Logo

3. Hukuk Dairesi2023/2342 E. 2024/232 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı tarafından, davalıya ait gayrimenkulün inançlı işlem yoluyla devredildiği iddiasıyla açılan alacak davasında, inançlı işlem sözleşmesinin varlığının ispat edilip edilmediği hususunda çıkan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının inançlı işlem iddiasını ispat için gerekli yazılı delil veya delil başlangıcını sunamaması ve yemin deliline de dayanmaması, inançlı işlemin varlığının ispatlanamadığı gerekçesiyle, mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2020/1977 E., 2023/129 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 10. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2017/220 E., 2020/197 K.

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekilinin başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; müvekkiline ait gayrimenkulün davalı adına satış gösterilerek bankadan kredi çekildiğini, anlaşmaya göre bankadan 100.000,00 TL kredi çekileceği ve çekilen kredinin nakdi sıkıntısının giderilmesi için müvekkiline ödeneceğini, çektiği kredinin teminatı olarak davalıya 1 adet 160.000,00 TL bedelli senet verileceği, kredi taksitleri davacı tarafından ödendikten sonra senet ve tapunun müvekkiline iade edileceği konusunda anlaştıklarını, anlaşma çerçevesinde Ziraat Bankasından davalı adına 25.10.2007 tarihinde 100.000,00 TL kredi çekildiğini, tapu devri sırasında müvekkiline ödenmesi gereken satış bedelinin ödenmediğini, daire tapusunun davalı adına tescilinden sonra davalı tarafından sadece 50.000,00 TL ödeme yapıldığını, müvekkilinin kredi taksitlerinin 16.973,00 TL'sini ödediğini, kredi taksitlerinin müvekkili tarafından ödenmesinin taraflar arasında gerçek bir satışın olmadığının da göstergesi olduğunu, davacının yakınının kredinin geri kalanını ödeyerek daireyi 120.000,00 TL bedelle 22.06.2010 tarihinde satın aldığını, davalının kullanılan kredinin 50.000,00 TL'sini komisyon olarak aldığını ve davalının kötü niyetli olarak elindeki teminat senedini icra takibine koyduğunu, Gaziosmanpaşa 1. İcra Müdürlüğünün 2010/9753 E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, çek kırdırmak, tefecilik faaliyetleri ve bedelsiz senedi kullanmak suçlarından davalı hakkında Gaziosmanpaşa Cumhuriyet Başsavcılığının 2017/15959 Soruşturma numarası ile şikayetçi olunduğunu, taraflar arasındaki tüm para alışverişinin banka üzerinden yapıldığını belirterek, davalı adına kullandırılan kredinin bir kısmı müvekkili tarafından ödendiğinden 16.973,62 TL'nin sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre davalıdan tahsili ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere davalının sebebiyet verdiği maddi zararlardan dolayı şimdilik 100.000,00 TL'nin tahsilini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili; davacının dava dilekçesinde beyan ettiği hususların gerçek olmadığını, davanın öncelikle hak düşürücü süreler ve zamanaşımı yönünden reddinin gerektiğini, müvekkilinin davacı ile ticari bir iş yapmadığını, davacıya 160.000,00 TL borç para verdiğini, karşılığında bono aldığını ve parasını alamayınca icra takibine giriştiğini, müvekkilinin tefecilik yapmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacının taraflar arasındaki inançlı işlemin varlığını ispat etmekle yükümlü olduğu, inanç sözleşmesinin 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak yazılı delille kanıtlanabileceği, bu yazılı delilin, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olması gerektiği, açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da yanlar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış delil başlangıcı niteliğinde bir belge varsa 6100 sayılı HMK'nın 202 nci maddesi uyarınca inanç sözleşmesinin "tanık" dahil her türlü delille ispat edilebileceği, davacının dosyaya yazılı delil sunmadığı gibi karşı tarafın elinden çıkmış delil başlangıcı niteliğinde bir belge de sunamadığı, ayrıca davacı tarafından yapılan şikayet üzerine Gaziosmanpaşa C. Başsavcılığının 2017/15959 Soruşma numarası ile davalı aleyhine yürütülen bedelsiz senedi kullanma ve tefecilik yapma suçu ile yapılan soruşturmada, taraflar arasındaki uyuşmazlık yaptıkları iş gereği ticari yönde çek-senet ve alacak verecek ilişkisine dayalı hukuki uyuşmazlık olduğundan takipsizlik kararı verildiği, itiraz üzerine bu kararın kesinleştiği, şu halde davacı vekilinin taraflar arasında inanç sözleşmesinin bulunduğunu ispat edemediğinden davasını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı vekili; Mahkemece eksik inceleme ile karar verildiğini, davalının 15.06.2017 tarihli dilekçesi ile davacıdan satın almış olduğu gayrimenkulün kredi taksitlerinin yine davacı tarafından ödendiğini gösterir makbuzları sunduğunu, Mahkemece bu makbuzların dikkate alınmadığını, bu makbuzların taraflar arasında yapılan gayrimenkul satışının gerçek bir satış olmadığı, inançlı temlik ile devir yapıldığına ilişkin en büyük delil olduğunu, aksi halde davacının satmış olduğu evin kredi taksitlerini ödemesinin mantık dışı olduğunu, bankanın Mahkemeye yazdığı cevap yazısında, vadesiz hesapta bulunan bakiyeden taksitlerin ödendiğini, tüm taksitlerin tek tek kim tarafından ödendiğinin bildirilmediğinin söylendiğini, kredi taksit makbuzlarının yazılı delil başlangıcı olarak değerlendirilmediğini, kaldı ki banka hesap hareketleri ile ödeme makbuzlarının uyuştuğunu, bu makbuzların inançlı temliğin varlığına ilişkin yazılı delil başlangıcı olduğunu, bu hususta bilirkişi incelemesi yaptırılmasının zorunlu olduğunu, davalının 100.000,00 TL krediyi tahsil ettiğini, 50.000,00 TL'yi davacıya ödediğini, müvekkilinin kredi taksitlerini ödemek sureti ile inanç ilişkisine devam ettiğini, davalı tarafın gayrimenkulü 3. kişiye devrederek sözleşmeye aykırı hareket ederek sebepsiz zenginleştiğini, Gaziosmanpaşa Cumhuriyet Başsavcılığının 2017/9059 Soruşturma numaralı dosyasının takipsizlik ile son bulmuş olmasının işbu dosyanın içeriğine etki etmemesi gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; İlk Derece Mahkemesince, davalının kullanmış olduğu krediye ilişkin banka hesap hareketlerinin getirtildiği, gelen kayıtlara göre; kredi taksitlerinin davalının vadesiz mevduat hesabından otomatik olarak tahsil edilmekte olduğu, yanlar arasında inançlı işlem bulunduğu dair yazılı delil bulunmadığı gibi yazılı delil başlangıcı kabul edilecek başkaca bir delilin de mevcut olmadığı, bu durumda davacının davasını yazılı deliller ile ispatlayamamış olup, yemin deliline de dayanılmamış olduğundan, Mahkemece yazılı gerekçe ile davanın reddine ilişkin verilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle HMK'nın 353/1-b-1 inci maddesi gereğince davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; istinaf sebeplerini tekrar ederek, eksik inceleme ile karar verildiğini, Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesinde; "bankadan gelen kayıtlara göre kredinin davalının vadesiz mevduat hesabından ödendiği görülmüştür." dendiğini, işbu hususun kredinin davalı tarafça ödendiğini kanıtlamayacağını, zira davalıya ait vadesiz hesaba davacının kredi taksitlerini ödediğini, bilahare davalının hesabından bankaya kredi borcunun ödendiğini, banka dökümlerinin bilirkişi incelemesi yapılmaksızın hükme esas teşkil etmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava; inançlı işlemden kaynaklı alacak istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun "İspat yükü

" başlıklı 6 ncı maddesi.

2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "İspat yükü" başlıklı 190 ıncı maddesinin birinci fıkrası ve "delil başlangıcı" başlıklı 202 nci maddesi.

3. 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ve Hukuk Genel Kurulunun 04.07.2010 tarihli ve 2010/14-394 E, 2010/395 K. sayılı kararı.

3. Değerlendirme

1. İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.

2. İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.

İnanç sözleşmesi, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır. Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, yanlar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) delil başlangıcı niteliğinde bir belge varsa 6100 sayılı HMK'nın 202 nci maddesi uyarınca inanç sözleşmesi tanık dahil her türlü delille ispat edilebilir. (Hukuk Genel Kurulu, 04.07.2010, 2010/14-394 E, 2010/395 K.)

Yazılı delil veya delil başlangıcı yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (HMK'nın 188 inci maddesi) yemin (HMK'nın 225 vd maddeleri) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde mahkemenin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir.

3. Yukarıda açıklamalara göre somut olay değerlendirildiğine; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine ve özellikle davacının iddiasının inançlı işleme dayalı olduğu, bu iddianın 05.02.1947 tarih, 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca yazılı belge ya da yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belge ile kanıtlanması gerektiği, banka dekontları, makbuzların tek başına ispata yeterli olmadığı, taraflar arasındaki inançlı işlem sözleşmesine ilişkin yazılı delil niteliğinde dosya kapsamında herhangi bir bilgi ya da belgenin bulunmamış, davacı tarafça yemin deliline de dayanılmamış olmasına göre davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz eden davacıya yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

17.01.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.