Logo

3. Hukuk Dairesi2022/7623 E. 2022/8997 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Vakıf şerhi bulunan taşınmazların satışı sebebiyle ödenen taviz bedelinin iadesi talebi.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemece, alınan bilirkişi raporlarının, vakıf türünün belirlenmesi ve taşınmazlar bakımından 5737 sayılı Vakıflar Kanunu'nun 18. maddesi hükmüne uygun değerlendirme yapılmaksızın, bozmaya uygun şekilde düzenlenmediği ve gerekçesinde çelişki bulunduğu gözetilerek hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacılar; iştirak halinde malik oldukları ... İlçesi, ... Köyü, 121 Ada 1 ve 5 parsel sayılı taşınmazların satışı sırasında tapu kaydında "... Vakfı" şerhinin bulunması sebebiyle davalı idareye 1 nolu parsel için 7.390 TL ve 5 nolu Parsel için 11.582 TL taviz bedeli ödemek zorunda kaldıklarını, ... Vakfiyesinden anılan vakfın gayri sahih vakıflardan olduğunun ve buna bağlı olarak taviz bedeli ödenmesi gerekmediğinin anlaşıldığını, ayrıca kadastro tespitinde taşınmazların tarla vasfında olduğunun belirlendiğini ileri sürere;k ödedikleri taviz bedelinin davalı idareden tahsilini talep etmişlerdir.

Davalı; her bir davacının ancak kendi payı için dava açabileceğini, birlikte dava açmalarının doğru olmadığını, vakfın sahih vakıf olduğunu, taviz bedelinin yerinde olduğunu savunarak, davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece; davanın kabulüne dair verilen karar, davalının temyizi üzerine, Dairemizin 20/06/2018 tarihli ve 2016/19902 E., 2018/6877 K. sayılı ilamıyla; taşınmazdaki vakıf şerhine dayanılarak taviz bedeli istenebilmesinin vakfın sahih vakıflardan olması koşuluna bağlı olduğu, gayri sahih vakıflar yönünden taviz bedeli isteminin hukuksal bir dayanağı bulunmadığı, uyuşmazlığın çözümü için “İvaz Vakfı” mukataalı veya icareteynli vakıf olup olmadığının veya miri arazilerden mukataalı hayrata tahsis edilmeyenler ile aşar ve rüsumu vakfedilen taşınmazlardan bulunup bulunmadığının yöntemince araştırılması gerektiği, vakfiye kapsamındaki her taşınmazın coğrafi konumu ve hukuki durumu farklı olacağından bu taşınmazların kadim köy, kasaba ya da şehir içindeki mülk topraklar içinde olup olmadığının keşfen ve uzman bilirkişiler marifetiyle saptanması gerektiği, mahkemece; davaya konu taşınmaza ait tapu kayıtları ve vakfiye örneği ile birlikte bu konuda uzman üniversite öğretim üyelerinin de yer alacağı yeni bir bilirkişi kurulu aracılığı ile mahallinde keşif yapılarak açıklanan ilkeleri kapsar biçimde rapor alınması sağlandıktan sonra sonucuna uygun bir hüküm kurulması gerektiğinden bahisle bozulmuştur.

Bozmaya uyan mahkemece; bilirkişi kurulundan kök ve ek rapor alındıktan sonra, taşınmaz kaydında yer alan ... Vakfının gayri sahih vakıflardan olduğunun son yargı kararları ile benimsendiği, taviz bedeli alınmasının az yukarı da belirtilen kanuni düzenlemeye uygun olduğu gerekçesiyl,e davanın reddine karar verilmiş; karar, davacılar tarafından temyiz edilmiştir.

Bilindiği üzere, vakıf şerhini taşıyan tapu kayıtlarının kapsamında kalan tüm taşınmazların taviz bedeli ile sorumlu olduğu söylenemez. Özel mülkün kuru mülkiyeti ve tasarruf hakkının vakfedilmesi ile oluşan sahih vakıflarda, özellikle icareteynli ve mukataalı vakıflarda taviz bedelinin ödenmesi karşılığında vakıf şerhinin silinmesi gerektiği gerek uygulamada gerekse bilimsel görüşlerde tartışmasız olarak kabul edilmektedir. Padişah veya onun izni ile yetkili kişi tarafından miri arazinin aşar ve rusümatı (resim ve vergilerinin), yalnız tasarruf hakkının veya hem aşar ve rusümatı (vergi ve resimlerinin) hem de tasarruf hakkının vakfedilmesi ile meydana gelen gayri sahih (tahsisat kabilinden irsadı) vakıflarda ise 2762 sayılı Vakıflar Kanunu'nda tam bir açıklık bulunmamasına karşın, 5737 sayılı Vakıflar Kanunu'nun 18. maddesinde "…miri arazilerden mukataalı hayrata tahsis edilmeyenler ile aşar ve rüsumu vakfedilen taşınmazlar tavize tâbi değildir" hükmüne yer verilmiştir. Bu durumda sadece aşar ve rusümatı vakfa tahsis edilmiş taşınmazlar için taviz bedelinin alınmayacağı, bunun dışındaki tasarruf hakkı veya hem tasarruf hakkı hem de aşar ve rusümatı tahsis ve vakfedilmiş taşınmazlar için taviz bedelinin ödenmesi gerektiği uygulamada ortak görüş olarak belirmiştir.

Diğer taraftan,743 sayılı Türk Kanunu Medeni'sinin kabulünden önce kurulmuş olan vakıflar genelde büyük arazilere sahip vakıflar olduklarından, toprak türü (mülk, miri) bakımından homojen olarak sadece mülk arazilerin vakfedilmesiyle ya da sadece miri arazilerin gelirlerinin tahsis edilmesiyle vakıf teşekkül ettirildiğini söylemek güçtür. Nitekim yerleşik içtihatlarda, vakfın türünün ismine göre değil, vakıflara ait her bir arazinin coğrafi konumuna ve diğer özelliklerine göre ayrı ayrı değerlendirilmesi kabul edilmektedir.

Bütün bunlardan anlaşılacağı üzere vakıf türünün belirlenmesi ve belirlenen vakıf türüne göre çekişmeli taşınmazda vakfın bir hakkının kalıp kalmadığı, taviz bedeli ödenip ödenmeyeceğinin hiçbir kuşkuya yer bırakmadan saptanması bu tür davalarda önem kazanmaktadır. Bunun için de, Vakfiye kapsamındaki her taşınmazın coğrafi konumu ve hukuki durumu ayrı ayrı olacağından, dava konusu taşınmazın kadim köy, kasaba ya da şehir içindeki mülk topraklar içinde olup olmadığının öncelikle keşif yoluyla saptanması gerekmektedir.

Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; mahkemece alınan 06/12/2019 havale tarihli kök ve 09/11/2020 havale tarihli ek bilirkişi raporlarında; uyulan bozma ilamında açıklandığı şekilde vakfiye örneği tapu kayıtlarıyla birlikte değerlendirilmediği, vakıf türünün kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmediği ve taşınmazlar bakımından 5737 sayılı Vakıflar Kanunu'nun 18 .maddesi hükmüne uygun şekilde inceleme yapılmadığı, bunun yerine tapu kayıtlarının özetlenmesi ve ilgili kanun maddelerine yer verilmesiyle yetinilerek taşınmazların taviz bedeline tabi olduğu ifade edilmiştir. Bu haliyle, alınan bilirkişi raporları bozmaya uygun olarak düzenlenmediği için hükme esas alınacak nitelikte değildir. Bundan ayrı, alınan bilirkişi raporlarında taşınmazların sahih olarak vakfedildiği bildirilmiş olmasına rağmen, mahkemece de yargı kararlarında ... Vakfının gayrısahih vakıf olduğunun belirlendiği gerekçesine yer verilmek suretiyle, gerekçe içinde de çelişki yaratılmıştır.

Buna göre mahkemece; üniversitelerin hukuk fakültelerinin medeni hukuk kürsüsünde görev yapan öğretim üyelerinin de dahil edilmesiyle oluşturulacak yeni bilirkişi kurulu ile mahallinde keşif yapılması, vakfiye örneği ile tapu kayıtlarının keşif sırasında uygulanması ve akabinde dosyadaki diğer bilgi ve belgeleri değerlendiren bilirkişi raporu alınarak vakıf türünün belirlenmesi, çekişmeli taşınmazlarda vakfın bir hakkının kalıp kalmadığının, taviz bedeli ödenip ödenmeyeceğinin hiçbir kuşkuya yer bırakmadan saptanması ve ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve çelişki yaratacak değerlendirmeler ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 1086 sayılı HUMK'nın 428. maddesi uyarınca davacılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 6100 sayılı HMK'nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 28/11/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.