"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/2890 E., 2022/1974 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Diyarbakır 1. Tüketici Mahkemesi
SAYISI : 2020/142 E., 2022/393 K.
Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I.DAVA
Davacı vekili; müvekkilinin 20.07.2015 tarihinde davalılardan ... Hastanesinde sezeryanla ameliyat olduğunu, ameliyat olduktan sonra ... Hastanesi tarafından hastaneye yatışının yapıldığını, bir hafta hastanede yattıktan sonra taburcu olduğunu, taburcu olduğu gece, ağrılarının olduğu şikayeti ile tekrar hastaneye geldiğini, ağrıların normal olduğu söylenerek müvekkilinin evine gönderildiğini, müvekkilinin ağrılarının devam etmesi üzerine sabah tekrar hastaneye gittiklerini, yatış yapıldığını, bir hafta yattıktan sonra taburcu olduğunu, ağrıların devam etmesi üzerine tekrar hastaneye gittiğini, bu kez müvekkilinin gazının olduğunun söylendiğini yapacakları bir şey olmadığını belirterek geri gönderdiklerini, ertesi gün müvekkilinin Diyarbakır...Eğitim ve Araştırma Hastanesine gitttiğini, yapılan tetkikler sonucunda müvekkilinin bağırsağında yırtılma ve iltihap olduğunun tespit edildiğini, müvekkilinin ameliyat olduğunu, bir hafta tedavi gördüğünü, davalı hastanenin gerekli özeni göstermediğini ileri sürerek 1.000,00 TL manevi ve 2.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı ... vekili; davacının iddialarının yersiz olduğunu, bebeğin durumu ve hastanın sağlık durumu nedeniyle sezeryan ile doğuma karar verildiğini, davacının ameliyat sonrası iddia ettiği gibi bir komplikasyon yaşanmadığını, 1 gün spontan az ve gaita çıkışın olması, insizyon yerinin temiz, uterusun toplu ve batının rahat olmasına müteakip davacının cerrahi şifa ile kontrole gelmek üzere taburcu edildiğini, davacının 22.07.2015 tarihinde karın ağrısı, karında şişkinlik ve nefes darlığı şikayeti ile acile başvurduğunu ve müvekkili doktora yönlendirildiğini, genel cerrahi uzmanı tarafından yapılan muayenede, davacının iddia ettiği gibi bir bağırsak yaralanmasına ilişkin herhangi bir bulguya rastlanmadığını savunarak davacının tazminat taleplerinin reddine karar verilmesini istemiştir.
2. Davalı hastane vekili, davacı tarafın iddialarının gerçek dışı olduğunu, 39 haftalık gebeliği mevcut olan davacının, yapılan pelvik muayene aktif ağrıları olması nedeniyle sezeryan yapılması amacıyla müvekkili kuruma yatışının yapıldığını, bebeğin transvers duruşu ve annenin geçirmiş hemeroid operasyonu nedeni ile doktor tarafından sezeryan ameliyatına alındığını, yapılan operasyon süresince herhangi bir bağırsak yaralanması veya komplikasyon yaşanmadığını, daha sonrasında hayati bulguları stabil olan davacının cerrahi şifa ile kontrole gelmek üzere taburcu edildiğini, 22.07.2015 tarihinde karın ağrısı, şişkinlik ve nefes darlığı şikayeti ile gelen davacının, doktor ... tarafından hafif hassasiyet görülmesi üzerine yatış işlemi gerçekleştirildiğini, yapılan tetkikler ve kontroller sonucunda davacıda sonuçların normal olarak raporlandığını, müvekkili kurumda görev yapan genel cerrahi ve davalı doktor tarafından istenilen tetkiklerde ve muayenede davacı tarafın iddia ettiği gibi bağırsak yaralanması gibi bir komplikasyonun tetkik sonuçlarında izlenmediğini savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; ATK raporu ve bilirkişi heyet raporunun birbiri ile aynı görüşte ve uyumlu olduğu, davalı hastane ve doktorun özen yükümlülüğüne aykırı davrandığı, teşhis ve tedavide hatalı uygulama yaptığına ilişkin delil bulunmadığı, davacının genel cerrahi kliniğince yapılan değerlendirmesinde akut batın tablosunun düşünülerek cerrahi müdahale yapılmasının tıbben beklendiğinden dava dışı genel cerrahi uzmanı Dr. ...’ın eylemlerinin tıp kurallarına uygun olmadığı yönünde görüş bildirilmiş ise de ...’ın davanın tarafı olmamakla ve davacının iddialarının davalı doktor ...'in uyguladığı teşhis ve tedavisiye ilişkin olduğundan davalı doktor ... yönünden yapılan değerlendirmede, davacıda sezeryan sonrası ortaya çıkan akut batın tablosunun her türlü dikkat ve özene karşın gelişebilecek bir komplikasyon olduğu ve doktorun tıbbın gerek ve kurallarına uygun davrandığı, ayrıca sağlık hizmetinin yürütülmesinde idarenin organizasyon hatası tespit edilmediği, somut uyuşmazlık bakımından kusursuz sorumluluk durumunun da mevcut olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili; müvekkilinin maddi ve manevi zararlarının oluşmasının davalıların gerekli özeni göstermemesinden ve davalıların kusurundan kaynaklandığını, davacının önceden dört tane normal doğum yaptığını, beşinci gebeliğinde müvekkilinin sezeryan ameliyatı yaptığını, ancak normalde kadın doğum uzmanı doktorun hastayı normal doğuma yönlendirmesi gerekirken, davalı hastane maddi çıkarları için müvekkiline sezeryan ameliyatı yaptığını, müvekkiline yanlış yapılan sezeryan ameliyatı sonrasında çok ciddi boyutta oluşan enfeksiyon nedeniyle, kendisine yapılan ikinci büyük ameliyat sonrasında batın bölgesinde bulunan zarın yırtılması sebebiyle ciddi bir fıtık hastalığına dönüştüğünü, müvekkilinin şu anda bile ciddi bir ameliyat olması gerektiğini, müvekkilinin sezeryan ameliyatı sonrası ...........,Hastanesinde bir haftalık gördüğü tedavi süresince yapılan tetkiklerin yazılı çıktı olarak değil de, görsel CD ortamında bilirkişi tarafından incelenmesini yerel mahkemeden talep ettiklerini, bu taleplerin dikkate alınmadığını, davalı ... Hastanesinin, müvekkilinin enfeksiyon kaptığını ve bunun bir komplikasyon olduğunu iddia ettiğini, bu hususun gerçeği yansıtmadığını, Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesinde yapılan ameliyat ve devamında yapılan tüm tetkiklerde müvekkilinde çok ciddi boyutta enfeksiyon ve bağırsak yapışması olduğunun belirtildiğini, müvekkilinin bu gelişmeler neticesinde hem bedensel hem de ruhsal anlamda büyük bir çöküş yaşadığını, eşi ve çocuklarının da bu olayın neticesinde olumsuz etkilendiğini, aile olarak üzüntü ve huzursuzluk yaşadıklarını, müvekkilinin hastane, ilaç, yol gibi çeşitli masraflar yapmasıyla maddi anlamda da kayıplarının oluştuğunu, taleplerinin reddedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, bu nedenle İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; dava konusu olayın niteliğine uygun Adli Tıp Kurumundan alınan rapora göre davalı doktor tarafından davacıya uygulanan tıbbi tedavi ve uygulamaların tıp kuralarına uygun yapıldığı, davalı doktorun kusur ve ihmalinin olmadığı, dava dışı genel cerrahi uzmanının eylemlerinin tıp kurallarına uygun olmadığı, Mahkemece davaya konu olay nedeni ile davalılara atfı kabil kusur bulunmadığı gerekçesine dayalı olarak davacı tarafından açılan davanın reddine dair verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; istinaf dilekçesinde bildirdiği sebepleri tekrarlayarak kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, hekim hatasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. Vekâlet sözleşmesi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 502 vd.
2. TBK'nın 116 ncı maddesi.
3. Dairenin 07.12.2022 tarihli ve 2022/5767 E., 2022/9263 K. sayılı kararı, 26.01.2022 tarihli ve 2021/5385 E., 2022/462 K. sayılı kararı, 23.06.2020 tarihli ve 2020/1255 E., 2020/5068 K. sayılı kararı, 14.03.2023 tarihli ve 2023/1057 E., 2023/1134 K. sayılı ilamı.
3.Değerlendirme
1. Temyizen incelenen karara esas alınan bilirkişi raporu ve ATK raporunda; 20.07.2015 tarihinde ... Hastanesi’nde uygulanan sezeryan ameliyatının endikasyon ve tekniğinin tıbben uygun olduğu, kişide geçirmiş olduğu sezeryan ameliyatı sonrasında ortaya çıkan akut batın tablosunun karın içi yapışıklıklar ve gelişen apse/koleksiyon nedeniyle oluştuğu, bu durumun bu tür batın ameliyatlarından sonra her türlü dikkat ve özene karşın gelişebilecek bir komplikasyon olduğu, taburculuk sonrası 22.07.2015 tarihinde karın ağrısı şikayetiyle başvurusunda davalı hekim tarafından kişinin hastaneye yatırılarak gerekli konsultasyon, tetkik ve klinik değerlendirmesinin yapılmış olduğu, şikayetleri gerileyen kişinin genel cerrahiye konsulte edilerek akut cerrahi patoloji düşünülmediğinden taburcu edildiği, bu durumdan dolayı doktorda kusur aranamayacağı belirtilmiştir. Gerek maddi gerekse manevi tazminata hükmedilebilmesi için ortada hukuka aykırı bir eylem, bir zarar, bu zarar ile eylem arasında illiyet bağı ve kusur bulunmalıdır. Hemen belirtmek gerekir ki tazminat hukukunda sorumluluktan söz edilebilmesi için sadece eylemin yasaya veya sözleşmeye aykırı olması yeterli olmayıp, eylem sonucunda bir zararın da doğmuş olması ve zararla eylem arasında uygun illiyet bağının da bulunması gereklidir. Somut olayda davacıda meydana gelen zarar nedeniyle davalı doktorun kusurunun bulunmadığının tespiti dikkate alındığında, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre davacının davalı ...'e yönelik temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2. Vekil, vekalet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı iş ve işlemlerin, davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur. Mesleki iş gören vekil özenle davranmak zorunda olup, en hafif kusurundan bile sorumludur. O nedenle doktor ve hastanenin meslek alanı içinde olan bütün kusurları hafif de olsa sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Vekil, hastanın zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumunun gerektirdiği önlemleri eksiksiz bir şekilde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa bir tereddüt doğuran durumlarda, bu tereddütü ortadan kaldıracak araştırmaları yapmak ve bu arada da koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir seçim yapılırken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutulmak, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınmak ve en emin yol seçilmek gerekir. Gerçekten de müvekkil (hasta) mesleki bir iş gören vekilden, tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat beklemek hakkına sahiptir. Gereken özen görevini göstermeyen vekil, vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır. Aynı hususlar adam çalıştıran sıfatı ile doktorun görev yaptığı sağlık kuruluşları için de geçerlidir.
3. TBK'nın 116 ncı maddesinin 1 inci fıkrasında ise adam çalıştıranın sorumluluğu; "Borçlu, borcun ifasını veya bir borç ilişkisinden doğan hakkın kullanılmasını, birlikte yaşadığı kişiler ya da yanında çalışanlar gibi yardımcılarına kanuna uygun surette bırakmış olsa bile, onların işi yürüttükleri sırada diğer tarafa verdikleri zararı gidermekle yükümlüdür." şeklinde düzenlenmiştir. Borçlar Hukukunda, yardımcı kişinin işin görülmesi sırasında başkalarına vermiş olduğu zarar nedeniyle çalıştıranın sorumluğu; TBK'nın 66 ve 116 ncı maddelerinde düzenlenmiştir. TBK' nın 66 ncı maddesine dayanan sorumluluk, sözleşme dışı sorumluluk halini düzenlemektedir. Burada, gerçekleşen zarardan önce, zarar gören üçüncü kişi ile adam çalıştıran arasında hiçbir hukuki (özellikle de sözleşmeye dayalı) ilişki yoktur.TBK'nın 116 ncı maddesine dayanan sorumluluk ise, bir sözleşme sorumluluğudur. Burada, yardımcı kişi kullanan çalıştıran ile yardımcı kişinin fiilinden zarar gören arasında daha önceden kurulmuş bir sözleşme ilişkisi mevcuttur. Çalıştırana kurtuluş kanıtı tanınmamış, farazi kusur kabul edilmiştir. Çalıştıran, yardımcı kişi yerine geçip, onun davranışında bulunmuş olsaydı, bu davranış kendisine kusur olarak olarak yükletilebilecek idiyse sorumlu olur. Diğer bir anlatımla, TBK'nın 116 ncı maddesinde çalıştıran, kendisinin kusursuz olduğunu ispat etmekle sorumluluktan kurtulamaz. (Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 10.06.2021 tarihli ve 2020/6078 E., 2021/6384 K. sayılı ilamı.)
4. Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; davacı (hasta) ile davalı ... arasında sözleşme ilişkisi bulunduğu, borcun (sağlık hizmetinin) ifasının, davalı ... tarafından yardımcı kişi konumunda olan davalı hekim ... ve dava dışı genel cerrahi uzmanı ...'a bırakıldığı ve borcun ifası sırasında davacıya zarar verildiği açıktır. Gelinen noktada, uyuşmazlığın TBK 116 ncı maddesinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
5. İlk Derece Mahkemesince ise; ATK raporunda dava dışı genel cerrahi uzmanı Dr. ...’ın eylemlerinin tıp kurallarına uygun olmadığı yönünde görüş bildirilmiş ise de, ...’ın davanın tarafı olmamakla ve davacının iddialarının davalı doktor ...'in uyguladığı teşhis ve tedavisiye ilişkin olduğundan davalı doktor ... yönünden yapılan değerlendirmede, davacıda sezeryan sonrası ortaya çıkan akut batın tablosunun her türlü dikkat ve özene karşın gelişebilecek bir komplikasyon olduğu ve doktorun tıbbın gerek ve kurallarına uygun davrandığı, ayrıca sağlık hizmetinin yürütülmesinde idarenin organizasyon hatası tespit edilmediği, somut uyuşmazlık bakımından kusursuz sorumluluk durumunun da mevcut olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesince de davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
6. Oysa ATK raporunda; davacının 20.07.2015 tarihinde sezeryan sonrası 2. günde gelişen karın ağrısı şikayetiyle konsulte edildiği genel cerrahi kliniğince yapılan değerlendirmesinde batında distansiyon, barsak sesleri normo-hipo aktif ve palpasyonla alt kadranlarda hassasiyet saptanması ve CRP: 29,61, WBC: 12.400 bulgularının eşlik etmesi nedeniyle ön planda akut batın tablosunun düşünülerek cerrahi müdahale yapılmasının tıbben beklendiği dolayısıyla genel cerrahi uzmanı Dr. ...’ın eylemlerinin tıp kurallarına uygun olmadığı belirtilmiş olup, genel cerrahi uzmanı doktorun davalı hastanede istihdam edildiği anlaşılmaktadır.
7. Hal böyle olunca; genel cerrahi uzmanı doktorun davacıya verdiği zarar yönünden davalı hastane, adam çalıştıranın sorumluluğu gereğince sorumlu olup, Mahkemece bu yönde araştırma ve inceleme yapılması gerekirken yanılgılı değerlendirme sonucu yukarıda açıklanan gerekçeyle davanın davalı hastane yönünden de reddine karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup kararın bozulması gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
1. Davacı vekilinin davalı ...'e yönelik temyiz itirazlarının reddine,
2. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
3. İlk Derece Mahkemesi kararının davalı hastane yönünden BOZULMASINA,
4. Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
23.01.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.