"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece bozmaya uyularak davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Davacı vekili; müvekkili ile avukat olan davalı arasında ... 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2010/259 E. sayılı dava dosyası nedeniyle mevcut vekâlet ilişkileri devam etmekteyken, derdest olan bu davanın davacısı olan şirkete karşı bir alacak kaleminin tahsili için icra takibi yapılması konusunda davalı ile ayrıca anlaştıklarını, yapılacak olan bu icra takibi için davalıya takip harç ve masrafları ile avukatlık ücreti olmak üzere 29.500,00 TL ödeme yaptığını ancak davalının masraf ve ücretini peşin aldığı icra takibini açmadığını ve bilgi vermediğini yazılı talimatı üzerine de takip sürecinin ertelenmesinin daha uygun olacağı yönündeki isteği üzerine icra takip sürecini beklemeye aldıklarını, müvekkilinin icra edilmeyen takip için ödenen avukatlık ücreti ve masrafların iadesini davalıdan talep etmesine ve aradan uzun zaman geçmiş olmasına rağmen davalının iadeye yanaşmadığını, müvekkilinin aralarındaki güven ilişkisinin zedelenmesi nedeniyle 24.04.2013 tarihinde davalıyı vekillikten azlettiğini ve davalı tarafından iade edilmeyen ödemelerin tahsili için ... 1. İcra Müdürlüğünün 2013/4087 E. sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlattığını, davalının haksız ve kötüniyetli itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek, davalının icra takibine vaki itirazının iptaline, takibin devamına ve davalının takip konusu alacağın %20'si oranından az olmamak üzere icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesine karar verilmesini istemiştir.
2. Davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde; davalının ödemezlik defi olarak tanımladığı alacak iddiasını, uhdesinde haksız olarak tuttuğu avans ve vekalet ücretini iade etmemek adına müvekkiline karşı dava açılmasına müteakip sonradan ürettiğini, taraflar arasında ... 1. Asliye Ticaret Mahkemesinde görülen davadaki vekalet ücreti konusunda ihtilaf olsaydı davalının bu durumu daha önce gündeme getirmesinin gerektiğini, taraflar arasındaki güven ilişkisi bozulmadan önce Ticaret Mahkemesindeki dava nedeniyle müvekkilinde vekalet alacağı olduğundan hiç bahsedilmediğini, davalının hukuki dayanaktan yoksun savunmalarını kabul etmediğini belirtmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; müvekkili ile davacı ve davacının 4 ayrı aile bireyi arasında vekalet ilişkisinin bulunduğunu, davacı ve aile bireylerinin davalıyı bu süreçte hukuka aykırı ve haksız şekilde azlettiklerini, müvekkilinin de bu vekalet aktine dayalı olarak alacakları bulunduğundan ödemezlik def'inde bulunduğunu, davacı tarafın müvekkiline borçları varken bu borçlarını ödemeden alacak iddiasında bulunmasının hukuka aykırı olduğunu, bu azil sonucunda müvekkilinin devam etmekte olan ... 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2010/259 E. sayılı dosyasındaki görevinin haksız ve hukuka aykırı olarak sona erdirildiği gibi yapacağı diğer yasal takip ve davaların da önünün kesildiğini, davacı adına açtığı değişik ... dosyasındaki talebi reddedilince 21.03.2013 tarihinde 2.102,00 TL'lik masrafı iade ettiğini, müvekkilinin uhdesinde bulunan diğer paraların tamamının vekalet ücretlerine mahsuben alındığını, bu ücretlerin davalıya ait olduğunu, herhangi bir fazladan paranın müvekkili üzerinde bulunmadığını, bu durumun vekalet ücretini hak etmesine engel olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
... 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 01.10.2015 tarihli ve 2013/352 E., 2015/181 K. sayılı kararıyla; taraflar arasında hizmet sözleşmesinden kaynaklanan takibe ilişkin itirazın iptali davasında görevli Mahkemenin Tüketici Mahkemesi olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı, süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 11.05.2017 tarihli ve 2016/3147 E., 2017/5900 K. sayılı ilamıyla; vekalet ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlıkların dava tarihi olan 01.08.2013 tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamı dışında kaldığı, davaya bakma görevinin Genel Mahkemeye ait olduğu, Mahkemece işin esasına girilerek hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. İkinci Bozma Kararı
1. Bozmaya uyan Mahkemece verilen 19.12.2017 tarihli ve 2017/279 E., 2017/421 K. sayılı kararıyla; davacının şikayeti ile davalı avukatın görevi kötüye kullanma suçundan yargılandığı ve beraatine karar verilerek somut olayda davacının davalıdan alacağının olmadığı, davalının hapis hakkı kullandığına ilişkin maddi vakıanın Ceza Mahkemesince tespit edildiği, bu konudaki Ceza Mahkemesi kararının Mahkemeyi bağlayıcı nitelikte olduğundan davanın reddine karar verilmiş; karara karşı, taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizin 01.10.2020 tarihli ve 2020/8341 E., 2020/5292 K. sayılı ilamında; bozma nedenine göre davalının temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmediği belirtilerek, ceza yargılaması kapsamında alınan bilirkişi raporu ve sonuç itibarıyla davalı avukatın delil yetersizliğinden beraatine dair Ceza Mahkemesince verilen kararın Hukuk Mahkemesini bağlamayacağı, Mahkemece, davalı avukatın hapis hakkını kullanması için usûli aşamaları yerine getirip getirmediğinin, davalının azlinin haklı olup olmadığının tespiti ile gerekirse bilirkişi raporu aldırılarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi usûl ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle, karar davacı yararına bozulmuştur.
C. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davalı avukatın ücretine karşılık mahsup hakkının bulunduğu, davacılardan ne kadar tahsilat yaptığının belirli olduğu, davalı avukatın ... 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2010/259 E. sayılı dosyasında dilekçelerin davalı avukat tarafından yazıldığı, duruşmalara girildiği, davalının azledildiği dönemde dosyanın henüz sonuçlanmamış olduğu, dosyanın daha sonraki aşamalarında davalı avukatın değerlendirmelerini dikkate almamaları nedeniyle zarara uğradıkları, bu nedenle azledilmesinin haksız olduğu, Avukatlık Kanunu'nun 174 üncü maddesine göre, avukatın haksız azil halinde avukatlık ücretinin tamamına hak kazanacağı, bu nedenle de davalı avukatın vekalet ücretinin hepsine hak kazandığının Mahkemece tespit edildiği, ayrıca davacı kısmi iadeyi de kabul etmiş olduğundan davalı avukatın bu nedenle bilgilendirme görevini de yerine getirildiği Mahkemece kabul edilerek, bozma ilamından sonra Mahkemece alınan bilirkişi raporuna göre, davacının davalıdan alacağının olmadığı, davalının hapis hakkı kullandığına ilişkin maddi vakıanın ceza mahkemesince tespit edildiği, Mahkemece alınan bilirkişi raporu da denetime ve hüküm kurmaya elverişli sayılarak davacının davasının reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; Mahkemece verilen ilk hükümde yargılama gideri olarak Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 3.564,44 TL vekalet ücretine hükmedildiğini, anılan karar davalı tarafından yalnızca kötüniyet tazminatı bakımından kısmi olarak temyiz edilmekle müvekkil lehine vekalet ücreti bakımından kazanılmış hak oluştuğu halde bozma sonrası Mahkemece yeniden davalı lehine 5.100,00 TL vekalet ücretine hükmedildiğini, yine yargılama giderinin de hükmedildiğini, bozma sonrası alınan 26.02.2022 tarihli raporda azlin haklılığı noktasında bir değerlendirme yapılmadığı gibi, hapis hakkının kullanılmasındaki yasal prosedür ve davalı avukatın hapis hakkını kullanırken yasanın aradığı hangi şarta uyduğu veya uymadığına dair bir tespitin de yapılmadığını, davalı avukatın azledilme sebebinin, ödenen masraf ve vekâlet ücretinin kendisinden defalarca talep edilmesine karşın iade edilmemesi ve müvekkiline gönderdiği sms üzerine, güvene dayalı olan vekil-müvekkil ilişkisinin zedelenmiş olmasından kaynaklı olduğunu, bu hususta, dosyadaki 25.05.2015 tarihli raporun bozma gereklerini tam olarak karşıladığını, azlin de haklı olduğunun tespit edildiğini, bilirkişinin görevlendirmesinin dışına çıkarak, eldeki davada davacı alacaklı müvekkilin alacaklarını hesaplamak yerine, davalı avukatın huzurdaki davanın konusu olmayan dava dosyasındaki alacaklarını hesaplamaya giriştiğini, hiç kabul beyanları olmamasına rağmen belli miktarları kabul ettikleri varsayımıyla mahsup yoluna gittiğini, hapis hakkı kullanımına dair oluşturulan gerekçenin önceki bozma gerekçesine açıkça aykırı olduğunu, kabul anlamına gelmemek üzere iddia edebileceği alacaklarının da zamanaşımına uğradığını, hükme esas alınan bilirkişi raporunda yanlı bir tutum izlendiğini, raporda yapılan masrafların davalı tarafından dava dosyasında ve cevap dilekçesinde belirtildiğini, müvekkilinin bu masraflara itiraz etmediğini yazarak yetkisini aştığını, davalının iddialarına dair taraflarınca açık kabul yapılmadığından inkar edilmiş sayılması gerektiğinin de göz ardı edildiğini belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava; vekâlet ilişkisi kapsamında davalı avukata ödenen avukatlık ücreti ve masrafların iadesi için başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun "Avukatın Hapis Hakkı ve Avukatlık Ücretinin Rüçhanlı Bulunması" başlıklı 166 ncı maddesinin birinci fıkrası, "Avukatlık Ücretinin Belli Bir İşe Hasredilmesi" başlıklı 173 üncü maddesinin ikinci fıkrası, "Avukatın İşi Takipten Vazgeçmesi, ... ve Ücretin Gününde Ödenmemesi" başlıklı 174 üncü maddesinin ikinci fıkrası.
3. Değerlendirme
1. 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun "Avukatlık Ücretinin Belli Bir İşe Hasredilmesi" başlıklı 173 üncü maddesinin ikinci fıkrası şöyledir: "Avukata tevdi edilen işin yapılması veya yapıldıktan sonra sonucunun alınması için gerekli bütün vergi, resim, harç ve giderler, ... sahibinin sorumluluğu altında olup, avukat tarafından ilk istekle avukata veya gerektiği yere ödenir. Bu harcamaların avukat tarafından yapılabilmesi için yeteri kadar avansın ... sahibi tarafından verilmiş olması gerekir." Kökleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve özellikle yine Dairemizin 04.06.2021 tarih ve 2020/5616 E. ve 2021/6006 K. sayılı ilamıyla, 17.02.2021 tarih ve 2020/5105 E. ve 2021/1576 K. sayılı ilamının ilgili bölümü şöyledir: "...İşin görülmesi için gerekli olan tüm masrafların ... sahibi tarafından işin başında avukata ödenmiş olduğu karine olarak kabul edilmeli, bunun aksini ileri süren, başka bir ifade ile müvekkilinden masraflar için avans almadığını iddia eden avukatın da, bu iddiasını ispat etmekle yükümlü olduğu kabul edilmelidir..."
2. 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun "Avukatın İşi Takipten Vazgeçmesi, ... ve Ücretin Gününde Ödenmemesi" başlıklı 174 üncü maddesinin ikinci fıkrasında: "Avukatın ... halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez." hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti
ödemekle yükümlü değildir. Avukat bu durumda ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edebilir. Buna karşılık haksız azil halinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir.
3. Davacı vekili dilekçesinde; müvekkilinin icra takibi yapılması konusunda davalı ile anlaştığını, yapılacak olan bu icra takibi için davalıya takip harç ve masrafları ile avukatlık ücreti için ödeme yaptığını ancak davalının takip sürecinin ertelenmesinin daha uygun olacağı yönünde bilgi vermesi üzerine icra takip sürecini beklemeye aldıklarını, müvekkilinin icra edilmeyen takip için ödenen avukatlık ücreti ve masrafların iadesini davalıdan talep etmesine ve aradan uzun zaman geçmiş olmasına rağmen davalının iadeye yanaşmadığını, müvekkilinin aralarındaki güven ilişkisinin zedelenmesi nedeniyle 24.04.2013 tarihinde davalı avukatı haklı olarak azlettiğini savunmuştur. Davalı avukat ise, bu iddiaya karşılık, bu bedelin, hak kazandığı vekalet ücretlerine mahsuben tahsil edildiğini savunmuştur. Davalı avukat, vekil olarak davacıdan aldığı dava konusu alacağı, ücret alacağına mahsuben yedinde tutmuş olup, hukuki tanımıyla Avukatlık Kanunu'nun 166 ncı maddesi gereğince "hapis hakkı"nı kullandığını savunduğuna göre, davada öncelikle hapis hakkının, nasıl ve hangi şartlarda kullanılması gerektiği üzerinde durularak, somut olay itibariyle bu hakkın, kanunun öngördüğü amaca uygun şekilde ve gereği gibi kullanılıp kullanılmadığı incelenip, ardından vekalet ücreti alacağının hesabında azlin haklı olup olmadığının tespiti gerekir.
4. 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun "Avukatın Hapis Hakkı ve Avukatlık Ücretinin Rüçhanlı Bulunması" başlıklı 166 ncı maddesinin birinci fıkrası şöyledir: "Avukat, müvekkili tarafından verilen veya onun namına aldığı malları, parayı ve diğer her türlü kıymetleri, avukatlık ücreti ve giderin ödenmesine kadar, kendi alacağı nispetinde elinde tutabilir." Hemen belirtmek gerekir ki Avukatlık Kanunu'nun 166 ncı maddesinde tanımlanan hapis hakkı, sadece vekalet ücreti alacakları ve yapılan giderler oranında kullanılabilir. Avukatın, müvekkili nam ve hesabına tahsil etmiş olduğu alacak ve değerlerden, ücret ve masraf alacağından fazla bir miktarını "hapis hakkı" adı altında elinde tutması, bu hakkın yasaya konuluş amacına aykırı olduğu gibi, avukatlık meslek kurallarına da aykırıdır. Aynı şekilde hapis hakkını kullanan avukatın, müvekkilin nam ve hesabına tahsil ettiği alacakları geciktirmeksizin ... sahibine bildirmesi, hangi işten dolayı ve ne miktarda ücret ve masraf alacağı olduğunu açıklaması ve konu ile ilgili karşı tarafı bilgilendirdikten ve gerektiği durumlarda yapılacak hesaplaşmadan sonra, alacağı oranında hapis hakkını kullanması gereklidir. Esasen bu durum, avukatın müvekkiline hesap verme yükümlülüğünün de tabii bir sonucudur. Nitekim, Avukatlık Kanunu'nun 34 üncü maddesinde; "Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranmak ve Türkiye Barolar Birliğince belirlenen meslek kurallarına uymakla yükümlüdürler." hükmü, Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının 43 üncü maddesinde de; "Müvekkil adına alınan paralar ve başkaca değerler geciktirilmeksizin müvekkile duyurulur ve verilir." hükmü bulunmaktadır.
5. Davalı avukatın müvekkil nam ve hesabına tahsil ettiği alacakları geciktirmeksizin ... sahibine bildirmediği, hangi işten dolayı ve ne miktarda ücret ve masraf alacağı olduğunu açıklamadığı ve konu ile ilgili karşı tarafı bilgilendirmediği tüm dosya kapsamından sabit olup, yukarıda yer alan açıklamalar ve mevzuat hükümleri doğrultusunda davalının hapis hakkı kullanmasının yerinde ve doğru olmadığı görülmüştür. Davacının, başlatılmayan icra takibi için verdiği 21.500,00 TL'nin iadesini davalı avukattan istemesine rağmen, davalı tarafından bu bedelin iade edilmemiş olması güven sarsıcı bir durum olup, davalı avukatın ... haklı azil niteliğindedir. Dairemizin yerleşmiş içtihatlarına göre haklı azil halinde ancak azil tarihinde tamamlanmış işler karşılığında avukat ücrete hak kazanacaktır.
6. O halde Mahkemece, bilirkişiden, Yargı ve taraf denetimine elverişli rapor alınmak suretiyle, işin görülmesi için gerekli olan tüm masrafların ... sahibi tarafından işin başında avukata ödenmiş olduğu karine olarak kabul edildiğinden, müvekkilinden bazı masraflar için avans almadığını iddia eden avukatın, bu iddiasını ispat etmekle yükümlü olduğu da göz önüne alınarak, azil tarihi itibariyle sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde, davalı avukatın ücretine karşılık mahsup hakkının bulunduğu, davalının azledilmesinin haksız olduğu, Avukatlık Kanunu'nun 174 üncü maddesine göre davalı avukatın vekalet ücretinin hepsine hak kazandığı, davacının davalıdan alacağının olmadığı, davalının hapis hakkı kullandığına ilişkin maddi vakıanın Ceza Mahkemesince tespit edildiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş olması hatalı olup, bozmayı gerektirir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Mahkeme kararının 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 428 inci maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacıya iadesine,
Dosyanın mahkemesine gönderilmesine,
6100 sayılı Kanun'un Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Kanun'un 440 ıncı maddesi geregince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,
20.12.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.