"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/348 E., 2022/467 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece bozmaya uyularak davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmiş olup, davalı vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz istenilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 08.10.2024 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde gelen davacı vekili Avukat ... ile davalı vekili Avukat ...'un sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00'te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili, davalı Hazinenin maliki olduğu 1 nolu parseli imar düzenleme sahası içinde olduğunu görerek ihale ile satın aldığını, 25.04.2008 tarihinde tapu devrinin yapıldığını, ancak 2010 yılı Temmuz ayındaki basın ve yayın organlarının ilanlarında, bu arazinin 2006 yılında Bakanlar Kurulu Kararı ile yaban hayatı koruma sahası olarak ilan edildiği ve imara kapandığını öğrendiğini, bu hali ile davalının 2006 yılında arsa niteliği kalmadığı halde, taşınmazın bu durumunu gizleyerek villa tipi konut yapılabilecek göle nazır bir arazi olarak gösterildiğini, bu nedenle tarla vasıflı taşınmaza 2.270.000 TL fahiş fiyat ödemek durumunda kaldığını, hukuki ayıbı öğrenir öğrenmez davalıya ihbarda bulunduğunu ileri sürerek, ayıp nedeni ile semenin tenzili ile fazla hakları saklı kalarak 10.000 TL'nin ödetilmesini talep etmiş, ıslah ile talebini toplam 1.662.560 TL'ye yükseltmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; ihalenin usulüne uygun yapıldığını, taşınmazın değerinde bir değişiklik olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 07.02.2012 tarihli ve 2010/650 E., 2012/66 K. sayılı ilamıyla, davacının taşınmazın bulunduğu alanın yaban hayatı koruma ve geliştirme sahası olduğunu bilse idi ihaleye katılamayabileceği, katılsa bile taşınmazı aynı bedelle satın alamayacağı, bu durumda taşınmazın mevcut durumu ile ihaleden önce ilan edilen durumu arasındaki farkın davacının zararı olduğu, dava konusu taşınmazın mevcut durumu itibarıyla dava tarihindeki ederinin ise 607.440,00 TL olduğu, dava konusu taşınmazın davacı tarafından 2.270.000,00 TL ye satın alınmış olduğu, davacının taşınmazın dava tarihi itibarıyla belirlenen değeri ile ödenen bedel arasındaki farkı talep etmiş olması nedeniyle davanın kabulüne, 1.662,560,00 TL'nin davalıdan tahsiline, bu bedelin 10.000,00 TL'sine dava tarihi olan 13.08.2010 tarihinden, 1.652,560,00 TL'sine de ıslah tarihi olan 10.06.2011 tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı, süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin (kapatılan) 18.04.2013 tarihli ve 2012/13531 E., 2013/10181 K. sayılı ilamıyla, dava konusu taşınmazı kapsamı içine alan ilgili Bakanlar Kurulu kararının iptaline ilişkin Danıştay'daki davanın sonucu beklenerek ayrıca ilgili yönetmelik hükümleri de değerlendirilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekçesiyle hüküm bozulmuştur.
B. İkinci Bozma Kararı
1. Bozmaya uymayarak Mahkemece verilen 25.04.0214 tarihli ve 2014/53 E., 2014/240 K. sayılı karar ile Mahkemenin önceki kararında direnilmesine karar verilmiş olup, karara karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 19.04.2017 tarihli ve 2017/13-564 E., 2017/833 K. sayılı ilamıyla, somut olayda davalı Hazine vekilinin yargılamanın önceki aşamalarında dile getirmediği dava konusu taşınmazı da içine alan "yaban hayatı geliştirme sahasına" ilişkin Bakanlar Kurulu kararının iptaline, Danıştaydaki davanın bekletici mesele yapılmasına dair olguyu temyiz incelemesi aşamasında dosyaya yansıtmış olduğu, imar mevzuatı kamu düzenine ilişkin olduğundan davalı Hazine vekilinin temyiz dilekçesinde dile getirdiği savunmasında HMK'nın 141 inci maddesine aykırılık bulunmadığı, uyuşmazlığa uygulanması istenen 08.11.2004 tarihli Yönetmeliğin temyizde dile getirilmiş olmasının da yeni delil sunma ve savunmanın genişletilmesi olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, ayrıca Danıştay 10. Dairesinin 2011/8243 E. sayılı dosyasında eldeki davaya konu taşınmazın bulunduğu bölgeyi yaban hayatı koruma alanı olmaktan çıkaracak iptal kararı verilmesi halinde ayıp iddiasının temeli ortadan kalkacağından yerel Mahkemenin bu yöne ilişkin direnme kararı isabetli olmadığından direnme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
C. Üçüncü Bozma Kararı
1. Bozmaya uyarak Mahkemece verilen 29.11.2018 tarihli ve 2017/316 E., 2018/622 K. sayılı karar ile Danıştay 10. Dairesinin 2011/8243 E. sayılı dosyasının red ile sonuçlandığı, dava konusu taşınmazın, yaban hayatı geliştirme kararının alındığı ve uygulandığı tarihte özel alan olmayıp Hazine adına kayıtlı olduğu gerekçesiyle, davanın kabulü ile 1.652,560 TL'nin 10.000 TL'sine dava tarihi olan 13.08.2010 tarihinden itibaren, bakiyesininde ıslah tarihi olan 10.06.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş olup, karara karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizin 17.09.2020 tarihli ve 2020/3172 E., 2020/4349 K. sayılı ilamıyla; bozma kararı gereğince anılan Yönetmelik hükümleri ve davalı Hazinenin açıklamaları değerlendirilerek, davacının mülkiyet hakkının kısıtlanmasının sözkonusu olması durumunda, bu durumun sürekli olup olmadığı ya da bedel indirimi talebinde haklı olup olmayacağı hususları üzerinde durularak sonucuna uygun bir karar verilerek ayrıca ayıp nedeni ile satış bedelinden indirilecek miktarın tespitinde “nispi metod” hesaplama yönteminin uygulanması gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
D. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararıyla, bozma ilamına uyulmasına karar verilerek dosyanın yeniden bilirkişiye tevdi edildiği, bilirkişi tarafından bozma ilamı doğrultusunda nispi metod yöntemine göre satış tarihi itibariyle gerçek ayıpsız rayiç değeri ile mevcut ayıplı haldeki rayiç değeri ayrı ayrı belirlenerek, bu iki değerin birbirine bölünmesi suretiyle elde edilecek oranın, satış bedeline uygulanması şeklinde hazırlanan rapor hükme esas alınarak davanın kabulü ile 1.008.889,00 TL bedelin dava tarihi olan 13.08.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili; 1.652.560,00 TL'lik bedel üzerinden karar verilmesi gerektiğini, bu son karar ile büyük menfaat kaybına uğramış olduğunu, alım gücünün varlığı dikkate alındığında bedelin düşük kaldığını, bilirkişi raporları arasında büyük bir çelişki var olduğunu, yeniden bilirkişi raporu alınması gerektiğini ileri sürerek; kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davalı vekili; Mahkemece taşınmazın güncel tapudaki durumunun araştırılmadığını, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte Adana Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünün 20.03.2023 tarihli ve 5956990 sayılı yazısına istinaden İmar Planlamadan sorumlu Şube Müdürlüğünden alınan ... Mah. 11210 ada 1 parsel numaralı taşınmazın son halini gösterir plan paftasına bakıldığında 1/5000 ölçekli imar planında “Gelişme Konut alanı E:0.30 Taks:0,15 2 katlı yapılaşmaya uygun olarak ayrıldığının görüldüğünü, davacının söz konusu taşınmazın Yaban Hayatı Koruma sahası olarak ayrılması yüzünden zarara uğradığı iddiasının gerçeği yansıtmadığını, bilirkişi raporlarının eksik ve hatalı olduğunu, mahkemece verilen kararın davacı tarafın sebepsiz zenginleşmesine neden olacağını, ileri sürerek, yargılama aşamasındaki itirazlarını tekrar ederek kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, ihale yoluyla satın alınan taşınmazın sonradan yaban hayatı koruma alanı ilan edilen bölge içerisinde kaldığının öğrenilmesi sebebiyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 123 ve 176/2 inci maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Dava dosyasının incelenmesinde, davacı ihale yoluyla Hazineden aldığı taşınmazın hukuki ayıplı olduğunu öne sürerek zararının tazmini talep etmiştir. Dava değeri şimdilik 10.000 TL gösterilerek dava açılmış, 10.06.2011 tarihli dilekçesi ile davasını 1.662.560,00 TL olarak ıslah ederek aynı tarihli makbuzla davacının 24.393,00 TL ıslah harcını yatırdığı anlaşılmıştır.
2. Yargılama sırasında 27.12.2022 tarihli karar duruşmasında davacı vekili "...davamızı bilirkişi raporu doğrultusunda 1.008.889,00 TL üzerinden ıslah ediyoruz, davanın kabulüne karar verilsin." şeklinde beyan ettiği görülmüştür.
3. HMK'nın 176/2 maddesinde "Aynı davada, taraflar ancak bir kez ıslah yoluna başvurabilir." hükmü gözetildiğinde, davacının 2. ıslah beyanının kısmen feragat olduğunun kabulü gerekir. Nitekim HMK'nın 309 uncu maddesinde "(1) Feragat ve kabul, dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılır. (2) Feragat ve kabulün hüküm ifade etmesi, karşı tarafın ve mahkemenin muvafakatine bağlı değildir. (3) Kısmen feragat veya kabulde, feragat edilen veya kabul edilen kısmın, dilekçede yahut tutanakta açıkça gösterilmesi gerekir." şeklinde düzenlenmiştir.
4. Hal böyle olunca, Mahkemece davacı vekilinin kısmen feragati değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, "Davanın kabulü ile 1.008.889,00 TL bedelin dava tarihi olan 13.08.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine" şeklinde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
5. Bozma nedenine göre, taraf vekillerinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
1. Temyiz olunan Mahkeme kararının 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 428 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,
2. Bozma sebebine göre taraf vekillerinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacıya iadesine,
6100 sayılı Kanun'un Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Kanun'un 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
08.10.2024 tarihinde oybirliği ile karar verildi.