"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2022/453 E., 2023/13 K.
DAVALILAR : 1-Gelecek Varlık Yönetimi A.Ş. vekili Avukat ...
DAVA TARİHİ : 19.04.2012
Taraflar arasında görülen vekalet ücreti alacağından kaynaklanan icra takibine itirazın iptali davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda Dairece, Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davalı ... yönünden verilen karar kesinleştiğinden karar verilmesine yer olmadığına, davalı ...Ş. yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davalı ...Ş. vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; avukat olan müvekkilinin, davalı ...’e vekaleten diğer davalı aleyhine Ankara 18. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/445 E. sayılı dosyası üzerinden menfi tespit davası açıp takip ettiğini, ancak davalılar arasında 16.3.2012 tarihinde sulh sözleşmesi imzalandığını ve talep üzerine Mahkemece, davanın feragat nedeniyle reddine karar verildiğini, sulh sözleşmesinde müvekkiline imza açılmış olmasına rağmen vekâlet ücreti talep edilmeyeceğine dair şart bulunduğundan müvekkili tarafından sözleşmenin imzalanmadığını, Avukatlık Kanunu’nun 165 inci maddesi gereğince her iki davalının da müvekkiline karşı gerek akdî gerekse yasal vekalet ücretinden müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunu, vekâlet ücreti alacağının tahsili için başlatılan icra takibinin davalıların itirazı üzerine durduğunu ileri sürerek, davalıların itirazının iptali ile takibin devamını ve asıl alacağın %40’ından az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı ... AŞ vekili; 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nda belirtildiği üzere vekâlet sözleşmelerinin vekil eden ile vekil arasında imzalandığını, üçüncü kişileri bağlamadığını, talep edilen vekâlet ücretinin kaynağı olan Ankara 18. Ticaret Mahkemesinin 2011/445 E. sayılı dosyasında da davacı lehine vekâlet ücretine hükmedilmediğini, bu nedenle müvekkili yönünden davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddinin gerektiğini; diğer davalı tarafından müvekkili aleyhine açılan menfi tespit davası devam ederken 01.03.2012 tarihli dilekçeyle davacı vekilin bizzat müvekkiline başvurarak sulh talebinde bulunduğunu, talebin banka tarafından uygun görülmesi üzerine sulh sözleşmesinin imzalandığını, sözleşmede karşılıklı olarak vekâlet ücreti talep edilmeyeceğinin düzenlendiğini, Ankara 18. Asliye Ticaret Mahkemesince davanın feragat nedeniyle reddine karar verildiğini ve kanuna uygun olarak vekâlet ücreti takdir edilmediğini, bu kararın da vekil olarak davacı tarafından temyiz edilmediğini, buna rağmen haksız olarak vekil eden ile birlikte kendilerinin de hasım gösterilmek suretiyle icra takibi başlatılmasının haksız olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.
2. Davalı ...; davacının vekillik görevini yerine getirmediğini ve avukatlık ücretini hak etmediğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 20.12.2012 tarihli ve 2012/216 E., 2012/661 K. sayılı kararıyla; davacının, ... ile ... AŞ arasındaki dava aşamasında, vekil olarak yapması gereken bütün sorumlulukları yerine getirdiği, davanın ilerleyen sürecinde taraflar arasında bir anlaşma zemini oluşmakla protokol hazırlandığı, ancak protokolün davacı avukatın yokluğunda imzalandığı, akabinde taraflar arasında yapılan sulh sözleşmesi sonucu davanın feragat nedeniyle reddine karar verilerek hükmün kesinleştiği, davacı avukatın bu olaydan haberdar edilmediği, dolayısıyla davacı avukatın haklı nedenle 02.04.2012 tarihinde istifa dilekçesi sunarak vekillikten çekildiği, davacının vermiş olduğu hukuki yardımlar nedeniyle doğan ücret alacağının tamamını isteme hakkı bulunduğu, davalıların da vekâlet ücretinden müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları gerekçe gösterilerek, davanın kabulü ile davalıların Ankara 1. İcra Müdürlüğünün 2012/3414 takip sayılı dosyasına yapmış oldukları itirazın iptaline ve takibin 33.446,50 TL asıl alacak üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına, asıl alacağın %40’ı olan 13.378,60 TL icra inkar tazminatının davalılardan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 25.02.2014 tarihli ve 2013/8076 E. 2014/5065 K. sayılı ilamıyla; (1) no’lu bentte davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra (2) no’lu bentte; “... Davaya konu sulh sözleşmesinin davacı avukatın bilgisi dâhilinde ve bu yöndeki çalışmaları sonucunda imzalandığı, gerek davacı avukatın imzasının bulunduğu 01.03.2013 tarihli sulh teklifine ilişkin dilekçede “her iki tarafın da birbirinden herhangi bir talepte bulunmayacaklarının” gerekse bu teklife atıfta bulunulan sulh sözleşmesinde “menfi tespit davasında tarafların birbirlerinden yargılama gideri ve vekâlet ücreti talep etmeyeceklerinin” kararlaştırılmış olması karşısında, bu şekilde davalı ... AŞ’ye hiçbir vekâlet ücreti ödemeyeceği konusunda güven verildikten sonra davacı avukatın sulh sözleşmesine muvafakati bulunmadığından bahisle, Avukatlık Kanunu’nun 165 inci maddesine dayanarak davalı ... A.Ş. den vekâlet ücreti talep etmesinin dürüstlük ve iyiniyet kurallarına aykırı olduğu; bu durumda, davalı ... A.Ş. hakkında açılan davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde adı geçen davalı yönünden de davanın kabulüne karar verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu" gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
B. Direnme Kararı
Mahkemenin 26.05.2015 tarihli ve 2015/74 E. ve 2015/271 K. sayılı kararıyla; bozmadan önce verilen kararda direnilerek, davanın kabulüne karar verilmiştir.
C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı
1. Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı/temlik alan ... Varlık Yönetimi A.Ş. vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 14.01.2020 tarihli ve 2017/13-1821 E. 2020/12 K. sayılı ilamıyla özetle; “Somut olayda, taraflar arasındaki uyuşmazlığın, sulh ortamını sağlama amacıyla teklif götüren davacı avukatın imzası bulunmayan sulh sözleşmesinden etkilenip etkilenmeyeceği noktasında toplandığı, borçlu ... vekili olarak hareket eden davacının, alacaklı bankaya 01.03.2012 tarihinde “Bankanız ile müvekkilim arasındaki uyuşmazlığın sona erdirilmesi amacıyla uzlaşma teklifinde bulunuyoruz. Buna göre birinci olarak her iki taraf da birbirinden herhangi bir talepte bulunmaksızın karşılıklı olarak anılan takip ve davadan feragat edecektir.” ifadesini içeren teklif götürdüğünün nizasız olduğu; ne var ki avukat olan davacının, bu teklifi götürürken müvekkili Mehmet adına hareket ettiğinin kabulü gerektiği, zira düzenlenen bu teklifnamenin borçlu ve alacaklı arasındaki hukuki ilişkiyi kapsadığı, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 164 üncü maddesinin son fıkrasına göre, dava sonunda verilen kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekâlet ücretinin avukata ait olup, 01.03.2012 tarihli teklifnamede avukatın bu şahsi alacağından feragat ettiğine dair açık bir düzenlemenin de bulunmadığı, davacı avukatın anılan teklifnameyi vekil sıfatıyla imzalamış olmasının vekâlet ücreti alacağından kendi adına feragat ettiğini göstermeyeceği; bu durumda, alacaklı ile borçlu arasındaki hukuki ilişkiyi düzenleyen 01.03.2012 tarihli teklifnamede, takip ve davadan her iki tarafın da herhangi bir talepte bulunmaksızın karşılıklı olarak feragat edecekleri yönündeki kararlaştırmanın, bir haktan feragatin açık bir şekilde yapılması gerektiği gözetildiğinde, bu yönde bir çekince ileri sürmemiş olsa bile davacı avukatın vekâlet ücretini kapsadığını söyleme olanağı bulunmadığından, imzasını içermeyen 16.03.2012 tarihli sulh sözleşmesinin avukatın saf dışı bırakılması suretiyle düzenlendiği ve avukat olan davacının düzenlenen sulh sözleşmesine muvafakatinin olmadığı anlaşılmakla, vekâlet ücretinden feragat edildiği ve davalı ... AŞ’nin vekâlet ücretinden sorumlu olmadığının kabul edilemeyeceği; hal böyle olunca, sulh sözleşmesinin davalılar tarafından imzalandığı ve davacının imzasının bulunmadığı, dolayısıyla davacı avukatın vekâlet ücretinden feragat etmiş sayılamayacağını kabul eden direnme kararının yerinde olduğu; ne var ki hükmedilen vekâlet ücretine ilişkin temyiz itirazları Özel Dairece incelenmemiş olduğundan, bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerektiği” gerekçesiyle dosyanın vekalet ücreti miktarına ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için Dairemize gönderilmesine karar verilmiştir.
3. Davalı/temlik alan Gelecek Varlık Yönetimi A.Ş. vekilinin karar düzeltme istemi ise Hukuk Genel Kurulu’nun 23.02.2021 tarihli ve 2021/(13)3-38 Esas, 154 Karar sayılı ilamıyla reddedilmiştir.
D. İkinci Bozma Kararı
Dairemizin 09.06.2021 tarihli ve 2021/3615 Esas, 6284 Karar sayılı ilamıyla; (1) no’lu bentte davalı/temlik alan Gelecek Varlık Yönetimi AŞ vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra (2) no’lu bentte özetle; Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu tarafından 05.10.2018 tarihli ve 2017/6 E. 2018/9 K. sayılı ilamla İçtihadı birleştirmenin konusu, Avukatlık Kanunu’nun 165 inci maddesinde yer alan ücret dolayısıyla müteselsil sorumluluk hallerinden olan sulh veya her ne suretle olursa olsun taraflar arasında anlaşma ile sonuçlanan ve takipsiz bırakılan işlerde, karşı tarafın avukatı lehine her iki tarafın müteselsil olarak ödenmesinden sorumlu olacağı avukatlık ücreti kapsamına, avukat ile iş sahibi arasında yapılan ücret sözleşmesine göre avukata ödenmesi gereken akdi vekalet ücretinin girip girmediği hususudur... Hal böyle olunca, Avukatlık Kanunu'nun 165 inci maddesinde düzenlenen ücret dolayısıyla müteselsil sorumluluk hallerinden olan sulh veya her ne suretle olursa olsun taraflar arasında anlaşmayla sonuçlanan ve takipsiz bırakılan işlerde karşı tarafın avukatı lehine her iki tarafın müteselsil olarak ödenmesinden sorumlu olacağı avukatlık ücreti kapsamına avukat ile iş sahibi arasında yapılan ücret sözleşmesine göre avukata ödenmesi gereken akdi vekalet ücretinin dahil olmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır, şeklinde karar verilmiş olduğu; bu karara göre davalı ... AŞ’nin, davacının hak ettiği akdi vekalet ücretinden sorumlu olmayacağının kabulü gerektiği; bu durumda Mahkemece, yukarıda açıklanan İçtihadı Birleştirme Kararı doğrultusunda değerlendirme yapılarak hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
E. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 02.12.2021 tarihli ve 2021/654 Esas, 745 Karar sayılı kararıyla; davacı tarafın, davalıların sulh olması ve davadan feragat üzerine vekalet ücreti alacağı için davalılar aleyhine 33.446,50 TL asıl alacak talepli icra takibi başlattığı, Mahkemece itirazın iptali yönünde verilen kararın yalnızca davalı şirket yönünden bozulmuş olup, davalı ... yönünden bozma dışı kalarak kesinleştiği, dolayısıyla bu davalı yönünden yeniden hüküm kurulmasına yer bulunmadığı; Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 05.10.2018 tarihli ve 2017/6 E. 2018/9 K. sayılı kararı uyarınca, davalı şirketin akdi vekalet ücretinden sorumlu olmayacağı kesinlik kazandığından davalı şirket yönünden davanın reddinin gerektiği, ancak davalı şirket tarafından kötüniyet tazminatı talep edilmişse de alacağın yargılamayı gerektirmekte olup, İcra ve İflas Kanunu'nun 67 nci maddesindeki koşullar oluşmadığından davalı tarafın kötüniyet tazminatı talebinin reddedildiği, bununla birlikte İçtihadı Birleştirme Kararının, dava tarihinden sonra verildiği anlaşılmakla, davalı şirket yararına vekalet ücreti takdir edilmemesi gerektiği gerekçe gösterilerek, davalı ... yönünden verilen karar kesinleştiğinden yeniden hüküm tesisine yer olmadığına; davalı ...Ş. yönünden davanın ve yasal koşulları oluşmadığından kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
F. Üçüncü Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizin 18.04.2022 tarihli ve 2022/2023 Esas, 3648 Karar sayılı ilamıyla; “Mahkemece, bozmaya uyularak davanın reddine karar verilmesine rağmen bozma ilamında belirtilen hususların ve özellikle davalı ... A.Ş.’den temlik alan Gelecek Varlık Yönetimi A.Ş.’nin karşı yan vekalet ücretinden, diğer davalı ... ile müştereken ve müteselsilen sorumlu olacağının dikkate alınmadığı; Mahkemece bozmaya uyulduğuna göre, bozma ilamında belirtilen hususlarda değerlendirme yapılarak hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisinin usul ve yasaya aykırı olduğu” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
3. Davalı ...Ş. vekilinin karar düzeltme istemi ise Dairemizin 11.10.2022 tarihli ve 2022/5460 Esas, 7632 Karar sayılı ilamıyla reddedilmiştir.
G. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davalı ... yönünden daha önce verilen karar kesinleştiğinden yeniden hüküm tesisine yer olmadığına; davalı ... Yönetim A.Ş. yönünden davanın kısmen kabulü ile davalının Ankara 1. İcra Müdürlüğünün 2012/3414 E. sayılı takip dosyasında yapmış olduğu itirazın 16.723,25 TL kısmının iptaline, takibin tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla 16.723,25 TL asıl alacak ve takip tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz üzerinden devamına; takibe konu alacak likit olduğundan İcra ve İflas Kanunu'nun 67 nci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca asıl alacağın %40'ı olan 6.689,30 TL icra inkar tazminatının davalı ... Yönetim A.Ş.'den alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; 05.10.2018 tarihli Yargıtay İçtihatı Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararının dava tarihinden sonra verildiği gerekçesiyle de davalı şirket yararına vekalet ücretine hükmedilmediği ve yargılama giderlerinden sorumlu tutulduğu belirtilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... Yönetim A.Ş. vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı ... Yönetim A.Ş. vekili; müvekkili aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesinin hatalı olduğunu, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilmesi halinde alacağın likit olduğundan bahsedilebileceği, dava konusu alacağın ise yargılama sonucu belirlenmiş olup likit olmadığı, ayrıca davanın kısmen kabulüne rağmen müvekkili lehine vekalet ücretine hükmedilmemesinin ve yargılama giderlerinin tamamından sorumlu tutulmasının doğru olmadığını, davacı avukatın sulh sözleşmesi yapılırken devre dışı bırakılmadığı, aksine davacının tarafları bir araya getirerek sulh sözleşmesi imzalanmasını sağladığını, kendi müvekkili olan diğer davalıdan vekalet ücreti talep edebilecek ise de müvekkilinden talep etmesinin hakkın kötüye kullanılması olduğunu ileri sürerek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, avukatlık vekalet ücreti alacağına ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 164 ve 165 inci maddeleri,
2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 20.12.2013 tarihli ve 2013/23-131 E. 2013/1681 K. sayılı kararı,
3. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 04.02.1959 tarihli ve 13/5 sayılı kararı ile 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı kararı,
4.Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 05.10.2018 tarihli ve 2017/6 E. 2018/9 K. sayılı kararı.
3. Değerlendirme
1. Bir Mahkemenin, Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu Mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir.
2. Bundan başka, Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün, bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan Mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş olan bu kısımları lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur.
3. Bu itibarla, temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde, hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı ve özellikle davacı avukatın, davayı açtığı tarihte haklı durumda olup 05.10.2018 tarihli Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararının dava tarihinden sonra verildiği gözetildiğinde, davalı şirket lehine vekalet ücretine hükmedilmemesinin ve yargılama giderlerinden sorumlu tutulmasının yerinde olduğu, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın onanması gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı ...Ş. vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,
6100 sayılı Kanun'un Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Kanun'un 440 ıncı maddesi gereğince her iki taraf yönünden karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,
21.12.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.