Logo

3. Hukuk Dairesi2023/3451 E. 2024/2115 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı tarafından davalıya gönderilen paranın inançlı işleme konu olup olmadığı ve iadesi gerekip gerekmediği hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının inançlı işlem iddiasını ispat için yazılı delil veya delil başlangıcı sunmadığı, banka dekontlarının tek başına ispata yeterli olmadığı ve davacı tarafından yemin deliline de dayanılmadığı gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi’nin davanın reddine ilişkin kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2021/970 E., 2023/657 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : Bozdoğan Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2019/228 E., 2021/66 K.

Taraflar arasındaki inançlı işleme dayalı alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılıp yeniden esas hakkında hüküm kurularak davanın esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; müvekkilinin maliki olduğu mesken niteliğindeki taşınmazı dava dışı şahsa satarak elde edilen 250.000 TL'yi eşi hakkında yapılan FETÖ soruşturması nedeniyle adli mercilerin paraya el koyabileceği endişesi ile kayınvalidesi olan davalıya aktardığını, soruşturma sonrası parayı talep etmesi üzerine davalının ödemekten kaçındığını, noter kanalıyla ihtar çekilmesine rağmen ödeme yapılmadığını belirterek 250.000 TL'nin davalı hesabına yatırıldığı 09.11.2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili, dava konusu evin, evlilik birliği içinde davacının eşi tarafından alınarak davacı adına tescil edildiğini, davacının bu evi almaya maddi gücünün olmadığını, kendi birikimleri ile oğlu ve gelininin ev almasında yardımcı olduğunu, borç olarak verdiği para ödenmediği için diğer oğlu ... ile aralarının açıldığını, bu tartışmalar neticesinde evin satılarak kendisine olan borçların ödendiğini, davacının eşi ile boşanma aşamasında olduğunu ve davanın kötü niyetli olarak açıldığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; "davacının 03/11/2017 tarihinde Yeşil Mah. 1822 Ada 17 Parsel 3 nolu çatı aralı mesken niteliğindeki taşınmazı dava dışı ...'ya sattığı, 8.11.2017 ve 9.11.2017 tarihlerinde davalı hesabına 150.000,00TL ve 100.000,00TL miktarında iki hesap hareketi ile para gönderdiği, davacı taraf ile davalı arasında herhangi bir alışveriş ilişkisi bulunmadığı, söz konusu miktarın davacıya halen iade edilmediğinin tanık beyanları, banka kayıtları ve tüm dosya kapsamı ile sabit olduğundan davanın kabulü ile; 250.000TL'nin 09.11.2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınmasına" karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı vekili; davacının taşınmazı ahşap boyama yaparak, ebru sanatı tablolarını satarak çalışmasından elde ettiği kazançla ve babasının yardımıyla elde ettiğine dair beyanlarının gerçekçi olmadığını, havale ile gönderilen paranın borç ödemesi niteliğinde olduğunun kabulü gerektiğini ve tanık beyanlarının gerçeği yansıtmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; "Dava, inançlı işleme dayalı alacak istemine ilişkindir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının davalıya havale yolu ile gönderdiği paranın niteliği ve davacı tarafından iadesi gerekip gerekmediğinin tespitinden kaynaklanmaktadır. bir belgenin yazılı delil başlangıcı kabul edilebilmesi için o belgenin üçüncü bir kişi tarafından değil, hasım elinden çıkması (eli mahsulü olması) zorunludur. Dolayısıyla, banka dekontlarının yazılı delil başlangıcı olarak kabulüne olanak yoktur. Bunun sonucu olarak da tanık sözlerine başvurularak davanın çözümü yoluna gidilemez. Öte yandan; yazılı delil veya “delil başlangıcı” yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (HMK m.188) yemin (HMK m. 225 vd) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde mahkemenin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir. Somut olayda davacı yemin deliline de dayanmadığından davanın reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi isabetli görülmemiştir" gerekçesiyle istinaf başvurusunun kabulü ile kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; davanın inançlı işleme dayalı alacak davası olmadığını, sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak davası olduğunu, yakın akrabalar arası hukuki ilişkilerin tanık dahil her türlü delille ispatlanabildiğini, dava konusu inançlı işlem olsa bile davanın kabulü gerektiğini, tanık beyanlarının dinlenebileceğini, tanık beyanları ile davanın ispatlandığını, dekont ve banka kayıtlarının da paranın davalıya geçişini ispatladığını belirterek kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, inaçlı işlem sebebiyle alacak istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun "İspat yükü

" başlıklı 6 ncı maddesi.

2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "İspat yükü" başlıklı 190 ıncı maddesinin birinci fıkrası ve "delil başlangıcı" başlıklı 202 nci maddesi.

3. 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ve Hukuk Genel Kurulunun 04.07.2010, 2010/14-394 E, 2010/395 K. sayılı kararı.

3. Değerlendirme

1. İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.

2. İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.

İnanç sözleşmesi, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır. Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, yanlar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) delil başlangıcı niteliğinde bir belge varsa 6100 sayılı HMK'nın 202 nci maddesi uyarınca inanç sözleşmesi tanık dahil her türlü delille ispat edilebilir. (Hukuk Genel Kurulu, 04.07.2010, 2010/14-394 E, 2010/395 K.)

Yazılı delil veya delil başlangıcı yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (HMK'nın 188 inci maddesi) yemin (HMK'nın 225 vd maddeleri) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde mahkemenin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir.

3. Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında temyizen incelenen karar değerlendirildiğinde; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine ve özellikle davacının iddiasının inançlı işleme dayalı olduğu, bu iddianın 05.02.1947 tarih, 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca yazılı belge ya da yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belge ile kanıtlanması gerektiği, banka dekontları, makbuzların tek başına ispata yeterli olmadığı, taraflar arasındaki inançlı işlem sözleşmesine ilişkin yazılı delil niteliğinde dosya kapsamında herhangi bir bilgi ya da belgenin bulunmadığı, davacı tarafça yemin deliline de dayanılmadığına göre davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesi uyarınca ONANMASINA,

Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacıya iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,09.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.