"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ:Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/156 E., 2023/42 K.
Taraflar arasındaki birleştirilerek görülen adi ortaklığın feshi, tapu iptali ve tescil ile borçlu bulunduğunun tespiti davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda, bozmaya uyan Mahkemece; asıl davanın kabulüne, birleşen davada karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davalı / birleşen davada davacı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 08.02.2024 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde gelen davacı / birleşen davada davalı asıl ... ile davalı / birleşen davada davacı vekili Avukat...'in sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 12.00'da Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Asıl davada davacı ... vekili; müteahhit olan müvekkilinin Erdek Kentsel Gelişim Yapı Kooperatifi ile kat karşılığı inşaat sözleşmesi yaptığını, sözleşme gereği Erdek’te yapı inşa edeceğini, müteahhitlik payını devretmek veya ortak almanın yasaklanması sebebiyle davalı ile resmiyette görünmemek kaydıyla 25.08.2008 tarihinde adi ortaklık sözleşmesi akdettiklerini, bu sözleşme çerçevesinde ortaklığa koyacağı sermayeye teminat olarak adına kayıtlı bulunan Çekmeköy ......,’daki 148 Ada 6 parsel üzerinde bulunan bağımsız bölümün ½ hissesini davalıya devrettiğini, aralarında yaptıkları protokolde ihaleyle alınan iş bitiminde ve aralarında alacak borç ilişkisi kalmadığında davalının kendisine teminat amacıyla devredilen taşınmazın ½ hissesini iade edeceğinin belirlendiğini, davalının ortaklığa bu süreçte 340.020,00 TL ödediğini, 210.500,00 TL'nin ise davalıya geri ödendiğini, ortaklık devam ederken teminat amacıyla devraldığı taşınmazın ½ hissesine dayanarak ortaklığın giderilmesi davası açan davalının sözleşmeye aykırı davrandığını ileri sürerek; adi ortaklığın feshini, davalıya 129.520,00 TL’nin ödenmesi karşılığında teminat amacıyla devredilen taşınmazın 1/2'sinin müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
2. Birleşen davada ise davacı ... vekili; davalı ...'nin kabulü de dikkate alınarak, müvekkiline 229.520,00 TL borçlu olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Asıl davada davalı ... vekili; davacının kooperatiften aldığı ihale nedeniyle kendisinden borç para istediğini, kendisinin 25.08.2008 tarihli sözleşmeye istinaden davacıya ait dairenin ½ hissesini satın alıp davacıya 350.000,00 Dolar ödediğini, borç ödenince dairenin ½ hissesinin tekrar davacıya iadesinin kararlaştırıldığını, sözleşmenin adi ortaklık sözleşmesi olmayıp sonuca katılmalı karz akdi olduğunu, zarara katılma zorunluluğu bulunmadığını, Mahkemece adi ortaklık oluştuğu kanaatine varılması halinde ise feshi gerektirecek bir husus bulunmadığından fesih talebinin reddini, davacıya verilen 229.520,00 TL ile dairenin ½ hissesi olarak davacıya ödenen 350.000,00 Doların alacağı olarak kabulünü istemiştir.
2. Birleşen davada davalı ... vekili; davanın derdest olduğunu, birleştirme talep ettiği asıl davada davacıya 129.520,00 TL borcu olduğunu kabul ettiğini, bunun dışındaki 100.000,00 TL yönünden de davayı kabul ettiği dikkate alınarak hüküm kurulmasını istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemece verilen 24.12.2010 tarihli ve 2009/506 E., 2010/605 K. sayılı kararla; taraflar arasındaki ilişkinin adi ortaklık ilişkisi olduğu, davalının teminat amacıyla devraldığı taşınmaz için ortaklığın giderilmesi davası açmasının davacıya sözleşmeyi fesih etme hakkını vermeyeceği, birleşen davada ise hukuki yararın bulunmadığı gerekçesiyle; asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı, süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 13.03.2012 tarihli ve 2011/8435 E., 2012/6079 K. sayılı ilamıyla; "...Taraflar arasında düzenlenen 25.08.2008 tarihli sözleşmede, tarafların inşaat yapımından doğan şirket kârının paylaşımı sistemiyle ortak oldukları, davacı ...’nin, davalı ...’ın şirkete koyduğu paralara karşılık evin %50 hissesini koyduğu sermaye karşılığında...’a devrettiği, ihaleyle alınan iş teslimi sona erdiğinde ve taraflar arasında kâr paylaşımı gerçekleştikten ve aralarında herhangi bir alacak borç ilişkisi kalmadığında eve ait %50 hissesinin tekrar ...ye iade edileceği kararlaştırılmış olup, bu sözleşme uyarınca taraflar arasında kurulan ilişkinin adi ortaklık olduğu ve davacıya ait evin yarı hissesinin ise davalının verdiği paranın teminatı olarak davalıya devredildiği anlaşılmaktadır. Adi ortaklık ilişkisi devam ederken davalı ...’ın 08.09.2009 tarihinde Ümraniye 1.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2009/689 E. sayılı davasını açarak ve ...yi hasım göstererek daire hakkında ortaklığın giderilmesini istediği de sabittir. Dava konusu olayda davalı ...’ın kendisine teminat olarak verilen dairenin hissesi nedeniyle izale-i şuyuu davası açması taraflar arasında güvensizlik yarattığı gibi, bu durum adi ortaklık sözleşmesine de aykırıdır. Bu itibarla davacı ...’nin adi ortaklık sözleşmesinin feshini istemesi haklı nedene dayalıdır. Taraflar arasındaki ortaklık, davalının dış ilişkide ortak olarak görünmediği bir iç ortaklık tarzında oluşmuştur. Bu nedenle tarafların birbirlerine karşı adi ortaklıktan doğan sorumlulukları ve talep hakları mevcut olup, davacı bu davada, davalının adi ortaklık sözleşmesine aykırı davrandığını ileri sürerek sözleşmenin feshini talep ettiğine göre bu talebinin ortaklığın feshiyle birlikte tasfiyesini de kapsadığının kabulü gerekir. ... Sözleşmede, tarafların şirket kârının paylaşımı sistemiyle ortak oldukları, davalı ...’ın koyduğu sermaye karşılığında evin %50 hissesini devir aldığı, tüm giderlerden sonra net kârın taraflar arasında eşit olarak paylaşılacağı kararlaştırıldığına göre tasfiyenin de bu hükümler nazara alınarak BK’nun 538 ve devamı hükümlerine göre ortaklığın tasfiyesine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir." gerekçesiyle, karar bozulmuştur.
B. İkinci Bozma Kararı
1. Mahkemece verilen 02.04.2019 tarihli ve 2013/26 E., 2019/160 K. sayılı kararla; asıl davanın kabulüne, taraflar arasında 25.08.2008 tarihinde kurulan adi ortaklığın feshine, dava konusu 148 Ada 6 Parsel sayılı taşınmazda 150/6826 Arsa Paylı Tip 46-R-6 Zemin Kat 34 No'lu Bağımsız Bölümde davalı ... adına kayıtlı olan ½ payın iptali ile davacı adına kayıt ve tesciline, Mahkeme kararı kesinleştiğinde Anadolu Adalet Sarayı Vakıfbank şubeye bloke ettirilen 229.520,00TL'nin davalı ...'a ödenmesine, birleşen davanın hukuki menfaat yokluğundan reddine karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
2. Dairemizin 06.11.2019 tarihli ve 2019/5122 E., 2019/8859 K. sayılı ilamıyla; davacı / birleşen davada davalının katılma yolu ile temyiz istemi süre yönünden reddedildikten sonra,, "...2-)Davalı- birleşen dava davacısının temyiz isteminin incelenmesinde ise;
Bozma ilamı ile taraflar arasında adi ortaklık kurulduğu hususu tartışmasız hale gelmiştir. Bozma ilamında, dava konusu olayda, taraflar arasındaki ortaklık sözleşmesinde hüküm bulunması halinde sözleşmedeki hükümlere göre, böyle bir hüküm bulunmaması halinde ise BK'nın 539.maddesindeki sıra takip edilerek tasfiyenin yapılmasının zorunlu olduğu belirtilmiştir. Taraflar arasındaki 25.08.2008 tarihli adi ortaklık sözleşmesinde; tüm giderlerden sonra net karın ortaklar arasında eşit paylaştırılacağı, inşaata ait faturalı giderler ile önceden bildirilerek ortaklardan...'ın onayı ile fatura edilmeyen giderlerin alınacak toplam hakedişlerden düşüleceği ve net karın o şekilde hesaplanacağı, ayrıca şirkete ait SSK haricindeki tüm vergilerden ortaklardan ...'nin sorumlu olacağı kararlaştırılmıştır. Mahkemece hükme esas alınan mali müşavir ve hukukçu bilirkişilerden alınan raporda, ortaklığa konu kooperatiften asıl dava davacısının 1.077.676,88 TL hak ediş elde ettiği, asıl dava davacısının ticari defterleri incelendiğinde ortaklığa konu inşaatla ilgili olan harcamaların 1.384.674,32 TL olduğu, bu masraflardan sözleşme hükümlerine aykırı olarak eklenen ortaklığa ait olmayan masraf kalemlerinin çıkarılması ile asıl dava davacısının ticari defterlerine göre 1.292.401,02 TL giderin tespit edildiğini, bu durumda ortaklığın 214.724,14 TL zarar ettiği, asıl dava davacısının ortaklık süreci boyunca davalıya ödediği bedelin 107.000,00 TL olduğunu, davalıya ödenecek kar olmadığını, bu nedenle davalıya ödenmesi gereken tutarın 229.520,00 TL olduğunun belirtildiği, davalının ise, raporda esas alınan harcama kalemlerinin faturalandırılan ve faturalandırılmayan şeklinde ayrıma tabi tutulmadığı gibi ortaklığa konu harcama yapılıp yapılmadığının da belirlenemediği hususlarında rapora itiraz edildiği anlaşılmıştır. Mahkemece itiraza uğrayan rapor esas alınarak karar verilmiş ise de bozma ilamında belirtilen şekilde tasfiyenin TBK'nın 620 nci ve devamı maddelerine göre yapılmadığı anlaşılmıştır.
( ...) Bütün bu açıklamalar ışığında Mahkemece, adi ortaklığın gerçekleştirdiği işe yönelik harcama yapılıp yapılmadığının belirlenmesi amacıyla ortaklığa konu inşaatın ihale evraklarının dosyaya getirilerek asıl dava davacısı tarafından dosyaya sunulan harcama kalemleri ile karşılaştırılıp adi ortaklık kapsamında yürütülen inşaat yapım işi kapsamındaki harcamaların denetime elverişli şekilde tespit edilmek suretiyle uyuşmazlığın yukarıda açıklanan ve maddeler halinde belirtilen sıra ve yöntem izlenerek çözümlenmesi gerekmektedir." gerekçesiyle, karar bozulmuştur.
C. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin ilam başlığından tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; bozma ilamı doğrultusunda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 642 ve devamı maddelerindeki tasfiye hükümleri gereğince gerçekleştirilen tasfiye işlemleri sonucunda düzenlenen rapor esas alınarak; asıl davanın kabulü ile taraflar arasında 25.08.2008 tarihli sözleşme ile kurulan adi ortaklığın feshine, dava konusu 148 Ada 6 Parsel sayılı taşınmazda zemin kat 34 No'lu bağımsız bölümün davalı ... adına kayıtlı ½ payın iptali ile davacı ... adına tapuya kayıt ve tesciline, Mahkeme kararı kesinleştiğinde adına bloke ettirilen 229.520,00 TL'nin davalı ...'a ödenmesine, birleşen dava hakkında verilen karar kesinleştiğinden yeniden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde asıl davada davalı birleşen davada davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı / birleşen davada davacı vekili; uyulan Yargıtay bozma ilamlarında da 25.08.2008 ile 08.05.2009 tarihleri arasındaki adi ortaklığın tasfiyesi gerekmesine rağmen hatalı rapor ile yine aynı hükmün tesis edildiğini, hükme esas alınan rapor da bozma öncesi raporlar ile aynı olduğundan Mahkemenin eylemli direnme kararının söz konusu olduğunu, davacı / birleşen davalının temyiz dilekçesini süresinde vermemiş olmasından dolayı temyiz isteminin reddine karar verilmiş olmakla, bozmadan önceki hükmün kesinleşmesi ve kazanılmış hak nedeniyle itirazları dikkate alınmadan aleyhlerine olacak şekilde yargılama giderleri ile ücreti vekalet yönünden müktesep hak ve bozma ilamına aykırı şekilde karar verildiğini, bilirkişi incelemesinin taraflar arasındaki sözleşmeye aykırı olduğunu, resmi faturalı, davalı tarafından onaylı ve bozma ilamında belirtili 25.08.2008 ile 08.05.2009 tarihleri arasındaki adi ortaklığın tasfiyesine yönelik inceleme yapılmadığını, bozma ilamına konu olan temyize ilişkin davalının itirazları değerlendirilerek, taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre ve resmi ve sözleşme gereğince davalı imzasına havi belgeler üzerinde tasfiyenin yapılmasına karar verilmesi gerekirken, bu yönde inceleme yapılmadan hatalı rapora dayalı olarak hüküm tesis edildiğini ileri sürerek; kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, asıl davada adi ortaklığın fesih ve tasfiyesi, birleşen davada tespit istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1.09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK.
2. 04.02.1959 tarihli ve 13/5 sayılı YİBK.
3. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 620 ve devamı maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Temyizen incelenen kararın bozmaya uygun olduğunun, bozma gerekleri yerine getirilmek suretiyle alınan denetime elverişli bilirkişi raporu doğrultusunda yeniden değerlendirme yapılarak karar verildiğinin, ayrıca bozma kararlarının kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan yönlere ilişkin ileri sürülen sebeplerin incelenmesinin artık mümkün olmadığının anlaşılmasına göre, davalı / birleşen davada davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2. Mahkemece bozma ilamı üzerine tesis edilen hükümde; birleşen davada verilen kararın kesinleştiği belirtilerek karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesine rağmen, birleşen dava yönünden yargılama giderlerine ilişkin yeniden hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirir.
Ne var ki, yapılan bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na (6100 sayılı Kanun) eklenen Geçici 3 üncü madde atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 438 inci maddesinin yedinci fıkrası uyarınca temyiz olunan Mahkeme kararının düzeltilerek onanması gerekir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davalı / birleşen davada davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE,
2. Temyiz olunan Mahkeme kararının hüküm fıkrasının (7), (8) ve (9) numaralı bentlerinin çıkartılması suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
17.100,00 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davacı / birleşen davada davalıdan alınıp davalı / birleşen davada davacıya verilmesine,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,
6100 sayılı Kanun'a eklenen Geçici 3 üncü madde atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Kanun'un 440 ıncı maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
08.02.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi