"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1221 E., 2022/702 K.
KARAR : Davanın kısmen kabulüne
İLK DERECE MAHKEMESİ : ... 5. Aile Mahkemesi
SAYISI : 2015/691 E., 2021/7 K.
Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraflarca istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince tarafların başvurularının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraflarca temyiz edilmiş, incelemenin duruşmalı olarak yapılması davacılar vekili tarafından istenilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 07.03.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde gelen davacı vekili Avukat ...'ın sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00'te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacının kanuni temsilcileri; 2002 doğumlu davacı ... okuldayken, davalılar Tülay ve Hüsamettin'in çocuğu olan davalı ... tarafından atılan yumruk ile gözlüğünün kırılarak gözünün yara aldığını, ardından hastaneye götürüldüğünü, sağ gözünde büyük oranda görme kaybı oluştuğunu, davalı anne ve babanın ev başkanı sıfatıyla oluşan zarardan sorumlu olduklarını ileri sürerek; fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla, 25.000 TL maddi ve 25.000 TL manevi tazminatın 12.03.2015 olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiş, 28.10.2020 tarihli ıslah dilekçesiyle maddi tazminat talebini 410.000 TL'ye artırmışlardır.
II. CEVAP
Davalı Hüsamettin; oğlunun, hırçınlaşan davacının omzuna vurmak isterken yanlışlıkla gözüne vurduğunu, oğlunun olayda herhangi bir kastı ve kusurunun olmadığını, amacının davacının sakin olması için omuzuna yumruk vurmak olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; 14.12.2018 tarihli Adli Tıp Kurumu raporuna göre, davacının % 28 oranında meslekten kazanma gücünü kaybettiği, maluliyet oranına göre 316.128,95 TL maddi zararının hesaplandığı, olayın oluş şekli, ilgili kanun hükümleri ve hakkaniyet uyarınca maddi tazminattan indirim yapılması gerektiği gerekçesiyle, davacının maddi tazimat talebinin kısmen kabulü ile 220.000TL maddi tazminat ve 10.000 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde taraflarca istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili; işgöremezlik oranına ve hesap raporuna itirazlarının dikkate alınmadığını, maddi tazminat talebi ıslah edildiği halde gerekçe belirtilmeden indirim yapılmasının doğru olmadığını, ıslah dilekçesi doğrultusunda karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
2. Davalılar vekili; delillerin tartışılmadığını, yeterli gerekçe yazılmadığını, ev başkanı olarak yükümlülüklerin yerine getirildiğini, davacıya karşı kusurlu hareketin bulunmadığını, olayın davacının agresif hareketleri nedeniyle meydana geldiğini, ıslah dilekçesindeki taleplerin zamanaşımına uğradığını, yüksek miktarda manevi tazminata hükmedildiğini ileri sürerek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarında tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; 30.08.2017 tarihli hesap raporunun usul ve yasaya uygun olmasına, kaldı ki kendilerine usulünce bu rapor tebliğ edilen davacının ilk rapora karşı itirazda bulunmaması sebebiyle tespit edilen 316.128,95 TL maddi tazminatın davalı taraf yönünden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 381 inci maddesi uyarınca kazanılmış hak oluşturmasına, dosya içeriği, tanık beyanları ve davalıların sunduğu cevap dilekçesinden tahrik altında kalmadan davalı küçük Sühacan'ın davacı küçüğe gözünde maluliyet doğuracak şekilde vurmuş olduğunun sabit olmasına, haksız fiil faili Sühacan yönüyle 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 72 nci maddesi uyarınca arttırım tarihi itibariyle uzamış ceza zamanaşımının (5237 TCK'nın 66/a. 86 ncı ve 87 nci maddelerine göre) dolmaması sebebiyle bu davalı yönüyle arttırılan tazminatın kısmen hüküm altına alınmasında usulsüzlük bulunmamasına, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 369 uncu maddesi uyarınca hal ve şartlara, dosya kapsamına göre çocuklarını gerektiği biçimde eğitmeyen, denetleyip takip etmeyen davalı ebeveynlerin ev başkanı sıfatıyla sorumlu tutulmalarının usul ve yasaya uygun bulunmasına, tarafların eğitim seviyesi, çocuğun yaşı, olayların seyir biçimi ile yerleşik yargı uygulamalarına göre hesaplanan maddi tazminattan Mahkemece takdir edilen tutarda 4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi uyarınca hakkaniyet indirimi yapılmasının doğru olmasına göre, tarafların sair istinaf itirazlarının reddine karar verildikten sonra; davalı ebeveynler yönüyle zararın ve failin öğrenildiği tarihten itibaren iki yıl geçmekle taleplerin zamanaşımına uğrayacağı, davacının ilk maluliyet raporunun 03.05.2017 tarihinde alındığı, daha sonra itiraz üzerine alınan raporda da maluliyet oranının aynı olduğu, yine hükme esas alınan ilk hesap raporunun 30.08.2017 tarihinde temin edildiği, buna göre davacının bu tarihte maddi zararı öğrendiği ve fakat talep arttırımın 28.10.2020 tarihinde yapıldığı gözetilmekle davalı ebeveynler yönüyle ıslah edilen kısmın zamanaşımına uğradığı, olayın oluş şekli, biçimi, davacıdaki maluliyetin derecesi, paranın satın alma gücü, hakkaniyet ilkesi nazara alındığında Mahkemece davacı çocuk için belirlenen manevi tazminat tutarının az olduğu gerekçesiyle; tarafların istinaf başvurularının kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak, yeniden esas hakkında; davanın kısmen kabulü ile 220.000 TL maddi (davalı ebeveynler Hüsametdin ile Tülay'ın tazminatın sadece 25.000 TL'lik kısmından sorumlu tutulmalarına) ve 20.000 TL manevi tazminatın 12.03.2015 olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, davalı ebeveynler yönüyle dava dilekçesinde istenen tutarın dışında arttırılan maddi tazminatın zamanaşımına uğraması sebebiyle reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı vekili; işgücü kaybına ilişkin ilk raporun ...Üniversitesi tarafından 03.05.2017 tarihinde % 28 oranında düzenlendiğini, bu rapora iki tarafın itiraz ettiğini, itirazlar giderilmeden hesap bilirkişisine gönderildiğini, 30.08.2017 tarihli rapor düzenlendiğini, bu rapora davalıların itiraz ettiğini, devamında itirazlar nedeniyle mahkemece Adli Tıp Kurumundan 14.12.2018 tarihli % 28 oranında işgücü kaybını belirleyen rapor alındığını, iki tarafın itirazı üzerine ATK Genel Kurulundan rapor istendiğini, 23.08.2019 tarihli cevapla tekrar incelemeyi gerektirir durum olmadığının belirtildiğini, bu cevabın kendilerine 28.08.2019 tarihinde tebliğ edildiğini, bu süreçlerden sonra 28.10.2019 tarihinde taleplerini artırdıklarını, bu tarihte zararın öğrenildiğini, zamanaşımı konusunda yanılgıya düşüldüğünü, işgücü kaybına yönelik itirazlar sonuçlanmadan hesap raporu alınmasının karışıklığa sebebiyet verdiğini, hesap raporuna itiraz edilmemesinin usuli kazanılmış hak doğurmayacağını, itiraz edilmese de farklı oran çıkması halinde yeninden rapor alınacağını, davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığını, dava tarihi itibariyle zamanaşımı süresinin kesildiğini, gerekçede belirtildiği üzere, davalının tahrik altında kalmadan eylemi gerçekleştirdiğini, sonuçlarını bilebilecek durumda olduğunu, indirim yapılmasının doğru olmadığını, yapılan indirimin de fazla olduğunu, davanın tümden kabulü gerektiğini, davacı ...'in yargılamada reşit olduğu, temsil edilir hale geldiği, istinaf karar başlığında davacı kısmının hatalı düzenlendiğini ileri sürerek, kararın bozulmasını istemiştir.
2.Davalılar vekili; davanın Süha'ya karşı açıldığını, vekaletname eksikliğinin giderildiğini, görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, dava taraflarının kim olduğu yönünde belirleme yapılmadığı için karışıklık bulunduğunu, davalı ... için vekalet talep edildiği halde velayeten temsil edildiğinin yazıldığını, delillerin tartışılmadığını, gerekçesiz karar yazıldığını, ev başkanı sorumluluklarının yerine getirildiğini, tanık beyanlarında belirtildiğini, davalı ...'ın kusuru olmadığını, davacı çocuğa vurmadığını, davacının agresif hareketleri ile olayın meydana geldiğini, manevi tazminat miktarının artırılmasının doğru olmadığını ileri sürerek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davalı küçüğün haksız fiilinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kunun) haksız fiil sorumluluğunu belirleyen 49 uncu maddesinin ilgili kısmı şöyledir.
"Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür."
2. 6098 sayılı Kanun'un 51 inci maddesi; “Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler. Tazminatın irat biçiminde ödenmesine hükmedilirse, borçlu güvence göstermekle yükümlüdür.” hükmünü içermektedir. Maddede yer alan “Durumun gereğini” ibaresi ile hakime geniş bir takdir yetkisi verilmiş olmakla birlikte bu takdir yetkisi kullanılırken hakkaniyete uygun davranılması gerektiği şüphesizdir.
3. Aynı Kanun’un tazminatın indirilemesini düzenleyen 52 nci maddesi ise; “Zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hâkim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir. Zarara hafif kusuruyla sebep olan tazminat yükümlüsü, tazminatı ödediğinde yoksulluğa düşecek olur ve hakkaniyet de gerektirirse hâkim, tazminatı indirebilir”.
4. Görüldüğü üzere kanun koyucu hakime tazminat miktarını belirlerken tarafların durumunu gözeterek geniş bir yetki alanı sunmuş ise de cismani zararlar için ise hakimin bu derece geniş yetkisinin bulunmadığı Kanun’un devam maddelerinde karşımıza çıkmaktadır. Buna göre “Özel durumlar” başlıklı ölüm ve bedensel zarar hâlleri için ayrı düzenleme getirilmiştir. Kanun’un 53 üncü maddesi ölüm hâlinde; 54 üncü maddesi ise bedensel zarar durumunda istenebilecek olan tazminat kalemlerini hüküm altına almıştır. 6098 sayılı Kanun'un “Bedensel zarar” başlıklı 54 üncü maddesinde; “Bedensel zararlar özellikle şunlardır: 1. Tedavi giderleri. 2. Kazanç kaybı. 3. Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar. 4. Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar.” olarak düzenlenmiştir.
5. 6098 sayılı Kanun'un, haksız fiilin ölüm veya bedensel zarara yol açması hâlinde maddi tazminatın belirlenmesine ilişkin hükmü olan 55 inci maddesine de değinilmesi gerekmektedir. Anılan madde;
"Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez. Hesaplanan tazminat, miktar esas alınarak hakkaniyet düşüncesi ile artırılamaz veya azaltılamaz. Hükmü getirilmiştir.
6. Haksız fiilde zamanaşımı süresini düzenleyen 6098 sayılı Kanun'un 72 nci maddesinin birinci bendinde ise; "Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır." hükmüne yer verilmiştir.
7. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun "Sorumluluk" başlığını taşıyan 369 uncu maddesi de; "Ev başkanı, ev halkından olan küçüğün, kısıtlının, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı bulunan kişinin verdiği zarardan, alışılmış şekilde durum ve koşulların gerektirdiği dikkatle onu gözetim altında bulundurduğunu veya bu dikkat ve özeni gösterseydi dahi zararın meydana gelmesini engelleyemeyeceğini ispat etmedikçe sorumludur. Ev başkanı, ev halkından akıl hastalığı veya akıl zayıflığı bulunanların kendilerini ya da başkalarını tehlikeye veya zarara düşürmemeleri için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür. Zorunluluk halinde gerekli önlemlerin alınmasını yetkili makamdan ister." hükmünü içermektedir.
8. Ev Başkanının, sorumluluğu konusunda özel bir zamanaşımı düzenlemesi bulunmamaktadır. 6098 sayılı Kanun'un 72 nci maddesinde öngörülmüş olan iki ve on yıllık genel zamanaşımı süresi ev başkanı için de uygulanır. Zamanaşımı başlangıcı, iki yılık süre bakımından, zararın, fiilin ve failin (sorumlu ev başkanının) öğrenildiği tarih, on yıllık süre bakımından da olay tarihidir. Ancak, ceza zamanaşımı süresi, ev başkanının sorumluluğunda uygulanmaz.
9. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) belirsiz alacak davasını düzenleyen 107 nci maddesi uyarınca; davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hallerde, alacaklının, hukuki ilişki ile asgari bir miktar ya da değer belirterek alacak davası açabilmesi belirsiz alacak davası ile mümkündür. Belirsiz alacak davası açan davacı iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmadan, karşı tarafın muvafakati aranmaksızın ve ıslaha da gerek kalmaksızın talep sonucunu artırabilecektir.
10. Aynı Kanun'un kısmi davaya ilişkin 109 uncu maddesi uyarınca, talep konususun niteliği itibariyle bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmının dava yoluyla ileri sürülebileceği düzenlenmiştir. Kısmi dava ile davacı, talep konususunun tamamı hakkında dava açma imkânı bulunmasına rağmen yalnız bir kısmını talep etmektedir. Bir kimsenin kısmi bir dava açıp açmadığı ancak dava dilekçesinden, davacının talep sonucundan anlaşılır. Davacının davasını açıkça kısmi dava olarak nitelendirmesine gerek yoktur, alacağın yalnız bir kesiminin dava edildiğinin anlaşılması yeterlidir.
11. Özellikle davacının “fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak” veya “şimdilik alacağın belirli bir miktarını dava ettiğini” belirterek açtığı davalar kısmi dava niteliğindedir. Kısmi dava açılması halinde davaya konu edilmeyen kısmın ayrı bir davayla talep edilmesi veya aynı davada ıslah yoluyla dava konusuna dahil edilmesi mümkündür.
3. Değerlendirme
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, dava dilekçesinde, fazlaya ilişkin hakların saklı tutularak dava açılmasına, bu nedenle davanın kısmi dava olarak nitelendirilmesine, ev başkanı sıfatıyla sorumluluğu bulunanlar yönünden ceza zamanaşımı süresinin uygulanmamasına, bu kapsamda; 03.05.2017 tarihli raporda belirlenen % 28 işgöremezlik oranına göre hazırlanan tazminat hesap raporunun davacılar vekiline 18.09.2017 tarihinde tebliğ edilmiş olmasına, 24.10.2017 tarihli celsede raporun yeterli olduğunun beyan edilmesine ve iki yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra 28.10.2020 tarihinde ıslah dilekçesi verilmiş olmasına, hükmedilen manevi tazminatın uygun bulunmasına, davalı küçüğün eylemi nedeniyle zararın ortaya çıkmış olmasına göre; davalıların tüm, davacının ise sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. İlk Derece Mahkemesince alınan 30.08.2017 tarihli bilirkişi raporuna göre; davacının sürekli işgücü kaybı nedeniyle 316.128,95 TL zararının belirlendiği, verilen kararda ise "olayın oluş şekli borçlar kanunu ilgili hükümleri ve hakkaniyet gereği" gerekçesiyle indirim yapıldığı, Bölge Adliye Mahkemesince ise; davalı küçük Sühacan'ın tahrik altında kalmadan davacı küçüğe gözünde maluliyet doğuracak şekilde vurmuş olduğunun sabit bulunduğu belirtilmesine karşın, tarafların eğitim seviyesi, çocuğun yaşı, olayların seyir biçimi ile yerleşik yargı uygulamalarına göre hesaplanan maddi tazminattan, 4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi uyarınca hakkaniyet indirimi yapılmasının doğru olduğu belirtilerek, bu yöne ilişkin istinaf başvurusunun reddedildiği görülmektedir.
3. Tazminatın amacı, zararın tazmin edilmesini sağlamaktır. Bölge Adliye Mahkemesince de tespit edildiği üzere; tahrik indirimi yapılmasını gerektirecek, hukuk hakimini bağlayıcı, ceza mahkemesi kararıyla kesinleşen maddi bir olgunun bulunmadığı, haksız fiil nedeniyle ortaya çıkan bedensel zarardan 4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi uyarınca hakkaniyet indirimi yapılmasını gerektirecek bir durumun mevcut olmadığı anlaşıldığından, 30.08.2017 tarihli bilirkişi raporu ile belirlenen (davacı tarafından itiraz edilmeyen ve davalı taraf yönünden kazanılmış hak oluşturan) 316.128,95 TL maddi tazminattan indirim yapılmış olması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
4. Buna göre Bölge Adliye Mahkemesince yapılacak iş; davalı küçüğün belirlenen maddi tazminatın tamamından, anne ve babası olan diğer davalıların ise maddi tazminatın 25.000 TL'lik kısmından sorumlu tutulmasına karar vermek olmalıdır.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Davacının sair, davalıların tüm temyiz itirazlarının reddine,
2. Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi uyarınca davacılar yararına BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, aşağıda yazılı bakiye temyiz karar harcının davalılara yükletilmesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
07.03.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.