"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 5. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ : KOCAELİ 2. TÜKETİCİ MAHKEMESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen tüketiciyi koruma kanunundan kaynaklanan davanın kısmen kabulüne dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalı şirketin müteahhidi ve satıcısı olduğu ... Projesinden 26/04/2019 tarihinde tapuda ... Mahallesi, 2715 ada, 6 parsel 29 numaralı olarak kayıtlı bağımsız bölümü satın aldığını, taşınmazın brüt 151 metre kare ve bedelinin 715.000,00 TL olarak satışa çıkarıldığını, kendisinin toplamda 505.000,00 TL ödeyerek taşınmazı satın aldığını, ancak gerçekte 151 metre kare olan dairesinin belediye resmi kayıtlarında net 51,96 metre kare gözüktüğünü öğrendiğini, hile ile satılan ayıplı konut nedeni ile uğradığı zararın tazminine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, davanın reddini dilemişlerdir.
İlk derece Mahkemesince verilen kısmen kabul kısmen ret kararının davalı tarafından istinaf edilmesi üzerine, Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi'nin 15/09/2022 tarih 2022/734 E. 2022/1074 K. sayılı ilamıyla istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş olup; bu kez davalı vekilince karar temyiz edilmiştir.
Dava, ayıplı taşınmaz nedeni ile uğranılan zararın tazminine ilişkindir. Davacı, davalının tapuda 26/04/2019 tarihinde devrettiği dava konusu taşınmazın, 505.000,00 TL'ye satışının yapıldığını, davalı tarafından kendisine verildiği iddia edilen imzasız kaşesiz adi yazılı belgede evin 151 m2 ve 715.000 TL üzerinden satışa çıkarıldığının gösterildiğini, bunun haricinde aralarında başkaca bir yazılı sözleşme bulunmadığını, sonradan evin belediye resmi kayıtlarında net 51,96 m2 gözüktüğünü öğrendiğini, bu nedenle zararının tazminini talep etmiş; davalı ise davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece, hükme esas alınan 10.02.2022 tarihli bilirkişi raporunda hesap edilen 287.156,86,00 TL tazminatın kabulüne karar verilmişse de, hükmün davalı tarafından istinafı üzerine, bölge adliye mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş olup, hüküm bu kez davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Taraflarca düzenlenen satış sözleşmesi tarihinde yürürlükte bulunan 28/05/2014 tarih ve 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un (TKHK) ispat yükü başlıklı 10. maddesinde "(1) Teslim tarihinden itibaren altı ay içinde ortaya çıkan ayıpların, teslim tarihinde var olduğu kabul edilir. Bu durumda malın ayıplı olmadığının ispatı satıcıya aittir. Bu karine, malın veya ayıbın niteliği ile bağdaşmıyor ise uygulanmaz." düzenlemesi mevcuttur.
TKHK'nın tüketicinin seçimlik hakları başlıklı 11. maddesinde "(1) Malın ayıplı olduğunun anlaşılması durumunda tüketici,
a) Satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme,
b) Satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinden indirim isteme,
c) Aşırı bir masraf gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme,
ç) İmkân varsa, satılanın ayıpsız bir misli ile değiştirilmesini isteme,
seçimlik haklarından birini kullanabilir. Satıcı, tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür.
(2) Ücretsiz onarım veya malın ayıpsız misli ile değiştirilmesi hakları üretici veya ithalatçıya karşı da kullanılabilir. Bu fıkradaki hakların yerine getirilmesi konusunda satıcı, üretici ve ithalatçı müteselsilen sorumludur. Üretici veya ithalatçı, malın kendisi tarafından piyasaya sürülmesinden sonra ayıbın doğduğunu ispat ettiği taktirde sorumlu tutulmaz. (...)
(6) (...) Tüketici bu seçimlik haklarından biri ile birlikte 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu hükümleri uyarınca tazminat da talep edebilir." düzenlemesi ile
TKHK'nın zamanaşımı başlıklı 12. maddesinde ise "(1) Kanunlarda veya taraflar arasındaki sözleşmede daha uzun bir süre belirlenmediği takdirde, ayıplı maldan sorumluluk, ayıp daha sonra ortaya çıkmış olsa bile, malın tüketiciye teslim tarihinden itibaren iki yıllık zamanaşımına tabidir. Bu süre konut veya tatil amaçlı taşınmaz mallarda taşınmazın teslim tarihinden itibaren beş yıldır." düzenlemesi yapılmıştır.
Dava konusu taşınmazın tapuda devir tarihi 26/04/2019, dava tarihi ise 23/12/2019 olduğundan, eldeki davanın zamanaşımı süresi içerisinde açıldığında şüphe yoktur. Dava dosyasının incelenmesinde; davacıya devredilen taşınmazın tapu satış senedinde arsa payının 6/1000 olarak belirtildiği, bağımsız bölüme ilişkin "Edinme Sebebi" kısmında 31/07/2017 tarihli yönetim planının tapuya işlendiği, hükme esas alınan 10.02.2022 tarihli son bilirkişi raporunda da, mimari proje ve ruhsata ilişkin gönderilen cd incelemesinde, taşınmazın net 51,96 m2 olduğunun belirtildiği anlaşılmıştır. Ayrıca, davacının davalı tarafından verildiği iddia olunan ve dava dosyasına sunduğu imzasız kaşesiz adi yazılı belgede evin 151 m2 ve 715.000 TL üzerinden satışa çıkarıldığının gösterildiği, bunun haricinde aralarında başkaca bir yazılı sözleşme, katalog ya da broşür bulunmadığı da görülmüştür. Hal böyle olunca, davacı taşınmazı tapuda devir aldığı esnada tapu bilgilerinden haberdar olduğu kabul edilerek, taşınmazın 151 m2 olarak satıldığı da ispat edilemediğinden, metrekare eksikliği yönünden ayıp bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddi gerekirken, yazılı şekilde eksik inceleme ile hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
İlk derece mahkemesi kararının, yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar verilmiş olduğundan, HMK'nın 373/1 maddesi uyarınca, bu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK'nın 373/1 maddesi uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanunun 371. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 21/12/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.