"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/239 E., 2023/41 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 4. Sulh Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2014/719 E., 2019/1342 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince; başvurunun davacı yönünden esastan reddine, davalı yönünden kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmünün kaldırılmasına yeniden davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmiş, incelemenin duruşmalı yapılması davalı vekili tarafından istenilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 21.05.2024 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde gelen davacı vekili Avukat ... ile davalı vekili Avukat ...'ın sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin daha derinlemesine incelenmesi ve bu konuda bir araştırma yapılması gerektiği heyetçi zorunlu görüldüğünden, Yargıtay Kanunu'nun 24/1 ve Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 21/3 maddeleri uyarınca görüşmenin bırakıldığı 30.10.2024 tarihinde dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; davacının, 01.10.2013 tarihli ve 1 yıl süreli kira sözleşmesi ile Atatürk Kültür Merkezi 1 nolu alanda bulunan akaryakıt istasyonunu davalı şirkete kiraya verdiğini, kira sözleşmesinin süresi sona erdiği halde yapılan tebligatlara rağmen kiralananın tahliye edilmediğini, davalı şirketin fuzuli şagil olarak davaya konu taşınmazı kullandığı dönemler için ecrimisil tahakkuk ettirildiğini, davalının 25.03.2013 tarihinde idari yoldan tahliye edildiğini, taşınmaz mal kira şartnamesinin (12.) maddesinde yer alan hüküm uyarınca davalının cezai şartı ödemesi gerektiğini, davalının İdarenin döner sermaye işletmesi hesabına yapmış olduğu ödemeler dikkate alındığında cezai şartın ne kadar olduğunun tam olarak belirlenemediğini, bu nedenle davayı ileride alınacak bilirkişi raporlarında belirlenecek miktara göre ikame ettiklerini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, bilirkişi incelemesi sonucu belirlenecek cezai şartın faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; dava değerinin belirlenebilir nitelikte olup kısmi dava açılamayacağını, müvekkilinin fuzuli şagil olmadığını, sözleşme sona erdirilmediğinden her yıl aynı koşullarla yenilendiğini, davacının müvekkilinin kira bedeli olarak yatırdığı bedelleri ihtirazi kayıt olmaksızın alındığını, cezai şarta ilişkin sözleşmenin (12.) maddesinin uygulanamayacağını savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; cevap dilekçesinde zamanaşımı itirazında bulunmayan davalının sonradan bilirkişi raporu üzerine sunduğu itiraz dilekçesinde bildirdiği zamanaşımı itirazının yerinde görülmediği, davacının dava değerini 3.702.930,99 TL olarak belirlediklerini beyan ettiği, bu durumun ıslah talebi olarak değerlendirildiği gerekçesiyle; davanın kısmen kabulüne, 1.875.370,26 TL alacağın davalıdan tahsiline, 21.06.2019 tarihli bilirkişi raporunda tablo 1'de belirtilen her bir eksik ödeme tutarına 6183 sayılı Kanun'un 51 inci maddesi hükmü uyarınca değişen oranlarda gecikme zammı uygulanmasına, davalı tarafça dava tarihinden sonra yapıldığı anlaşılan 562.619,69 TL ödemenin infaz aşamasında icra müdürlüğünce dikkate alınmasına karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili; davayı belirsiz alacak davası olarak açtıkları, dava değerini 01.12.2015 tarihli dilekçeleri ile 3.702.930,99 TL olarak belirlediklerini, eldeki davada herhangi bir ıslah taleplerinin bulunmadığını, bilirkişi raporları arasındaki çelişkiler giderilmeden karar verildiğini, davalı kiracı tarafından ecrimisil adı altında yatırılan tutarların düşülmemesi gerektiğini ileri sürerek, kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davalı vekili; kararda Kanuna uygun gerekçe bulunmadığını, davacının fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 10.000,00 TL üzerinden dava açtığını, usulüne uygun bir ıslahın söz konusu olmadığını, davalı tarafından yapılan ödemeleri ihtirazi kayıt koymadan kabul eden davacı idarenin cezai şart talep etmesinin kanuna aykırı olduğunu, bilirkişi tarafından tespit edilen ceza tutarının davalının iktisaden sarsılmasına, çöküntüye uğramasına neden olacağından indirim yapılması gerektiğini, ayrıca dava dilekçesinde faiz türü belirtilmemesine rağmen Mahkemece hüküm altına alınan alacağın 6183 sayılı Kanun'un 51 inci maddesi hükmü uyarınca değişen oranlarda gecikme zammı ile tahsiline karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek, kararın kaldırılmasını istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacı İdare'nin davalı şirketle 01.10.2002 başlangıç ve 01.10.2003 bitiş tarihli kira sözleşmesi imzaladığı, bir yıllık kira süresi dolduktan sonra sözleşmenin yenilenmeyerek davacı İdare tarafından feshedildiği, davalı kiracı şirket tarafından Ankara 11. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2007/2290 E. sayılı dosyasında tahliyeye yönelik muarazanın önlenmesi talebi ile açılan davanın 24.01.2008 tarihinde reddine karar verildiği, davalı tarafın temyizi üzerine kararın onandığı, kira sözleşmesinin (20.) maddesinde; sözleşmenin ekini teşkil eden taşınmaz mal kira şartnamesi hükümlerinin aynen geçerli olduğu, şartnamenin 12 inci maddesinde ise; kira süresi sona erdiği halde kiralananın kiracı tarafından tahliye edilmediği takdirde her geçen gün için, o yıl kira bedelinin %50 fazlasının ceza olarak ödeneceği düzenlemesine yer verildiği, bu şartların geçerli olup tarafları bağladığı, taraflar arasındaki kira sözleşmesinin 2886 sayılı Kanun kapsamında sürenin bitmiş olması nedeni ile feshedildiğinden ve artık kiracılık ilişkisi kalmadığından, davalının taşınmazı süre bitiminde tahliye etmesi gerektiği, sözleşme süresi sona erdiği halde kiralananı tahliye etmeyen davalının, tahliye tarihine kadar olan dönem için şartnamenin (12.) maddesi gereğince hesaplanan ceza bedelinden sorumlu olduğu, davacı kiraya veren idarenin sözleşmede düzenlenen cezai şartı talep etmeyeceğine yönelik açık bir beyanı bulunmadığından, ihtirazi kayıt konulmadan davalı kiracı tarafından yapılan ödemelerin tahsil edilmiş olmasının cezai şart alacağının talep edilmesine engel teşkil etmeyeceği, davacı vekilinin dava dilekçesinde, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile bilirkişi incelemesi sonucu belirlenecek cezai şartın faizi ile birlikte tahsilini istediği, dava değerini 10.000,00 TL olarak göstererek dava açtığı, davacı idarenin talebi sözleşme uyarınca cezai şart bedeli olup, dava tarihi itibariyle alacağın miktar ve değerinin tam ve kesin olarak belirlenmesi mümkün olduğundan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 107 nci maddesine göre belirsiz alacak davası açılamayacağı, ancak belli bir miktar gösterilerek talepte bulunulduğundan davacının davasının aynı Kanun'un 109 uncu maddesinde ifade edilen kısmi dava niteliğinde olduğunun kabul edilmesi gerektiği, davalı kiracı tarafından süresinde yapılmış usulüne uygun bir zamanaşımı itirazı bulunulmadığından Mahkemece davalının zamanaşımı itirazının reddi ile, davalı kiracı şirket tarafından yapılan tüm ödemeler mahsup edilerek, şartnamenin (12) maddesi uyarınca eksik kalan cezai şart bedelinin tespitinin yapıldığı, dosya kapsamına uygun ve denetime elverişli bilirkişi raporu esas alınarak karar verilmesinde usul ve yasaya bir aykırılık bulunmadığı, dava dilekçesinde ve ıslah dilekçesinde davacı tarafça açıkça alacağın 6183 sayılı Kanun'un 51 inci maddesi hükmü uyarınca değişen oranlarda faizi ile tahsilinin talep edilmediği, yalnızca alacağın faizi ile birlikte tahsilinin talep edildiği, sözleşmede de cezai şart alacağına 6183 sayılı Kanunun tatbik edileceğine ilişkin bir hüküm bulunmadığı, davacı idare tarafından cezai şart alacağına ilişkin olarak davalı şirketin daha önce temerrüte düşürülmediği gerekçesiyle; davacı vekilinin başvurusunun reddine, davalı vekilinin başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmünün kaldırılmasına, yeniden davanın kısmen kabulüne, 10.000,00 TL alacağın dava tarihinden, bakiye 1.865.370,26 TL alacağın ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine, davalı tarafça dava tarihinden sonra yapıldığı anlaşılan 562.619,69 TL ödemenin icra müdürlüğü tarafından infaz aşamasında dikkate alınmasına karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili; davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığını, dosya kapsamında mevcut bilirkişi raporlarına ve davanın esasına ilişkin beyanlarında, açık bir şekilde alacağın 6183 sayılı Kanun'un 51 inci maddesi hükmü uyarınca değişen oranlarda gecikme zammı ile tahsilinin talep edildiğini, Mahkemeye sunulan 01.12.2015 tarihli dilekçe ile belirsiz alacak davası olarak açılan davada, toplam 3.702.930,99 TL cezai şarttan kaynaklanan alacağın gecikme zammı ile tahsilinin talep edildiğini, davada herhangi bir ıslah talebi bulunmadığını, ancak Bölge Adliye Mahkemesi kararında usul ve yasaya aykırı olarak açılan davanın kısmi dava niteliğinde olduğu ve tahsili talep edilen miktarın artırılmasına ilişkin talebin de ıslah talebi olarak değerlendirildiğini, davalı tarafından ecrimisil bedeli altında ödenen bedellerin dava konusu ceza bedeli ödemesi şeklinde kabul edilip asıl alacaktan düşülmesinin de usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürürek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
2. Davalı vekili; davacının 10.000,00 TL'lik kısmi dava açtığını, usulüne uygun bir ıslahın mevcut olmadığını, davada zamanaşımının gerçekleştiğini, davacının müvekkilin ecrimisil ödemelerini kabul ettiğini, müvekkilin yaptığı ödemelere karşı ihtirazi bir kayıtta da bulunmadığından cezai şartı talep etmesinin kanuna aykırı olduğunu, cezai şart miktarı müvekkili şirketin mahvına neden olacağından indirim yapılması gerektiğini ileri sürerek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, kiralananın sözleşmede öngörülen süre bitmesine rağmen tahliye edilmemesi nedeniyle cezai şart alacağı istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1.2886 sayılı Devlet İhale Kanunu'nun (2886 sayılı Kanun) 75 inci maddesi,
2.Dairenin 04.04.2022 tarihli ve 2022/2082 E., 2022/3093 K. ve Yargıtay (Kapatılan) 6. Hukuk Dairesinin 01.10.2014 tarihli ve 2014/609 E., 2014/10712 K. sayılı emsal ilamları.
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararında; hukuki ilişkinin ve bu ilişki nedeniyle ortaya çıkan uyuşmazlığa yukarıda yer verilen kanun maddelerinin doğru şekilde uygulanmasına göre davalının tüm, davacının sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Taraflar arasında düzenlenen 01.10.2002 başlangıç tarihli ve 1 yıl süreli kira sözleşmesinin eki şartnamenin (12) maddesinde; kira süresi sona erdiği halde kiralanan kiracı tarafından tahliye edilmediği takdirde her geçen gün için, o yıl kira bedelinin %50 fazlasının ceza olarak ödeneceği düzenlemesi yer almaktadır. 2886 sayılı Kanun’un 75 inci maddesi uyarınca, kira süresinin sona ermesiyle taraflar arasındaki kira sözleşmesi sona ermiş olup, davalı süre sonundan itibaren fuzuli şagil konumundadır. Davalı hakkında tahakkuk ettirilen ecrimisil bedelleri ise haksız işgal karşılığıdır. Buna bağlı olarak haksız işgal karşılığı davalıdan tahsil edilen ecrimisil bedelinin, sözleşmeden kaynaklanan cezai şart bedelinden mahsup edilmesi doğru değildir.
Hal böyle olunca, Bölge Adliye Mahkemesince; davalı tarafından ödenen ecrimisil tutarı, cezai şart bedelinden mahsup edilmeden davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken; yazılı şekilde karar verilmiş olması, doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine,
2. Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi uyarınca davacı yararına BOZULMASINA,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz eden davalıya yükletilmesine,
28.000,00 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
30.10.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
K A R Ş I O Y
Davacı 15.04.2013 tarihli dava dilekçesi ile kira sözleşmesi eki kira şartnamesi 12.m. göre fazlası saklı kalmak kaydıyla taşınmaz mal kira şartnamesi hükümleri gereğince bilirkişi incelemesi sonucu belirlenecek cezai şartın faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı 1.12.2015 tarihli dilekçesi ile bilirkişi raporuna itirazlarının kabulü ile ek rapor alınmasını, bu talep kabul edilmeyecek ise 3.702.930,99 TL alacağın faiz, yargılama giderleri ve vekalet ücreti ile birlikte kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, 1 yıllık kira sözleşmesinin Borçlar Kanunu hükümleri uyarınca yenilendiğini, fuzuli şagil olmadığını kira ve talep edilen ecrimisil bedellerinin ödendiğini savunarak davanın reddini dilemiştir.
İlk derece mahkemesi,davanın kısmen kabulüne ıslah talebi de nazara alınarak 1.875.370,26 alacağın davalıdan 6183 sayılı yasanın 51 maddesi hükmü uyarınca değişen oranlarda gecikme zammı uygulanarak tahsiline, davalının dava tarihinden sonra yaptığı 562.619,69 TL ödemenin infaz aşamasında nazara alınmasına karar vermiş,
Tarafların istinafı üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin kararıyla ; Davacı vekilinin İstinaf talebinin esastan reddine, Davalı vekilinin İstinaf talebinin kabulü ile hükmün kaldırılmasına davanın kısmen kabulü ile 10.000 TL alacağın dava tarihi 16.05.2014 tarihinden, bakiye 1.865.370,26 TL alacağın ıslah tarihinden işleyecek yasal faiziyle davalıdan tahsiline fazlaya ilişkin istemin reddine, davalı tarafça dava tarihinden sonra yapıldığı anlaşılan 562.619,69 TL ödemenin infaz aşamasında dikkate alınmasına karar vermiştir.
Tarafların temyizi üzerine; Dairemizin çoğunluğu tarafından davanın kısmi dava olarak kabulüne, Cezai şartın tahsiline ilişkin kısma temyiz itirazlarının reddine, Davalı tarafından ödenen ecrimisilin cezai şart bedelinden mahsup hükmünün yanlış olduğuna işaretle bu kısım bakımından Bozma yapılmıştır.
Cezai şartın tahsiline ilişkin temyiz itirazlarının reddine ve cezai şart bedelinden ecrimisil bedelinin mahsubu kısmının bozulmasına ilişkin hükümlere katılıyorum.
Şöyleki hükme esas alınan 21.12.2019 tarihli bilirkişi raporunda; cezai şart bedeli usulüne uygun olarak bilirkişi tarafından 1.875.370,26 TL hesaplanmıştır. Bunun dışında Davalı kiracının başka mahkemede açtığı tahliye talebine karşı kiracılığın devam ettiğine ilişkin davası reddedilerek kesinleşmekle, ( Davacı kiraya veren idare, iki yoldan biriyle ,mahkeme kararı ya da idari yolla tahliyeyi sağlayabilir) 25.3.2013 tarihinde idari yoldan tahliye gerçekleştirilmiş ve Davalı kiracı 1 yıllık kira sözleşmesinin sona erdiği 1.10.2003 tarihinden itibaren 2886 sayılı 75 maddeye göre kiralanan yerde İşgalci konumuna gelmiştir. ihale ile kiralanan yerin 1 yıllık kira süresi bittikten sonra ecrimisile dönüşen kira bedellerinin cezai şart bedelinden düşülmesi mümkün değildir. Sözleşmede ifaya ekli olarak kararlaştırılan cezai şart vardır ve sözleşme hükmüne göre kira süresi sonunda kiralananın tahliye edilmemesi nedeniyle kararlaştırılmış, ecrimisilden ayrı olarak aynen ödenmesi gereken bedeldir. Ecrimisil ise fuzuli işgal nedeniyle ödenen bedeldir.(Yargıtay 3 Hukuk Dairesinin 2017 7014 esas, 2017 14038 karar sayılı kararı )
Sayın daire çoğunluğunun davayı kısmi dava olarak nitelendirmesine katılamıyorum, açıklamak gerekirse “6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 107 nci maddesiyle düzenlenen belirsiz alacak davası; davanın açıldığı tarihte alacağın tutarının ya da değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin davacıdan beklenemeyeceği ya da bunun olanaksız olduğu durumlarda, alacaklının, hukuksal ilişkiyi ve en az bir tutar ya da değeri belirterek açabileceği dava olarak tanımlanabilir.
Belirsiz alacak davasının getirdiği en önemli etkin koruma, usul ekonomisi ve hak arama özgürlüğüne hizmet etmesi yanında, davacının yüksek yargılama giderlerine katlanma ve dava konusu hakkın zamanaşımına uğrama riskini azaltmasıdır. Alacak belirsiz olduğundan davacı yargılama sırasında talep sonucunu artırabilir; bu hâlde davanın ıslahı kurumundan bahsedilemez ve artılan talep yönünden davalının zamanaşımı def’î de dinlenmez. Talep artırımında bulunulmaz ise Mahkeme alacağın miktarını tespit etmek ve taleple bağlı kalarak dava dilekçesinde gösterilen değer üzerinden alacağa hükmetmek durumundadır.
Öncelikle;Dava konusu alacak miktarının veya değerinin belirlenmesi yargılama sırasında başka bir olgunun tespitinin gerektirdiği durumlarda somut uyuşmazlıkta feshin haklılığını çözümlenmesinde olduğu gibi alacak belirsiz ve tartışmalı kabul edilmelidir. Hakimin takdiri veya yasal nedenlerle indirim yapılarak alacak miktarı veya değerin belirlenmesi halinde de alacak belirsizdir.(Yargıtay 6.Hukuk Dairesinin 2013/10140 esas, 2013/13360 karar sayılı ilamı; Davacı kira sözleşmesinin haksız feshi nedeniyle mahrum kalınan kardan Şimdilik 100.000 TL'nin tahsini talep etmiştir, davalının kira sözleşmesi feshini haklı olup olmadığı, haklıysa davacının mahrum kaldığı karın tespiti yargılamayı gerektirdiğinden kesin ve önceden sadece Davacı tarafından belirlenemeyecek bilirkişi incelemesi yapılması gerektirmektedir Bu nedenle dava Belirsiz alacak davası olarak açılmış olup belirsiz alacak davası açmasında bir usulsüzlük bulunmamaktadır)
Cezai şart bedeli için feshin haklı olup olmadığının tespiti gerektiğinden ve bedel tazminat kabilinden olup likit olarak kabul edilmediğinden nitekim dairemiz kararlarında İtirazın iptali davalarında İcra inkar tazminatına hükmedilmediği ayrıca cezai şart bedelinden indirim yapıldığında karşı taraf lehine vekalet ücreti takdir edilmediğinden belirli alacak sayılamaz.
Sonuç talepte “Taşınmaz mal kira şartnamesi hükümleri gereğince bilirkişi incelemesi sonucu belirlenecek cezai şartın faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi talebine bağlı olarak 10.000 TL bedel üzerinden dava açıldığı ” belirtildiğine göre “ belirsiz alacak davası” olarak açıldığı kabul edilmelidir.
Davacının yargılama sırasında 01.12 2015 tarihli 3.702.930,99 TL alacak talebi ,belirsiz alacak davası açılmakla bedel artırımına ilişkindir. Bu nedenle ıslah dilekçesi olarak kabul edilemez. Bu dava türünde, davanın açılması ile birlikte zamanaşımı kesildiğinden artırılan talebe karşı zamanaşımı itirazı dinlenilemez.
Bu nedenlerle ;cezai şart bedeli olan Ekim 2003 ile Nisan 2013 tarihleri arasında kalan 1.875.370, 26 TL'nin belirsiz alacak davası hükümlerine göre dava tarihi 15.4.2013 den (kararda yanlış olarak 16.5.2014) işleyecek yasal faiziyle tahsiline hükmedilmesi gerektiği kanaati ile Sayın çoğunluğun görüşüne iştirak edilmemiştir.30.10.2024