Logo

3. Hukuk Dairesi2022/803 E. 2022/7616 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Elektrik tedarik sözleşmesinin haksız feshi nedeniyle oluşan zararın tazmini istemiyle açılan davada, hükmedilen faizin başlangıç tarihinin tespiti uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Davanın belirli bir alacak miktarı üzerinden açılan kısmi dava niteliğinde olduğu ve ıslahla artırılan kısım için davalının daha önce temerrüde düşürülmediği gözetilerek, ıslahla artırılan kısma ıslah tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerektiğinden, ilk derece mahkemesi kararının düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. HUKUK DAİRESİ

İLK DERECE MAHKEMESİ : İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen alacak davasının kabulüne dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davalı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine yönelik olarak verilen karar, davalı vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmekle; duruşma günü olarak belirlenen 11/10/2022 tarihinde davacı vekili Av. ... ile davalı vekili Av. ... geldi. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan vekillerin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00'e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; elektrik enerjisi ihtiyacını karşılamak amacıyla davalı şirket ile imzaladığı 01/12/2017 tarihli sözleşme uyarınca, davalının 01/01/2018 ile 31/12/2018 tarihleri arası dönemi kapsayacak şekilde sözleşmede belirlenen sabit birim fiyat üzerinden elektrik tedarik etmeyi kabul ve taahhüt ettiğini, yürürlüğe girecek veya yürürlükteki mevzuatlarda yapılacak değişiklikler, EPDK kararları ve tüm ilgili kamu kurum ve kuruluşları tarafından tesis edilecek işlem ve alınacak kararlar, enerji fiyatlarını etkileyen diğer nedenler, döviz kurunda yaşanacak değişiklikler gibi etkenler sebebiyle bilgilendirme yapılmadan, onayı alınmadan, bu hususta mutabık kalınmadan birim fiyatta değişikliğe gidilemeyeceğinin de sözleşme ile kararlaştırıldığını, buna rağmen davalının sözleşmeyi süresi dolmadan 01/10/2018 tarihi itibariyle haksız olarak feshettiğini, bunun üzerine faaliyette bulunduğu bölgede yetkili bulunan dava dışı Trakya ...'tan ulusal tarife fiyatlandırması üzerinden elektrik tedarik etmek zorunda kaldığını, sözleşmenin feshi nedeniyle sadece 2018 yılının Ekim ayında uğramış olduğu zararının hayli yüksek olduğunu ileri sürerek; 2018 yılının Ekim ayına ilişkin uğramış olduğu zararının tespiti ile fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 20.000 TL’nin dava dışı tedarikçi şirket Trakya ... tarafından tahakkuk ettirilen faturaların vade tarihlerinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş; 07/09/2020 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 394.040,51 TL’ye yükseltmiştir.

Davalı; davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını, 2018 yılının ikinci yarısından itibaren yaşanan olağandışı durumlar ve mücbir sebepler nedeniyle zarara uğradığını, sözleşmeyi haklı olarak feshetmek zorunda kaldığını, enerji maliyetinde yaşanan artış, piyasa koşulları gereği güncellenmiş fiyat tekliflerini sunmuş olmasına rağmen, davacıdan olumlu cevap alamadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İlk derece mahkemesince; 10/12/2019 tarihli bilirkişi heyeti raporu hükme esas alınarak, taraflar arasında 01/01/2018 ile 31/12/2018 tarihleri arasını kapsayacak şekilde süreli elektrik enerjisi satış sözleşmesinin imzalandığı, sözleşme süresi boyunca faturalandırmanın sabit birim fiyat üzerinden yapılacağının kararlaştırıldığı, sözleşmenin (4.) maddesine göre, yürürlüğe girecek veya yürürlükteki mevzuatlarda yapılacak değişikliler, EPDK kararları ve tüm ilgili kamu kurum ve kuruluşları tarafından tesis edilecek işlem ve alınacak kararlar, enerji fiyatlarını etkileyen diğer nedenler, döviz kurunda yaşanacak değişiklikler gibi etkenler sebebiyle tedarikçinin, müşteriyi bilgilendirmesi, yazılı onayını alması kaydıyla fiyat ayarlaması yapabileceği, aksi halde sözleşmenin aynı şartlarla devam edeceği; buna rağmen davalı şirket tarafından elektrik piyasasındaki maliyet artışları nedeniyle elektrik satış birim fiyatının revize edilmesinin zorunlu hale geldiği, davacıya sunulan güncellenmiş birim fiyatın kabul edilmediğinden bahisle sözleşmenin 01/10/2018 tarihi itibariyle feshedildiği, feshin sözleşme hükümlerine aykırı olduğu, haksız fesih nedeniyle davacı şirketin elektrik enerjisini dava dışı Trakya ...’tan daha yüksek birim fiyattan satın aldığı, davacının Ekim 2018 döneminde toplam 394.040,51 TL zarara uğradığı gerekçesiyle; davanın kabulüne, 394.040,51 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

İlk derece mahkemesi kararına karşı, davalı tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.

Bölge adliye mahkemesince; taraflar arasında imzalanan elektrik tedarik sözleşmesi uyarınca, davalı tedarikçi şirket tarafından sözleşme süresi boyunca elektrik enerjisinin sabit birim fiyat üzerinden sunulacağının kabul ve taahhüt edilmesine rağmen, elektrik piyasasındaki maliyet artışları gerekçe gösterilerek güncellenen yeni birim fiyat üzerinden sunulan teklifin davacı tarafça kabul edilmediğinden bahisle sözleşmenin feshedildiği, haksız fesih nedeniyle davacının daha yüksek fiyattan elektrik satın almak zorunda kaldığı, bu nedenle zarara uğradığı, zarar miktarının hüküm kurmaya ve denetime elverişli bilirkişi raporu ile 394.040,51 TL olarak hesap edildiği, davanın belirsiz alacak talepli açılmış olması nedeniyle hüküm altına alınan tazminat alacağına dava tarihinden itibaren faiz işletilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı, ilk derece mahkemesi kararının usul ve kanuna uygun olduğu gerekçesiyle; davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı bilgi ve belgelere, özellikle temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararında yazılı gerekçelere göre; davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2) 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) “Belirsiz alacak davası” başlığı altında düzenlenen 107 inci maddesinin birinci fıkrasında; “Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.” şeklinde düzenleme yapılmıştır.

Davacının alacağının miktar veya değerini belirleyebilmesi için elinde bulunması gerekli bilgi ve belgelere sahip olmaması ve bu belgelere dava açma hazırlığı döneminde ulaşmasının da (gerçekten) mümkün olmaması ve dolayısıyla alacağın miktarının belirlenmesinin karşı tarafın elinde bulunan bilgi ve belgelerin sunulmasıyla mümkün hale geleceği durumlarda alacak belirsiz kabul edilmelidir. Önemli olan objektif olarak talep sonucunun belirlenmesinin davacıdan beklenemeyecek olmasıdır. Bir davada bilirkişi incelemesine gidilmesi belirsiz alacak davasının açılabilmesi için yeterli değildir. Bir davada bilirkişiye başvurulmasına rağmen davacı dava açarken alacak miktarını belirleyebiliyorsa, belirsiz alacak davası açılamaz.(Pekcanıtez, Özekes, Akkan, Korkmaz, Medeni Usul Hukuku, On İki Levha Yayıncılık: İstanbul, 2017, s. 1030-1031).

Aynı Kanun'un 109 uncu maddesinde ise kısmi dava, dava çeşitleri arasında düzenlenmiş olup, maddenin birinci fıkrası uyarınca, "Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir".

Kısmi dava açılabilmesinin ön koşulunu, dava yoluyla yerine getirilmesi istenen edimin bölünebilir bir nitelik taşıması oluşturur. Nitekim, HMK’nın 109 uncu maddesinin birinci fıkrasında da, talep konusunun, yani istenen edimin, sadece niteliği itibariyle bölünebilir olduğu durumlarda, kısmi dava açılması yoluna gidilebileceğine açıkça vurgu yapılmıştır. Edimin bölünüp bölünemeyeceği sorunu ise, bir usûl hukuku sorunu değil; maddi hukuk sorunudur ve edimin bölünebilirliğinden maksat, niteliğinde herhangi bir değişme ve değerinde herhangi bir azalma meydana gelmeksizin kısmen ifasının talep edilebilmesidir (Tanrıver, Süha: Medenî Usûl Hukuku, Ankara 2016, Cilt I,s. 574 ).

Kısmi dava ile davacı, mahkemeden sadece dava konusu yaptığı kısmın hüküm altına alınmasını istemektedir. Bu nedenle kısmi dava bakımından dava açılmasına bağlanan sonuçlar, sadece alacağın dava konusu yapılan kısmı bakımından sonuç doğuracaktır. Kısmi dava açılması halinde davaya konu edilmeyen kısmın ayrı bir davayla talep edilmesi veya aynı davada ıslah yoluyla dava konusuna dahil edilmesi mümkündür.

Kısmi dava açan davacı, talep konusunun geri kalan kısmını karşı tarafın izniyle veya ıslah yoluyla davada ileri sürdüğünde, artırılan bu kısım için faiz istediğinde, borçlu daha önce temerrüde düşürülmemişse artırdığı tarihten itibaren faiz talep edebilecektir. Buna karşılık davalı, alacağın tümü için daha önce temerrüde düşürülmüşse ıslah ile artırılan kısım için faiz de temerrüt tarihinden itibaren istenebilir.

Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; sözleşmenin süresinden önce haksız feshi nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemiyle açılan eldeki davada, davacı; sözleşmenin 01/10/2018 tarihi itibariyle davalı tarafça feshedildiği, dava dışı elektrik şirketinden daha yüksek birim fiyat üzerinden elektrik satın almak zorunda kaldığı, zarara uğradığından bahisle, ilgili fatura dönemine ilişkin aradaki fark bedeli işbu davaya konu etmiş olup; gerek dava dilekçesinde yapılan açıklamalardan gerekse dosya kapsamından anlaşılacağı üzere, taraflar arasında imzalanan sözleşme ile kararlaştırılan elektrik satış birim fiyatı ile bahse konu dava dışı şirketten satın alınan birim fiyat belli olup, davacının dava açarken dava konusu alacağın miktarını belirleyebilmesi için uhdesinde gerekli veri ve bilgilerin bulunduğunun kabulü zorunludur. Bu durumda, dava konusu edilen alacağın belirsiz olmadığı, belirli bir miktar gösterilerek talepte bulunulmuş olması nedeniyle kısmi davaya konu edilmiş olduğu anlaşılmaktadır.

Hal böyle olunca, ilk derece mahkemesince; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular çerçevesinde, fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak 20.000 TL üzerinden açılan kısmi davada, talebin ıslah edilerek 394.040,51 TL’ye yükseltildiği, ıslah edilen kısım için davalının daha önce temerrüde düşürülmediği dikkate alınıp, ıslahla artırılan kısma ıslah tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekirken; yanılgılı değerlendirme ile kabul edilen alacağın tamamına dava tarihinden itibaren faize hükmedilmiş olması usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirir.

Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının kaldırılması ve ilk derece mahkemesi kararının düzeltilerek onanması, HMK'nın 370 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü gereğidir.

SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILMASINA ve ilk derece mahkemesi kararının hüküm fıkrasının (1) numaralı bendinin çıkarılarak yerine; “ Davanın kabulü ile 20.000 TL’nin dava tarihinden; ıslah ile artırılan 374.040,51 TL’nin ise ıslahın yapıldığı 07/09/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” ifadesinin yazılmasına, hükmün düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, 8.400 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalıya iadesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 11/10/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.