"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki asıl davada vekâlet görevinin kötüye kullanılması, hesap verme ve özen yükümlülüğüne aykırılık iddiasına dayalı tazminat ile birleşen itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince; asıl davanın davalı ... yönünden kabulüne, diğer davalılar yönünden reddine; birleştirilen davanın davalı ... yönünden kısmen kabulüne, davalı ... yönünden reddine karar verilmiştir.
Kararın davalı ... vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı ... vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Davacı vekili; müvekkilinin 309 ada 13 parsel sayılı taşınmazdaki 1/2 hissesini satarak bedelini kendisine ödemesi için verdiği 14.04.2011 tarihli vekâletname ile davalı ...’in, vekâletnamedeki tevkil yetkisine dayanarak diğer davalı ...’ı vekil tayin ettiğini; ...’ın da bu vekâletnameye dayalı olarak taşınmazdaki 1/2 hisseyi 02.05.2011 tarihinde müvekkilinin akrabası olan davalı ...’ya 15.000,00 TL bedelle sattığını, ancak 1/2 hissenin gerçek değerinin 350.000,00 TL olduğunu, davalıların bu şekilde müvekkilini zarara uğrattığı gibi, satış bedeli olarak gösterilen 15.000,00 TL’nin de müvekkiline ödenmediğini, hissenin gerçek değerinin tespiti ve tahsili için alıcı ...’ya karşı Uşak 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/236 E. sayılı dosyası ile açtıkları davanın ise tapuda yapılan resmi satışın geçerli olduğu gerekçesiyle reddedildiğini; davalıların müvekkilinin güvenini kötüye kullanarak 350.000,00 TL’lik taşınmaz hissesini 15.000,00 TL bedelle davalı ...’ya geçmesini sağladıklarını, güveni kötüye kullanma suçundan dolayı davalılar hakkında suç duyurusunda bulunduklarını belirterek, müvekkilinin uğradığı zarara karşılık fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka mevduat faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.
2. Birleştirilen Uşak 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/535 E. sayılı dosyasında ise dava konusu taşınmazda müvekkiline ait 1/2 hisseyi satış yoluyla devralan davalı ... aleyhinde açtıkları tazminat davasında alınan bilirkişi raporuna göre 1/2 hissenin değerinin 333.828,00 TL olarak belirlendiğini, bunun üzerine gerçek değerin tahsili için Uşak 3. İcra Müdürlüğünün 2018/4514 E. sayılı dosyası ile davalılar Necla ve Reşat aleyhinde icra takibi başlattıklarını, ancak davalıların itirazı üzerine takibin durdurulduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamını ve davalılar aleyhine asıl alacağın %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalılar vekilleri birlikte sundukları cevap dilekçesinde; zaman aşımı itirazında bulunmuş; esas yönünden ise davalı ...’nın eşi Metin ile davacının eşi Hakkı’nın kardeş olup, aralarındaki borç-alacak ilişkisi nedeniyle davacının eşinin telkiniyle bu davaları açtığını, iyi niyetli olmadığını, satış bedelinin davacının vekili olan davalı ...’a banka kanalıyla ödendiğini, Reşat’ın da davacıya 1/2 hisse bedelini ödemiş olduğunu, davalı ...’in kendisine vekâletname verildiğinden dahi haberinin olmadığı gibi böyle bir vekâletnameye dayalı olarak herhangi bir işlem de yapmadığını belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
1. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; asıl davada yapılan yargılama sonucu; davalı ... aleyhindeki davanın, kendisine verilen vekâletnameyi herhangi bir yerde kullanmadığı ve davaya konu satış işleminin davalı ... tarafından kendisine verilen vekâletname ile yapıldığı gerekçesiyle reddine dair verilen 17.07.2018 tarihli Mahkeme kararının, davacı tarafından istinaf edilmeyerek kesinleştiği gerekçe gösterilerek, bu davalı yönünden esas hakkında yeniden karar verilmesine yer olmadığına; davalı ... yönünden ise aleyhinde Uşak 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/236 E. sayılı dosyası üzerinden aynı hukuki sebeplere dayalı olarak açılan tazminat davasının reddine karar verildiği ve kararın derecattan geçerek 19.3.2019 tarihinde kesinleştiği anlaşıldığından, davalı hakkında kesin hüküm bulunduğu gerekçesiyle dava şartı yokluğundan davanın reddine; davalı ... yönünden ise davacı ile aralarındaki vekalet ilişkisinin, vekilin hesap verme borcu kapsamında ibraname veya satış bedeliyle ilgili makbuz gibi bir belge sunulmaması sebebiyle dava tarihi itibariyle sona erdiğinden, davalının zamanaşımı itirazının yerinde olmadığı; davalı tarafından, davacıya ait hisse satış bedelinin ödendiğine ilişkin sunulan üç adet havale dekontunun davacı adına olmayıp, havalelerin davacının kızı olan dava dışı Senem Sunucu adına yapıldığı, yine 02.03.2011 tarihli dekontun satış tarihi olan 02.05.2011 tarihinden önceki bir tarihe isabet ettiğinden satış bedeli olamayacağı, diğer 26.07.2011 ve 28.07.2011 tarihli dekontlarda ise taşınmaz hisse satış bedeline ilişkin bir açıklamanın bulunmadığı, davacının da isticvabında, bu üç adet havale dekontu ile gönderilen ödemelerin taşınmaz bedeli olarak gönderilmediğini beyan ettiği, buna göre davalı tarafından dava dışı Sinem adına gönderilen ödemelerin taşınmaz bedeli olduğu savunmasının ispatlanamadığı, keşif sonrası alınan bilirkişi raporunda da satışı yapılan 1/2 hissenin dava tarihi itibariyle değerinin 333,828,00 TL olarak belirlendiği gerekçesiyle davanın kabulüne ve 10.000,00 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı ...’tan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
2. Birleştirilen davada ise davalı ...’ın vekâletle yapmış olduğu hisse satış bedelini davacıya verdiğine ilişkin delil sunamadığından bu bedeli tazmin sorumluluğunun bulunduğu; dava konusu taşınmaz hisse bedelinin 333,828,00 TL olarak hesaplandığı, asıl davada alacağın 10.000,00 TL'lik kısmına hükmedildiğinden bakiye 323.828,00 TL asıl alacak yönünden icra takibine yapılan itirazın haksız olduğu, ancak alacağın bu bölümü yönünden davalı borçluya yapılan bir ihtar bulunmadığından 6098 sayılı TBK’nın 117 nci maddesi gereğince faiz talebinin yerinde olmadığı, asıl alacağın bilirkişi raporu ile belirlenmiş olup davalının haksız olarak takibin durmasına sebebiyet verdiği gerekçe gösterilerek; davalı ... yönünden davanın kısmen kabulüne ve davalının icra takibine itirazının kısmen iptali ile takibin 323.828,00 TL asıl alacak üzerinden, takip tarihinden itibaren asıl alacağa yasal faiz işletilmek suretiyle devamına; asıl alacağın %20’sine tekabül eden 64.765,60 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine; davalı ... yönünden ise Uşak 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin kesinleşen kararı nedeniyle aynı hukuki sebebe dayalı olarak davalıdan icra takibi yoluyla alacak talep edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine; davacının kötü niyetli olduğuna ilişkin delil bulunmadığından davalı ...’nın kötü niyet tazminatı talebinin de reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davalı ... vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı ... vekili; Mahkemece, taleple bağlılık ilkesinin ihlal edildiğini, 6100 sayılı HMK’nın 31 inci maddesi uyarınca talebini açıklaması için süre verilmesi üzerine davacı vekili tarafından, asıl davada güvenin kötüye kullanılması nedenine dayalı olarak tazminat talebinde bulundukları bildirilmesine rağmen, talebin aksine vekâlet görevinin kötüye kullanılması nedeniyle tazminata hükmedildiğini; davacı tarafça, müvekkili aleyhinde suç duyurusunda bulunulması üzerine İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından güveni kötüye kullanma suçundan yürütülen soruşturma sonucunda, kovuşturmaya yer olmadığına dair verilen kararın da davacının güvenin kötüye kullanılması nedenine dayalı olarak tazminat talebinde bulunduğunun göstergesi olduğunu; müvekkilinin dava konusu taşınmaz hissesini, davacının iddia ettiğinin aksine davalı ...’ten aldığı yetkiyle değil, bizzat davacı tarafından noterden verilen 28.04.2011 tarihli vekâletnameye dayalı olarak davalı ...’ya sattığını, bu nedenle taşınmazın düşük bedelle satılarak vekâlet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasının yersiz ve hukuka aykırı olduğunu; dava konusu hisse bedelinin davacıya ödendiğine dair müvekkilinin tanığı olan ...’ın beyanlarının dikkate alınmadığı gibi, tanık olarak bildirdikleri halde davacının eşi Hakkı ile kayınbiraderi Metin’in dinlenmediklerini, tanıklar dinlenmemişken takdiri delil olan isticvap yoluna başvurulmasının hatalı olduğunu ileri sürerek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; İlk Derece Mahkemesince hukuki nitelendirmenin davadaki ileri sürülüş biçimine ve dosya kapsamına uygun olarak belirlendiği, taraflarca ileri sürülen delillerin toplanarak usulüne uygun şekilde değerlendirildiği, taraflarca ileri sürülen iddia ve savunmaların tartışılarak gerekçeli kararın oluşturulduğu, ihtilafa uygulanması gereken yasal mevzuatın doğru olarak tespit edildiği, Mahkemenin karar gerekçesiyle hüküm fıkrasının birbiriyle uyumlu olduğu ve hükmün yasal unsurları taşıdığı, istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan incelemede Mahkeme kararının usul ve yasaya uygun bulunduğu gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı ... vekili; istinaf itirazlarını tekrar ederek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasını ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; davalının vekâlet görevini kötüye kullanıp kullanmadığı, vekâlet sözleşmesinden kaynaklanan hesap verme ve özen yükümlülüğüne aykırı davranıp davranmadığı noktalarında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 502 nci maddesinin birinci fıkrası, 505 inci maddesinin birinci fıkrası ve 508 inci maddesi.
3. Değerlendirme
1. 6098 sayılı sayılı Kanun’un 502 nci maddesinin birinci fıkrası "Vekâlet sözleşmesi, vekilin vekâlet verenin bir işini görmeyi veya işlemini yapmayı üstlendiği sözleşmedir." şeklinde düzenlenmiştir.
2. Kanun’un 505 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca vekil, vekâlet verenin açık talimatına uymakla yükümlüdür. Vekil kendisine verilen talimattan ayrılırsa, bundan doğan zararı karşılamadıkça, işi görmüş olsa bile vekâlet borcunu ifa etmiş sayılmaz.
3. Kanun’un 508 inci maddesi uyarınca ise vekil, vekâlet verenin istemi üzerine yürüttüğü işin hesabını vermek ve vekâletle ilişkili olarak aldıklarını vekâlet verene vermek, vekâlet verene tesliminde geciktiği paranın faizini de ödemekle yükümlüdür. Vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı sözleşmede açıkça gösterilmemişse görülecek işin niteliğine göre belirlenir. Hatta malik tarafından, vekilin taşınmazın satışında dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakât ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle makul sayılacak ölçüler dışına çıkacak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil ilgili maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur.
4. Yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda, temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere ve özellikle davalı vekilin, vekâletle ilişkili olarak aldıklarını vekâlet verene verme yükümlülüğü satış işleminin yapıldığı tarih itibariyle doğmakta ise de Mahkemece, dava tarihi itibariyle belirlenen miktardan sorumlu tutulmasına rağmen davalı tarafından, gerek istinaf dilekçesinde gerekse temyiz dilekçesinde bu hususun istinaf ya da temyiz sebebi olarak ileri sürülmediğinin anlaşılmasına göre usul ve kanuna uygun bulunduğundan, davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile kararın onanması gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine, Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,08.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.