"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi
SAYISI : 2022/225 E., 2022/558 K.
DAVA TARİHİ : 01.06.2018
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen ipoteğin fekki davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece, ... Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; müvekkiline ait ... ili ... ilçesi, ... Köyünde kain 118 ada 9 parselde kayıtlı arsa niteliğindeki taşınmaza önce 20.01.2006 tarihinde 175.000,00 TL bedelli, sonrasında da kullandığı 65.000,00 TL'lik tüketici kredisi nedeniyle 29.12.2006 tarih 11810 yevmiye nolu 130.000,00 TL limitli ikinci dereceden teminat ipoteği verildiğini, 130.000,00 TL bedelli 2400903 numaralı ipoteğin ... Derince Şubesi nezdinde bulunan 888-0184-0058037 nolu hesap ile bağlantılı 65.000,00 TL bedelli tüketici kredisi için verildiğini, 2008 yılında taşınmazın dava dışı 3. kişi ...'e satıldığını, bu kişinin ipoteğe konu borcun düzenli ödendiğini bildiğinden taşınmazı satın aldığını, 65.000,00 TL bedelli kredi için 200.000,00 TL üzeri geri ödeme yaptığını ve neticeden 22.12.2009 tarihli borç tasfiye sözleşmesi hazırlandığını, ödemeler yapıldığını, son olarak bankanın verdiği ödeme planına uygun olarak 2017 Eylül ayı içerisinde sözü edilen kredinin tümüyle ödendiğini, yaptığı müracaat üzerine davalı banka tarafından ipotek ücreti ve diğer ipotek kaldırma masraflarının tahsil edildiğini, sonrasında gerek kendisi gerekse 3. kişinin ihtarına rağmen ipoteğin davalı bankaca kaldırılmadığını, 2012 yılında dava dışı ... Varlık Yönetim A.Ş.nin, aleyhine ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibe geçildiğini, açılan dava üzerine ... 1. İcra Hukuk Mahkemesinin 2012/215 E. sayılı dosyası ile takibin iptaline karar verildiğini, her ne kadar ilgili varlık yönetim şirketi alacakları devraldığını söylemekte ise de ipoteğin banka lehine verildiğini ve ipoteğe konu kredi geri ödemelerinin sonraki tarihlerde de bankaya yapılmaya devam ettiğini, her ne kadar taşınmazı devretmiş ise de devrettiği kişiye karşı ipoteğin kalkmasından sorumlu olduğunu, ipotek veren olarak ipoteğin hukuki muhatabı olduğunu beyanla ... ili ... ilçesi ... Köyünde kain 118 ada 9 parselde kayıtlı arsa niteliğindeki taşınmazda bulunan 29.12.2006 tarih 11810 yevmiye nolu 130.000,00 TL limitli ikinci dereceden teminat ipoteğinin fekkine karar verilmesini istemiş, 28.05.2019 tarihli dilekçesinde de ayrıca teminat ipoteğine konu tüketici kredisinden dolayı borçlu bulunmadığının tespitine karar verilmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı, davacının aktif dava ehliyeti olmadığını, davacının ipoteğin terkinini talep etmesinde hukuki faydası da olmadığını, dava konusu taşınmazın 3. kişinin mülkiyetinde olup davacının, ipoteğin fekki davası açma hak ve yetkisi olmadığını, ipoteğin fekki davasının, sadece taşınmazın maliki tarafından açılabildiğini, davanın husumet yokluğu yönünden reddi gerektiğini, ipotek akit tablosundaki şartlar incelendiğinde de görüleceği üzere, sözkonusu ipoteğin ... ...’nin kendisine ait asalet kredi borçlarının yanında doğmuş ve doğacak kefalet kredi borçlarının da teminatı için tesis edildiğinin açıkça hüküm altına alındığını, ipoteğin davacının kefalet borçlarının da teminatını teşkil ettiğinden davacının Koden firmasına kefaletinden kaynaklanan borçları ile asalet borçları ödenmeden kaldırılmasının mümkün olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
2. İhbar olunan vekili cevap dilekçesinde ve duruşmalardaki beyanlarında, ipoteğe konu borcun ödenmediğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 22.01.2020 tarihli ve 2018/248 E., 2020/47 K. sayılı kararıyla; her ne kadar davacı tarafça ipoteğin terkini talep edilmiş ise de, davacının davaya konu taşınmazı ipotek ile yükümlü olarak dava dışı üçüncü kişiye sattığı, dava tarihi itibari ile davacının taşınmazda hak sahibi olmadığı, TMK'nın 883 üncü maddesinde alacağın sona ermesi halinde malikin ipoteğin terkini isteyebileceğinin açık bir şekilde düzenlenmesi ve söz konusu hususun mahkemece resen nazara alınması gerektiğinden (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 09.02.2011 tarihli ve 2010/15-657 E., 2011/49 K.) davacının ipoteğin terkini talebi ile ilgili olarak aktif dava ehliyetinin bulunmadığı, her nekadar davacı tarafça ibraz edilen ıslah niteliğinde 28.05.2019 tarihli dilekçelerinde, ipoteğe konu kredi nedeni ile borçlu olunmadığına ilişkin taleplerinin bulunduğu belirtilmiş ise de söz konusu ipoteğin tesisi esnasında davacının davalı bankadan kullandığı 65.000 TL bedelli kredinin ödendiği hususunda davalı bankanın bir itirazının bulunmadığı, zira 13.11.2019 tarihli cevabi yazılarında davacının kullandığı 65.000 TL bedelli kredinin ödendiğinin belirtildiği, davalı banka tarafından söz konusu kredi ile ilgili olarak davacı aleyhine yapılan bir icra takibinin bulunduğuna ilişkin bir iddianın da bulunmadığı, davalı bankanın, dava konusu ipoteğin davacının tüketici kredisi dışında bankadan doğacak borçlarını da kapsadığı iddia edildiği bu itibarla her ne kadar davacının menfi tespit talebide bulunmakta ise, İİK'nın 72 nci maddesine göre borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Borçlunun, hakkında henüz icra takibi başlamadan önce de yapılabilecek olası bir takibi düşünerek, “böyle bir borcu bulunmadığının saptanması” için menfi tespit davası açabileceği, İcra takibinden önce borçlunun menfi tespit davası açabilmesi için öncelikle korunmaya değer bir hukuki yararının bulunması gerektiği, davacının 65.000 TL lik kredinin ödendiğinin tespitine ilişkin menfi tespit talebinde hukuki yararının bulunmadığı, zira hakkında icra takibi vs. bulunmadığı gibi kredi borcunun ödendiğinin banka tarafından da inkar edilmediği, ipoteğin terkini talebi bakımından davacının tapu maliki olmaması nedeni ile aktif husumet ehliyetinin bulunmaması ve davalı banka tarafından ipoteğin davacının dava dışı ticari kredi kefaleti nedeni ile devam ettiğine ilişkin savunması karşısında davacının 65.000 TL bedelli kredi nedeni ile borçlu olmadığının tespitine ilişkin talebinde hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle, davanın aktif husumet ve hukuki yarar yokluğu nedeni ile dava şartı yokluğundan usulden reddi karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 17.11 2021 tarihli ve 2021/887 E., 2021/1057 K. sayılı kararıyla; davacının davaya konu taşınmazı ipotek ile yükümlü olarak dava dışı üçüncü kişiye sattığı, dava tarihi itibari ile davacının taşınmazda hak sahibi olmadığı, TMK'nın 883 üncü maddesinde alacağın sona ermesi halinde malikin ipoteğin terkini isteyebileceğinin açık bir şekilde düzenlenmesi karşısında davacının ipoteğin terkini talebi ile ilgili olarak aktif dava ehliyetinin bulunmadığı gibi davacının davalı bankadan çekilen 65.000 TL lik kredinin ödendiği hususunda davalı bankanın bir itirazının bulunmaması, davacı banka tarafından söz konusu kredi ile ilgili olarak davacı aleyhine yapılan bir icra takibinin bulunduğuna ilişkin davacının bir iddiasının bulunmaması karşısında sözkonusu kredinin ödendiğinin tespitine ilişkin menfi tespit talebinde hukuki yararının bulunmadığının anlaşılmasına göre İlk Derece Mahkemesince davanın aktif husumet ve hukuki yarar yokluğundan reddine dair verilen kararda isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 24.03.2022 tarihli ve 2022/279 E., 2022/2730 K. sayılı ilamında; davaya konu 29.12.2006 tarihli 11810 yevmiye numaralı ipotek senedinde; ''...sair Bankacılık ve borç işlemlerinden dolayı doğmuş ve doğacak asalet ve kefalet borçlarının ayrıca herhangi bir şekilde Bankaya karşı doğmuş ve doğacak ipotek verene ait asalet borçlarının teminatı olarak ...'' ikinci dereceden 130.000,00 TL tutarında ipotek tesis edildiği, dava konusu dayanak kredi sözleşmesinin tüketici kredisinden kaynaklandığı hususlarının taraflar arasında ihtilaflı olmadığını, ayrıca tüketici kredisi borcunun kapatılmış olduğu iddiasına davalı tarafça bir itirazda da bulunulmadığı, sözleşme tarihi itibariyle yürürlükte olan 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunu'nun 4822 sayılı Kanun'la değişik 6 ncı maddesi ile sözleşmelerdeki haksız şartının düzenlendiği bu madde hükmü ve yine 4077 sayılı Kanunu'nun değişik 6 ve 31 inci maddelerine dayanılarak hazırlanan Tüketici Sözleşmelerindeki Haksız Şartlar Hakkında Yönetmeliğin 7 nci maddesinde; "satıcı, sağlayıcı veya kredi veren tarafından tüketici ile akdedilen sözleşmede kullanılan haksız şartlar batıldır" hükmü getirildiği, taraflar arasında düzenlenen 29.12.2006 tarihli konut kredisi sözleşmesine dayanak ipotek senedinde; "sair Bankacılık ve borç işlemlerinden dolayı doğmuş ve doğacak asalet ve kefalet borçlarının ayrıca herhangi bir şekilde Bankaya karşı doğmuş ve doğacak ipotek verene ait asalet borçlarının teminatı olarak" yer alan hükmün, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ışığında haksız şart niteliğinde olduğu, İlk Derece Mahkemesince davacının hukuki yararı ve aktif husumet ehliyeti olduğu kabul edilerek davanın esasına girilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesinin hatalı olduğu hususlarına değinilerek kararın bozulmasına karar verilmiştir.
B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 24.03.2022 tarihli ve 2022/279 E., 2022/2730 K. sayılı ilamında da belirtildiği üzere taraflar arasında düzenlenen 29.12.2006 tarihli konut kredisi sözleşmesine dayanak ipotek senedinde; "sair Bankacılık ve borç işlemlerinden dolayı doğmuş ve doğacak asalet ve kefalet borçlarının ayrıca herhangi bir şekilde Bankaya karşı doğmuş ve doğacak ipotek verene ait asalet borçlarının teminatı olarak" yer alan hükmün haksız şart niteliğinde olduğu, dolayısıyla davacının dava konusu ... ili, ... ilçesi, ... köyü, 118 ada, 9 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydı üzerine davalı tarafça konulan ve kaldırılan ipotekten dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine karar vermek gerektiği, davanın devamı esnasında ipoteğin kaldırılmış olması nedeniyle davacının ipoteğin kaldırılması talebi konusuz kalmış olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, davacının dava konusu ... ili, ... ilçesi, ... köyü, 118 ada, 9 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydı üzerine davalı tarafça konulan ve kaldırılan ipotekten dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine, davacının ipoteğin kaldırılması talebi yönünden davanın konusuz kalması nedeniyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; bir taşınmazın üzerindeki ipoteğin fekkinin istenilebilmesi için taşınmazın maliki konumunda olmak gerektiğini, Hukuk Muhakemeleri Kanun'u uyarınca hukuki yarar bir dava şartı olup açılan davada hukuki yararın mevcut olması için de dava konusu edilecek taşınmaz üzerinde davacının bir yararının bulunması gerektiğini, huzurdaki davada, davacı taşınmazın bir önceki maliki konumunda olup taşınmazın devri ile tüm haklarını yeni malike aktardığını söz konusu taşınmaz üzerinde bir menfaat ve hakkı bulunmayan davacının taraf ehliyeti de bulunmadığını,, talep ve dava hakkı bulunmayan eski taşınmaz malikinin huzurdaki davada aktif dava ehliyeti bulunmadığını, dosya temlik olduğundan davalı konumunda yer almamaları gerektiğini, ayrıca ipoteğin limit ipoteği olduğunu, her ne kadar borç gerekçeli kararda tüketici kredisi olarak geçmiş olsa da ticari nitelikli kredi olduğunu ve ipoteğin de karz ipoteği değil limit ipoteği olarak tesis edildiğini, ipotek belgesinde tarafların ipoteğin asalet ve kefalet borçlarının teminatı olarak tesis edildiği konusunda anlaştığını, asalet borcu ödenmiş olsa da kefalet borcunun temlik alan firma nezdinde devam ettiğini belirterek kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, çekilen kredi nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti ile taşınmaz üzerine konulan ipoteğin fekki taleplerine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun ipoteğin terkinini isteme hakkı başlıklı 883 üncü maddesi şu şekildedir;
“Alacak sona erince ipotekli taşınmazın maliki, alacaklıdan ipoteği terkin ettirmesini isteyebilir.
(Ek fıkra:4/7/2019-7181/19 md.) İpotek süreli olarak kurulmuşsa, sürenin bitiminden itibaren otuz gün içinde ipotekli taşınmaz üzerinde 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 150/c maddesinde belirtilen şerhin konulmaması hâlinde ipotek, malikin talebiyle tapu müdürlüğünce terkin edilir.”
2. 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunu'nun 4822 sayılı Kanunla değişik 6 ncı maddesi ile sözleşmelerdeki haksız şart düzenlenmiş ve "Satıcı ve sağlayıcının tüketiciyle müzakere etmeden, tek taraflı olarak sözleşmeye koyduğu, tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde iyi niyet kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme koşulları haksız şarttır. Taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu her türlü sözleşmede yer alan haksız şartlar tüketici için bağlayıcı değildir. Eğer bir sözleşme şartı önceden hazırlanmışsa ve özellikle standart sözleşmede yer alması nedeniyle tüketici içeriğine etki edememişse, o sözleşme şartının tüketiciyle müzakere edilmediği kabul edilir. Sözleşmenin bütün olarak değerlendirilmesinden, standart sözleşme olduğu sonucuna varılırsa, bu sözleşmedeki bir şartın belirli unsurlarının veya münferit bir hükmünün müzakere edilmiş olması, sözleşmenin kalan kısmına bu maddenin uygulanmasını engellemez. Bir satıcı veya sağlayıcı, bir standart şartın münferiden tartışıldığını ileri sürüyorsa, bunu ispat yükü ona aittir. 6/A, 6/B, 6/C, 7, 9, 9/A, 10, 10/A ve 11/A maddelerinde yazılı olarak düzenlenmesi öngörülen tüketici sözleşmeleri en az oniki punto ve koyu siyah harflerle düzenlenir ... " hükmü getirilmiştir.
3. 4077 sayılı Kanunu'nun değişik 6 ve 31 inci maddelerine dayanılarak hazırlanan Tüketici Sözleşmelerindeki Haksız Şartlar Hakkında Yönetmeliğin 7 nci maddesinde; "satıcı, sağlayıcı veya kredi veren tarafından tüketici ile akdedilen sözleşmede kullanılan haksız şartlar batıldır" hükmü getirilmiştir.
3. Değerlendirme
Temyizen incelenen İlk Derece Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; davalının temyiz itirazlarının reddi ile kararın onanması gerekmiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeple;
Davalı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz eden davalıya yükletilmesine,
23.10.2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.