"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/1725 E., 2023/558 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Gölbaşı (Ankara) 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/446 E., 2021/65 K.
Taraflar arasındaki vekaletin kötüye kullanılmasından kaynaklanan tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile, İlk Derece Mahkemesi hükmünün kaldırılarak, yargılamanın yapılmak üzere dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar vermiştir.
Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekilinin başvurusunun kısmen kabulüne, davalı vekilinin başvurusunun ise esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; davacının, adına kayıtlı taşınmaz hissesinin satışı için davalıya vekaletname verdiğini, davalının taşınmazı tapuda devretmesine rağmen davacıyı satıştan bahsetmediğini, taşınmazın satış bedelini vermediğini ve taşınmazın satış değerini tapuda düşük gösterdiğini iddia ederek taşınmazın satış tarihindeki değerinin belirlendikten sonra arttırılmak koşuluyla 10.000,00-TL'nin, dava tarihinden itibaren işleyecek faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, ıslah dilekçesi ile talebini 312.000,00 TL'ye çıkarmıştır.
II. CEVAP
Davalı vekili; davacı ile davalının akraba olduğunu, davacının uyuşmazlık konusu taşınmazdaki hissesinin davalı tarafından vekaleten satıldığını, satış bedeli olarak ise davacıyla anlaştıkları üzere başka bir taşınmaz hissesinin davacı adına satın alındığını ve satış işlemlerinden davacının haberdar olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
1. İlk Derece Mahkemesinin 07.06.2018 tarihli ve 2017/169E., 2018/2029 K. sayılı kararı ile; "...davalının taşınmaz bedeli yerine davacıya başka bir taşınmaz devredildiğini iddia ettiği ancak söz konusu tapu kayıtlarına göre devrin bedel karşılığı satış yoluyla yapıldığının anlaşıldığı, davalının aynı zamanda emlakçılık yaptığı, davalının satış bedelini veya yerine geçecek değeri davacıya teslim etmediği, aksinin yazılı olarak da ispat edilemediği" gerekçesiyle davanın kabulü ile taşınmazın davacı hissesine düşen 1/2 hissesinin keşif sonrası tespit edilen bedelinin karşılığı 312.000,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince "dava dilekçesinde taşınmazın satış tarihi itibariyle değerinin talep edilmesine rağmen dava tarihindeki değerine hükmedilmek suretiyle talepten fazlasına karar verilmiş olması ve bu suretle HMK'nın 26 ncı maddesine aykırı davranılması, yine HMK'nın 177/1 maddesine göre ıslahın tahkikatın sona ermesine kadar yapılması mümkün olduğu halde, davacı tarafça sözlü yargılama aşamasında verilen ıslah dilekçesine itibar edilerek hüküm kurulması, kabule göre de davalının davacının ıslah dilekçesine karşı zamanaşımı itirazının ve bilirkişi raporuna karşı itirazlarının değerlendirilmemiş ve gerekçelendirilmemiş olması" gerekçeleriyle İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve yargılamanın yeniden yapılması için dosyanın mahalline gönderilmesine karar verilmiştir.
2. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile "her ne kadar davacı vekili tarafından tahkikat aşaması tamamlanmadan önce 15/03/2018 tarihinde ıslah harcı yatırılmış ve 08.05.2018 tarihli celsede de harç ikmali beyanının ardından talebimiz gibi karar verilsin denilerek esasen dava, sözlü olarak ıslah edilmiş ise de Bölge Adliye Mahkemesi tarafından 07.06.2018 tarihli dilekçenin ıslah dilekçesi olarak kabul edildiği, HMK’nın 177/1 maddesi gereğince ıslahın tahkikat bitinceye kadar yapılabilmesi nedeniyle süresinden sonra yapılan ıslah göz önünde bulundurulmadan karar verildiği, ıslah dilekçesi göz önünde bulundurulmadığı için zamanaşımı def’i yönünden değerlendirme yapılmadığı" gerekçesiyle davanın kabulü ile taleple bağlı kalınmak suretiyle takdir edilen 10.000,00 TL alacağın, ilk dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ıslah ile talep edilen miktar hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili, mahkemece belirsiz alacak davası açıldığı kabul edilerek tamamlama harcı alındığını, 15.03.2018 tarihinde harcın ikmal edildiğini, 07.06.2018 tarihli celsede sunulan dilekçenin ıslah dilekçesi niteliğinde olmadığını, bir aylık kesin süre verilmesi ve kesin süreye uyulmaması halinde dosyanın işlemden kaldırılacağı hususunun tamamen mahkemenin tasarrufunda olduğunu, satış tarihindeki değer üzerinden davanın kabulünün gerektiğini, zamanaşımının bulunmadığını ve ıslah ile talep edilen miktar yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
Davalı vekili; davanın belirsiz alacak değil kısmi dava olduğunu, ıslahla artırılan kısım için zamanaşımının dolduğunu, tanık dinletme taleplerinin reddedilerek savunma haklarının kısıtlandığını, davacının 2013 yılında gerçekleşen satıştan 2017 yılına kadar haberdar olmamasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacı adına satın alınan taşınmazın değerli olması nedeniyle bir zararının bulunmadığını ve borcun bu taşınmazın alınmasıyla ödendiğini ileri sürmüştür.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, ''15.03.2018 tarihinde yatırılan tamamlama harcının, davacının iradesinin dava değerini arttırmak yönünde olması nedeniyle, usul ekonomisi ilkesi de gözetilerek ıslah harcı niteliğinde olduğunun kabulü hakkaniyete uygun düşecektir. Her ne kadar davacı tarafından, 07/06/2018 tarihli celsede dava değerini arttıracak şekilde dilekçe sunulmuş ise de, artık ıslah tarihinin, harcın yatırıldığı 15/03/2018 olarak kabul edilmesi gerekir. Hem mahkemece Dairemizin kaldırma kararından sonra yeniden tahkikata girilerek ek rapor alınarak hüküm kurulmuş olması, hem de ıslah harcı olarak kabul edilen tamamlama harcının yatırıldığı tarih dikkate alındığında, tahkikatın bitiminden önce yapılmış bir ıslahın bulunduğu sonucuna varılmalıdır. Mahkemece, bu hususlar gözetilmeden yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı bulunmuştur." gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 271.960,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; taşınmazın satış yerine dava tarihinden itibaren faiz uygulanmasının ve belirlenen 312.000 TL yerine 271.960 TL bedel üzerinden alacağa hükmedilmesinin toplanan delillere ve taleplerine uygun olmadığını belirterek hükmün bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili; daha önce verilen kaldırma kararının aksine karar verilmesinin açıkça usule aykırı olduğunu, davacı tarafın taleplerinin zamanaşımına uğradığını, ilk derece mahkemesinin tanık dinletme talebini reddederek savunma hakkının kısıtlandığını, bilirkişi raporunun yanlış değerlendirilerek talepten fazlasına karar verildiğini belirterek hükmün bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekaletin kötüye kullanılmasından kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 502 inci maddesi; “Vekâlet sözleşmesi, vekilin vekâlet verenin bir işini görmeyi veya işlemini yapmayı üstlendiği sözleşmedir.”
2. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 508 inci maddesi: "Vekil, vekâlet verenin istemi üzerine yürüttüğü işin hesabını vermek ve vekâletle ilişkili olarak aldıklarını vekâlet verene vermekle yükümlüdür." şeklindedir.
3. Değerlendirme
Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesine ve kararda belirtilen gerekçelere göre, tapu kayıtlarında devirlerin bedel karşılığı satış yoluyla yapıldığının anlaşıldığı, davalının satış bedelini veya yerine geçecek değeri davacıya teslim etmediği iddiasının aksinin yazılı olarak da ispat edilemediği, hal böyle olunca davanın kısmen kabulüne karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla, taraf vekillerinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesi uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harçlarının temyiz eden taraflara yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
19.02.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.