Logo

3. Hukuk Dairesi2023/2258 E. 2024/421 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı tarafından davalıya havale yoluyla gönderilen paraların borç olarak verilip verilmediği ve davalının ödemeyi kabul edip etmediğine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davalının, e-mail adreslerinin kendisi tarafından kullanıldığını ikrar etmesi ve havalelerle davacıdan para aldığını kabul etmesi, davacı ile arasında borç ilişkisi olduğunu ispatladığı, ayrıca davalının borcun ödendiğine dair savunmasını ispatlayamaması ve bozmaya uyularak verilen kararda davacı lehine kazanılmış hakların oluşması gözetilerek, yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesince, Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne ve duruşma isteminin değerden reddine karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenildi, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı; davalıya 27.12.2007- 09.07.2010 tarihleri arasında banka havalesi yoluyla borç para verdiğini, davalının borcunun bir kısmını ödediğini ancak bir kısmını ödemediğini, borcun ödenmesi için tarafınca gönderilen e-maile cevap olarak gönderdiği e-mailde, borcunu kabul ederek faiziyle birlikte ödeyeceğini beyan ettiğini, buna rağmen borcun ödenmemesi üzerine toplam 34.850,00 TL alacağın tahsili için aleyhine Bakırköy 16. İcra Müdürlüğünün 2011/12034 Esas sayılı dosyası üzerinden takip başlattığını, davalının borca itirazı üzerine takibin durdurulduğunu, ancak itirazın haksız olduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamını ve davalı aleyhine alacağın %40’ı oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı; davacıyla beş yıl süren bir ilişkilerinin olduğunu, bu süreç içerisinde davacıdan farklı zamanlarda borç para aldığını, icra takibine konu edilen banka havalelerindeki paraların bu borcun geri ödemesi olduğunu, davacının biten ilişkinin ardından duyduğu öfke ve husumet duygularıyla icra takibi başlattığını ve bu davayı açtığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 19.02.2013 tarihli ve 2011/589 E. 2013/60 K. sayılı kararıyla; davanın kabulü ile davalı tarafından Bakırköy 2. İcra Müdürlüğünün 2010/6796 E. sayılı icra dosyasına yapılan itirazın iptaline ve takibin devamına, asıl alacağın (29.650,00TL) %20'si oranında 5.930,00 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Birinci Bozma Kararı

1. Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 02.06.2014 tarihli ve 2013/12466 E. 2014/16976 K. sayılı ilamıyla; “davacı tarafından, davalı aleyhine Bakırköy 16. İcra Müdürlüğünün 2011/12034 E. sayılı dosyasıyla yürütülen icra takibine yapılan itirazın iptali ile takibin devamı talep edilmesine rağmen Mahkemece, 1086 sayılı HUMK’un 74 üncü (6100 sayılı HMK’nın 26 ncı) maddesine aykırı olacak şekilde ve talepten farklı olarak Bakırköy 2. İcra Müdürlüğünün 2010/6796 E. sayılı dosyasına yapılan itirazın iptali ile bu takibin devamına karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu” gerekçesiyle hükmün bozulmasına; taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin 03.11.2015 tarihli ve 2014/471 E. 2015/493 K. sayılı kararıyla; davanın kabulü ile davalının Bakırköy 16. İcra Müdürlüğünün 2011/12034 esas sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin devamına, 29.650,00 TL asıl alacak üzerinden %20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.

C. İkinci Bozma Kararı

1. Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 05.10.2017 tarihli ve 2017/8060 E. 2017/9191 K. sayılı ilamıyla; (1) no’lu bentte davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra (2) no’lu bentte; “Davacının, davalıya banka havalesi ile gönderdiği paraların tahsili için yaptığı icra takibine itirazın iptali istemiyle eldeki davayı açtığı, delil olarak da davalıya gönderdiği havalelere dayandığı; havalenin bir ödeme vasıtası olup var olan bir borcun ödendiğini gösterdiği, bu karinenin aksini havaleyi gönderen şahsın ispat etmesi gerektiği; öte yandan, banka dekontlarında paranın borç olarak gönderildiğine dair bir açıklamanın bulunmadığının sabit olduğu, açıklanan bu yönler birlikte değerlendirildiğinde, davacının iddiasını ispat ettiğinin kabul edilemeyeceği, zira davacının iddiasını yasal delillerle kanıtlaması gerektiği, taraflar arasındaki uyuşmazlığın miktar ve niteliği gözetildiğinde ise açık bir muvafakat olmadıkça tanık dinlenemeyeceği ve dinlenen tanık ifadelerine de değer verilemeyeceği; bu durumda Mahkemece, ispat yükünün davacıda olduğu gözetilerek, davacının bu konudaki tüm delillerinin toplanıp değerlendirildikten sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

D. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin 11.10.2018 tarihli ve 2017/560 E. 2018/414 K. sayılı kararıyla; davacının, miktar itibariyle kesin delille ispatlanması gereken davada iddiasını kesin delillerle ispat edemediği, bu hususun Yargıtay bozma ilamına uyulmasıyla birlikte Mahkeme açısından bağlayıcı olduğu, usul kanunları karşısında da davacının yalnızca davayı genişletme yasağına tabi olmayan delillerinin değerlendirilebileceği, bu cümleden olmak üzere davacının sunmuş olduğu banka kayıtlarının ve davalıdan sadır olduğu ispatlanamamış mail görüşme örneklerinin davayı ispata yeterli olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

E. Üçüncü Bozma Kararı

1. Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 10.3.2020 tarihli ve 2019/1502 E. 2020/3135 K. sayılı ilamıyla; “Somut uyuşmazlıkta davacının, davasını ispat etme yükümlülüğü altında olmakla birlikte delil olarak, davalı tarafından gönderildiği iddia edilen, dava konusu borcun kabul edildiğine ilişkin beyanını içeren e-mail görüşmelerini sunduğu; Dairenin 05.10.2017 tarihli bozma ilamında, davacının iddiasını tanık deliliyle ispatlayamayacağı belirtilmekle birlikte, davacı tarafından sunulan e-mail çıktıları yönünden herhangi bir değerlendirme yapılmadığı; bu durumda Mahkemece, 6100 sayılı HMK’nın 169 ve devamı (1086 sayılı HUMK’un 230 vd.) maddeleri gereğince davalıya meşruhatlı isticvap davetiyesi çıkarılarak, davacının delil olarak dayandığı e-maillerin davalı tarafından gönderilip gönderilmediği ve e-mail içeriğinde bahsi geçen borç ilişkisinin nereden kaynaklandığı sorularak, e-mail çıktıları hakkında açıklama yaptırıldıktan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

3. Davacı vekilinin karar düzeltme istemi ise Dairemizin 20.9.2021 tarihli ve 2020/10600 E. 2021/8676 K. sayılı ilamıyla reddedilmiştir.

F. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; bozma ilamı doğrultusunda davalıya isticvap davetiyesi gönderildiği ve davalının isticvap beyanında, e-mail adreslerinin kendisi tarafından kullanıldığını ikrar ettiği, mesajları göndermediğini ise açıkça inkar etmeyip hatırlamadığını dile getirdiği, e-mail içeriğindeki borç ilişkisinin nereden kaynaklandığına ilişkin herhangi bir açıklama yapamadığı, bozma ilamı öncesindeki aşamalarda davalının, davacının kendisine zaman zaman para gönderdiğini, ancak ne kadar para gönderdiğini bilmediğini beyan ettiği, bu haliyle davalının taraflar arasında borç ilişkisi bulunmadığına ilişkin savunmasına itibar edilemeyeceği, davacının borç ilişkisini kanıtlamış olup davalının borcun ödendiği hususunu ispat edemediği gerekçesiyle davanın kabulü ile Bakırköy 16. İcra Müdürlüğünün 2011/12034 E. sayılı dosyasına davalı tarafından yapılan itirazın iptaline ve takibin devamına; alacağın likit olduğu anlaşıldığından, asıl alacağın %20'sine tekabül eden 5.930,00 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili; Mahkemece, bozma ilamında belirtilen hususlar yerine e-mail adreslerinin müvekkili tarafından kullanılıp kullanılmadığı üzerinde durulduğunu, kararın gerekçesinin hatalı olduğunu, ispat yükünün davacı üzerinde olup taraflar arasında alacak-borç ilişkisi bulunduğu iddiasının davacı tarafından ispatlanamadığını, e-mail yazışmalarının delil olarak esas alınmasının mümkün olmadığını ileri sürerek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık ödünç aktinden kaynaklanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 199 uncu ve 202 nci maddeleri,

2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 20.12.2013 tarihli ve 2013/23-131 E. 2013/1681 K. sayılı kararı,

3. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 04.02.1959 tarihli ve 13/5 sayılı kararı ile 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı kararı.

3. Değerlendirme

1. 6100 sayılı Kanun'un 199 uncu maddesi “Uyuşmazlık konusu vakıaları ispata elverişli yazılı veya basılı metin, senet, çizim, plan, kroki, fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi veriler ile elektronik ortamdaki veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcıları bu Kanuna göre belgedir.” şeklinde düzenlenmiş olup, bu düzenleme ile mail ve telefon mesajları da belge olarak kabul edilmiştir.

6100 sayılı Kanun'un 202 nci maddesinde ise “(1) Senetle ispat zorunluluğu bulunan hâllerde delil başlangıcı bulunursa tanık dinlenebilir. (2) Delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir.” şeklinde düzenleme getirilerek, bu tür belgeler delil başlangıcı olarak kabul edilmiştir.

2. Öte yandan, bir Mahkemenin, Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu Mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir.

2. Bundan başka, Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün, bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan Mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş olan bu kısımları lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur.

3. Yapılan bu genel açıklamalardan sonra somut olaya gelince; temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı ve özellikle davalının isticvabında, söz konusu e-mail adreslerinin kendisi tarafından kullanıldığını ve miktarının ne kadar olduğunu hatırlamamakla birlikte davacının zaman zaman kendisine para gönderdiğini kabul ettiği nazara alındığında, taraflar arasındaki alacak-borç ilişkisinin davacı tarafça ispatlanmış olup davalının ise borcun ödendiği yönündeki savunmasını kanıtlayamadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşıldığından, davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın onanması gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalı vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

6100 sayılı Kanun'un Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Kanun'un 440 ıncı maddesi gereğince her iki taraf yönünden karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,

25.01.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.