"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/2584 E., 2022/3034 K.
DAVA TARİHİ : 29.03.2016
KARAR : Davanın kabulü
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 6. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/5 E., 2022/483 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı; eşi ile birlikte kullandığı taşınmaz üzerinde davalı lehine ipotek tesis edildiğini, sonrasında başlatılan icra takibinde taşınmazın 23.11.2012 tarihinde satıldığını ve satış bedelinin davalıya ödendiğini; ancak satış tarihinden önce eşinin ipoteğin fekki ve aile konutu şerhi işlenmesi talepli açtığı davanın kabul edildiğini ve kararın 01.10.2015 tarihinde kesinleştiğini, ipoteğin fekki davasının devam ettiği aşamada ipotek konusu taşınmazın satışının yapılarak bedelinin davalıya ödenmesinden dolayı zarara uğradığını ve davalının haksız olarak üzerindeki ipotek fek edilen taşınmazı sattırmak ve bedelini tahsil etmek suretiyle sebepsiz zenginleştiğini ileri sürerek, öncelikle bu evin bugünkü rayiç bedeline karşılık olmak üzere keşifte tespit edilecek bedel üzerinden 110.000 TL'nin, bu talebinin reddi halinde ise satış tarihinde eve takdir edilen değer olan 110.000 TL'nin satış tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş; yargılama sırasında 06.11.2021 tarihli talep artırım dilekçesi ile talebini 174.000 TL'ye çıkarmıştır.
II. CEVAP
Davalı; görev ve hak düşürücü süre yönünden itirazlarının bulunduğunu, davaya konu ipoteğin davacı tarafından eşinin bilgisi ve rızası dahilinde tesis edildiğini, davacının hem aile konutu olan taşınmaz üzerinde ticari menfaatin gerçekleşmesi için ipotek tesis ettirdiğini, hem de eşinin dava açmasını sağlayarak aile konutu olduğu gerekçesi ile ipoteğin fekkine sebep olduğunu, sebepsiz zenginleşme söz konusu ise, sebepsiz zenginleşenin icra dosyası borçlusu olduğunu, davacının haklı olduğu kabul edilse bile yalnızca taşınmazın satış bedelinin kendisine ödenmesini talep edebileceğini, daha önce temerrüde düşürülmediğinden ve her halükarda ortada haklı bir talep olmadığından faiz talep edebilmesinin mümkün olmadığını belirterek, davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; geçersiz ipoteğe dayanarak davacının aile konutu olan taşınmazının satıldığı ve davalının sebepsiz zenginleştiğinin anlaşıldığı, taşınmaz üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi ile taşınmazın dava tarihindeki değerinin 174.000 TL olduğu gerekçesiyle; davanın kabulü ile 174.000 TL'nin 23.11.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir..
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili istinaf dilekçesinde; davada Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğunu davanın hak düşürücü sürede açılmadığını, taşınmazı elinde bulunduran dava dışı 3. şahsa karşı tapu iptal ve tescil davası açılması mümkün iken davalıya karşı sebepsiz zenginleşme davası açılmasının yasaya aykırı olduğunu, davada sebepsiz zenginleşme şartlarının oluşmadığını, kimsenin kendi kusurundan faydalanamayacağını, kabul anlamına gelmemekle birlikte bir an için ipoteğin geçersiz olduğu kabul edilse dâhi, bu sebebe dayanarak ihalenin feshini talep etmeyen davacının taşınmazın mülkiyeti devredildikten sonra sebepsiz zenginleşme davası açmasının dürüstlük kuralına aykırılık teşkil ettiğini, ayrıca davacının ancak davalıya ödenen 71.567,94 TL'yi talep edebileceğini, faiz başlangıcının paranın davalıya ödenme tarihi olması gerekirken ihale tarihi olarak belirtilmesinin de hatalı olduğunu beyanla, davanın reddine karar verilmesi için kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; söz konusu aile konutu niteliğindeki taşınmaz üzerine tesis edilen ipoteğin geçersiz olduğu, geçersiz ipotek uyarınca yapılan takip ile davacının zararına sebebiyet verilecek şekilde taşınmazın cebri icra ile satıldığı, Mahkemece taşınmazın rayiç değerinin keşfen talimatla alınan ek bilirkişi raporunda 174.000 TL olarak belirlendiği, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan takip sonrası ihale tarihi itibarıyla cebri icra yoluyla davalının taşınmaz maliki olduğu gözetilerek, temerrütün ihale tarihinde oluştuğu, hükme esas bilirkişi raporu taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli olduğundan Mahkeme kararının usul ve hukuka uygun bulunduğu gerekçesiyle, davalının istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek, kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacıya ait evin geçersiz ipoteğe dayalı olarak girişilen icra takibi sonucunda satışının yapılması nedeniyle davalının sebepsiz zenginleştiği iddiasıyla alacak istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 2 inci maddesi “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” hükmünü içermektedir.
2. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 09.06.2022 tarihli ve 2021/7794 E., 2022/4663 K. sayılı ilamının ilgili kısmı şu şekildedir: "Somut olayda davacı bizzat ipoteği tesis ettiren olup ipoteğin tesis tarihinde tapu kaydında aile konutu şerhi bulunmadığı açıktır. Davacının ipoteği tesis ettirip sonrasında da tapu kayıtlarında aile konutu şerhi bulunmayan taşınmaz üzerindeki ipoteğin aile konutu hukuki sebebine dayanarak kaldırılmasını talep etmesi MK madde 2’de düzenlenen dürüstlük kuralı ile bağdaşmayıp hakkın kötüye kullanılmasını oluşturmaktadır. Bu nedenlerle davanın açılmasında davacının haksız olduğu hususu dikkate alınmadan yargılama giderlerinden davalının sorumlu tutularak aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesi doğru olmayıp kararın bu nedenle bozulması gerekirken "
3. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 30.11.2015 tarihli ve 2015/15035 E., 2015/22655 K. sayılı ilamının ilgili kısmı şu şekildedir: "Davacı, tapuda kendisinin adına kayıtlı olan ve aile konutu niteliğinde olan taşınmazı davalı banka lehine ipotek olarak verdiğini, bu işlemde davalı malik olmayan eşinin rızasının bulunmadığını belirterek ipoteğin kaldırılmasını talep etmiştir. Mahkemece, davalı bankanın özen yükümlülüğünü yerine getirdiği gerekçesiyle davacının davasının reddine karar verilmiştir. Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz. Rızayı sağlayamayan veya haklı bir sebep olmadan kendisine rıza verilmeyen eş, hakimin müdahalesini isteyebilir. Aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eş, tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin verilmesini isteyebilir (TMK. m. 194). Kanunun açık metninden de anlaşıldığı üzere, aile konutunun üzerindeki hakkın sınırlandırılması sonucunu doğuran ipotek işlemine karşı malik olmayan eş dava açabilir. Malik olan eşin kendisinin yaptığı işlem ile ilgili olarak bu davayı açması dürüstlük kuralı ile de bağdaşmaz (TMK. md. 2). O halde, mahkemece davacının ipoteğin kaldırılması davasının reddine karar verilmesi doğru olmakla birlikte, davacının dava açma hakkı bulunmadığı gözetilmeden işin esasının incelenmesi doğru olmamıştır. Ancak davanın reddine dair hüküm sonucu itibarıyla doğru olduğundan ret gerekçesinin açıklanan şekilde değiştirilerek ve düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir (HUMK.md.438/son)."
3. Değerlendirme
1. Dosyadaki bilgi ve belgelerden davacının maliki bulunduğu taşınmaz üzerine, kendisi tarafından dava dışı Yaldız Meşrubat Dağıtım ve Ticaret Ltd. Şti.'nin borçları için davalı lehine ipotek konulduğu, davalı tarafından bu ipoteğe dayanarak davacı ve dava dışı borçlu aleyhine icra takibi başlatıldığı, Çorlu 1. Aile Mahkemesince davacının eşi tarafından açılan davanın kabulü ile ipoteğin fekkine karar verildiği ve kararın kesinleştiği; ancak kararın kesinleşmesinden önce taşınmazın satışının gerçekleştiği, davacının taşınmazının cebri icra yolu ile satılması sonucu satış bedelinin davalıya ödendiği anlaşılmaktadır.
2. Davacı, bizzat ipoteği tesis ettiren olup ipoteğin tesis tarihinde tapu kaydında aile konutu şerhi bulunmadığı açıktır. Davacının ipoteği tesis ettirdikten sonra taşınmazın aile konutu olduğunu ileri sürerek ipoteğin geçersiz olduğunu, dolayısıyla davalının sebepsiz zenginleştiğini ileri sürerek dava açması 4721 sayılı Kanun'un 2 nci maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralı ile bağdaşmayıp hakkın kötüye kullanılmasıdır. Bu nedenlerle İlk Derece Mahkemesince; davanın reddi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi Kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının davalı yararına BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
21.06.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.