"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2015/394 E., 2018/42 K.
DAVA TARİHİ : 13.04.2015
KARAR : Davanın kısmen kabulü
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen alacak davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı ve davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı; imzaladıkları 25.08.2008 tarihli sözleşme ile davalının büyükbaş hayvanların kesimi ile ortaya çıkan ve kırkbayır ismi verilen ürünün satışından sonra % 40 kâr payı ödemeyi kabul ettiğini, davalının Afyon'da faaliyet gösterdiğini, vergi dairesi kayıtlarının bulunduğunu, ayrıca ilgili ürünleri ihraç yolu ile satmasına rağmen kar payı ödemediğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak üzere, vergi levhasına yansıyan kar payları ile işin niteliği gereği kayıtlara yansıtılmaması nedeniyle bilirkişi tarafından belirlenecek kar payından şimdilik 10.000 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek bankalarca ödenen en yüksek ticari faiz oranına göre davalıdan tahsilini talep etmiş; 16.01.2018 tarihli ıslah dilekçesiyle dava değerini 151.462,61 TL'ye yükseltmiştir.
II. CEVAP
Davalı, dava dilekçesine ekli sözleşmenin metnini kapsar şekilde imzasının bulunmadığını, davacı tarafın kötü niyetli olarak sözleşme metnini alacaklı olacak şekilde düzenlediğini ve imzalı olan arka sayfaya eklediğini, kar payı sözleşmesini imzalamadığını, kar paylaşımı ve diğer hususları içeren ön sayfanın sonradan eklendiğini, sözleşmenin ön sayfası imzalı olmadığı için hukuken geçerli olmadığını, davacının hiçbir yükümlülüğü olmadığını, cezai şartın bile tek taraflı olarak tarafına yükletildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 23.01.2018 tarihli ve 2015/394 E., 2018/42 K. sayılı kararıyla; tacir olan taraflar arasında kırkbayır adlı ürünün satışı sonrası kar paylaşımına ilişkin sözleşme bulunduğu, her ne kadar davalı sözleşmenin ön sayfasının imzasız olması nedeniyle davacının kötüniyetli olarak sözleşmeyi kendi lehine düzenleyip imzalı sayfa ile birleştirdiği, bu nedenle sözleşmenin geçersiz olduğu iddiasında bulunmuş ise de davanın devamı süresince davacı ile aralarındaki sözleşmenin ilk sayfasını sunmadığı, bu nedenle davalının bu beyanına itibar edilmediği ve sözleşmenin dosyada mevcut hali ile geçerli olduğunun kabul edildiği, davalının ticari defter incelemesine göre 2008 yılından dava tarihine kadarki kırkbayır adlı ürünün gelir rakamlarından giderler, zarar ve hesaplanan verginin düşülmesi neticesinde 378.656,54 TL net karı olup geçerliliği kabul gören sözleşme hükümlerine göre davacının bu miktarın %40'ına tekabül eden 151.462,61 TL talep edebileceği gerekçesiyle, davanın kabulü ile 151.462,61 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlardaki avans faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, davacı ve davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili, ülkemizde esnaf ve tacirlerin büyük bir çoğunluğunun vergisel kayıtları gerçeği yansıtmadığını, yapılan bilirkişi incelemelerinde salt vergisel kayıtların baz alınmasının aslından da az bir kar hesaplamasına neden olduğunu,gerçek karın hesaplanması için talepleri doğrultusunda gümrük giriş çıkış kayıtları esas alınması gerektiğini,bu konudaki itirazlarının değerlendirilmediğini,eksik inceleme ile mahkeme tarafından hükmedilen tutarın gerçek karın çok altında olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davalı vekili, karara dayanak olan 25.08.2008 tarihli sözleşmenin tek taraflı olarak davalıya edimler yüklediğini ve edimlerin bulunduğu ilk sayfasında davalının imzasının olmadığını,davalının imzası olmayan sayfanın kötü niyetli olarak davacı tarafından bilgisayar ortamında düzenlenerek ikinci sayfaya eklendiğini,davayı ispat yükünün davacıda olduğunu, öncelikle sözleşmenin ilk sayfasının ibraz edilmesi gibi bir yükümlülüğün davalıya yüklenemeyeceğini, kaldıki davalının imzasının olmadığı tek nüsha bir sözleşmenin ilk sayfasını ibraz etmesinin mümkün olmadığını,davalı tarafça davacıya karşı yükümlülük altına girdiği bir sözleşme imzalamadığını,davacı tarafın davayı açtığı sırada metnin tamamında davalının imzası olan sözleşmeyi mahkemeye ibraz etme yükümlülüğü olduğunu,ayrıca davacı ile aralarında yaptıkları davaya konu bir sözleşme bulunmadığını, raporlara itirazlarının değerlendirilmediğini, sözleşmede davalıya yüklenilmiş edimin karşılığında davacı tarafça ne yapılacağına ilişkin en küçük bir edim belirtilmediğini, kararda ıslah tarihi yerine davanın tamamına dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin de hatalı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 23.09.2020 tarihli ve 2018/1795 E., 2020/913 K. sayılı kararıyla Türk Borçlar Kanunu hükümlerine göre, adi ortaklık sözleşmesinin yazılı şekilde yapılması şekil şartı olmasa da, ispat koşulu yönünden önemlidir. Taraflar arasındaki adi ortaklığın varlığının tespiti yargılamayı ve yazılı delil ile ispatı gerektirmekte olup, taraflarca dosyaya ibraz edilmiş tüm nüshaları taraflarca birlikte imzalanmış yazılı bir ortaklık sözleşmesi bulunmadığı görülmüştür.
Bu durumda davacının ispat delilleri açısından açıkça yemin deliline de dayanmadığı görüldüğü gibi, davanın tanık ile ispatlanması söz konusu değildir. Davacı adi ortaklığın varlığını usulünce ispat edememiştir. Sözleşmenin tüm nüshalarının sözleşme taraflarınca imzalanması gerektiğinden, sunulan sözleşmenin 1. sayfası bu niteliği taşımayıp geçersiz olduğundan, davacı yemin deliline de dayanmadığından, davanın reddi gerekirken davanın kabulüne karar verilmesi usul ve hukuka uygun bulunmamıştır...” gerekçesiyle; davacının istinaf başvurusunun reddine, davalının istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak davanın reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1.Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizin 07.12.2021 tarihli ve 2021/273 E., 2021/12613 K. sayılı ilamı ile; bozma, nedenine göre davacının sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilerek, öncelikle bölge adliye mahkemesince; tarafların karşılıklı ve birbirlerine uygun irade açıklamalarına kesinlik ve bağlayıcılık kazandıran imzaya itiraz edilmediğine, sözleşmede içerik ve anlam birliği bulunduğuna ve imzasız ilk sayfanın farklı içerik taşıdığının davalı tarafından ispatlanamadığı gözden kaçırılarak davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı, bu gerekçeyle kararın bozulması gerektiği, ikinci olarak da, taraflar arasında imzalanan 25.08.2008 tarihli sözleşme incelendiğinde, içeriğinden işbu sözleşmenin kar paylaşımı ortaklık sözleşmesi olduğunun anlaşıldığı, dolayısıyla taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin bölge adliye mahkemesince adi ortaklık sözleşmesi olarak kabulü ile ispatlanamayan davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu, bu durumda bölge adliye mahkemesince yapılacak iş; taraflar arasındaki sözleşmenin, kar paylaşımı sözleşmesi olarak kabulü ile taraf delillerinin, bu sözleşme hükümleri doğrultusunda değerlendirilerek, davacı hissesine tekabül eden kar payının belirlenmesi suretiyle karar vermekten ibaret olduğu gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; bozma sonrası alınan bilirkişi heyet raporunda fatura, gümrük ve vergi beyannameleri tüm olarak değerlendirildiğinde davacının kar payı paylaşım sözleşmesi gereği %60 oranında net kar alacağının 126.310,48 TL olarak hesaplandığı,alınan bilirkişi raporunun taraf,mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli bulunduğu anlaşıldığı gerekçesiyle davanın kısmen kabul, kısmen reddi ile, 126.310,48 TL nin dava tarihinden hesaplanacak avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; davacı tarafça sözleşmenin aslının dosyaya ibraz edilmediği, davacının kötüniyetli olarak bu davayı açtığı, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisinin usul ve yasaya aykırı olduğunu savunarak Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesini istemiştir.
Davacı vekili; bozma sonrası alınan bilirkişi raporunun yetersiz olduğunu savunarak kararın bozulmasına karar verilmesini istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, taraflar arasındaki kâr paylaşımı sözleşmesine istinaden talep edilen alacak istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6098 sayılı TBK'nun 1 inci maddesi: "Sözleşme, tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun olarak açıklamalarıyla kurulur.
İrade açıklaması, açık veya örtülü olabilir."
Aynı Kanunun 2 nci maddesi: "Taraflar sözleşmenin esaslı noktalarında uyuşmuşlarsa, ikinci derecedeki noktalar üzerinde durulmamış olsa bile, sözleşme kurulmuş sayılır.
İkinci derecedeki noktalarda uyuşulamazsa hâkim, uyuşmazlığı işin özelliğine bakarak
karara bağlar.
Sözleşmelerin şekline ilişkin hükümler saklıdır."
3. Değerlendirme
1. Davacının temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 362 nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının altında kalması hâlinde anılan Kanun’un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun’un 352 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.
Dosya içeriğine göre reddedilen ve temyize konu edilen toplam miktar 25.152,13 TL olup Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibari ile kesinlik sınırı olan 107.090,00 TL’nin altında kalmaktadır.
2. Davalının temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Temyizen incelenen; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olduğu, kararın, Bölge Adliye Mahkemesince uyulan bozma ilamı gereğince verildiği, bozmanın kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinin artık mümkün olmadığı ve gerekçedeki %40 kâr payı oranı yerine sehven %60 kâr payı oranı deyiminin yazıldığının anlaşılmasına ve tarafların sözleşme hükümleri ile bağlı olduklarının kabulüne göre davalının temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın onanması gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davacı vekilinin temyiz dilekçesinin miktardan REDDİNE,
2. Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesince verilen kararın ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz eden davalıya yükletilmesine,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacıya iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
12.04.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.