi sınırları içerisinde bulunan 118012 ada, 1 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki C Blok 1. Kat , 647 numaralı bağımsız bölüme ait tapu kaydının iptali ile davalı ...şirketi adına tapuya kayıt ve tesciline, birleşen dava açısından; davanın kabulü ile, davacı ile davalı banka arasındaki 30.06.2014 tarihli 204.800 TL tutarlı konut finansmanı kredi sözleşmesinin iptali ile davacı tarafından bu sözleşme nedeniyle ödenen 185.187,71 TL tutarın tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile 18.10.2017 tarihine kadar yapılan ödemeler için 24.10.2017 tarihinden itibaren kalan ödemeler için ödeme tarihlerinden itibaren uygulanacak yasal faizi ile birlikte davalı bankadan alınarak davacıya ödenmesine, (dosyaya ibraz edilen 20.01.2020 tarihli bilirkişi kurulu raporunun karara ek sayılmasına,) davacının taraflar arasındaki 30.06.2014 tarih, 204.800 TL tutarlı konut finansmanı sözleşmesi nedeniyle davalı bankaya borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili ile davalı Albaraka vekili istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacı vekili istinaf başvurusunda; talep konusu itirazın iptali olan davada mahkemece hatalı olarak tapu iptali ve tesciline karar verildiğini, tapu iptal ve tescile karar verilecek ise ancak borçlu davalının bedeli müvekkile ödemesi şartıyla ve TKHK'nın 45 inci maddesinde yazılı 10 günlük sürenin sonunda verilebileceğini, iki ayrı dava mevcut olduğundan iki ayrı vekalet ücreti yerine tek vekalet ücreti takdir edilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek istinaf talebinde bulunmuştur.

2. Davalı Albaraka vekili istinaf başvurusunda; davacının müvekkil bankadan kullandığı kredi bağlı kredi sayılsa bile vaad edilen teslim ve dava tarihi itibariyle 6502 Sayılı Kanun'un 35/2 maddesinde yazılı bir yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini, ödemelerin yapıldığı hususunun davacı tarafından usulüne uygun şekilde ispat edilemediğini, Banka tarafından verilen kredinin bağlı kredi olmadığını ileri sürerek istinaf talebinde bulunmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; konutun davalı satıcı şirketçe davacı alıcıya resmi satış sözleşmesi ile satılarak tapuda devredildiğini, bu halde konut satışına dair tüketici işleminden kaynaklanan davaya Tüketici Mahkemesinde ve basit yargılama usulüne uygun şekilde görülmesinde bir isabetsizlik olmadığı, davacı ile davalı ...şirketi arasında 31.05.2014 tarihinde yapılan Gayrimenkul Satış Sözleşmesi ile konutun 210.000 TL karşılığında davacı tarafından satın alındığı, sözleşmede teslim tarihinin 30.09.2016 olarak belirlendiği, dava konusu taşınmazın 30.06.2014 tarihinde davalı satıcı şirket tarafından davacı adına tapuda devredildiği, davalı banka tarafından davacıya 30.06.2014 tarihli konut finansmanı sözleşmesi ile 286.403,66 TL toplam geri ödemeli 204,800 TL konut kredisi kullandırıldığı, davacı tüketicinin davalı bankanın anlaşmalı proje olarak lanse ettiği siteden konut satın aldığı, dosyadaki delillere göre (davalılar arasındaki protokol ve kredi sözleşmesi içeriği) kullanılan kredinin bağlı kredi vasfında olduğu, davalı ...şirketi tarafından teslim tarihinin Ekim 2017 olarak revize edildiği buna göre davanın davalı satıcı şirket tarafından konut teslim tarihi olarak belirlenen Ekim 2017 tarihinden itibaren TKHK'da öngörülen 1 yıllık hak düşürücü süre içinde olmak üzere 09.07.2018 tarihinde açıldığı, TKHK'nın 35/2 maddesi gereğince, konut finansman kuruluşunun sorumluluğunun kullanılan kredi miktarı ile sınırlandırılmış olduğu, davacının konutu davalı satıcı şirket ile aralarında mevcut satış sözleşmesi gereğince 210.000 TL'ye satın aldığı ve davalı bankadan 204.800 TL kredi kullandığı göz önünde bulundurularak, davada tespit edilen 210.000 TL toplam ödeme miktarı gözetildiğinde, davalı bankanın kullanılan kredi miktarı kapsamında olmak üzere davacı tarafından, davalı satıcı şirkete ödenen konut bedelinden de sorumlu olduğu, davacı yanca tapu iptal ve tescil kararı verilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle istinaf talebinde bulunulmuş ise de taraflar arasındaki sözleşmenin feshine ve davacı tarafından yapılan ödemelerin iadesi gerektiğine karar verildiği nazara alındığında davacı yan üzerinde kayıtlı taşınmazın da davalı şirkete devrine karar verilmesinde usul ve yasaya uygun olduğu, davaların birleştirilmesi durumunda, asıl ve birleşen davaların birbirinden bağımsız, müstakil davalar olması nedeniyle, hüküm kısmında her bir dava hakkında o davaya ilişkin vekalet ücretleri ve mahkeme masraflarıyla birlikte ayrı ayrı hüküm kurulması zorunlu olduğundan davacı yararına asıl ve birleşen dava yönünden ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği, asıl ve birleşen dava açısından dava değeri gözönünde bulundurularak haksız çıkan taraftan alınacak harç miktarının tespiti yerine her iki dava açısından tek bir harç hesabı yapılıp davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesinin hatalı olduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle; birleşen davada davalı bankanın istinaf talebinin esastan reddine, davacının istinaf talebinin kabulüne, Ankara 14. Tüketici Mahkemesi'nin kararının kaldırılmasına, asıl davanın kabulüne, Ankara 4. İcra Müdürlüğünün 2018/3906 Esas sayılı icra dosyasındaki borçlu (davalı) itirazının iptaline, 210.000 TL asıl alacak, 1.000 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 211.000 TL için icra takibinin devamına, (tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile) asıl alacağa takip tarihinden itibaren avans faizi uygulanmasına, davacı lehine hüküm altına alınan toplam alacak üzerinden %20 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacı adına kayıtlı Ankara ili Gölbaşı ilçesi sınırları içerisinde bulunan 118012 ada, 1 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki C Blok 1. Kat , 647 numaralı bağımsız bölüme ait tapu kaydının iptali ile davalı ...şirketi adına tapuya kayıt ve tesciline; birleşen davanın kabulüne; davacı ile davalı banka arasındaki 30.06.2014 tarihli 204.800 TL tutarlı konut finansmanı kredi sözleşmesinin iptaline, davacı tarafından bu sözleşme nedeniyle ödenen 185.187,71 TL tutarın (tahsilde tekerrür olmamak kaydı) ile 18.10.2017 tarihine kadar yapılan ödemeler için 24.10.2017 tarihinden itibaren kalan ödemeler için ödeme tarihlerinden itibaren uygulanacak yasal faizi ile birlikte davalı bankadan alınarak davacıya ödenmesine, davacının, taraflar arasındaki 30.06.2014 tarih, 204.800 TL tutarlı konut finansmanı sözleşmesi nedeniyle davalı bankaya borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde birleşen davada davalı Albaraka vekili ile davacı vekili temyiz isteminde bulunmuşlardır.

B. Temyiz Sebepleri

1. Birleşen davada davalı vekili temyizinde; davanın hak düşürücü süre olan bir yıllık süre içinde açılmadığını, davalının veya davacının teslim süresinin revize edildiğine ilişkin tek yanlı ve geçersiz beyanının müvekkil bankayı bağlamadığını, peşinatın ödendiğine ilişkin belge sunulmadığını, taraflar arasında bağlı kredi ilişkisi bulunmadığını, asıl davada taraf olmadıkları halde yargılama giderlerinden sorumlu olduklarına karar verildiğini ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesinin kararının kaldırılarak yerel Mahkeme kararının bozulmasını talep etmiştir.

2. Davacı vekili katılma yolu ile temyizinde; davanın itirazın iptali olmasına rağmen Mahkemece hatalı olarak tapu iptali ve tescil kararı da verildiğini, davacı ve davalının tescile ilişkin herhangi bir talebi olmadığından tescil yönündeki kararın kanuna aykırı olduğunu, Mahkeme aksi kanaatte ise; tapu iptal ve tesciline karar verebilmesi için kanunda öngörülen 10 günlük sürenin dikkate alınması gerektiğini, kanunda sözleşmeden dönme halinde karşılıklı edimlerin belirlenmesinde, önce bedelin tüketiciye iadesi, daha sonra tüketicinin 10 gün içerisinde edimini iade etmesininin gerektiğinin belirtildiğini, tescil hakkının ancak bedelin müvekkile iadesinden sonra doğacağını, asıl ve birleşen dava yönünden ayrı ayrı her bir davalı yönünden yargılama giderlerine hükmedilmesi gerektiğini ileri sürerek kararın düzeltilerek onanmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, davalı bankadan bağlı kredi kullanmak suretiyle satın alınan taşınmazın sözleşmede kararlaştırılan tarihte teslim edilmemesi nedeniyle sözleşmeden dönme, tespit, alacak ve itirazın iptali istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun'un 11 inci maddesi; "(1) Malın ayıplı olduğunun anlaşılması durumunda tüketici;

a) Satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme,

b) Satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinden indirim isteme,

c) Aşırı bir masraf gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme,

ç) İmkân varsa, satılanın ayıpsız bir misli ile değiştirilmesini isteme,

seçimlik haklarından birini kullanabilir. Satıcı, tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür.

(5) Tüketicinin sözleşmeden dönme veya ayıp oranında bedelden indirim hakkını seçtiği durumlarda, ödemiş olduğu bedelin tümü veya bedelden yapılan indirim tutarı derhâl tüketiciye iade edilir.

(6) Seçimlik hakların kullanılması nedeniyle ortaya çıkan tüm masraflar, tüketicinin seçtiği hakkı yerine getiren tarafça karşılanır. Tüketici bu seçimlik haklarından biri ile birlikte11/1/2011tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu hükümleri uyarınca tazminat da talep edebilir.

2. Aynı Kanun'un 35 inci maddesi; "Bağlı kredi sözleşmesi; konut finansmanı kredisinin münhasıran belirli bir konutun satın alınması durumunda bir sözleşmenin finansmanı için verildiği ve bu iki sözleşmenin objektif açıdan ekonomik bir birlik oluşturduğu sözleşmedir.

Bağlı kredilerde, konutun hiç ya da gereği gibi teslim edilmemesi nedeniyle tüketicinin bu Kanunun 11 inci maddesinde belirtilen seçimlik haklarından birini kullanması hâlinde, satıcı ve konut finansmanı kuruluşu müteselsilen sorumludur. Ancak, konut finansmanı kuruluşunun sorumluluğu; konutun teslim edilmemesi durumunda konut satış sözleşmesinde veya bağlı kredi sözleşmesinde belirtilen konut teslim tarihinden, konutun teslim edilmesi durumunda konutun teslim edildiği tarihten itibaren, kullanılan kredi miktarı ile sınırlı olmak üzere bir yıldır." şeklindedir.

3. Değerlendirme

1. Asıl dava yönünden davalı Albaraka vekilinin temyiz itirazları yönünden yapılan incelemede;

a) Davalı vekili asıl davada taraf olmadığı halde Bölge Adliye Mahkemesince asıl dava açısından "yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline" şeklinde hüküm verilmiştir. Kararın bir bütün olarak incelenmesinde hükmün tek davalı yönünden oluşturulduğu ancak yargılama giderlerinin "davalılardan tahsiline" şeklinde yazılmasının maddi hataya dayalı olduğu, bu maddi hatanın mahallinde her zaman düzeltilmesinin mümkün olduğu anlamıştır.

b) Davalı vekili, asıl davaya yönelik temyiz itirazında bulunmuş ise de; davada taraf olmayanların hükmü temyiz etme hakkı kanunen mümkün olmadığından, asıl dava da taraf olmayan davalı Albaraka vekilinin asıl davaya yönelik temyiz dilekçesinin REDDİNE karar verilmiştir.

2. Birleşen davaya yönelik davalı Albaraka vekilinin temyiz itirazları yönünden yapılan incelemede;

a)Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararında; hukuki ilişkinin ve bu ilişki nedeniyle ortaya çıkan uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarının doğru şekilde belirlendiği, davacının ticari veya mesleki amaçlarla hareket ettiğine ilişkin delil bulunmadığı bu nedenle somut uyuşmazlıkla tüketici mahkemesinin görevli olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin mahkemenin görevine ilişkin itirazlarının reddine karar verilmiştir.

b)Dosya içerisinde yer alan ve davalılar arasında imzalanan garantörlük sözleşmesi, kullanılan kredinin davalı şirket hesabına aktarılmış olması, kredi verildiği tarihte inşaatın tamamlanması seviyesi dikkate alındığında kullanılan kredinin bağlı kredi kapsamında olduğu anlaşılmıştır.

c)Davacı ile davalı ...şirketi arasında düzenlenen satış sözleşmesinde bağımsız bölümün teslim tarihi 30.09.2016 olarak belirlenmiş ancak dosya kapsamında bulunan 24.08.2016 tarihli davalı firmanın davacıya hitaben yazdığı yazıda teslim tarihini Ekim 2017 tarihine ertelediğini bildirdiği görülmüştür. Davalı banka, davalı satıcı şirketin teslim süresinin revize edildiğine ilişkin tek yanlı beyanının bankayı bağlamadığını, bir tarafın sözleşmede yapmış olduğu tek taraflı değişikliğin o değişikliğe açıkça muvafakat etmeyen üçüncü bir kişinin haklarını etkilemesinin hukuken mümkün olmadığını bu nedenle davanın banka açısından hak düşürücü süreden sonra açıldığını savunmuştur. 6502 Sayılı Kanun'un 35 inci maddesinde " ...konut finansmanı kuruluşunun sorumluluğu; konutun teslim edilmemesi durumunda konut satış sözleşmesinde veya bağlı kredi sözleşmesinde belirtilen konut teslim tarihinden, konutun teslim edilmesi durumunda konutun teslim edildiği tarihten itibaren, kullanılan kredi miktarı ile sınırlı olmak üzere bir yıldır." şeklinde düzenleme yer almaktadır. Bu düzenleme gereğince sözleşmede belirtilen teslim tarihininden itibaren (30.06.2016 ) davalı banka açısından bir yıllık dava açma süresinin dolduğu ileri sürülmüş ise de; aynı kanunun 1 inci maddesinde Kanun’un amacı ; "kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı, tüketiciyi aydınlatıcı ve bilinçlendirici önlemleri almak, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konulardaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmeleri teşvik etmeye ilişkin hususları düzenlemektir." şeklinde belirtilmiş olması dikkate alındığında, konutun teslim tarihinin revize edildiğine ilişkin davalı bankanın iddiasına göre muvafakatinin alınmamış olması satıcı şirketin beyanına itibar ederek revize edilen tarihi kabul eden tüketici aleyhine sonuç doğuramayacağı gibi teslim tarihinin revize edildiğine ilişkin bağlı kredi veren kuruluşa bilgilendirmeyi yapmak da davalı satıcı şirketin yükümlülüğündedir. Bu durumda kanunun amacına aykırı olarak bu bildirimin yapılmaması davacı tüketici açısından aleyhe değerlendirilemez. Yine davalılar arasında yapılan garantörlük sözleşmesi gereğince de konutun teslim tarihinin 31.10.2017 olarak kabulüne ilişkin yerel Mahkeme kararı yerinde olup bu burumda davanın kanunda öngörülen bir yıllık hak düşürücü süre içinde açıldığı anlaşıldığından davalının temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.

3. Davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;

a)Bölge Adliye Mahkemesince verilen karar davacı vekili tarafından katılma yolu ile temyiz edilmiş ise de, davalı tarafın temyiz talebinin bulunmadığı, asıl davada taraf olmayan ancak asıl davaya yönelik temyiz talebinde bulunan Albaraka vekilinin temyiz dilekçesinin reddine karar verildiğinden, asıl davaya yönelik katılma yolu ile temyiz isteminde bulunan davacı vekilinin temyiz itirazlarını incelemek de mümkün değildir. Hal böyle olunca davacı tarafın asıl davaya yönelik temyiz dilekçesinin REDDİNE karar vermek gerekmiştir.

b) Birleşen davada, hükmün tek davalı yönünden oluşturulduğu, ancak yargılama giderlerinin "davalılardan müştereken ve müteselsilen " tahsiline şeklinde yazılmasının maddi hataya dayalı olduğu, bu maddi hatanın mahallinde her zaman düzeltilmesinin mümkün olduğu anlaşılmıştır.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Davacı vekili ile davalı vekilinin asıl davaya yönelik temyiz dilekçesinin REDDİNE

2. Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğininde Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

21.06.2023 tarihinde oy çokluğuyla karar verilmiştir.

KARŞI OY

Davada, davalı bankadan bağlı kredi kullanılarak satın alınan gayrimenkul bağımsız bölümün hiç ifa edilmemesi nedeniyle sözleşmenin feshi ile satış bedeli ve masraflarının davalılardan müteselsilen istenmiştir.

Daire çoğunluğu ile aramızdaki ihtilaf, bankadan bağlı kredi ile alınan taşınmazın teslim tarihinin satıcı tarafından tek taraflı uzatılması halinde uzatılan bu süreden bankanın da sorumlu olup olmayacağı noktasında toplanmaktadır.

6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 35/2 nci maddesine göre, “Bağlı kredilerde, konutun hiç ya da gereği gibi teslim edilmemesi nedeniyle tüketicinin bu Kanun'un 11 inci maddesinde belirtilen seçimlik haklarından birini kullanması hâlinde, satıcı ve konut finansmanı kuruluşu müteselsilen sorumludur. Ancak, konut finansmanı kuruluşunun sorumluluğu; konutun teslim edilmemesi durumunda konut satış sözleşmesinde veya bağlı kredi sözleşmesinde belirtilen konut teslim tarihinden, konutun teslim edilmesi durumunda konutun teslim edildiği tarihten itibaren, kullanılan kredi miktarı ile sınırlı olmak üzere bir yıldır.”

Bağlı tüketici kredilerinde bankanın sorumluluğu doğrudan kanun hükmünden doğmaktadır. TKHK madde 35/2’ye göre bağlı krediye konu mal veya hizmetin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi halinde tüketiciye, doğrudan kredi verene başvurabilme imkânı tanınmıştır ve bankanın sorumluluğu satıcı ile birlikte müteselsil sorumluluktur. Bağlı tüketici kredilerinde bankanın sorumluluğu Kanunda açıkça düzenlenmiş olduğu için aynı zamanda kanundan doğan bir müteselsil sorumluluktur.

Kanunda bağlı tüketici kredilerinde bankanın sorumluluğu, hem süre hem de miktar bakımından sınırlandırılmıştır. Bankanın sorumluluğu konutun teslim edilmemesi durumunda konut satış sözleşmesinde veya bağlı kredi sözleşmesinde belirtilen konut teslim tarihinden, konutun teslim edilmesi durumunda konutun teslim edildiği tarihten itibaren, kullanılan kredi miktarı ile sınırlı olmak üzere bir yıldır. Yargıtay uygulamasına göre Kanunda öngörülen bir yıllık süre, emredici bir düzenleme olduğundan “hak düşürücü süre” niteliğindedir ve hâkim tarafından re’sen gözetilmesi gerekmektedir.

Somut olayda davalı satıcı ile davacı arasındaki 08.07.2015 tarihli taşınmaz satış sözleşmesinin teslim tarihi 30.9.2016 tarihidir. 13.06.2014 tarihinde ise taşınmaz davacı adına tescil edilmiştir. Davalı müteahhit tarafından inşaatın tamamlanmadığı, satıcının üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmediği ve sözleşmeden dönmenin haklı olduğunda uyuşmazlık yoktur.

Alıcı sözleşmeden 19.10.2017 tarihli ihtarı ile döndüğüne göre satıcı ve bankanın müteselsil sorumluluk süresinin de belirlenmesi gerekmektedir. Davalı bankanın TKHK’nın 35 inci maddesine göre sorumluluk süresi 30.09.2016 teslim tarihinden itibaren bir yıl sonrası olan 30.09.2017 tarihidir. Davalı satıcı, tek taraflı olarak teslim tarihini 31.07.2017 tarihine uzatmış ancak bu tarihte de teslim yapılamamıştır. 26.09.2018 tarihinde dava açıldığına göre banka yönünden bir yıllık hak düşürücü sürenin geçip geçmediği irdelenmelidir.

TKHK’nın 35 inci maddesinin lafzı açık olup bankanın sorumluluğu emredici şekilde sözleşmede belirtilen konut teslim tarihinden bir yıl olarak belirlemiştir. Kanunun lafzının açık olduğu durumlarda aksine yorum yapmak mümkün değildir. Ayrıca TKHK’nın amacı göz önüne alınarak açık olan kanun hükmü bertaraf edilerek tüketici lehine yorum yoluna gidilerek kanundaki süre uzatılamaz.

Daire çoğunluğu, satıcının tek taraflı teslim süresini uzatması ile davalı finans kuruluşu bankanın da süresinin uzayacağını kabul etmekte ise de buna kanuni engel vardır. Türk Borçlar Kanunu'nun 165 inci maddesine göre, “Kanun veya sözleşme ile aksi belirlenmedikçe, borçlulardan biri kendi davranışıyla diğer borçluların durumunu ağırlaştıramaz.” Müteselsil borcu oluşturan her bir borç birbirinden bağımsız olduğundan tek bir borçlunun alacaklıya yönelik davranışı diğerlerini etkilemez. Özellikle müteselsil borcun, farklı hukuki sebeplere dayandığı bir ilişkide bu daha net bir şekilde ortaya çıkar.

Kanun metninde bankanın sorumluluk süresini belirleyen bir düzenleme yok sayılarak belirsiz hale getirilemez. Zira satıcı ile alıcı teslim tarihini ileri bir tarihe belirleyerek bankanın kanunen belirlenen sorumluluk süresi de belirsiz hale getirilmiş olur. Finansman kuruluşu bankanın kanunda belirlenen bir yıllık süreden daha fazla sorumluluk altına girebilmesi için bu konuda kabulü gerekmektedir. Kabul olmadan hiçbir şekilde sorumluluk süresi uzatılamaz.

Taşınmazın teslim tarihinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre geçmesi nedeniyle davalı finans kuruluşu bankanın sorumluluğuna gidilemeyeceği, hak düşürücü süre nedeniyle davalı banka yönünden davanın reddi gerektiği düşüncesinde olduğumdan sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.