"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 24. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ : ANKARA 5. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde alacak ve menfi tespit davasının yapılan yargılaması neticesinde; davanın kabulüne, dair kesin olarak verilen karara karşı davalı vekilinin istinaf yoluna başvurması üzerine davalı vekilinin istinaf başvurusunun MK'nun 341/2. maddesi gereğince davalı vekilinin istinaf dilekçesinin reddine, yönelik kesin olarak verilen kararın süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; davalı vekilinin temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; hakkında yabancı mahkeme kararlarına istinaden davalı tarafından takip başlatıldığını, 7 mahkeme kararından sadece ikisinde taraf olduğunu, ancak icra takibinin tüm dosyalar yönünden başlatılarak taşınmazlarının satıldığını, artan paranın iade edilmediğini, sadece 2 yabancı mahkeme kararından ½ oranında sorumlu olduğunu, buna göre 10/01/2001 tarih ve 4 O 213/91 sayılı karardaki asıl alacağın yarısı olan 3.880 DM'nin yarısı ile 21/03/1996 tarih ve 4 O 293/91 sayılı karardaki asıl alacak olan 4.301 DM' nin yarısından sorumlu olabileceğini, taraf olduğu Verden Eyalet Mahkemesi'nin 10/01/2001 tarihli ve 21/03/1996 (213/91) tarihli ilamlarında hükmedilen alacağın ½ oranını aşan tutarı ile sorumlu olmadığını ve yine Verden Eyalet Mahkemesi'nin 09/05/1995, 17/01/1996, 21/03/1996 (410/93), 14/10/1997 ve 28/03/2003 tarihli kararları bakımından tarafa olmadığı için hükmedilen alacakların tamamından sorumlu olmadığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL’den davalıya borçlu olmadığının tespitine, Ankara 1. İcra Müdürlüğünün 2010/2658 Esas sayılı dosyası yönünden fazladan ödeme yaptığı bedellerden fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL’nin ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı; davada İcra İflas Kanunu'nun 72/7 maddesinde ifadesini bulan bir yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini, davacının hissedar olduğu taşınmazların izaleyi şuyuu satışından hissesine düşen miktarların 25/01/2012 tarihinde 30.409,46 TL, yine 25/01/2012 tarihinde 132.092,42 TL olmak üzere Ankara 1. İcra Müdürlüğünün 2010/2658 Esas sayılı dosyasına aktarılarak ödeme yapıldığını, fazladan ödeme olmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir.
İlk derece mahkemesince; davacının borçlu sıfatını haiz olduğu icra takibinde davacı tarafın sorumlu olduğu miktarın aleyhine hükmedilen mahkeme ilamları ile belirlenen bedel kadar olduğu, tenfize dayanak olan ilamlarda sıfat taşımadığı dosyalardan dolayı borçlu kabul edilemeyeceği, bu bedellerin ise tenfiz davasında yapılan yargılama giderleri ile ödeme tarihi itibarıyla mevcut olan takip masrafları toplamı olarak 10.611,03 TL olduğu, davacı tarafından ise 162.501,88 TL ödeme yapıldığı, sonuç olarak fazla ödeme yapıldığı konusunda tereddüt bulunmadığı, davacının isteğinin ise 1.000,00 TL olduğu gerekçesiyle, davanın kabulü ile; davacının 1. Ankara İcra Müdürlüğünün 2010/2658 Esas sayılı takip dosyasından 1.000,00 TL’lik kısmından borçlu olmadığının tespitine, davacının 1. Ankara İcra Müdürlüğünün 2010/2658 Esas sayılı takip dosyasından sorumlu olmadığı kısım için yapılan fazla ödemeden 1.000,00 TL’lik kısmın ödeme tarihinden itibaren işlemiş kanuni faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, karar verilmiş, karara karşı, davalı tarafça istinaf yoluna başvurulmuştur.
Bölge adliye mahkemesince; istinafa konu kararın miktar itibariyle kesin nitelikte olduğu gerekçesiyle, HMK'nun 341/2. maddesi gereğince davalı vekilinin istinaf dilekçesinin reddine, karar verilmiş; yine davalı vekilinin 29.07.2022 tarihli maddi hata dilekçesinin de 6100 sayılı HMK'nun ilgili maddelerine ve dosya içeriğine göre, istinafa gelen davalı yönünden kurulan hükmün miktarı itibariyle dikkate alındığında, Dairenin 29/06/2022 tarih, 2021/1239 E., 2022/860 K.sayılı kararında HMK.'nun 304. ve 305.maddeleri kapsamında düzeltilmesi gereken maddi hatanın bulunmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin maddi hata talebinin reddine karar verilmiş; davalı tarafından Bölge adliye mahkemesince verilen HMK'nun 341/2. maddesi gereğince davalı vekilinin istinaf dilekçesinin reddine, dair 29.06.2022 tarihli karar temyiz edilmiştir.
Davalı tarafın Bölge adliye mahkemesince verilen HMK'nun 341/2. maddesi gereğince davalı vekilinin istinaf dilekçesinin reddine, dair karara yönelik temyiz itirazının incelenmesinde; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun belirsiz alacak davasını düzenleyen 107. maddesi uyarınca; davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hallerde, alacaklının, hukuki ilişki ile asgari bir miktar ya da değer belirterek alacak davası açabilmesi belirsiz alacak davası ile mümkündür. Belirsiz alacak davası açan davacı iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmadan, karşı tarafın muvafakati aranmaksızın ve ıslaha da gerek kalmaksızın talep sonucunu artırabilecektir.
Aynı Kanun'un kısmi davaya ilişkin 109. maddesi uyarınca, talep konususun niteliği itibariyle bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmının dava yoluyla ileri sürülebileceği düzenlenmiştir. Kısmi dava ile davacı, talep konususunun tamamı hakkında dava açma imkânı bulunmasına rağmen yalnız bir kısmını talep etmektedir. Bir kimsenin kısmi bir dava açıp açmadığı ancak dava dilekçesinden, davacının talep sonucundan anlaşılır. Davacının davasını açıkça kısmi dava olarak nitelendirmesine gerek yoktur, alacağın yalnız bir kesiminin dava edildiğinin anlaşılması yeterlidir.
Özellikle davacının “fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak” veya “şimdilik alacağın belirli bir miktarını dava ettiğini” belirterek açtığı davalar kısmi dava niteliğindedir. Kısmi dava açılması halinde davaya konu edilmeyen kısmın ayrı bir davayla talep edilmesi veya aynı davada ıslah yoluyla dava konusuna dahil edilmesi mümkündür.
Alacağın hangi hallerde belirsiz, hangi hallerde belirli veya belirlenebilir olduğu hususunda kesin bir sınıflandırma yapılması mümkün olmayıp, her bir talep konusu alacak bakımından somut olayın özelliklerinin nazara alınarak sonuca gidilmesi gereklidir.
Somut olayda; davacı, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla icra dosyasına fazladan yaptığı ödemelerin iadesini ve icra dosyasına fazladan yapılan bu ödemeler için borçlu olmadığının tespitini istediği ve taleplerini ise kısmi dava olarak talep ettiği anlaşılmaktadır.
HMK 341. maddesinin üçüncü fıkrasına göre alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir. Yine temyiz edilemeyen kararları düzenleyen HMK m.362 uyarınca da alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda, kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir.
Hal böyle olunca HMK m.362 uyarınca davanın açıldığı tarih itibariyle davacının davaya konu ettiği alacağın kısmen talep edildiği gözetildiğinde ilk derece mahkemesi kararı, miktar itibariyle kesin nitelikte olmadığından bölge adliye mahkemesince verilen davalı tarafın istinaf dilekçesinin reddine ilişkin 29/06/2022 tarihli kararı usul ve yasaya aykırıdır.
O halde bölge adliye mahkemesince, davalının istinaf başvurusu esas yönünden incelenerek taraf delilleri değerlendirilip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken ilk derece mahkemesi kararının miktar itibariyle kesin nitelikte olduğundan bahisle istinaf başvurusunun usulden reddine karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK'nın 373. maddesi uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, dosyanın bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 12.12.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.