Logo

3. Hukuk Dairesi2023/2268 E. 2024/246 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Taraflar arasında inançlı işlemden kaynaklanan araç kaydının iptali ile davacı adına tescili ve iadesi yahut rayiç bedelinin tahsili davası.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının, taraflar arasında inanç ilişkisi bulunduğu iddiasını ispatlayacak yazılı delil veya delil başlangıcı sunamaması ve yemin deliline veya davalı şirketin ticari defter kayıtlarına dayanmaması gözetilerek, mahkeme kararının usul ve kanuna uygun olduğu gerekçesiyle temyiz isteminin reddiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/437 E., 2022/1548 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : Ordu 1. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2019/344 E., 2021/434 K.

Taraflar arasındaki inançlı işlemden kaynaklanan araç kaydının iptali ile davacı adına tescili olmadığı takdirde rayiç değerinin tahsili ve elde edilen kazançtan davacının payına düşen kısmın tazmini davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince, davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1. Davacı vekili; müvekkilinin 2005 yılında DAF CF marka...plakalı kupa ile ... plakalı dorse tırı dava dışı Ziraat Finansal Kiralama A.Ş.’den toplam 131.000,00 Euro bedelle satın aldığını 25.000,00 Euro’nun nakit ödendiğini, yapılan ödemelere ilişkin banka dekontlarının bulunduğunu, kalan borç için de müvekkiline ait taşınmaz üzerinde ipotek tesis edildiğini, tırın 2005 yılının 11. ayında tamamlanıp teslim edildiğini, her ne kadar müvekkilince satın alınmış ise de filoyla birlikte Avrupa’da çalıştırılabilmesi için şirket üzerine olması gerektiğinden aracın davalı şirket adına tescil edildiğini, taraflar arasındaki anlaşmaya göre müvekkilinin oğlu ...'in tırın şoförlüğünü yapacağını ve satış bedelinden kalan borcun da tırın bu şekilde çalıştırılarak ödeneceğini, ancak Ufuk’un 2006 yılı Mayıs ayında vefat ettiğini, bunun üzerine tırın davalı şirketin kontrolünde çalıştırıldığını, 2010 yılında borcunun bitmesi üzerine taşınmaz üzerindeki ipoteğin kaldırıldığını, davalı şirketin sahibi olan...ın ise 2011 yılında vefat ettiğini, sağlığında ve vefatından sonra eşi davalı ... tarafından tırın çalıştırılmasına karşılık müvekkiline hiçbir ödeme yapılmadığını, ...’ın mirasçıları olan davalıların tırı iade edeceklerini söylemelerine rağmen iade etmeyip müvekkilini oyaladıklarını ileri sürerek, dava konusu tırın davalı şirket üzerindeki kaydının iptali ile müvekkili adına tescilini ve müvekkiline iadesini; olmadığı takdirde yapılacak tahkikat sonucu değerinin kesin olarak belirlenmesi halinde arttırılmak üzere şimdilik 75.000,00 TL tır bedeli ile tırın çalıştırılması nedeniyle elde edilen kazançtan müvekkilinin payına düşen miktara karşılık 10.000,00 TL’nin 2005 yılından itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

1. Davalı şirket vekili, zamanaşımı itirazında bulunmuş; davanın belirsiz alacak davası olarak açılmış ise de dava konusu tırın değerinin davacı tarafça bilindiğini, 131.000,00 Euro üzerinden harç yatırılması gerektiğini, tırın müvekkili firma tarafından alındığını ve parasının da müvekkilince ödendiğini, davacının araca ilişkin ödeme yaptığı iddiasının doğru olmadığını, banka dekontlarında görülen ödemelerin davacının müvekkiline olan borcuna karşılık yatırdığı paralar olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.

2. Davalılar (...mirasçıları) ...ayrı ayrı sundukları cevap dilekçelerinde, zamanaşımı ve husumet itirazında bulunmuş; davacının iddialarının yerinde olmadığını, dava dilekçesinde delil olarak gösterilen bilgi ve belgelerin dosyaya sunulmadığını, bu nedenle içeriklerini kabul etmediklerini belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacı tarafından, inanç sözleşmesinin ve davalı şirket hesabına yapılan ödemelerin, dava konusu araca ilişkin olduğunun usulüne uygun delilerle ispatlanamadığı; Adli Tıp Kurumu’ndan alınan raporda da davacı tarafça, davaya konu aracın masraflarının, aracın asıl maliki sıfatıyla kendisi tarafından ödendiği iddiasına kanıt olarak gösterilen ve davalıların murisi...’ın eli ürünü olduğu ileri sürülen 11.11.2005 tarihli belgedeki yazılar ile müteveffanın imzalarını havi mukayese belgelerde yer alan yazılar arasında tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından farklılıklar saptandığından, söz konusu yazıların aynı el ürünü olmadığının bildirildiği gerekçe gösterilerek, ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı vekili; Adli Tıp Kurumu raporunda, delil olarak dayanılan 11.11.2005 tarihli belgedeki yazıların müteveffa...’a ait olmadığı yönünde görüş bildirildiği, ancak bu belgede “ben Memnune teyzeden 1.500 TL aldım” şeklinde ayrı bir yazı ve ayrı bir imza daha bulunduğu, bu yazı ve imzanın müteveffanın eşi davalı ...’a ait olmasının kuvvetle muhtemel olup, dosyaya yeni bir belge sunulması söz konusu olmadığından, bu yazı ve imzanın davalıya ait olup olmadığının sorularak gerekirse bilirkişi incelemesi yapılması gerektiğini; dosyada mevcut ödeme dekontlarının yazılı delil başlangıcı niteliğinde olup tanık beyanlarıyla da desteklenerek davanın ispatlandığını, müvekkilinin davalıya ödediği 25.000,00 Euro’nun banka dekontları ile sabit olduğunu ve Mahkemece en azından bu bedelin müvekkiline ödenmesine karar verilmesi gerektiğini; dava dilekçesinde her türlü delile dayanılmasına rağmen müvekkiline yemin teklif etme hakkının hatırlatılmadığını ileri sürerek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; Adli Tıp Kurumu raporunda, davacı tarafça delil olarak dayanılan 11.11.2005 tarihli belgenin...ın eli ürünü olmadığının belirlendiği, davacı vekilince istinaf dilekçesinde, söz konusu belgedeki yazıların davalı ...'a ait olabileceği iddia edilmişse de yargılama aşamasında ileri sürülmemiş hususların istinaf aşamasında ileri sürülemeyeceği, davacı tarafından inanç sözleşmesinin ve davalı şirket hesabına yapılan ödemelerin dava konusu araca ilişkin olduğunun usulüne uygun delilerle ispatlanamadığı, davacının dava dilekçesinde ve delil listesinde açıkça yemin deliline dayanmadığı ve İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; istinaf itirazlarına ek olarak, davalı şirket vekilinin beyanlarının aksine müvekkilinin davalı şirkete hiçbir borcunun bulunmadığını, müvekkilinin böyle bir borcu varsa davalı şirketin ticari defterlerinde borç kaydı bulunması gerektiğini, yine müvekkilince ödendiğine dair banka dekontları sunulan 25.000,00 Euro tutarındaki ödemenin ticari defter kayıtlarında yer alacağını, açıklanan nedenlerle davalı şirket defterleri üzerinde inceleme yapılması gerektiğini, eksik inceleme ve araştırma ile karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasını ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık; taraflar arasındaki inançlı işlemden kaynaklanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

1. 5.2.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı,

2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 188, 202 ve 225 ve devamı maddeleri.

3. Değerlendirme

1. İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.

İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak, borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır.

İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir hakkı ya da nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye “inanan” adı verilir. Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğrudan doğruya ve dolaylı olarak kullanan kişiye de “inanılan” denir. İnananın, inanılana inançlı olarak kazandırdığı hak ya da nesne ise “inanç konusu şey” olarak nitelenir. İnançlı bir işlemde, kazandırıcı işlemin tarafları ile borç doğuran anlaşmanın tarafları aynıdır.

İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.

İnanç sözleşmesi, 5.2.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.

Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, taraflar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) “delil başlangıcı” niteliğinde bir belge varsa 6100 sayılı Kanun’un 202 nci maddesi uyarınca inanç sözleşmesi “tanık” dahil her türlü delille ispat edilebilir.

Yazılı delil veya “delil başlangıcı” yoksa inanç sözleşmesinin “ikrar” ve “yemin” gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde hakimin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 09.12.2015 tarihli, 2014/14-516 E. 2015/2838 K. sayılı kararı da bu doğrultudadır.)

2. Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince; temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere ve özellikle davacının, taraflar arasında inanç ilişkisi bulunduğuna yönelik iddiasını yazılı delil ya da delil başlangıcı niteliğinde bir belge ile kanıtlayamadığının, dava dilekçesinde açıkça yemin deliline ve davalı şirketin ticari defter kayıtlarına dayanılmadığının ve yargılama aşamasında da usulüne uygun şekilde ileri sürülmediğinin anlaşılmasına göre usul ve kanuna uygun bulunduğundan, davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile kararın onanması gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

17.01.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.