"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece bozmaya uyularak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davalı tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; mülkiyeti müvekkiline ait toplam 5 adet taşınmazın satışı hususunda davalının ... Noterliğinde düzenlenen 22.06.2010 tarihli özel vekaletname ile yetkilendirildiğini, davalının bu vekaletnameye dayanarak taşınmazların satışını gerçekleştirdiğini, taşınmazların gerçek rayiç değerlerinin toplamının 1.200.000,00 TL olduğunu ancak müvekkiline taşınmazların gerçek değerlerinin çok altında olacak şekilde toplamda 401.000,00 TL ödeme yapıldığını, taşınmazların satış bedellerinin de satış tarihlerinden çok daha sonraki tarihlerde gönderildiğini, bu şekilde zarara uğratıldığını ileri sürerek, davaya konu taşınmazların tapudaki satış tarihlerindeki gerçek rayiç değerlerinin toplamından; müvekkiline gönderilen paraların tapudaki satış tarihlerinden havale tarihlerine kadar birikmiş yasal faizlerinin ve fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla müvekkiline gönderilmeyip davalının zimmetinde kalan 799.000,00 TL'nin taşınmazların tapudaki satış tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, 11.07.2018 tarihli dilekçe ile 578.075,00 TL bakiye satış bedeli alacaklarının dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini, ayrıca temlik tarihlerinden havale tarihlerine ve havale tarihlerinden dava tarihine kadar işlemiş faiz alacakları toplamı olan 211.748,44 TL'nin davalıdan tahsilini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı; yetkili mahkemenin ... Mahkemeleri olduğunu, müvekkilinin davacıya ait olan taşınmazları tadil ve tamir ettirdiğini, davacının satış bedelleriyle ...'dan arsa alarak yatırım yapmak istemesi nedeniyle taşınmazların satışının yanında taşınmaz alımı konusunda da kendisine yetki verdiğini, bu nedenle taşınmazı satarken uzun yıllar uğraştığını, satışlar emlakçılar aracılığıyla yapıldığından her bir taşınmaz için emlakçılara %3 komisyon ödendiğini, 4, 12, 13 ve 14 nolu dairelerin tapudaki satış değerleri üzerinden satıldığını, Belek'teki 5 nolu konutun ise 134.000,00 TL bedelle satıldığını, satıştan önce satış bedelleri konusunda davacıya bilgi verildiğini, yaptığı ... nedeniyle vekillik ücretine hak kazandığını, davacının, gönderdiği paraları ihtirazi kayıt olmaksızın aldığını, taşınmazların emlak rayiç bedellerinin üzerinde bir fiyata satıldığını belirterek davanın reddini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
... Asliye Hukuk Mahkemesinin 04.12.2014 tarihli ve 2014/111 E., 2014/541 K. sayılı kararıyla; genel yetki kuralları gereğince davanın davalının ikametgahı olan ... mahkemelerinde çözümlenmesi gerektiği gerekçesi ile dava dilekçesinin yetki yönünden reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 10.12.2015 tarihli ve 2015/9332 E., 2015/36202 K. sayılı ilamıyla; HMK'nın 6 ncı maddesi gereğince bir davada genel yetkili mahkemenin, davalının yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesi olduğu, aynı Kanun'un 10 uncu maddesinde sözleşmeden doğan davalar için, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinin de yetkili olduğunun belirtildiği, gözetildiğinde istemin dayanağı sözleşmenin para alacağı ile ilgili kısmına ilişkin olduğuna göre davacının ikametgahı mahkemelerinin de yetkili olduğu, Mahkemece bu husus gözetilerek işin esasına girilip neticesine göre hüküm kurulması gerektiği gerekçesi ile karar bozulmuştur.
B. İkinci Bozma Kararı
1. Bozmaya uyan Mahkemece verilen 15.10.2018 tarihli ve 2016/47 E., 2018/337 K. sayılı kararıyla; davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine, 575.575,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, satış tarihi ile ödeme tarihi arasındaki yasal faiz olan 134.911,03 TL'nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, satış tarihi ile dava tarihi arasındaki yasal faiz olan 107.199,82 TL'nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş; karara karşı, davalı tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
2. Dairemizin 30.06.2020 tarihli ve 2020/3265 E., 2020/5614 K. sayılı ilamında; bozma nedenine göre davalının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmediği belirtilerek, somut olayda, Mahkemece, davalı vekilinin 14.07.2018 havale tarihli vekillikten çekilme dilekçesi verdiği, 16.07.2018 tarihli celsede davalı vekilinin vekillikten çekilme dilekçesinin davalı asile tebliğ edilmesine, ayrıca HMK'nın 186 ncı maddesi uyarınca sözlü yargılama gününün davalı asil ile davalı vekiline tebliğine ilişkin ara karar kurulduğu, 15.10.2018 tarihli celsede ise 2 nolu ara karar ile önceki ara kararlardan sarfı nazar edilerek aynı celse dosyanın karara çıkarıldığı, taraflara dosya içerisindeki bilgi ve belgelere karşı savunma hakkını kullanma olanağı verilmeden hüküm kurulamayacağı, aksi halde savunma hakkı kısıtlanacağı, bu hususun kamu düzenine ilişkin olduğu, Mahkemece, sözlü yargılama için gün belirlenip taraflara tebligat çıkarılmadan karar verilmek suretiyle yukarıda bahsedilen usul hükmüne uyulmaması hukuki dinlenilme hakkını kısıtlayıcı nitelikte olduğundan sözlü yargılama ile ilgili HMK'nın 186 ncı maddesinde gösterilen usule riayet edilmek suretiyle bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle, bozulmuştur.
C. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; Mahkemece davalının adres kayıt sisteminde bulunan yurt dışı adresine konsolosluk aracılığı ile tebligat yapılmaya çalışılmış ise de, Miami Başkonsolosluğu tarafından Mahkemeye gönderilen yazı cevabına göre, davalının kayıtlı yurt dışı adresinde oturduğuna dair yetkili mercilere bildirimde bulunulmadığı, ayrıca yapılan tebligatın iade edildiğinin anlaşıldığı, davalının adresi her ne kadar Amerika Birleşik Devletleri ülkesinde görünüyorsa da, davalının davanın her aşamasında ... Hukuk Mahkemeleri aracılığı ile müteaddit defalar beyan dilekçesi sunmasına rağmen, ... ilindeki açık adresini beyan dilekçesine dercetmediği, bu haliyle davalının kötü niyetle yargılamanın uzamasını sağlamak amacı ile hareket ederek, olağan yollar ile yapılacak tebligatı imkansız hale getirecek şekilde yurt içi adresini bildirmekten imtina ettiği kanaatine varıldığı, bu nedenle gerek Yargıtay bozma ilamı gerekse de duruşma gün ve saati davalıya ulaşılamadığından ilanen tebliğ edilerek yargılamaya devam olunduğu belirtilerek, davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine, 575.575,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, satış tarihi ile ödeme tarihi arasındaki yasal faiz olan 134.911,03 TL'nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, satış tarihi ile dava tarihi arasındaki yasal faiz olan 107.199,82 TL'nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davalı asil temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı asil; resmi ikametgahının Amerika olduğunun Mahkemenin de kabulünde olmasına rağmen ilanen tebligat yapılmasının doğru olmadığını, ilanı tesadüfen öğrenmemesi durumunda karara itiraz edemeyeceğini ve hak kaybı yaşayacağını, 28.12.2021 tarihli celsede "Miami Başkonsolosuluğu aracılığıyla çıkarılan tebligatın henüz dönmediği" belirtildikten sonra tebligat sonucu beklenmeden ilanen tebligat kararı verildiğini, talep edilen alacaktan daha fazla değerde olan gayrimenkullerine haciz konulmasının kendisini mağdur ettiğini, taşkın haciz yapıldığını, bozmaya uygun hareket edilmediğini, sözlü yargılama yapılmadan karar verildiğini, avukatın istifa bildirimi tarafına tebliğ edilmediğinden başka bir avukatı görevlendirmesine olanak tanınmadığını, savunma hakkının kısıtlandığını, son duruşmada bilirkişi raporunun geldiğini, raporunun ne vekiline ne de kendisine tebliğ edilmediğini, avukatın istifa etmesi sebebiyle tarafına bildirim yapılmadan yargılamaya devam edildiği gibi, gelen bilirkişi raporunun kendisine tebliğ edilmeden rapora karşı beyan sunma hakkının dahi kısıtlandığını, hiçbir tebliğ işlemi yapılmadan dosyanın karar çıkartıldığını, meşgul olduğu ... ve görevler göz önüne alındığında gayrimenkul alım-satım işi ile ilgili hiç tecrübesinin olmadığının anlaşılacağını, vekaletnameleri veriliş amacına uygun olarak kullandığını, yapılan işlemlerin tamamen davacının menfaatine olduğunu, vekaletnamede satış konusunda bedel kısıtlamasının getirilmediğini, davacının iki ayrı vekaletnameyle kendisine hem gayrimenkul satışı hem de satışı yetkisi verdiğini, davacının buradaki amacının taşınmazlarının satışından elde edilen paralarla arsa alınarak davacı adına yatırım yapılması olduğunu, davacının taşınmazlarının tamir ve tadilatı için belgelendirdiği harcamalardan daha fazla harcama yaptığını, satılan taşınmazların paralarının geç ödenmesinin sebebinin davacının kendi teklifiyle olduğunu, bu süre içinde uygun bir arazi, arsa vs. alımının istendiğini, nihayetinde istenilen vasıflara haiz bir taşınmaz bulunamayınca taşınmazlara ilişkin ödemelerin davacıya gönderildiğini, dava konusunun yalnızca bilirkişi incelemesi yaptırılıp karar verilecek teknik bir konu olmadığını, kötüniyetli olsaydı 22.06.2010 tarihinde aldığı vekaletnameyi alır almaz vekaletnameye konu bütün taşınmazları satabileceğini ancak kendisinin mümkün olan en yüksek fiyata gayrimenkulleri satmak için uğraştığını, tüm bu durumların iyiniyetle hareket ettiğinin göstergesi olduğunu, taşınmazları emlakçılar vasıtasıyla satmasından dolayı satış değeri üzerinden % 3 olmak üzere komisyon ödemesi yaptığını, yaptığı masraflara dair ödeme dekontlarını Mahkemeye sunmasına rağmen Yerel Mahkemenin dikkate almadığını, taşınmazları hangi bedel üzerinden sattıysa tapuda da aynı değerin gösterildiğini, bilirkişilerin değerlendirme yapabilmeleri için taşınmazların satış tarihindeki halleri hakkında bilgi sahibi olmalarının gerektiğini, bilirkişi raporuna itiraz etmesi üzerine alınan ek raporda da itirazlarının değerlendirilmediğini, Mahkemenin aynı alacağa iki kere faiz işlettiğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava; vekilin hesap verme yükümlülüğüne aykırı davranmasından kaynaklı zararın tazminine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 506 ncı ve "Hesap Verme" başlıklı 508 inci maddesi.
2. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 27.09.2018 tarihli ve 2016/793 E., 2018/8493 K. sayılı ilamının ilgili kısmında şöyle denilmiştir; "...Türk Borçlar Kanunu'nun 506/2 maddesi uyarınca vekil, vekaleti iyi bir surette ifa ile yükümlüdür. Diğer bir ifade ile müvekkilin kendisine verdiği görevi özen ve sadakatle ifa etmek yükümlülüğü altındadır. Öte yandan, müvekkilin talebi üzerine, yapmış olduğu işin hesabını vermekle, her ne nam ile olursa olsun, almış olduğu şeyi müvekkile tediye etmekle yükümlüdür. Vekilin hesap verme yükümlülüğüne, üçüncü kişilerden aldığı değerler evleviyetle dahildir. Belirtilen yükümlülüklere aykırı davranılması halinde vekilin, müvekkile karşı, onun bu yüzden uğradığı zararı tazmin yükümlülüğünün ortaya çıkacağı da çok açıktır. Bu ilke ve kurallar altında somut olaya bakıldığında davalının gerek hesap verme ve gerekse, özen ve sadakatle ... görme yükümlülüklerine aykırı davranıp davranmadığının saptanabilmesi için, hissenin geçerli bir şekilde devrinin sağlandığı 13.03.2014 tarihindeki koşullar ve özellikle hissenin o tarihteki rayiç değeri göz önünde tutulmalıdır. Mahkemece, davaya konu taşınmazın satış tarihindeki rayiç bedeli üzerinden davacıların hissesine düşen miktarın davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken, aksi düşünce ile resmi senette yazan bedel üzerinden karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir..."
4. Dairemizin 29.06.2021 tarihli ve 2021/3754 E., 2021/7518 K. sayılı ilamının ilgili kısmında şöyle denilmiştir; "...TBK 508 inci maddesi hükmünce, vekilin vekil edeninin adına veya yararına yaptığı tüm işlerden dolayı hesap verme yükümlülüğü gereği davalı vekil, satış bedelini aldıktan sonra davacıya ödeme yaptığını ispatla mükelleftir. Başka bir deyişle, davada ispat yükü vekil olan davalıdadır. Dosyanın incelenmesinde, davalı vekilin davacıya ait taşınmaz hisselerini dava dışı 3. kişiye sattığı sabittir. Davalı, satışa konu bedeli davacıya ödediğini ispat etmekle yükümlüdür..."
5. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "Taleple bağlılık ilkesi
" başlıklı 26 ncı maddesinin birinci fıkrası.
3. Değerlendirme
1. Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği ... ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda ... ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır.
2. Vekil, vekâlet verenin istemi üzerine yürüttüğü işin hesabını vermek ve vekâletle ilişkili olarak aldıklarını vekâlet verene vermekle yükümlüdür. Vekil, vekâlet verene tesliminde geciktiği paranın faizini de ödemekle yükümlüdür. Faize hükmetmek için davalı vekilin ayrıca temerrüde düşürülmesine gerek yoktur.
3. Taleple bağlılık ilkesi, talep edilmeyene karar vermeme, talep edilenden fazlasına karar vermeme ve talep edilenden farklı bir şeye karar vermeme biçimlerinde mahkeme kararının sınırlarını belirler şekilde karşımıza çıkmaktadır. Mahkemece dava dilekçesine bakılarak tespit edilecek bu sınırlar, talep edilen hukuki sonuçtur.
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkiline gönderilen paraların tapudaki satış tarihlerinden havale tarihlerine kadar birikmiş yasal faizlerinin ve fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla müvekkiline gönderilmeyip davalının zimmetinde kalan 799.000,00 TL'nin taşınmazların tapudaki satış tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, 11.07.2018 tarihli dilekçe ile; 578.075,00 TL bakiye satış bedeli alacaklarının dava tarihinden itibaren yasal faiziyle, ayrıca temlik tarihlerinden havale tarihlerine ve havale tarihlerinden dava tarihine kadar işlemiş faiz alacakları olan toplam 211.748,44 TL'nin davalıdan tahsilini istediği görülmüştür. Mahkemece alınan bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine, 575.575,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, satış tarihi ile ödeme tarihi arasındaki yasal faiz olan 134.911,03 TL'nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, satış tarihi ile dava tarihi arasındaki yasal faiz olan 107.199,82 TL'nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
5. Davalının aşağıdaki bent kapsamı dışındaki sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
6. Somut uyuşmazlık itibariyle, davalı vekilin davacıya ait taşınmaz hisselerini vekil sıfatı ile sattığı uyuşmazlık konusu değildir. Ne var ki Mahkemece verilen kararın hüküm kısmının ikinci ve üçüncü bendinde 134.911,03 TL ve 107.199,82 TL olmak üzere toplam 242.110,85 TL işlemiş faize hükmedilmek suretiyle, davacının işlemiş faiz tutarı olarak dilekçesinde gösterdiği 211.748,44 TL yönünden talep aşılmıştır. Mahkemece, HMK'nın 26 ncı maddesinde belirtilen taleple bağlılık ilkesi gözardı edilerek yanılgılı değerlendirme ile yukarıda yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan Mahkeme kararının 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 428 inci maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA,
2. Davalının sair temyiz itirazlarının REDDİNE,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalıya iadesine,
6100 sayılı Kanun'un Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Kanun'un 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
08.11.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.