"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/596 E., 2022/3223 K.
DAVA TARİHİ : 06.01.2017
İLK DERECE MAHKEMESİ : Kayseri 4. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/403 E., 2021/325 K.
Taraflar arasındaki sebepsiz zenginleşme nedenine dayalı alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince; davalı ... yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine, davalı ... yönünden kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, başvuruların ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; müvekkilinin adına kayıtlı 4189 ada 9 No’lu parselde kain 3 no’lu bağımsız bölümü, üzerinde ... Sigorta AŞ’nin lehtarı olduğu ipotek ile birlikte 12.01.2016 tarihinde davalı ...’e sattığını, tapuda alım işleminin davalı ... adına vekaleten eşi diğer davalı ... tarafından gerçekleştirildiğini, ipotek bedelinin 100.000,00 TL olup bunun 70.000,00 TL'sinin müvekkili tarafından ödendiğini, satış bedelinin tapuda 78.600,00 TL olarak gösterilmiş ise de taraflar arasında 260.000,00 TL olarak kararlaştırılmış olup, 30.000,00 TL bakiye ipotek bedelinin satış bedelinden düşülmek suretiyle davalı tarafça ödeneceği hususunda anlaşmaya varıldığını, ancak davalının sadece 95.000,00 TL ödediğini, satış bedelinden kalan 135.000,00 TL'yi taşınmazın devri sırasında tapuda ödeyeceğini söylemesine rağmen ödemediği gibi dava konusu bağımsız bölümü 27.01.2016 tarihinde dava dışı üçüncü bir kişiye satış yoluyla devrettiğini, taşınmazı satın alan şahsın müvekkilinden kira ücreti istemesi üzerine durumdan haberdar olduklarını, ayrıca müvekkili aleyhine icra takibi başlatıldığını ileri sürerek, taşınmazın satış bedelinden ödenmeyen 135.000,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalılar vekili, tarafların taşınmazın satış bedelini 260.000,00 TL olarak değil, 210.000,00 TL olarak belirlediklerini; bu bedelin, davacı tarafın da ifade ettiği üzere 30.000,00 TL'lik ipotek bedeli düşüldükten sonra 180.000,00 TL olarak müvekkili İkbal’e vekaleten diğer müvekkili ... tarafından davacıya ödenerek taşınmazın ipotekli olarak satın alındığını; daha sonra davacının oğlu ... ...’nun emlak işleriyle ilgilenen arkadaşının müşterisi olan ...'nın oğlu ...’ya yine ipotekli olarak devredildiğini, satış bedelinin bu kez 225.000,00 TL olarak belirlendiğini ve müvekkilinin tıpkı taşınmazı kendisi satın aldığı zaman yaptığı gibi anlaşılan bu bedelden 30.000,00 TL ipotek bedelini düşerek nakit 195.000,00 TL’yi ...’ten teslim aldığını, ipotek bedeli olan 30.000,00 TL'nin de satışın yapıldığı tarihte ...’in banka hesabından çekilerek davacının oğlu ...’a ödendiğini, ...’ın ise sahte bir belge düzenleyerek ipoteği kaldırmış gibi gösterdiğini, akabinde ...’in ... hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunduğunu; Vakıflar Bankasına ait işlem dekontundan, ipotek bedelinin 64.264,80 TL olarak ...’e vekaleten ... tarafından 28.09.2016 tarihinde ipotek lehtarı ... Sigorta AŞ temsilcisi adına yatırıldığının anlaşılacağını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacının, dava konusu taşınmazı davalı ...’e satmış olup, diğer davalı ...’nın tapudaki satış işlemi esnasında eşi İkbal’e vekaleten işlem yaptığı, bu nedenle davalı ...’nın pasif husumete ilişkin dava ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle anılan davalı yönünden dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine; diğer davalı ... yönünden ise davalı tarafça, dava konusu taşınmazın satın alındığının ikrar edildiği, ancak ikrara taşınmazın satış bedelinden 180.000,00 TL'nin davacı tarafa ödendiği şeklinde yeni bir vakıa eklendiği, eklenen bu vakıa ile ikrar edilen vakıanın hükümsüz kaldığının yani borcun sona erdiğinin savunulduğu, burada bağlantısız bileşik ikrar söz konusu olup ikrar eden davalı ...’in 180.000,00 TL’lik ödeme yönünden borcun sona erdiğini ispat yükü altına girdiği, her ne kadar taşınmazın tam olarak ne kadara satıldığı net değil ise de davalının 180.000,00 TL ödediğini ikrar etmekte olup, davacının ise 95.000,00 TL ödeme yapıldığını iddia ettiği, bu durumda davacının, davalı ...’den 85.000,00 TL tutarında alacaklı olduğu gerekçe gösterilerek, davanın kısmen kabulü ile 85.000,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı ...’den tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili; davalı tarafın taşınmazın devrinden önce 95.000,00 TL ödeme yaptığını ve satış bedelinden kalan 135.000,00 TL’yi tapuda devir esnasında ödemeyi taahhüt etmiş ise de ödemediğini, bakiye borç için davalı ...’nın müvekkilinin eşi ...’nu lehtar göstermek suretiyle ayrıca bir senet verdiğini, ancak Mahkemece bu senedin değerlendirmeye alınmadığını; müvekkili ile eşinin, davalılarla taşınmaz satışı dışında herhangi bir ticari ilişkisinin bulunmayıp, 135.000,00 TL bedelli senet tutarı kadar davalılardan alacaklı olduklarını, taşınmazın tapuda davalı ... adına devredilmiş ise de vekil olarak hareket eden eşi davalı ...’nın da söz konusu senedi düzenleyerek borca kefil olduğunu, davalıların borçtan müteselsilen sorumlu olup, davalı ... hakkında pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesinin de hatalı olduğunu ileri sürerek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın tam kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davalılar vekili; taraflar arasında taşınmaz satış bedelinin 210.000,00 TL olarak belirlendiğini, taşınmaz üzerindeki 30.000,00 TL'lik ipotek bedeli düşüldükten sonra kalan 180.000,00 TL'nin davacıya ödendiğini, ipotekli olarak satın alınan taşınmazın daha sonra ...'ya devredildiğini, ipotek bedeli olan 30.000,00 TL'nin ... adına olan hesaptan çekilerek davacının oğlu ... ... ödendiğini, ...’ın ise sahte belge düzenleyerek ipoteği kaldırmış gibi gösterdiğini, bunun üzerine ipotek bedelinin ... tarafından ...’e vekaleten 64.264,80 TL olarak 28.09.2016 tarihinde ipotek alacaklısı adına yatırıldığını, bu hususun ibraz edilen banka dekontundan sabit olduğunu, davacı adına işleri oğlu ...’ın yürüttüğünü, davacının iş bu işlemlerden haberdar olduğunu ileri sürerek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacı tarafça, bakiye satış bedeli için düzenlendiği iddia edilen bono üzerinde taşınmaz satış sözleşmesinin taraflarının isimlerinin olmaması, davalı vekil ...’nın soruşturma aşamasında, tapuyu aldıktan sonra 180.000,00 TL'yi elden verdiğini beyan etmesi, davacının ise davalı tarafın 95.000,00 TL ödeme yaptığını kabul etmesi, böylece davacının davalı ...’den 85.000,00 TL alacaklı olduğunun kabul edilmesi, ipotek bedelinin taşınmazı devralan üçüncü kişilerce ödendiğinin belirlenmesi, satış işlemini vekil olarak yapan davalı ...'nın bakiye satış bedelinden sorumlu tutulamayacak olması ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında, Mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalılar vekili; istinaf itirazlarını tekrar ederek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasını ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, tapuda devri yapılan taşınmazın satış bedelinin ödenip ödenmediği ve ödenmeyen kısım varsa miktarının ne kadar olduğu noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 187, 188 ve 190 ıncı maddeleri,
2. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6 ncı maddesi.
3. Değerlendirme
1. Dava konusu edilen bir hakkın ve buna karşı yapılan savunmanın dayandığı vakıaların (olguların) var olup olmadıkları hakkında mahkemeye kanaat verilmesi işlemine ispat denir.
2. 6100 sayılı Kanun’un 187 nci maddesinin birinci fıkrası; "İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümüne etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
3. Diğer taraftan hâkim, taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan vakıaların gerçekleşip gerçekleşmediğini, kural olarak kendiliğinden araştıramaz. Bir olayın gerçekleşip gerçekleşmediğini taraflar ispat etmelidir. Bir davada ispat yükünün hangi tarafa ait olacağı hususu ise 6100 sayılı Kanun'un "İspat yükü” başlıklı 190 ıncı maddesinde yer almakta olup “(1) İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. (2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” şeklinde hüküm altına alınmıştır.
4. Bu hüküm, 4721 sayılı Kanun'un “İspat yükü” başlıklı 6 ncı maddesinde yer alan: “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür." ifadesine paralel olarak düzenlenmiştir.
5. Çekişmeli vakıaların ispatı için ise delillere ihtiyaç duyulmaktadır. Bu noktada kesin deliller arasında sayılan “ikrar” kavramı hakkında açıklama yapılmasında yarar vardır.
6. 6100 sayılı Kanun'un 188 inci maddesinde, taraflar veya vekillerinin, mahkeme önünde ikrar ettikleri vakıaların çekişmeli olmaktan çıkacağı ve ispatının gerekmediği belirtilmiş; ancak ikrarın tanımı yapılmamıştır.
7. İkrar, davanın temelini oluşturan bir somut vakıa iddiasının doğru olduğunun, o vakıayı ispat yükünü taşımayan (karşı) tarafça kabul edilmesi olarak tanımlanabilir.
8. İkrar, vakıa iddiasının doğru olduğunun karşı tarafça tamamen kabul edilmesi şeklinde olursa basit ikrar; sadece maddi vakıanın kabul edilip, bu vakıanın hukuki sebebinin farklı olduğuna ilişkin ise vasıflı ikrar (veya gerekçeli inkar); vakıa iddiasının tam olarak kabul edilmesine rağmen, bu vakıadan iddiada bulunan taraf lehine hukuki sonuç doğmasını engelleyecek nitelikte yeni bir vakıa iddiasında bulunulması (eklenmesi) şeklinde olursa bileşik ikrar olarak adlandırılır (..., ..., ..., Medeni Usul Hukuku, ...: İstanbul, 2017, s. 1640 - 1641).
9. Bileşik ikrar; ikrara konu olan vakıa ile ona eklenen vakıa arasında bir bağlantı bulunup bulunmamasına göre, bağlantılı bileşik ikrar ve bağlantısız bileşik ikrar olarak ikiye ayrılır.
10. Bağlantılı bileşik ikrarda; ikrar edenin ikrarına eklediği vakıa ile ikrar edilen vakıa arasında doğal bir bağlantı vardır; ikrara eklenen vakıa, ikrar olunan vakıanın doğal bir sonucudur.
11. Yukarıda yapılan genel açıklamalar doğrultusunda, temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere ve özellikle davacı tarafça, dava konusu taşınmazın taraflar arasında kararlaştırılan satış bedelinden 95.000,00 TL’nin ödendiğinin belirtilmesine; davalı tarafın ise satış bedelinin taraflar arasında 210.000,00 TL olarak kararlaştırıldığı ve bu bedelden, taraflar arasında 30.000,00 TL olduğu yönünde uyuşmazlık bulunmayan ipotek bedeli düşüldükten sonra kalan 180.000,00 TL’nin davacıya ödendiği savunulmasına rağmen, satış bedeli olarak ikrar edilen bu miktardan 85.000,00 TL’lik kısmın ödendiğinin ispatlanamamış olmasına göre usul ve kanuna uygun bulunduğundan, davalılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile kararın onanması gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
30.11.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.