"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında birleştirilerek görülen alacak/elatmanın önlenmesi davalarının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda; alacak davasının kısmen kabulüne, elatmanın önlenmesi davasının kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı/birleşen davada davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalıların murislerinden 25/11/1999 tarihli harici sözleşme ile 1574 Ada 2 parselde kayıtlı taşınmazın 196.32 m² kısmını satın aldığını, zilyetliğini devraldığı arsa üzerine bina inşa ettiğini, böylelikle arsanın değerinin 100.000 TL üzerine çıktığını, tapunun devredilmeyip, oyalandığını, 28/06/2011 tarihindeki görüşmede ise ferağ için fahiş bedel talep edildiğini ileri sürerek; geçersiz sözleşme nedeniyle arsanın ve binanın ulaştığı bedelin tespiti ile şimdilik 10.000 TL ıslah ile 57.814 TL'nin davalılardan tahsilini talep etmiş, yargılama esnasında bina bedeline ilişkin talep atiye terk edilmiştir.
Davalı; davacının geçersiz sözleşme nedeniyle ancak ödenen bedeli isteyebileceği, reel bedelin talep edilemeyeceğini savunmuştur.
Birleşen davada davacılar, iki parselde bulunan bina nedeniyle taşınmaza müdahalenin önlenmesini talep etmişlerdir.
Mahkemece; resmi şekilde yapılmayan taşınmaz satışına ilişkin sözleşmenin geçersiz olduğu, sözleşmede satış bedelinin belirlenmemesi nedeniyle, bilirkişinin satış tarihi itibariyle belirlediği rayiç arsa değeri esas alınıp, denkleştirici adalet ilkesine göre dava tarihinde ulaştığı bedele hükmedilmesi gerektiği, elatmanın önlenmesine ilişkin talebin ise ortada haksız kullanım bulunmadığı gerekçe gösterilmek suretiyle ve asıl davanın kabulü ile 57.814.57 TL'nin davalılardan tahsiline, bina değeri konusunda talep atiye bırakılması nedeniyle bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, birleşen davanın reddine dair verilen kararı davalı tarafın temyizi üzerine, Dairemizin 03/06/2014 tarihli ve 2014/3578 Esas 2014/8752 Karar sayılı ilamıyla; davalının sair temyiz itirazlarının reddine, satış bedeli olarak verilen paranın ne kadar olduğu konusunda davacının ispata yönelik delilleri değerlendirmek suretiyle belirlendikten sonra uzman bilirkişiden altın, usd, faiz değerleri, enflasyon, döviz kurlarındaki artış, tüketici eşya fiyat endeksi, maaş artışları vs gibi ekonomik etkenlerin ortalamalarının alınarak ödeme tarihinden ifanın imkansız hale geldiği 28/06/2011 tarihe kadar paranın ulaştığı değerin hesaplanması ve hesaplanan bu miktara hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur.
Bozmaya uyan mahkemece; taşınmaz satış bedelinin ispatlanamadığı gerekçesiyle, asıl davanın reddine, ortada haksız kullanım söz konusu olmadığı, zilyetliğin haklı sebeplere dayandığı gerekçesiyle birleşen davanın reddine dair verilen karar, davacı tarafın temyizi üzerine, Dairemizin 05/04/2017 tarihli ve 2016/6406 Esas 2017/4802 Karar sayılı ilamıyla; davalıdan davaya konu taşınmazın satışı nedeniyle ne kadar para aldığı sorularak tespit edilmesi, davalının kabul ettiği miktar için denkleştirici adalet ilkesine göre tazminat hesabı yapılması, ödenen satım bedelinin iade tarihindeki ulaştığı bedel belirlenirken de paranın çeşitli ekonomik etkenler nedeniyle azalan alım gücünün enflasyon, tüketici eşya fiyat endeksi, altın, döviz kurlarındaki artış, maaş artışları vs gibi ekonomik etkenlerin ortalamalarının alınarak uzman bilirkişi vasıtasıyla hesaplanması ve bu miktara hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur.
Bozmaya uyan mahkemece; alınan bilirkişi raporu doğrultusunda, asıl davanın kısmen kabulü ile 56.94 TL nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, birleşen elatmanın önlenmesi davasının kabulüne karar verilmiş; karar, davacı/birleşen davada davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacının asıl davaya yönelik sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Dairemizin 05/04/2017 tarihli bozma ilamında, davalının kabul ettiği miktar için denkleştirici adalet ilkesine göre tazminat hesabının yapılması gerektiği belirtilmiştir.
Davalı vekili 28/07/2020 tarihli dilekçesiyle; dava konusu taşınmazın, eski para ile 8.000.000 TL 'ye satıldığını bildirmiştir.
Hukuken geçersiz sözleşmelerde, sebepsiz zenginleşme kuralları uyarınca satış bedeli olarak verilen paranın alım gücünün, ilk ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırılması ve bu şekilde iadeye karar verilmesi gerekmektedir. Bu güncelleme yapılırken, güncellemeye esas alınan somut verileri tek tek uygulanarak, ödeme tarihinden ifanın imkânsız hale geldiği tarihe kadar değer her bir dönem için hesaplanmalı, sonra bunların ortalaması alınmalıdır.
Somut olayda; mahkemece hükme esas alınan 29/07/2021 tarihli bilirkişi raporunda, ifanın imkansız hale geldiği tarih itibariyle güncellenmiş değerin hesaplanması yapılırken, yukarıda anlatılan şekilde güncellemeye esas alınan somut veriler ödeme tarihinden ifanın imkansız hale geldiği tarihe kadar her bir dönem için tek tek uygulanmamıştır. Şu durumda, yetersiz bilirkişi raporuna itibar edilerek, asıl davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.
3-Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması üzerine, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09/05/1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK).
Mahkemenin, Yargıtayın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur.
Somut olayda; mahkemece verilen 01/10/2013 tarihli kararda; asıl davanın kabulüne, birleşen elatmanın önlenmesi davasının reddine karar verilmiş, anılan kararın davalılar/birleşen davada davacılar tarafından temyizi üzerine; Dairemizin 03/06/2014 tarihli bozma kararında, davalıların/birleşen davada davacıların sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra, hükmün asıl davada davalılar yararına bozulduğu, eş söyleyişle birleşen davada davanın reddine dair verilen hükmün bozma kapsamı dışında kalarak kesinleştiği; buna rağmen mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, birleşen dava hakkında davacıların el atmasının önlenmesi davasının kabulüne karar verilmesi suretiyle, yeniden hüküm tesis edilmesi doğru görülmemiştir.
Öte yandan; birleşen davada, davacıların el atmanın önlenmesi davasının kabulüne karar verildiği halde gerekçe kısmında, “..birleşen Gaziantep 3. Ashm'nin 2012/386 E. 2012/828 K, Sy dosyasında davalının kullanımının harici satış sözleşmesine dayanıyor olması nedeniyle haksız olmadığı, zilyetliğin haklı sebeplere dayanıyor olduğundan el atmanın önlenmesi talebinin yerinde olmaması nedeniyle reddine” ifadelerine yer verildiği görülmektedir. Bu durum, hüküm ve gerekçe arasında çelişki oluşturmaktadır.
Karar gerekçesi ile hüküm fıkrasının çelişkili olması usul ve kanuna aykırı olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacının asıl davaya yönelik sair temyiz itirazlarının reddine, HUMK'nın 428. maddesi gereğince ikinci bentte açıklanan nedenlerle asıl davada verilen hükmün, üçüncü bentte açıklanan nedenlerle birleşen davada verilen hükmün davacı/birleşen davada davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23/11/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.