"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/7 E., 2022/298 K.
ASIL ve BİRLEŞEN DAVADA
BİRLEŞEN DAVADA
ASIL DAVA TARİHİ : 04.09.2012
BİRLEŞEN DAVA TARİHİ : 15.06.2021
KARAR : Asıl davanın kısmen kabulü, birleşen davanın reddi
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen asıl ve birleşen dosyalardaki alacak davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesi’nin 28.05.2019 tarihli ve 2017/3980 esas, 2019/6668 karar ilamıyla İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkeme kararı birleşen dava yönünden davacı ve asıl dava yönünden davalı ... vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Asıl davada davacı dava dilekçesinde; 26.07.1996 - 30.11.2011 tarihleri arasında davalının evinde 16 yıl boyunca yemek, temizlik, ütü, çamaşır yıkama gibi bütün işlerini yaptığını, iş sözleşmesinin gerekçe gösterilmeksizin ve hiçbir alacağı ödenmeden sonlandırıldığını, her gün 09:00’dan, 17:00’ye kadar, son 7 yıl da her gün 19:00’a kadar çalıştığını, en son aylık ücretinin net 1.180 TL olduğunu, resmi bayramlarda çalıştığını, ramazan bayramında 1 gün, kurban bayramında ise 2 gün izin kullandığını, fazlaya ilişkin talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydı ile 1.000 TL kıdem tazminatı, 300 TL ihbar tazminatı, 200 TL fazla mesai ücreti alacağı, 100 TL yıllık izin ücreti alacağı ve 100 TL resmi ve dini bayram ücreti alacağı olmak üzere toplam 1.700 TL'nin davalıdan tahsilini talep etmiş, ıslah ile talebini arttırmıştır.
2. Birleşen davada davacı dava dilekçesinde; 26.07.1996 - 30.11.2011 tarihleri arasında davalının evinde 16 yıl boyunca yemek, temizlik, ütü, çamaşır yıkama gibi bütün işlerini yaptığını, iş sözleşmesinin gerekçe gösterilmeksizin ve hiçbir alacağı ödenmeden sonlandırıldığını, davasının belirsiz alacak davası olarak kabulü ile belirlendiğinde bedel arttırımı yapmak üzere 23.197,58 TL net kıdem tazminatı, 2.594,62 TL net ihbar tazminatı, 4.772,25 TL net yıllık izin ücreti alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Asıl davada davalı cevap dilekçesinde; bilirkişi raporunun tebliği üzerine davadan haberdar olduğunu, dava dilekçesinin kendisine veya çalışanına usulüne uygun şekilde tebliğ edilmediğini, zamanaşımı itirazının olduğunu, davacının evlerinde hiçbir zaman maaşlı çalışmadığını, ihtiyaç olunca gündelik temizliğe geldiğini, tanıklardan Dursun’un davacının damadı olduğunu, diğer tanığın da kendilerine karşı davası olduğu için beyanlarına itibar edilemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
2. Birleşen davada davalı cevap dilekçesinde; davacının işvereni olmadığını, davanın zamanaşımına uğradığını, davacının İş Kanunu kapsamında işçi olmaması nedeniyle dava konusu tazminat taleplerinde bulunamayacağını, ayrıca mükerrer talepte bulunulduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 14.10.2014 tarihli ve 2014/246 E., 2014/259 K. sayılı kararıyla; davacının hizmet süresine ilişkin belge bulunmamakla birlikte dinlenen tanık anlatımları ile davalının yanında ev hizmetlerinde 01.10.1997 ile 30.11.2011 günleri arasında çalıştığı, bu süreçte dini bayramlarda toplam üç gün izin kullandığı resmi bayramlarda izin kullanmadığı, mesaisinin 19.00’a kadar devam ettiği, hiç yıllık izin kullanmadığı, davacının iş aktinin hastalığı ve tedavisi bahane edilerek haksız olarak ihbar öneline uyulmadan sonladırıldığı anlaşılmakla davacının istemlerinde haklı olduğu görüldüğünden davasının kabulüne, 23.197,58 TL kıdem tazminatı alacağının fesih tarihi olan 30.11.2011 tarihinden itibaren işleyecek en yüksek mevduat faizi ile birlikte, 2.594,62 TL ihbar tazminatı alacağı, 22.609,42 TL fazla mesai alacağı, 3.958,69 TL bayram resmi tatil çalışma alacağı, 4.772,25 TL yıllık izin alacağının dava tarihi olan 04.09.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1.Mahkeme kararına karşı davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesi’nin 09.06.2016 tarihli ve 2015/9060 E., 2016/14809 K. sayılı ilamında; davacının İş Kanunu’na tabi işçilerden olmaması nedeniyle kıdem tazminatı ve izin ücreti isteyemeyeceği, sözleşmenin işveren tarafından haksız feshi söz konusu ise 898 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK.) 313 ve devamı maddelerine dayanarak tazminat istemeye hakkı olup olmadığı yönünde gerekli araştırma yapılarak sonucuna uygun bir karar verilmesi gerektiği için ilk derece mahkemesi kararı bozulmuştur.
B. İkinci Bozma Kararı
1. Bozmaya uyan Mahkemece verilen 20.12.2016 tarihli ve 2016/402 E., 2016/448 K. sayılı kararıyla; bozma ilamında işaret edilen gerekçeler nedeniyle kıdem ve ihbar tazminatı istemlerinin yersiz olduğu, İş Mahkemesinde dinlenen tanıklar ve varılan sonucun benimsendiği, hastalığı bahane edilmek suretiyle davacının haksız şekilde işine son verildiği ve davacının bayramlar ile resmi tatillerde ayrıca hakkı olan yıllık izinlerde çalıştığı neticesine ulaşıldığından İş Mahkemesinde yapılan hesaplamalarda maddi hata da bulunmadığından davanın kısmen kabulüne, kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin reddine, 22.609,42 TL fazla mesai, 3.958,69 TL bayram-resmi tatil çalışma, 4.772,25 TL yıllık izinde çalışma alacağının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, tazminatlara 04.09.2012 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine, karar verilmiş; karara karşı, davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesi’nin 28.05.2019 tarihli ve 2017/3980 E., 2019/6668 K. sayılı ilamında; mahkemece uyulmasına karar verilen bozma ilamının gereklerinin yerine getirilmediği, davacının 818 sayılı Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş olan tazminat hakları yönünden gerekli araştırma yapılarak, taraflarca bu hususlarda dosyaya sunulmuş olan tüm belgeler üzerinde taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılarak sonucuna göre karar verilmesi gözetilmeksizin, İş Mahkemesince alınan bilirkişi raporu esas alınarak yazılı şekilde eksik inceleme sonucunda karar verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle bozulmuştur.
C. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacı tarafından İstanbul 12. İş Mahkemesinin 2011/1161 esas sayılı dosyasında açılan hizmet tespiti davasında davacının 1996-30.11.2011 arasında asıl davalının evinde çalıştığına dair karar Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin denetiminden geçerek kesinleşmişse de zamanaşımı savunmasının cevap süresinden çok sonra ıslahtan önce ileri sürülmesi nedeniyle ıslaha karşı yapıldığı dikkate alınarak davanın açıldığı tarihten geriye doğru giderek 04.09.2007-30.11.2011 arası için hesaplama yapılması gerektiği, 2008 yılı öncesine ait bilgisi olan tanık ...’nın davacının damadı olması, davalının evinde değil, sahip olduğu şirkette şoför olarak çalıştığı, davanın kazanılmasında doğrudan menfaati olduğu gibi, görevi gereği davacının çalışma düzenine ilişkin net bilgi sahibi olması da pek mümkün görünmediğinden beyanlarının görgüden ziyade davacıdan aldığı duyumlara dayalı olduğunun değerlendirildiği, diğer tanık ... davalının özel şoförü olup 2008 sonrasında çalıştığı için işi gereği davalının evine diğer tanığa kıyasla çok daha fazla gitmiş olup, davacının ayak rahatsızlığı nedeniyle birkaç gün işe gelememesi sebebiyle 2011 yılının sonunda işine son verildiğini bildiği, çalışma düzenine ilişkin bilgisinin de ayrıntılı olduğu, davalı ile iş mahkemesinde yürüyen bir davasının bulunmasının tek başına beyanına itibar edilmesine engel olmadığı anlaşıldığından Eylül 2007 sonrasındaki süreci esas alan bilirkişi raporuna itibar edilebilir olduğu kanaatine varılmış, son bozmanın ardından asıl davalının eşi ...'a aynı taleplerle açılan birleşen davada 5 yıllık zamanaşımı fazlasıyla dolduğundan asıl davanın kısmen kabulüne; kıdem tazminatı ve yıllık izinden kaynaklı tazminat taleplerinin reddine, 1.456 TL ihbar tazminatının, 10.338,24 TL fazla mesaiden kaynaklanan tazminatın, 1.378 TL, dini ve resmi bayram izinlerinden kaynaklı tazminatın yasal faiziyle davalıdan alınarak davacıya verilmesine, birleşen davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl davada davalı vekili, birleşen davada davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Asıl davada davalı temyiz dilekçesinde özetle, dava konusu alacakların İş Kanunu’ndan kaynaklı alacaklar olması nedeniyle istenemeyeceğini, bozma ilamında ihbar tazminatı talebinin reddedilmesi gerektiğinin belirtildiği, davacının davasını ispat için yazılı belge sunması gerektiği, davacı tanıklarının aynı işyerinde birlikte çalıştığı kişiler olmadığı için beyanlarına itibar edilemeyeceği, davacının yevmiye usulü çalıştığını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
2. Birleşen davada davacı temyiz dilekçesinde özetle, tazminat niteliğindeki tüm hak ve alacaklara BK’nun 125 inci maddesindeki 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiğinden dava konusu alacaklarının zamanaşımına uğramadığını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacının; taraflar arasında kurulan hizmet akdinden kaynaklanan alacak ve tazminat istemlerinin zamanaşımına uğrayıp uğramadığına ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK.) 126/3. maddesi şöyledir;
“(Değişik bent: 29/06/1956 - 6763/41 md.) Sanatkarların veya esnafın emeklerinin karşılığı, perakendecilerin sattıkları malların parası, noterlerin mesleki hizmetleri karşılığı, başkalarının maiyetinde çalışan veya müstahdemi olan kimselerin, hizmetçilerin, yevmiyecilerin ve işçilerin ücretleri hakkındaki davalar; ”
2. BK.’nun 125. maddesi şöyledir;
“Bu kanunda başka suretle hüküm mevcut olmadığı takdirde, her dava on senelik müruru zamana tabidir.”
3. BK.’nun 344. maddesi şu şekildedir;
"muhik sebeplerden dolayı gerek işçi gerekse iş sahibi, bir ihbara lüzum olmaksızın her vakit akdi feshedebilir. Ezcümle, ahlaka müteallik sebeplerden dolayı yahut hüsnüniyet kaideleri noktasından iki taraftan birini artık akti icra etmemekte haklı gösteren her hal, muhik bir sebep teşkil eder. Bu gibi hallerin mevcudiyetini hakim taktir eder. Fakat işçinin kendi kusuru olmaksızın duçar olduğu nispeten kısa bir hastalığı yahut kısa müddetli bir askeri mükellefiyeti ifa etmesi, muhik sebep olarak kabul edilemez."
4. BK.’nun 345. maddesi şu şekildedir;
"Muhik sebepler bir tarafın akte riayet etmemesinden ibaret olduğu taktirde, bir taraf diğer tarafa onun akit ile müstehak iken mahrum kaldığı feri menfaatler de nazara alınmak üzere, tam bir tazminat itasıyla mükellef olur.
Bundan başka hakim vaktinden evvel feshin mali neticelerini, hali ve mahalli adeti gözönünde tutarak taktir eder."
5. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK.) 33. maddesi şöyledir;
“Hâkim, Türk hukukunu resen uygular.”
3. Değerlendirme
1.Asıl Dava Yönünden;
Temyizen incelenen İlk Derece Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
2.Birleşen Dava Yönünden;
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgeler ile özellikle yıllık izin ücretinin geniş anlamda ve dönemsel ücret niteliğinde olmayan, bağımsız, fesihle birlikte ücret alacağına dönüşüp muaccel olan bir alacak olmasından ötürü, davanın açıldığı tarihte taraflar arasındaki hizmet sözleşmesinin sona erdiği tarihten itibaren beş yıl geçmiş olması nedeniyle 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 126. maddesine göre zamanaşımına uğradığının anlaşılmasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu "eksik bir borç" haline dönüştürür ve "alacağın dava edilebilme özelliği"ni ortadan kaldırır.
Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir.
Zamanaşımı, bir maddi hukuk kurumu değildir. Diğer bir anlatımla zamanaşımı, bir borcu doğuran, değiştiren ortadan kaldıran bir olgu olmayıp, salt doğmuş ve var olan bir hakkın istenmesini ortadan kaldıran bir savunma aracıdır. Bu bakımdan zamanaşımı alacağın varlığını değil, istenebilirliğini ortadan kaldırır. Bunun sonucu olarak da, yargılamayı yapan yargıç tarafından yürüttüğü görevinin bir gereği olarak kendiliğinden göz önünde tutulamaz. Borçlunun böyle bir olgunun var olduğunu, kanunda öngörülen süre ve usul içinde ileri sürmesi zorunludur. Demek oluyor ki zamanaşımı, borcun doğumu ile ilgili olmayıp, istenmesini önleyen bir savunma olgusudur. Şu durumda zamanaşımı, savunması ileri sürülmedikçe, istemin konusu olan hakkın var olduğu ve kabulüne karar verilmesinde hukuksal ve kanuni bir engel bulunmamaktadır.
Somut olayda; davacı kıdem ve ihbar tazminatı alacaklarını talep etmektedir. Davacının iş sözleşmesi 30.11.2011 tarihinde feshedilmiş, dava 15.06.2021 tarihinde açılmış olup, davalı vekili tarafından süresinde zamanaşımı definde bulunulmuştur. Tazminat alacakları BK.’nun 125. maddesine göre 10 yıllık zamanaşımına tabi olduğundan dava tarihi itibariyle henüz bu alacaklar zamanaşımına uğramamıştır. Bu nedenle mahkemece davacının kıdem ve ihbar tazminatı alacağının bulunmadığı belirlenmelidir. Ancak BK’nun 340. maddesinde fesih ihbarından 2 hafta sonra sözleşmenin sona ereceği belirtilmekle yasada ihbar tazminatının düzenlendiği ama kıdem tazminatına ilişkin düzenlemenin yer almadığı anlaşılmaktadır. Fakat maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime ait olduğundan (6100 sayılı HMK m.33). iddianın ileri sürülüş şekline göre kıdem tazminatı talebinin hizmet akdinin haksız olarak feshedilmesi nedeniyle hak kazanılacak olan muhik tazminat alacağı isteğine ilişkin olduğu kabul edilerek, 818 sayılı BK’nun 345. maddesine göre davacının muhik tazminata hak kazanıp kazanmadığı belirlenerek davacının kıdem tazminatı alacağına ilişkin muhik tazminat adı altında bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle yazılı şekilde reddine karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple,
Asıl Dava Yönünden;
1-Uyulan bozma kararı gereğince tesis edilmiş İlk Derece Mahkemesi kararında hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik olmamasına göre yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Birleşen Dava Yönünden;
1- Davacının sair temyiz itirazlarının reddine,
2- İlk Derece Mahkemesi kararının 1086 sayılı HUMK'nın 428 inci maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA,
3-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Kanun'un 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz eden asıl davada davalıya yükletilmesine, birleşen davada davacının peşin alınan temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
02.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.